Türk yargısı Suriye kanunlarını referans alırsa!

14 Kasım 2021

Devlet göçmen ve sığınmacılar için “uyum” çalışmalarını yaparken, yabancılar kendi ülkelerinin hukukunu, ahlakını, toplumsal değerlerini getirip başka bir topluma dayatamaz. Suriye kanunlarına göre yargılama yapan Türk hukuk sistemiyle bu uyumu sağlayabilir misiniz?

Savaştan kaçan Suriyeli bir şahıs, 8 yıl önce Türkiye’ye yerleşti. Bu süre zarfında yine Suriyeli 13 yaşındaki bir kız çocuğunu, kendisine “eş” olarak görüp istismar etti. Çocuğun bir hastanede doğum yapması üzerine, hastane yetkilileri olayı adli mercilere bildirdi ve konu yargıya taşındı.

Vahim olan bir şey de şu: Bizim mahkememiz bu olayla ilgili Türk Ceza Kanunu’nu uygulamadı. Mahkeme “Suriye vatandaşı, 13 yaşındaki kız çocuğuyla evlenebilir çünkü bu Suriye kanunlarına göre suç değildir” dedi ve şahıs hakkında beraat kararı verdi. İstinaf mahkemesi de “şikâyetçi yok” diyerek bu kararı onadı. Yani mahkeme bu kararı verirken Türk hukuku yerine Suriye kanunlarını uyguladı.

Kendisi de avukat olan CHP Milletvekili

Yazının Devamı

İklim krizinde konuşulmayanlar

7 Kasım 2021

Medya devletlerin ve şirketlerin küresel iklim konusunda acil ve somut tavsiye ve yükümlülüklerini kamuoyuna hatırlatırken bu konuda adım atmayan devletlerin küresel iklimle ilgili insan hakları ihlallerini de görünür hale getirmeli

Dünya liderleri küresel iklim kriziyle ilgili yıllardır aynı şeyleri söylüyor. Glasgow’daki İklim Zirvesi’nde de yine tekrara düştüler. ABD diğer ülkelere elinden gelen desteği vermeye hazır olduğunu vurgularken, Çin ve Rusya’yı iklim konusunu terk etmekle suçladı. Fransa küresel sıcaklık artışının sınırlandırılması için öneride bulundu. Almanya 21. yüzyıl ortasına kadar Paris İklim Anlaşması’nın uygulanmasını istedi. Herkes bir diğerini “geç kalıyoruz” diye uyardı ama en önemli açıklama Birleşmiş Milletler’den geldi. “Kendi mezarımızı kazıyoruz” diyerek…

Dünya medyası, küresel iklim krizine yönelik dünya liderlerinin bu açıklamalarına yer verirken Uluslararası Af Örgütü’nün iklim krizinde devletlerin

Yazının Devamı

Bir yargı haberinin ipuçları

31 Ekim 2021

Kadın cinayetlerinde suçlular artık işledikleri suça gerekçe üretmiyor, suçu örtbas etmenin yollarını arıyorlar. Gazeteciler kuşku içeren her olayı araştırarak, takipçisi olarak haber yapmak durumunda. Aksi halde kadın cinayetleri giderek öfkeli bir kocanın ya da babanın cinayeti olmaktan çıkıyor, faili meçhul cinayetler ya da intihar olarak kayıtlara geçiyor.

Ardahan’da iki çocuk annesi bir kadın, aldığı bıçak darbesi ya da darbeleri sonucu öldü. Önce intihar olduğu söylendi, sonra cinayet. Genç kadının ölümünden bir ay sonra kızları annelerini babalarının öldürdüğünü ama yengelerinin kolluk kuvvetlerine haber verilmeden önce eve gelerek, kendilerine yalan ifade vermeleri gerektiği yönünde baskı yaptığını belirtiyor. Ve şöyle diyorlar: “Adalete bak, babamı serbest bıraktılar. Babamın parmak izi bıçakta çıktı, niye serbest bıraktılar?”

Baba dışarıda! Haber, ajanslardan sessiz sedasız geldi geçti. Medya yayımladı, sosyal medya paylaştı ama söz konusu haber geride

Yazının Devamı

Dünya kağıt üzerinde eriyor

24 Ekim 2021

TBMM Paris İklim Anlaşması’nı onayladı. İklim değişikliği ve uyum çalışmalarını ise “İklim Kanunu” kapsamında yürütmeye hazırlanıyor. Tam da bu nedenle asıl habercilik, haberin takibi şimdi başlıyor

Kâğıt üzerinde her şey güzel. Dünyayı iyileştirmek, sorunlara çözüm üretmek amacıyla kaleme alınan her şey; yasalar, yönetmelikler, kararnameler, bildiriler, raporlar, araştırmalarla daima umut verici olmuştur. Fakat meslek hayatım boyunca dünyayı iyileştirecek çözüm önerilerinin önemli bir bölümünün hep kâğıt üzerinde kaldığını gördüm. Öyle ki; öneri var, çözüm var, yasa var ama eylem yok! Bu nedenle sadece bizim değil, dünya siyasetinin de hak ihlalleriyle, açlıkla, küresel iklim krizleriyle, salgınlarla ilgili gündemi hiç değişmiyor. Haliyle medyanın da farklı zamanlarda benzer sorunları gündeme getirmesinin dışında bir rolü olmuyor. Belki de sorunlara ilişkin tespit, öneri ve çözüme yönelik politikaların dışında eylemin neden

Yazının Devamı

Mafya silahı müzayedelik olursa!

