Ömür Kurt ödüllü yeni kitabı “Yaban Ördeği Ailesinin Göç Yolculuğu”nda dünyaya gökyüzünden bakıyor. Bir yaban ördeği ailesinin gözünden...
Hürriyet’in aile çocuk yazarı Ömür Kurt’un yeni kitabı “Yaban Ördeği Ailesinin Göç Yolculuğu” (Altın Kitaplar) çıktı. Ben kitabı merakla bekleyenlerdendim çünkü kitap Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı tarafından 2017 yılının çocuk romanı seçildi. Yani yüzlerce kitap adayı dosya arasından, çok değerli bir jüri tarafından bir nevi yılın çocuk romanı Oscar’ını aldı. Çocuklar kadar ailelerin de heyecanla okuyacağı yeni kitabını Kurt ile konuştuk.
- Kitapta yaban ördeklerinin göç yolculuğu üzerinden neyi anlatıyorsunuz?
İnsanlar birbirlerinin arasına sınırlar gerip o sınırlar için kavga ederler ama hayvanlar sınırlar arasında özgürce gezerler. Kimse onlara pasaport sormaz, sınır ihlali yaptığı için onları cezalandırmaz. Oysa ki insanlar için durum böyle değil. Eline valizini alıp sınırın öteki yakasına geçemiyorsun hemen… Kitabın çıkış noktası işte buydu. Dünyanın çarpıklıklarını gökyüzünden gören bir kitap bu. Bir yaban ördeği ailesinin gözünden mülteci kamplarından betonlaşan şehirlere, sınırlar arasındaki savaşlardan kuruyan
Bebekler ilk adımlarını ne zaman atarlar, doğru adım ve adım aralığı nedir, bebeğin bacak arası açık yürümesi normal mi, ailelerin nelere dikkat etmesi gerekir? Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Ozan Ali Erdal’dan öğrendik
Aileler için çocuklarının ilkleri hep çok değerlidir. Bazı ilklerse hepsinden özel unutulmazlar arasında yer alır. Mesela ilk “anne”, “baba” deyişi ve ilk adımları… Emekleme döneminin ardından ilk adımların gelmesi heyecan verici olduğu kadar bazı aileler için soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. “Neden hâlâ yürümüyor, doğru adım atıyor mu, bacak arası açık yürümesi normal mi?” gibi sorular bunlardan bazıları… Röportajımızda Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Ozan Ali Erdal ailelerin kafasındaki soru işaretlerini gidermek adına konuyu aydınlatıyor. Erdal, bebek bezlerinin adımları nasıl etkilediğini araştırmak için 82 bebekle bir yılı aşkın süredir Molfix AR-GE merkeziyle yürüttükleri güncel bir çalışmanın sonuçlarını da paylaşıyor.
- Bebekler ilk adımlarını ne zaman atar ve yürümeye ne zaman başlar?
Bebeklerin 9-12 aylıkken destekle ayağa kalkıp yürüme alıştırmaları yapması beklenir. Desteksiz yürüyerek ilk adımlarını atmaya ise 12-16 aylıkken
Dr. David Noguera birçok ülkede, küresel krizlerden etkilenen milyonlarca insanın temel bir insan hakkı olan sağlık hakkından mahrum kaldığını anlatıyor ve “İnsan sağlığını da küresel ısınma kadar önemsemeliyiz” diyor
Geçtiğimiz hafta Zorlu PSM’de düzenlenen Brand Week İstanbul’a katıldım. Dünyadaki ilham verici isim ve projeleri buluşturan organizasyonun bu yılki teması “Sınır Tanımayan Fikirler”di. Bu kapsamda Sınır Tanımayan Doktorlar’ın İspanya Şube Başkanı Dr. David Noguera da “Sınır Tanımayan Doktorlardan İlham Veren Hikayeler” başlıklı bir konuşma yaptı. 2001 yılından bu yana farklı ülkelerde çatışma, beslenme krizi ve salgın hastalıklara bağlı acil durumlar gibi konularda çalışmalar yapan Noguera ile Sınır Tanımayan Doktorlar’ı konuştuk.
