Tam bir trajedi: ”Taliban’a karşı savaşıyoruz” diye Afganistan’da 20 yıldır “işgalci misafir” olarak varlık gösteren ABD ve NATO ülkeleri, şimdi Taliban’dan kaçıp Avrupa’ya sığınmak isteyen Afganlıları istemiyor
16 yıl önce… 2005’te sokaklarda içi taş dolu, demir çubuklarla çevrili barikatları kendilerine oyun alanı yapan çocukların mermi kovanlarıyla oyun oynamasını olağan hale getirenlerin ülkesindeydim. Afganistan’da…
Kabil harabeye dönmüştü. Kentteki bütün binalar ve yollar delik deşik, yıkık döküktü. Ortalık yabancı ülkelerin bayraklarından, “UN” (BM) yazılı Land Rover, cip ve makam araçlarından geçilmiyordu.
11 Eylül 2001 terör saldırılarının ardından Afganistan’a giren ABD ve Kabil Havaalanı’nı kendisine karargâh eden NATO’nun orada beş yıldır ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Türk askerleri de oradaydı ama operasyon için değil. Türkiye Afganistan’da ISAF (Uluslararası Güvenlik Destek Gücü) kapsamında, sivil nüfusa destek vermek için oradaydı; yol yapıyordu, okul inşa ediyordu, inşaat faaliyetlerinde bulunuyordu.
Afganistan’da ne yaptınız?
Peki, ABD ve NATO orada ne yaptı? El Kaide örgütü militanlarını sakladığı ve koruduğu gerekçesiyle 2001’de ülkeyi işgal ederek Afganistan’da 1996’dan bu yana gücü elinde tutan Taliban’ın yönetimini sonlandırsalar da ülkeyi terk etmediler. “Afgan ordusunu dizayn edeceği”ni söyleyen Amerika, Afgan dağlarında değerli madenler aradı. Mesela İtalya, trafikte gelene geçene sopayla vurarak trafik akışını sağlayan Afgan polisini eğitecekti! İngiltere de devasa boyuttaki tarlalarda yetiştirilen uyuşturucu trafiğini Taliban’a karşı kontrol altına tutacaktı!
20 yıl geçti ve Afganistan’ın o içler acısı görüntüsü hiç değişmedi, değiştiremediler… Ülkeyi resmen talan ettiler. İçerden bölerek, parçalayarak yönettiler. “Taliban’ın adını bölgeden sileceğiz” dediler, aksine iyice güçlendirdiler. Avrupalı uyuşturucu baronlarıyla birlikte hareket eden uyuşturucuyla beslenen Taliban’a göz yumdular. Ve 20 yıl sonra Afganlıları yine Taliban’ın önüne atarak çekildiler…
Ve dünya medyasının önemli bir bölümü bu 20 yılı hiç sorgulamadı. Çatışmaları, füzeleri, silahları, ölenleri yazdı, bilançolarını tuttu ama “Peki siz orada 20 yıldır ne yapıyorsunuz” diyemedi. 2001’de “ABD Afganistan’a girdi” dedi. 20 yıl sonra “ABD ve NATO’ya bağlı ülkeler Afganistan’dan çekiliyor” diye yazdı, ama çağ dışı görüntüleriyle hafızalara yerleşen Taliban’ı değil, dünyanın en yoksul ülkesini nasıl “yok” ettiklerini yazamadı.
Avrupa’nın iki yüzü
Aynı şeyi Irak’ta Suriye’de de yaptılar. Sonra bu insanlara sınır kapılarını kapattılar. “Size demokrasi getireceğiz” diyerek Afganistan’da 20 yıl “misafir” olan ABD ve NATO ülkeleri, Taliban yüzünden ülkelerinden kaçıp Avrupa’ya sığınmak isteyen Afganistanlıları şimdi kendi ülkelerine kabul etmiyor.
Türkiye zora soyundu
Mülteci ve sığınmacılarla ilgili anlaşmalar neticesinde Türkiye’de bugün yaklaşık 7 milyon sığınmacı ve mülteci barınıyor. Irak ve Suriyelilerden sonra sınır kapılarından şimdi de Afganlar kontrolsüz bir şekilde geçiş yapıyor. Genel düşünce; bu kontrolsüz kabul, ülkenin güvenliği açısından ağır sonuçlara yol açacak. Ve elbette bu durum siyasi, ekonomik hem de toplumsal anlamda Türkiye’yi içinden çıkılmaz sorunlarla karşı karşıya bırakacak. Ama mülteci sorununu dünyanın başına bela eden ABD ve Avrupa’nın sığınmacılara yönelik faşizan, insan haklarına yakışmayacak tavrı da bize onların demokrasiden ne anladığını daima hatırlatacak.
Avrupa sınıfta kaldı
Sığınmacılar konusunda ABD ve Avrupa için iki yol geçerli: İlki yola çıktığı ülkeye geri gönderilmeleri. İkincisi anlaşma neticesinde üçüncü bir ülkeye gönderilmeleri. Yani “Biz parasını verelim, sizde kalsınlar bize gelmesinler” görüşündeler.
Avrupa, Türkiye ile yapılan anlaşma kapsamında sığınmacılara ve mültecilere Türkiye’yi işaret etti. Merkel, “Bu insanlar için de en iyisi bu” dedi. Aynı Merkel, Belarus’un Brüksel’in yaptırımlarına tepki olarak, bir AB üyesi olan komşusu Litvanya’ya, birçoğu Türkiye’den gelen mültecileri gönderdiğine dair haberleri ise “kabul edilemez” buldu.
Avrupa, Suriye’ye yatırım yaparak insanların ülkelerine dönmesini sağlamak yerine, Türkiye’deki Suriyelileri girişimci yapmak için 32 milyon euro bütçeli bir program hazırladı.
ABD de Afganistan’da 20 yıldır kullandığı tercümanlara vize vermedi.
İngiltere “Parasını verelim, üçüncü dünya ülkelerinde kalsınlar bize gelmesinler” dedi.
Coğrafya bilgisinden nasibini almamış Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz, “Türkiye gibi komşu ülkeler kesinlikle daha doğru yer” diyerek bir de adres gösterdi. Neden? Çünkü “Bu hasta ideolojiyi Avrupa’ya ithal etmek” istemiyorlar.