İçinde bulunduğumuz hafta Lösemili Çocuklar Haftası; bu vesileyle, diğer adı ‘kan kanseri’ olan bu hastalıktan bahsetmek istiyorum.
Bugünkü yazımı çok sevdiğim dostum, eski çalışma arkadaşım Nazlı Sümer Akdoğar için kaleme alıyorum. Bir televizyon kanalında daha önce 3 yıl boyunca devam ettiğimiz sağlık programında Nazlı da editör olarak çalışıyordu. Yakın bir zaman öncesinde sosyal medya üzerinden paylaştığı bir video ile “Hikayeme Can Ver” ismiyle bir kampanya başlatarak sadece kendisi için değil, lösemi hastası binlerce kişi için kan örneği verme çağrısında bulundu. Hem kendisinin hem de onun gibi bu hastalığı yenmek üzere uygun donör bekleyenlerin sesi oldu.
İçinde bulunduğumuz hafta Lösemili Çocuklar Haftası. Bu vesileyle, diğer adı ‘kan kanseri’ olan bu hastalıktan biraz bahsetmek istiyorum. Lösemi çocukluk çağında görülen kanserlerin yüzde 25-30’unu kapsıyor, erişkin yaşta da ortaya çıkabiliyor. Nedenleri henüz tam olarak aydınlatılmış değil. Genetik yatkınlık, radyasyon ya da benzer ve türevleri, böcek ilaçları gibi kimyasal maddeler, bazı viral hastalıkların lösemiye neden olduğu çalışmalarla gösterilmiş. Kanımızın esas yapım yeri olan kemik iliğimizdeki ana hücrelerde
Rakamlar gösteriyor ki, kronik hastalık ölümlerinin neredeyse yarısı 70 yaş altındaki insanlarda erken ölüm şeklinde meydana gelmektedir
5. Tıp Dünyası Kurultayı 27-29 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da toplanıyor. Her yıl farklı konulara ağırlık verilen Kurultay, bu yıl “Kronik ve Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar” temasıyla düzenleniyor. Kurultayda obezite, diyabet, kalp damar hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, kanserler gibi hastalıklar ele alınacak. Risk faktörleri ile beraber bu hastalıkların önlenmesi, kontrolü ve yönetilmesi konuşulacak. Kurultayın bugüne rastlayan oturumundaki konuşmacılar arasında yer almam vesilesiyle ben de Dünya Sağlık Örgütü’nün desteği ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi’yle beraber yürüttüğümüz projemizden bahsediyor olacağım.
Dünyanın dört bir yanından gelecek bilim insanları, sağlık bakanları ve akademisyenleri buluşturan bu Kurultay sağlığın tüm dünya insanlarını aynı derecede ilgilendiren ve hiçbir fark gözetmeksizin etkileyen global önemini vurgularken aynı zamanda da tıbbın ortak bir dile sahip olduğunu gösterecek. Gerçekten de tıp öyle bir bilim ki, bu alanda çalışan doktorları hangi ülkenin vatandaşı olurlarsa olsunlar aynı çatı altında
Brezilya Kalçası ameliyatında, karın çevresi veya vücudun başka yerlerinden liposuction işlemi ile alınan yağlar kalçaya injeksiyonla verilerek şekillendirilmesi sağlanır
Bir tarafı düzelteyim derken başka tarafta kalıcı ve büyük bir hasar bırakmak anlamında ne kadar güzel ve yerinde bir deyimdir. Bazı estetik operasyonlarından sonra daha güzel görüneyim derken işin dozunu kaçırıp acayip yaratıklara dönüşenleri veya birtakım komplikasyonlar yüzünden kabus yaşayanları görüyoruz, duyuyoruz. Estetik ameliyatlar adı üstünde estetik amaçlı yapılan ameliyatlardır. Sıklıkla da keyfi kararlarla olur. Çıkan sonuçlar tam olarak beklenilen ölçüde olamayabilir. Ameliyattan sonra bir memnuniyetsizlik yaratabilir. Ancak daha da ötesinde, organlarda bir fonksiyon bozukluğu ya da işlevini hiç görememe gibi komplikasyonlar çıkabilir. Tabii en kötüsü ölümle neticelenebilir.
