Ortada bir cinayet var. Buna rağmen hâlâ cinayete kurban giden kadının hayatını kurcalayan bir yargı, bunu bilinçsizce işleyen bir medya var. Kadın eskort olsa ne olacak? Öldürülen bir kadının hayatı, onu öldüren sanığın suçunu hafifletecek mi?
Muğla’nın küçük bir kasabasında, Pınar Gültekin adında genç bir kadını döven, sonra boğarak öldüren ve ardından yakarak bir varile koyup üzerine beton döken Cemal Metin Avcı mahkeme heyetinin karşına geçti ve dedi ki; “O benimle zorla birlikte olan bir eskorttu.”
Ve Mahkeme Pınar Gültekin’i araştırmaya karar verdi. Bir cinayetten yargılanan sanığın savunması ve bu davaya bakan mahkemenin tutumu bana 38 yıl önce, Amerikan yargı tarihine kara leke olarak geçen bir tecavüz davasını hatırlattı: “Big Dan’s” davasını. 1983’te New Bedford kasabası ayakta. Mahkeme salonunda, sanık sandalyesinde tecavüzden yargılanan altı Portekizli göçmen işçi oturuyor. Davacı sigara almak için Portekizli göçmenlerin takıldığı bir bardan
Irkçı, cinsiyetçi ön yargılarla kurgulanmış algoritmalar insanın geçmişine bakıp geleceği hakkında karar verirken “yüz tanıma” programları da gözetleyerek bütün hayatınızı kayıt altına alıyor
“…Duvara asılı bir poster üstünde koca bir suratla izliyordu, Hareket ettiğinde seni izliyormuş gibi görünmek üzere tasarlanmıştı. Altında ‘Büyük Birader seni izliyor’ yazıyordu…”
George Orwell, “1984” adlı romanında yer alan kurgusal karakterlerden biri olan Big Brother’ı (Büyük Birader) böyle anlatıyor. Big Brother totaliter rejimle yönetilen, iktidar partisinin halk üzerinde büyük baskı kurduğu hayali bir ülkenin gizemli diktatörü. Orwell’in betimlediği toplumda her bir birey, tele-ekranlar aracılığıyla yetkililerin sürekli göz hapsi altındadır. Gözetim altında oldukları da “Büyük Birader seni izliyor” sloganıyla anımsatılmaktadır.
Yapay zekânın özgürlüklerimiz üzerindeki hükmünün arttığı bir toplumda yaşamak
İnsan neyse yarattığı makine de onun bir sureti oluyor. Yapay zekâ dünyayı olduğu gibi kopyaladığı için algoritmaların kararları da ırkçı, cinsiyetçi, ayrımcı olabiliyor. Medya, yapay zekâyı överken insana verdiği zararı da görünür hale getirmeli
Daniel Santos. Houston’da bir okulda öğretmen. İki kez yılın öğretmeni ve bir kez ayın öğretmeni seçildi. Mesleki başarısı beklenenin ötesine geçtiği için birçok kez takdirname aldı. Farklı okulların idarecileri ve müfettişler tarafından defalarca ödüllendirildi. Zaman içerisinde teknoloji okul yönetimlerini de etkiledi ve öğretmenlerin eğitime kattığı değeri puanlayan algoritmalar devreye sokuldu. Puanlama yapan bir algoritma, Santos’u kötü bir öğretmen olarak sınıflandırıldığı için işine son verildi.
Hangi öğretmenin işte kalıp kalmayacağına bir makine karar verince, federal mahkemede bir dava açıldı ve algoritmanın öğretmenler hakkında böylesine adaletsiz bir sonuca nasıl vardığının açıklaması istendi. Bu modeli yaratan şirket, algoritma
Fotoğrafta çocukların madalyonları var ama haberde başarı hikayeleri yok. Aksine çocukların gözlerine bant çekip, koruyucu aileye verilmeden önce geçmişte yaşadıkları aile şiddetini lime lime ediyoruz…
Şöyle düşünün: 7 yaşına kadar ailenizin şiddetine maruz kaldığınız için devlet, kardeşinizle birlikte sizi koruma altına alır. Size yeni bir aile bulunur. Koruyucu aile. Onların yanında onların çocukları olarak hayata tutunmaya çalışırsınız. Artık yeni bir hayatınız var; arkadaşlarınız, okulunuz, öğretmenleriniz… Yeni kardeşleriniz, ağabeyleriniz, yeni anne babanız var. Aradan 7 yıl geçer. Sporda başarılısınız. Koşuda ilk üçe girmişsiniz. Koruyucu ailenin yanında boynunuzda gururla taşıdığınız madalyanızla poz veriyorsunuz. Ertesi gün gazeteyi açtığınızda gözlerinize bant çekilmiş, yüzünüzün saklandığı fotoğrafınızın altında “Öz annesi üzerinde sigara söndürmüş” ifadelerinin yer aldığı haberi görseniz ne hissederdiniz?