17 Ekim 2021

Mafya insanları “kendi hukukuyla” korkutan, susturan sindiren, hizaya sokan bir devlet zihniyetinin, tetikçilerde vücut bulmuş halidir. Toplumların mafyaya ilgisi, sempatisi gerçekte devletin mafyalaştığı, mafyanın da devletleştiği bir sürece nüfuz ettiğinde karşımıza çıkıyor olabilir mi?

Mafya dediğimiz şey bir meslek değildir. Silah, uyuşturucu, insan ticareti yapar. Kaçakçılık, tefecilik, karaborsacılık, gasp, adam kaçırma, öldürme, fidyecilik, çek ve senet tahsilatı gibi yasa dışı faaliyetlerle anılır. Buna rağmen özellikle televizyon dizilerinde mafya olağan hale getirildi. Öyle ki; izleyicilerin gözünde dahi elinden silah düşmeyen, hukuksuz her türlü eylemi yapan, buna rağmen suçu cezasız bırakılan, neredeyse dokunulmazlığı olan bir “meslek” olarak algılanır oldu.

Bu sadece bizde değil, dünyada da böyle algılanıyor olmalı ki; bir dönem mafya lideri olarak “ün” yapan Al Capone’un eşyası, ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki Witherell’s Müzayede Evi’nde tahmin edilenden dört kat

Yazının Devamı

Toplumsal hafıza unutmaz!

10 Ekim 2021

Medya adli sicil arşivi değildir; insanlara tarihi, zamanı, olayları, tarihte rol oynayan insanların geçmişini “unutturmak” için değil, “unutturmamak” üzerine kuruludur. Elbette “unutulma hakkı” var; ama neyi, niçin, hangi gerekçeyle unutturmak isteğiniz de bir o kadar önemlidir

Mafya olarak medyada yer almış, kamuoyunda tanınmış bir kişi, yıllar sonra “Ben artık iş insanıyım. Geçmiş kimliğimle tanınmak istemiyorum, hakkımdaki olumsuz haberleri silin” deme hakkına sahip midir? Ya da geçmişte kahvehane tarayan, adı birçok siyasi cinayet davasında geçen, yargılanan biri, siyasete atıldıktan sonra bu geçmişi unutturabilir mi? Öğrencilerine tacizden suçlu bulunan bir öğretmen, yıllar sonra bu haberin arşivlerden kaldırılmasını isteyebilir mi?

Dijital ortamda mevcut olan; geçmişte yaptığı ama cezasını çektiği ya da bir iddiaya maruz kalıp beraat ettiği halde bir eylemin, bir haberin sürekli olarak karşısına çıkmasını elbette kimse istemez! Ancak medya adli sicil arşivi değildir. Medya; insanlara tarihi, zamanı, olayları

Yazının Devamı

Aşı olmayanların ifşası hak ihlali midir?

3 Ekim 2021

Toplumun genelini ilgilendiren bir sağlık sorunu kişisel olarak algılanamaz. Kişinin, küresel bir salgına karşı geliştirilen aşıyı yaptırmama hakkı varsa; bu durumda o kişilerin virüsü yayarak başkalarının yaşam hakkını ihlal etmesini nasıl açıklayacağız?

ABD’nin önde gelen gazetelerinden New York Times, 2020’nin başında birinci sayfanın tamamını koronavirüsten hayatını kaybedenlere ayırdı. Amaç “İnsanların yüzyıl sonra bu manşete baktıklarında, neler yaşadığımızı görmelerini sağlamak” içindi. Ve gazete tam da bu nedenle ölenleri, isimleri, meslekleri ve yaşlarını yazarak andı. Bu salgının sonuçları bakımından önemli bir manşetti ve dünyaya bunun kişisel bir sağlık sorunu değil, insandan insana geçen, küresel çapta yayılan bir virüsün ağır sonuçlarından biri olduğunu hatırlattı.

New York Times, “ABD, 100 bin ölüme yaklaştı, hesap edilemeyen bir kayıp” başlıklı kapak sayfasında hayatını kaybeden insanların yanı sıra “Onlar sadece bir listede isimler değillerdi. Onlar bizdi” ifadelerini kullandı.

Sağlık bilgileri

Yazının Devamı

Türkiye ‘ateşle’ oynuyor!

26 Eylül 2021

Şiddet olaylarının yüzde 80’inden fazlası ruhsatsız silahlarla işleniyor. Bizde silahın korunmak amaçlı olmadığı, aksine başkalarının yaşamını tehdit ederek şiddetin bir aracı haline getirildiği bir gerçek

Michael Moore: Hesap açtırmaya geldim.

Bankacı: Ne tür bir hesap?

Michael Moore: Bedava silah verdiğiniz…

Bankacı: Bunun için bir tasarruf hesabı açtırabilirsiniz.

Michael Moore: Bankada silah dağıtmak biraz tehlikeli olmuyor mu?

Bu ifadeler, Amerikan tarihinin en ölümcül okul saldırısı olarak kayıtlara geçen, Columbine Lisesi’ndeki silahlı katliamdan yola çıkarak, sivillerin silahlanması ve artan şiddet olaylarını araştıran “Benim Cici Silahım” belgeselinden. Belgesel, 2002 yılında Oscar ve Cesar ödüllerini kazandı. Yönetmen Michael Moore’un bu belgeseli, Amerika’nın toplumsal ve politik sisteminin bir sonucu olarak karşımıza çıkan silah kültürünü ve bunun kaçınılmaz bir sonucu şiddeti masaya yatırıyor. Bankalar promosyon olarak silah veriyor, marketlerde mermiler satılıyor, şiddet sokaklardan okullara kadar uzanıyor.

Yazının Devamı