Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gerçek bilgiye ulaşma uğraşı, hangi bilginin yalan olduğunu teyit etme çabasına dönüştü. “Aşılar koronavirüse karşı etkisiz, otizme yol açıyor, Hitler yaşıyor” gibi milyonlarca insanın paylaştığı iddialar karşısında, medya kuruluşlarının neredeyse yalan habere karşı ayrı bir birim oluşturması gerekecek.

Tuhaf zamanlardan geçiyoruz. Eskiden ideal olan; bir gazeteci haberinin doğruluğundan, bilginin kaynağından emin olsa da tek bir kaynakla yetinmez, başka kaynaklardan da haberi doğrulatmaya çalışır, kaynağını bilmediği bilgi ve haberleri yayımlamazdı. Bugün durum daha farklı: Doğru habere, bilgiye ulaşmak bir yana, internet üzerinden milyonlarca insana anında ulaşan bazı bilgilerin yanlışlığını kanıtlamak için uğraşıyoruz!

Haberin Devamı

Dünyanın hemen her yerinde gerçek bilgiye ulaşmak için verilen uğraş, giderek hangi bilginin nasıl yalan olduğunu teyit etme çabasına dönüştü. Biliyoruz ki araştırmalara göre; yalan bilgi, gerçek bilgiden kat kat daha hızlı yayılıyor. Peki, biz ne yapacağız? Her defasında; Kafka’nın böyle bir sözü yok. O şiiri Ahmet Arif yazmadı. Mektup Frida Kahlo’ya ait değil. O fotoğraf uzaydan çekilmedi. Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun babası Fidel Castro değil! Hitler’in elindeki İncil fotomontaj diyerek düzeltme mi yapacağız? Bu bir gazetecinin zamanından çalmak değilse nedir? Nereye kadar düzelteceğiz? Birileri dayanağı olmayan, kaynağı bilinmeyen yalan yanlış bilgisizliği bilgi diye kasıtlı olarak yayacak, birileri de bunları düzeltecek. Bu durum sadece insanlığı aptallaştırmıyor, doğru olmayandan yana yeni bir sistem yaratıyor.

Kasıtlı yaratılan cehalet  uygarlığın sonu olacak

***

Mesela pandemiyle mücadelede en önemli yöntem olarak aşı gösterildi. Kaynağı bilimdi. Buna karşın aşılarla ilgili olması gereken eleştirel düşünme ve makul şüphecilik, yerini acayip komplo teorilerine bırakınca geçen yıl BBC, bu “yalan yanlış” haberlerin peşine düştü. Bu bilgilerin nasıl çürütülmesi gerektiğini yine bilim insanlarına sordu. Genetik kodların değiştirilmesinden, milyonlarca kişinin bedenine mikroçipler yerleştirmesine kadar uzanan bir dizi dayanaksız iddiayı masaya yatırmak zorunda kaldı.

Haberin Devamı

“Dünya aslında düzdür, Ay’a gidilmedi, aşılar koronavirüse karşı etkisiz, otizme yol açıyor, AIDS laboratuvarda üretildi ya da Obama Kenya’da doğdu, Hitler aslında yaşıyor” gibi milyonlarca insanın sorgusuz sualsiz paylaştığı iddialara karşı kamuoyunun doğru bilgiye ulaşmasını sağlamak için medya kuruluşlarının neredeyse yalan habere karşı ayrı bir birim oluşturması gerekecek. Düşünün ki ortada herhangi bir kanıt olmamasına rağmen, yapılan bir anket çalışmasına göre Amerikalıların  yüzde 28’i, Bill Gates’in aşı vasıtasıyla insanlara mikroçip yerleştirmek istediğine inanıyor. Cumhuriyetçiler arasında buna inananların oranı yüzde 44!

Kasıtlı yaratılan cehalet  uygarlığın sonu olacak

***

Benzer durum küresel iklim haberlerinde de karşımıza çıkıyor. Küresel iklim değişikliğinden şüphe duyanlar; küresel ısınmanın dünya nüfusunu daha yüksek vergilere alıştırmak ve daha otoriter bir yönetim getirmek için tasarlanan bir komplo teorisi olduğuna inanıyor. Londra merkezli Stratejik Diyalog Enstitüsü’ndeki araştırmacılara göre, Kovid-19 önlemlerine karşı kullanılan ifadeler giderek, iklim değişikliğiyle mücadeleye karşı korku uyandırmak için de kullanılmaya başlandı. Bazı gruplar da önlerine hangi bilimsel verileri koyarsanız koyun, iklim değişikliğinin abartıldığı ve hatta insanları kontrol altına almayı amaçlayan bir aldatmaca olduğu yolunda paylaşımlarını sürdürüyor. Nietzsche “İkna, doğrunun yalandan daha tehlikeli bir düşmanıdır” derken haksız sayılmazmış. Bütün bu dayanaksız bilgilere ikna olan milyonlarca insan var. Ve insanlık kasıtlı olarak medeniyetin olmadığı, düşünme yetisini kaybetmiş cehalet çağına doğru sürükleniyor.

Haberin Devamı

***

Bu durum her alanda sürekli karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde Almanya’nın eski Şansölyesi Angela Merkel’in Adolf Hitler’in kızı olduğunun iddia edilmesi gibi... Üstelik Adolf Hitler ile bir kız çocuğunun birlikte çekilmiş fotoğrafı da bu iddiaya kanıt olarak sunuldu. Aslında bu iddia son beş yıldır belli aralıklarla sosyal medyada yer buluyor. Her defasında da yalanlanıyor: “Hitler 1945’de öldü. Angela Merkel ise Hitler öldükten dokuz yıl sonra 1954’te doğdu” denilerek.

Paylaşılan fotoğraftaki kız çocuğunun kimliği yazılmamış. Komplo teorisini yaratan da bu! Kızın gerçek kimliğinin bugüne kadar bilinmiyor oluşu. “Malumatfurus” ve “Teyit” gibi siteler çeşitli kaynaklardan araştırarak bu bilginin yanlış olduğunu ortaya koysa da Hitler’in yanındaki kızın gerçek kimliği ortaya çıkmadığı sürece internet ortamında kamuoyunu yanıltmaya yönelik bu tür yalanlar devam edecek. Üstelik bunlar şaşırtıcı bir biçimde teknoloji çağında gerçekleşiyor. Peki, teknoloji, gerçeği yok eden insanı aptallaştıran bir çağ mıdır? Sebep?