Sınır Tanımayan Doktorlar 1971 yılında Biafra’da yaşanan kıtlık ve savaşın ardından bir grup doktor ve gazeteci tarafından kurulmuş. Kurucularının amacı hızlı, etkili ve tarafsız biçimde acil tıbbi yardım sağlayacak bağımsız bir dernek kurmakmış. Noguera “Temel insan haklarına göre hepimiz eşitiz. Dil, din, ırk, cinsiyet, cinsel yönelim ve siyasi görüş ayrımı gözetilmeksizin, haritalardaki fiziksel sınırlardan bağımsız olarak, dünyanın
Gelişimsel psikolojinin duayen ismi Prof. Dr. Haluk Yavuzer’in, ebeveynlerin çocuklarını tanıması ve onlarla sağlıklı iletişim kurması için başlattığı Ana Baba Okulu projesi 30. yılında hız kesmeden devam ediyor.
Topluma katkı sağlayan ve değer katan çok güzel projeler düzenleniyor. Ancak ne yazık ki bunların çoğu çok büyük başarılara ulaşsa bile çeşitli nedenlerle belirli bir süre sonra son buluyor. Bu nedenle 30 yıl önce başlayıp çağın gereksinimlerine göre sürekli kendini güncelleyerek günümüze kadar ulaşan bir toplumsal projenin varlığı bile yapılabildiğini göstermek adına çok iyi bir örnek teşkil ediyor. Bu proje kitaplarıyla yüzbinlerce çocuğun iyi yetiştirilmesine katkı sağlayan, gelişimsel psikolojinin duayen ismi Prof. Dr. Haluk Yavuzer’in “Ana Baba Okulu” projesi…
Proje Yavuzer’in anne ve babanın çocuğun dünyasındaki önemini ve rol model olarak işlevinin ne kadar büyük olduğunu fark etmesinin sonucunda geliştirilmeye başlıyor. Ana Baba Okulu’nun ilkini 1989 yılında İstanbul Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde meslektaşları olan akademisyenlerin de desteğiyle, dar gelirli Vefa semtindeki anne ve babalara 32 saatlik eğitim vererek başlatıyorlar. Bu eğitim sonucunda çok
Uzman Klinik Psikolog Sevilay Sitrava “Üniversite çağında gençler kendilerini bulmaya çalışırken, kimlik çatışmaları yaşıyor ve duygusal bir kaosun içine giriyor” diyor.
Üniversitede öğretim üyesi olarak çalıştığımdan gençlerle sürekli birlikteyim. Üniversite yılları birçok genç açısından kendisini keşfe çıktığı ve birçok şeyi unutulmaz deneyimlerle öğrendiği yıllar olarak kayda geçiyor. Zaman zaman anılarına mutluluk ve neşe eşlik ederken zaman zaman da kaygıları ve mutsuzlukları gün yüzüne çıkıyor. BBC’de bu hafta yayınlanan bir haberse gençlerde bardağın olumsuz duygularla dolu tarafının giderek arttığına dikkat çekiyor. Habere göre; İngiltere’deki üniversite öğrencileri arasında psikolojik destek alma talebi son beş yılda yüzde 50’den fazla arttı. Çalıştığım üniversitede psikolojik danışmanlık birimi sorumlusu olan Uzman Klinik Psikolog Sevilay Sitrava’ya ulaştım ve “Bizim gençlerin durumu nasıl?” diye sordum. Doktora tezinde 18-25 yaş arasındaki genç yetişkinler üzerine çalışan Sitrava’ya göre gençler, dijital çağın da etkisiyle psikolojik destek alma konusunda farkındalığını arttırdı ve destek almaya daha açık hale geldi.
Sitrava özellikle son 3-5 yılda üniversite
Dr. Yalım Üner, anne sütünün içeriğindeki prebiyotiklerin bebek için ne kadar faydalı olduğunun artık daha iyi anlaşıldığını söylüyor.
