Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruların dörtte üçü, adil yargılanma hakkına ilişkin şikâyetleri kapsamakta. Her biri medya için ayrı bir haber konusu. Medyanın bir görevi de bireysel başvurulardaki adil yargılama gibi şikâyet konularını görünür hale getirmek olmalıdır
Kamuoyunu ilgilendiren, derin devlet ilişkileriyle anılan Susurluk, Ergenekon gibi davalarda yargı kararları, tutuklama ya da salıverilme, gözaltı süreleri gibi yargı süreçleri, Türkiye medyasının daima üzerinde durduğu konuların başında gelirdi. Medyanın bu tutumu “Adil yargılama”nın sağlanması bakımından da önem taşırdı. Bugün medyanın önünde, organize olmuş bu tür suç davaları bulunmasa da bireysel suçlara ilişkin mahkeme süreçlerinin de adil yargılama bakımından dikkatle incelenmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, geçtiğimiz günlerde adil yargılanma hakkıyla ilgili açıklamalarda bulundu ve dedi ki, “Başlangıçtan itibaren verdiğimiz toplam ihlallerin yüzde 77’si adil yargılanmaya dâhildir. Bu sayı ve oranlar bize aslında vahim bir durumu işaret ediyor.” Demokratik bir hukuk devleti, “ceza yargılamasında savunma hakkının güvenceye alınmasını” gerektirir diyen Arslan’a göre; bunlar mahkemenin kararlarında belirtilen çok önemli temel ilkeler. Adaletin sağlanması, onun gerçekleştiğinin görülmesine de bağlı. Başka bir ifadeyle adalet aynı zamanda bir görünüm meselesi. Tarafların adaletin sağlandığını, toplumun da adaletin sağlandığını görmesi ve bu yönde bir algının oluşması gerekir. Yani yargılamalar hakkaniyete uygun yapılmalı. Ama araştırmalar bu hakkaniyetin gerçekleşmediği yönünde.
***
Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın bizzat bireysel başvuru istatistiklerinin “endişe verici” olduğunu söylemesi, medyanın konunun neden önemli olduğunu ortaya koyması bakımından da önemlidir. İstatistiklere göre; bireysel başvurunun uygulanmaya başlandığı 2012 tarihinden itibaren, yani son 10 yılda yapılan başvuruların önemli bir bölümü, adil yargılanma hakkına erişmek için.
Anayasa Mahkemesi’ne, 2021’de 66 bin 121 başvuru yapıldı. Ve bu başvuruların yüzde 73’ünden fazlası adil yargılanma hakkı içindi. Bu da demektir ki; bu dosyaların yaklaşık dörtte üçü, adil yargılanma hakkına ilişkin şikâyetleri kapsamaktadır ve adil yargılamanın yapılmadığını düşünen her bir bireyin dosyası medya için ayrı bir haber konusu olabilir. Çünkü Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın ifadesiyle adil yargılanma hakkıyla ilgili bir meselemiz var ve bu meseleyi çözmek de hepimizin ortak görevi.
***
Peki, ne yapılabilir? Anayasa Mahkemesi, adil yargılanma hakkına ve bu hakkın ihlaline yönelik değerlendirmelerinin idari ve yargısal makamlar tarafından dikkatli şekilde ele alınması ve çözüm yollarının bulunmasını istiyor.
Adil yargılanma hakkının korunmadığı, ihlallerin önlenemediği bir ülkede hukuk devletinin tüm kurallarıyla korunması mümkün olabilir mi?
Sosyal medya adil yargılanmadığını, haksızlığa uğradığını düşünen mağdurların seslerini duyurmak için doğru bir adres olabilir, ama aynı sosyal medyanın çoğu kez linç kültürüyle hareket ettiği, mağdur olan insanları daha da mağdur hale getirdiği de bir gerçek. Dava dosyalarını görmeden, yargılanma sürecini bilmeden, iddiaları araştırmadan mahkeme yerine geçemez. Sosyal medya hesap verme, ceza kesme mecrası değildir. Yargı kararlarını bu şekilde etkilemek, insanların adil yargılanma hakkını da ellerinden almak demektir. Dolayısıyla medyanın bir görevi de kamuoyunu ilgilendiren davalarda olduğu gibi, Anayasa Mahkemesi’ne giden bireysel başvurulardaki adil yargılama gibi şikâyet konularını da görünür hale getirmek olmalıdır.
Potter da bozuldu
Kapağın üzerinde yıldızlarla dolu bir duman bulutu ve büyük bir lokomotifin önünde duran gözlüklü bir çocuk... Harry Potter. Yıllarca dili, dini, rengi, ırkı ne olursa olsun bütün insanların birlikte var olabileceği bir dünya yaratan “Harry Potter” serisi, son birkaç yıldır ırkçı ve cinsiyetçi tartışmaların odağında.
“Harry Potter” serisinin yazarı J. K. Rowling, Twitter hesabında geçen yaz transseksüel topluluğu hakkında bir dizi tartışmalı paylaşımda bulununca, bu kişilere nefret duymakla suçlanmıştı.
İngiliz yazar bu kez de Yahudi düşmanı olmakla suçlandı. Sinemaya uyarlanan “Harry Potter”ın bir serisinde, Rowling’in yeraltı bankası Gringotts’u yöneten yaratıklar olan “goblin”lerin Yahudileri tasvir ettiği öne sürüldü.
Bu eleştiri Amerikalı sunucu Jon Stewart’ın radyo programında gündeme geldi. Rowling’in adı İngiltere’de sahne sanatları eğitimi veren bir okuldan silindi. “Harry Potter: Hogwarts’a Dönüş” adlı özel bölümde de Rowling’e yer verilmeyip, oyuncu kadrosu ve yönetmenlerin röportajlarının yer aldığı sadece eski bir röportajı eklendi. Irkçılık ve nefret suçlarının önüne geçmek kolay olmasa da bu tür olaylara karşı oluşan tepkilerin çeşitli yaptırımlara dönüşmesi önemli.