Her ameliyatın kendine göre ve hastanın sahip olduğu sağlık özelliklerine göre değişen riskleri vardır. Ameliyatta verilen anesteziye bağlı risklerin yanı sıra ameliyat esnasında kanama, doku, sinir zedelenmesi gibi çeşitli tehlikeler kimi zaman da ameliyattan saatler, hatta günler geçtikten sonra da karşımıza çıkabilir. Bu
Uykusuzluk, baş ağrısı, dikkat azlığı, konsantrasyon güçlüğü, sersemlik hissine yol açtığı gibi sağlığımızda ileriye dönük de birçok zarara neden olur.
Kalbimizin de uykuya ihtiyacı var derken kastettiğim tabii ki kalbin çalışmayı durdurup uyuyarak dinlenmesi değil. Nasıl ki bedenimizin uykuya ihtiyacı var derken bir yandan hayati organlarımız çalışmaya devam ediyorsa, kalbimizin de bu dinlenmeye ihtiyacı vardır. Bu nedenle uykuda dış uyaranlar da azaldığı ve vücut dinlenmeye geçtiği için nabız ve tansiyonda düşme gözlenir.
İdeal uyku süresi kişiden kişiye ve yaşa göre farklılık gösterir. Bu süre yetişkin biri için ortalama 7-8 saattir. Bu arada uyku süresinden daha çok uykunun kalitesinin önemli olduğunu biliyoruz. Bu nedenle uykunun evrelerinden bahsetmekte fayda var. Ana hatlarıyla uykunun iki tipi vardır. İngilizce hızlı göz hareketleri anlamına gelen Rapid Eye Movement kelimelerinin baş harflerinden oluşan REM tipi ve REM olmayan non REM tipi. Non REM tipi 4 evreden oluşur. İlki uykuya geçiştir, yaklaşık 5 dakika sürer. Gözler yavaşça göz kapaklarının altına girer, kas hareketleri yavaşlar ve bu aşamada kişi, kolayca uyanabilir. Daha sonra hafif uyku başlar. Gerçek uykunun ilk
Tütün kontrolüyle ilgili beş yılın eylem planının konuşulduğu Cenevre’de Dünya Sağlık Örgütü’nün konferansının en dikkat çeken konu başlıklarından biri de elektronik sigara kullanımıydı .
Ülkemizde dünyaya örnek teşkil edecek etkili önlemler alınmasına rağmen tütün kullanım oranlarında ne yazık ki son zamanlarda bir artış gözleniyor. Küresel bir salgın olan tütün kullanımına bağlı hastalıklar sebebiyle, dünyada her yıl 7 milyondan fazla kişi, ülkemizde de 100 binden fazla insanımız hayatını kaybetmekte. Ayrıca dünyada her yıl 1 milyon kişi, tütün ürünü kullandığı için değil, tütün ürünü dumanına maruz kaldığı için yaşamını yitirmekte. Sağlığımızı korumak için gerekli tedbirler ana hatlarıyla belli ancak uzun yıllardır önlenebilir ve kontrol altına alınabilir hastalıklar hâlâ dünyada ve ülkemizde en önde gelen ölüm sebebi olmaya devam ediyor. Bu nedenle Türkiye’nin de imzacısı olduğu Tütün Kontrolü Çerçevesi Sözleşmesi (TKÇS) tütün salgınının küreselleşmesine bir cevap niteliğinde olduğu için önemli. Geçtiğimiz hafta Dünya Sağlık Örgütü’nün TKÇS ile ilgili 8. Taraflar Konferansı’nın davetlisi olarak Cenevre’ydim.