Medya yine aynı hatayı yaptı
Biri 14, diğeri 13 yaşında iki
ABD ve Çin, virüsün kaynağı konusunda birbirlerini suçluyor. Bilim dünyası, DSÖ’nün soruşturmasını güvenilir bulmuyor. Dünya medyası ise virüsü unuttu aşıya takıldı, artık sormuyor
Küresel çapta varlığını sürdüren ve milyonlarca insanın ölümüne neden olan Kovid-19’un kaynağını hâlâ bilmiyoruz. Kaynağı hayvan pazarı mı? Laboratuvar mı? Kaynağı bilmek neden önemli? Çünkü virüsün kökenini bilmek; gelecekte tekrar meydana gelme riskini azaltmanın ya da engellemenin yollarını belirlemek içindir. Dünya Sağlık Örgütü, tam da bu nedenle 13 kişilik bir ekiple virüsün ilk ortaya çıktığı Çin’in Wuhan kentine, virüsün kaynağını araştırmak amacıyla gitti. Üstelik bir yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra ülkeye ancak giriş yapabildiler.
Çin, virüsün kaynağını araştırmak amacıyla ülkeye giriş yapmak isteyen Dünya Sağlık Örgütü’ne defalarca engel çıkardı. Oysa küresel çapta bir sorunun
21. yüzyılda elimizi insana dair neye atsak hem ahlaken hem de vicdanen dökülüyoruz. Bazı organize suç örgütlerinin yeni para kaynağı göçmen çocuklar… Ve bu suç göçmen kaçakçılığında “sınır” tanımıyor
Türkiye medyasında bir süredir; şiddet haberleri genellikle “bireysel” suçlar olarak karşımıza çıkıyor. Oysa organize suç örgütlerinin sayısı ve işledikleri suçlar dehşet verici. Üstelik bu organize işler, bildiğimiz geleneksel mafyanın, mahalle ve şehir eşkıyalığının da çok ötesinde. Organize suçlar artık hem uluslararası hem de kıtalar arası… Organize suçların mahiyeti de uyuşturucu ve insan kaçakçılığından kara para aklama ve siber dolandırıcılığa, organ kaçakçılığından nesli tükenmekte olan türlerin ticaretine kadar uzanıyor. Bu küresel boyuttaki tehditler Amerika’da bir müzenin de konusu. Müzenin adı: The Mob Museum.Las Vegas’ta 1930’larda inşa edilmiş eski bir postane, daha sonra Amerikan mafyasının
Medya şiddet haberlerini veriyor ama şiddeti yaratan bireysel silahlanmayı görünür hale getiremiyor. Oysa Prof. Dr. İnceoğlu’na göre; medyanın bireysel silahlanmayla ilgili risk ve tehlikeleri algılaması, tedbir alma sürecine katkı sağlaması gibi bir sorumluluğu var.Adam işsiz güçsüz. Kirasını ödeyemiyor, ekmek alacak parası yok, ama cebinde silahla geziyor. Hayatı boyunca iktidarını, gücünü, erkekliğini ya da varoluşunu tescillediği tek olay da bu. Tetiği her an çekilmeye hazır bir silahla dolaşmak!
Kamunun dışında, silahla hiç işi olmayan sivil bir halk silaha neden ihtiyaç duyar? Son beş yılda sivillerin aşırı silahlanması “terör” ve “darbe girişimine” karşı yapılıyormuş gibi bir algı yaratsa da toplumsal şiddetin boyutu başka soruları da gerekli kılıyor. Mesela sivil halkın silahlanması, yargıya, adalete ve de devletin can güvenliğini sağlamasına olan güvensizlikten kaynaklanıyor olabilir mi? Yoksa gücü, itibarı, saygıyı zorbalıkla sağlayan, hukuksuzluğu meşrulaştıranlar, silahı kendi yaşam haklarının bir gereği mi sayıyor?
Son birkaç
Tartışmak yerine şiddete yönelen bir toplum, çatışmalardan nasıl etkilendiğini sorgulamayan ve giderek çatışmanın yeniden üretilmesine hizmet eden bir güce mi dönüştürülüyor acaba?Meslek hayatım boyunca tehdit edilen, hedef gösterilen, saldırıya uğrayan, şiddete maruz kalan, öldürülen çok sayıda gazeteci tanıdım. Çoğu birbirinden farklı düşünce ve inanca sahip olsa da meselelerin tarafı olmamaya özen gösterdiler. Daima adaletten, hukuktan, hak arayışından yana oldular. Toplumsal sorunları gerek siyasi erk gerekse muhalefet üzerinden yorumlarken bile tek dertleri toplumsal sorunları görünür kılmaktı. Zaten bir gazetecinin görevi de bu değil midir?
Evet, bazı gazetecilerin üslubunu sert bulabilirsiniz, düşüncelerini beğenmeyebilirsiniz. Belgeleriyle ortaya koydukları gerçekleri dahi yok sayabilirsiniz. Ama sırf bu nedenle gazetecilere saldırmak, pusu kurmak, yok etmeye yönelik eylemde bulunmak, kalemini kırmak, linç etmek gerçekte korkaklığın bir tezahürüdür.
Şiddeti kendisine referans alan bu