Bu hafta Hollanda’dan bildiriyorum. Bebek beslenmesi üzerine çalışan 500’ü aşkın bilim insanının yer aldığı Nutricia Araştırma Merkezi’nin araştırmacılarının paylaştığı güncel bilgileri Nutricia Türkiye Genel Müdürü Dr. Yalım Üner ile değerlendirerek sizler için derledim. Bağırsak sağlığımız ile prebiyotikler ve probiyotiklerin ilişkisi son birkaç yılın en popüler konularından biri oldu. Bu konuda çok fazla araştırma sonucu okudum ve bu köşede paylaştım. Ancak bu araştırmaların büyük çoğunluğu yetişkinleri ilgilendiriyordu. Bu seferse prebiyotikler ile bebek sağlığı ilişkisinden bahsedeceğim. Araştırmalarda anne sütünün içeriğinde ciddi bir oranda bulunan prebiyotiklerin sağlık için önemli faydaları ortaya koyulmuş.
Bu araştırma sonuçlarına göre bebekler prebiyotik açısından zengin beslendiklerinde bağışıklık sistemleri güçleniyor. Dolayısıyla da daha az antibiyotik kullanıyor. Prebiyotikler sayesinde büyüdüklerinde alerjik hastalıklarla da daha az karşılaşıyorlar. Prebiyotikler bu etkileri bebeklerin bağırsağında iyi bakterileri artırıp, kötü
Popülerliği kadar riskleriyle de gündeme gelen kalça kaldırma operasyonları son dönemin tartışma konusu oldu
Kalça kaldırma operasyonları sosyal medyadaki popüler figürlerin etkisiyle kadınlar arasında giderek yaygınlaşan bir istek olmaya başladı. İngiliz Estetik Cerrahlar Birliği’nin Brezilya tipi kalça kaldırma operasyonunu “en tehlikeli kozmetik müdahale” olarak tanımlaması ve BBC Türkçe’de yer alan bir haberde İngiliz hastaların Türkiye’de yaptırdıkları kalça kaldırma operasyonlarına ve yaşadıkları mağduriyetlere odaklanmasıyla konu farklı bir yöne çevrildi. Sağlık Bakanlığı’nın sağlık turizminde en çok tercih edilen ilk iki ülke arasına girmeyi hedeflediği bu dönemde bazı soru işaretlerini gidermek için ilk olarak konuyla ilgili Sağlık Bakanlığı’na ulaştım ve talep ettiğim verilerden 2018 yılının ilk altı ayında medikal turizm amacıyla en çok tercih edilen iki özel hastaneyi tespit ettim.
Bu hastanelerden ilki olan Özel Memorial Hastanesi’nin, Estetik ve Plastik Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Atilla Eyüboğlu “Bunlar sonuçta cerrahi işlemler ve her operasyon gibi bunların da riskleri var. Hatta bazı ameliyatların riskleri daha fazla olabiliyor, bu ameliyat da onlardan biri… Ama
Prof. Dr. Tayfun Uzbay “Hazdan Bağımlılığa” adlı yeni kitabında haz aldığımız madde ve eylemlerin bizi nasıl bağımlı hale getirdiğini anlatıyor
Görünmeyen Beyin” kitabıyla tanıdığımız Prof. Dr. Tayfun Uzbay’ın yeni kitabı “Hazdan Bağımlığa” (Destek Yayınları) raflarda yerini aldı. Uzbay yeni kitabında neden ve nasıl bağımlı olduğumuzu anlatıyor. Bağımlılık deyince aklımıza ilk olarak çeşitli maddeler gelse de kitapta; bunların yanı sıra internet, yeme, alışveriş, kumar, seks bağımlılıklarına da değiniyor. Uzbay ile yeni kitabını ve bağımlılığı konuşmak üzere buluştuk.
İnsan haz odaklı bir canlı… Bu orta beynimizdeki haz ve ödül merkezinden kaynaklanıyor. Beynin bu bölümü bir madde veya duyguyla uyarıldığı zaman o bölgeden dopamin salgılanıyor. Böylece haz duyuyoruz. Pozitif pekiştirici özelliğimiz nedeniyle de haz aldığımız şeyleri sürekli tekrarlamak istiyoruz. İyi hissettiren bir yiyeceği tekrar yemek istememiz de orgazma ulaştığımız bir seksi tekrarlama isteğimiz de hep bundan. Haz aldığımız bir madde veya eyleme olan ilgimiz kontrolümüzden çıkıp bir zaafımız halini aldığında ise artık onun bağımlısı oluyoruz. O her neyse, günlük hayatımızın büyük bir bölümüne hakim olmaya