Geçiş olarak görülüyor
Tütün kontrolü, tüketenleri uyarmanın yanı sıra
29 Eylül Dünya Kalp Günü nedeniyle hayatımız için çok önemli olan bu organımıza gelin biraz vakit ayıralım.
Gece gündüz hiç durmadan dinlenmeden bizi hayatta tutmak için sürekli çalışan kalbimiz için bizim de üzerimize düşen görev nedir diye hiç düşündünüz mü? Hatta bu dikkati göstermeye mecbur olduğumuzun farkında mısınız? Maalesef genelde bunu bilmeyip de anladığımız zaman ya çok geç oluyor ya da kalbimiz epey hasar görüp zararın neresinden dönülse kârdır misali bir takım tedbirler alınıyor. İşte marifet bu aşamaya gelmeden önlem almak, kalp sağlığını koruyabilmek. Hani genç kalma hevesi ya da modası var ya, bunu kalbimiz için de düşünmeliyiz. Yüzümüzün, vücudumuzun genç ve diri gözükmesinin temelinde de aynı yöntem vardır. Kalbiniz iyi ise hayata gülerek daha güzel bakarsınız. Bu da yüzünüze, hareketlerinize yansır. İşte size kalbinizi, damarlarınızı genç tutmak için herkesin de çok iyi bildiği birkaç ipucu:
- Sigarayı bırakın, içilen ortamlarda bulunmayın
- Stresi yönetmeyi öğrenin, sorunların ne kadar büyük ve zor olduğunu değil; nasıl çözülebileceğini düşünün ve bu konuda beklemeden harekete geçin. Hiçbir şeyi hırs haline getirmeyin. Oyun gibi düşünün ve unutmayın ki her oyunda
Yıllar içerisinde vücutta üretimi azalan kolajen ve elastin seviyesini yüksek tutmanın olmazsa olmazları
Kolajen ve elastin denince akla önce gençlik belirtisi olarak gergin, elastik bir cilt, cildimizin kırışıksız ve parlak görünümü gelir. Yaşımız ilerledikçe vücuttaki üretimi azalan bu iki protein sadece cildimizin değil vücudumuzdaki diğer dokuların da daha diri ve sağlam olmasını sağlar. Kolajen vücutta hücreleri bir arada tutan bir proteindir. Ciltte, kemiklerde ve vücuttaki bağ dokusunun yapısında yer alır. Yapısal destek, güç ve elastikiyet sağlar. Elastin de benzer şekilde cildin esnek ama sıkı kalmasına yardımcı olur, elastikiyetini sağlar. Kolajen ve elastini geri kazanmak için önce kaybına ve azalmasına yol açan sebeplere bir göz atalım.
Kolajen kaybının sebepleri
Sigara içmek: Sigarada bulunan pek çok kimyasal madde kolajen ve elastin yapımını doğrudan ve olumsuz yönde etkiler. Aynı zamanda sigaradaki nikotin deriyi besleyen damarların daralmasına yol açar. Böylece hücrelere giden oksijen ve besin azalır ve erken hücre ölümü olur.
Yüksek miktarda şeker tüketimi: Yüksek şeker içeren diyetlerde kan şekerinin yeni moleküller oluşturmak üzere proteinlere bağlanması sonucunda
Virüslerin sebep olduğu grip hastalığı, üst solunum yollarının yanı sıra mideyi de tutabilir ancak klinik belirtileri çok farklıdır.
Grip hastalığı denince aklımıza hep burun akıntısı, hapşırma nöbetleri, yüksek ateş, baş, boğaz ağrısı gibi belirtiler gelir. Virüslerin sebep olduğu bu hastalık farklı türleriyle üst solunum yollarının yanı sıra mideyi de tutabilir. Virüsün bulaşması, üşütme, bağışıklığın düşmesi gibi benzer sebeplerle ortaya çıkmasına rağmen klinik belirtileri çok farklıdır. Başka hastalıklarla karışma ihtimali de aynı şekilde fazladır.
Tıpta genel adıyla “gastroenterit” olarak geçen bu hastalık beş yaşın altında erken çocukluk döneminde en sık rotavirüsler sebebiyle olur. Çocukların büyük kısmı beş yaşına kadar bu hastalığa yakalanır. Önceden hastalığı geçirmiş olmak kısmi bağışıklık sağlar. Hastalık tekrar edebilir ancak bu bağışıklık sayesinde daha hafif geçer. Ayrıca rotavirüslere karşı bebeklik çağında birkaç tekrarı olacak şekilde aşı ile de bağışıklık sağlanabilir. Benzer hastalık sebebi olan diğer virüsler norovirüslerdir. Kişiden kişiye çok kolay bulaşır ve virüs bulaştığı yerde birkaç güne kadar hayatta kalabilir. Tüm dünyada erişkin ve çocuklarda görülen