Uyuşturucunun nasıl tahribat yaptığını biliyoruz ama bunun başka suçlar üzerindeki etkisini sorgulamak da önemli. Medyaya düşen yakalanan uyuşturucu tacirlerini ya da miktarını haber yapmanın bir tık ötesine geçip, gerekli soruları sormak
Dünyada hâlâ gerçek anlamda kayıt altına alınmayan insan, silah ve uyuşturucu ticaretinin varlığı bütün gerçeklerin üzerine bir perde çekiyor. Şu an Türkiye’de bile en çok artış gösteren suçlar sıralamasında uyuşturucu ticareti birinci sırada. Mesela sadece geçen yıl, emniyet güçleri, ülke genelinde pandemiye rağmen 159 bin 268 uyuşturucu olayına müdahale etti. 231 bin 652 şüpheliyi yakaladı. Bu şüphelilerin 167 bin 531’ine kullanma amaçlı uyuşturucu madde satın almak/kabul etmek/bulundurmak suçlarından işlem yapıldı. Bu, buzdağının sadece görünen yüzü! Kullanıcılarla ilgili sağlıklı istatistikler ise henüz yok. Bazı kurumsal çalışmalara göre uyuşturucu kullanım yaşı 10’lara düştü; 13 diyen de var, 20 diyen de… Fakat şunu biliyoruz öğrenciler ve işsizler ya da arada bir çalışanlar arasında hızla yayılıyor. Öğrenciler içerisinde en fazla kullanım ise liseliler arasında.
İlginç olan, bilimsel açıklamalara göre neredeyse 10 günde beynin yüzde 60’ını tahrip eden uyuşturucu dediğimiz şey; çarpık kadın erkek ilişkilerini, şiddeti, parçalanmış aileleri, kayıplar ya da cinayetleri, gaspı, hırsızlığı konu alan haber ya da televizyon programlarında da sık sık karşımıza çıkıyor. Öyle ki cinayete kurban gittiği ya da intihar ettiği düşünülen, kaybını arayan bazı insanların anlatımlarından bir köyün neredeyse tamamının madde bağımlısı olduğu gerçeği, konuya karşı ilgisizliğimizin hangi boyutta olduğunun da bir göstergesi.
Olayların arkasındaki sır
Oysa konu, toplumsal sorunların giderek artmasında çok ciddi rol oynayan oldukça derin bir konu. Mesela kadın cinayetleri ya da gençler arasındaki şiddeti ya da gasp, hırsızlık gibi suçları işleyen çocukları yazıyoruz ama bu suçları işleyenlerin kaçı madde bağımlısı bilmiyoruz, araştırmıyoruz. Medya, yakalanan uyuşturucu tacirlerini ya da miktarını haber yapmanın bir tık ötesine geçmiyor. “Gençler arasında yaygın mı? Bu nedenle okuldan atılan ya da okulu bırakan çocuklar var mı? Bunlar maddeyi nasıl temin ediyor? Tedavi oluyorlar mı? Tedaviler sonuç veriyor mu? Çocuklarını uyuşturucuya kurban veren aile yapıları nasıl?” diye sormuyoruz. Emniyet’in çok ciddi çalışmaları var, değerlendirmiyoruz. Milli Eğitim’in öğrencilere yönelik sayısız projesi var, nasıl sonuçlandığını bilmiyoruz. Çocuklara ilişkin uyuşturucuyla mücadele merkezlerinin verileri var, bunları sorgulamıyoruz. Uyuşturucunun nasıl tahribat yaptığını biliyoruz ama bunun başka suçlar üzerindeki etkisini de sorgulamıyoruz. Birleşmiş Milletler’in raporuna bakın ne diyor: Amfetamin tipi uyarıcılar ve reçeteli ilaçlar başta olmak üzere uyuşturucu madde kullanımı dünyada da giderek artmakta… Üstelik dünya alarm veriyor ve bunun sadece bir sağlık sorunu olmadığının da altını çiziyor.
Türkiye’de çocuklar ve gençler
Evet, madde bağımlılığı bir kuşağı mahvedecek çok ciddi bir sağlık sorunudur ama dikkate alınmaması halinde bir toplumun geleceğini de yok edecek büyüklükte bir sorundur. Türkiye 2021 uyuşturucu raporu bunun işaretlerini veriyor. Orada da deniliyor ki; 2020 yılında yatarak tedavi gören hastalar, maddeyi ilk kullanım yaşı bakımından incelendiğinde, 15-24 yaş arasında. 15-24 yaş grubundaki hastaların toplam hastalara oranı ise yüzde 65.4.
İstenilen ya da iyileşme anlamında istenilen sonucu da alamıyoruz. Mesela 14 Ocak 2021 tarihi itibarıyla sisteme kayıtlı 2 bin 181 öğrenciyle 4 bin 731 kez görüşme yapılmış. Öğrencilerle ilgili riskler değerlendirilmiş. Müdahale planı çerçevesinde, ailelerle de toplamda 711 görüşme gerçekleştirilmiş. Sonuç; maddeyi bırakan öğrencilerin sayısı 262 olarak kayıtlara geçmiş.
Dünyada yaşlılar ve yalnızlık
Birleşmiş Milletler (BM) Uyuşturucu Kontrol Kurulu Üyesi ve önceki Başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, bir röportajında bu seneki temanın “madde bağımlısı yaşlılar” olduğunu belirtiyor. Atasoy’a göre; yaşlı kişilerin madde bağımlılığı küresel bir sorun haline geldiği halde, hükümetler yeterince bu konuya eğilmiyor. Gerek gençlik yıllarında maddeyle tanıştıkları için bu davranışlarını sürdürenlere, gerekse pek çok neden yüzünden ileri yaşta madde bağımlısı olanlara, yaşlılara özgü tedavi programlarının geliştirilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Her ne kadar iki yıl öncesine kadar dünyada yarım milyon insan uyuşturucudan ölse de, uyuşturucu hemen öldürmüyor önce süründürüyor. Oysa milyonlarca insanı kıskacına almış bir sorun.
Medyanın dikkatini çekmek için daha başka ne yazılabilir bilmiyorum. Uyuşturucu sorununu gündem maddesi yapmak için yoksa sorunun çözülemeyecek hâle gelmesini mi bekleyelim!