29 Eylül Dünya Kalp Günü nedeniyle hayatımız için çok önemli olan bu organımıza gelin biraz vakit ayıralım.
Gece gündüz hiç durmadan dinlenmeden bizi hayatta tutmak için sürekli çalışan kalbimiz için bizim de üzerimize düşen görev nedir diye hiç düşündünüz mü? Hatta bu dikkati göstermeye mecbur olduğumuzun farkında mısınız? Maalesef genelde bunu bilmeyip de anladığımız zaman ya çok geç oluyor ya da kalbimiz epey hasar görüp zararın neresinden dönülse kârdır misali bir takım tedbirler alınıyor. İşte marifet bu aşamaya gelmeden önlem almak, kalp sağlığını koruyabilmek. Hani genç kalma hevesi ya da modası var ya, bunu kalbimiz için de düşünmeliyiz. Yüzümüzün, vücudumuzun genç ve diri gözükmesinin temelinde de aynı yöntem vardır. Kalbiniz iyi ise hayata gülerek daha güzel bakarsınız. Bu da yüzünüze, hareketlerinize yansır. İşte size kalbinizi, damarlarınızı genç tutmak için herkesin de çok iyi bildiği birkaç ipucu:
- Sigarayı bırakın, içilen ortamlarda bulunmayın
- Stresi yönetmeyi öğrenin, sorunların ne kadar büyük ve zor olduğunu değil; nasıl çözülebileceğini düşünün ve bu konuda beklemeden harekete geçin. Hiçbir şeyi hırs haline getirmeyin. Oyun gibi düşünün ve unutmayın ki her oyunda
Yıllar içerisinde vücutta üretimi azalan kolajen ve elastin seviyesini yüksek tutmanın olmazsa olmazları
Kolajen ve elastin denince akla önce gençlik belirtisi olarak gergin, elastik bir cilt, cildimizin kırışıksız ve parlak görünümü gelir. Yaşımız ilerledikçe vücuttaki üretimi azalan bu iki protein sadece cildimizin değil vücudumuzdaki diğer dokuların da daha diri ve sağlam olmasını sağlar. Kolajen vücutta hücreleri bir arada tutan bir proteindir. Ciltte, kemiklerde ve vücuttaki bağ dokusunun yapısında yer alır. Yapısal destek, güç ve elastikiyet sağlar. Elastin de benzer şekilde cildin esnek ama sıkı kalmasına yardımcı olur, elastikiyetini sağlar. Kolajen ve elastini geri kazanmak için önce kaybına ve azalmasına yol açan sebeplere bir göz atalım.
Kolajen kaybının sebepleri
Sigara içmek: Sigarada bulunan pek çok kimyasal madde kolajen ve elastin yapımını doğrudan ve olumsuz yönde etkiler. Aynı zamanda sigaradaki nikotin deriyi besleyen damarların daralmasına yol açar. Böylece hücrelere giden oksijen ve besin azalır ve erken hücre ölümü olur.
Yüksek miktarda şeker tüketimi: Yüksek şeker içeren diyetlerde kan şekerinin yeni moleküller oluşturmak üzere proteinlere bağlanması sonucunda
Virüslerin sebep olduğu grip hastalığı, üst solunum yollarının yanı sıra mideyi de tutabilir ancak klinik belirtileri çok farklıdır.
Grip hastalığı denince aklımıza hep burun akıntısı, hapşırma nöbetleri, yüksek ateş, baş, boğaz ağrısı gibi belirtiler gelir. Virüslerin sebep olduğu bu hastalık farklı türleriyle üst solunum yollarının yanı sıra mideyi de tutabilir. Virüsün bulaşması, üşütme, bağışıklığın düşmesi gibi benzer sebeplerle ortaya çıkmasına rağmen klinik belirtileri çok farklıdır. Başka hastalıklarla karışma ihtimali de aynı şekilde fazladır.
Tıpta genel adıyla “gastroenterit” olarak geçen bu hastalık beş yaşın altında erken çocukluk döneminde en sık rotavirüsler sebebiyle olur. Çocukların büyük kısmı beş yaşına kadar bu hastalığa yakalanır. Önceden hastalığı geçirmiş olmak kısmi bağışıklık sağlar. Hastalık tekrar edebilir ancak bu bağışıklık sayesinde daha hafif geçer. Ayrıca rotavirüslere karşı bebeklik çağında birkaç tekrarı olacak şekilde aşı ile de bağışıklık sağlanabilir. Benzer hastalık sebebi olan diğer virüsler norovirüslerdir. Kişiden kişiye çok kolay bulaşır ve virüs bulaştığı yerde birkaç güne kadar hayatta kalabilir. Tüm dünyada erişkin ve çocuklarda görülen
Vücutta su kaybı ile beraber kanın akışkanlığında azalma ve pıhtılaşmaya yatkınlık olur. Bunun sonucunda pıhtıya bağlı damar tıkanıklıkları daha sık gözlenir
Tüm canlılarda olduğu gibi insan vücudunda da tüm hücreler ve beraberinde tüm organ ve sistemlerin işleyebilmesi için suya ihtiyaç vardır. İnsan vücudundaki su oranı cinsiyet, yaş, fiziksel özellikler ve günlük fiziksel aktivitelerine göre değişim gösterir. Çocukların vücutlarındaki su oranı yüzde 70 civarlarında iken, yetişkin bireylerde bu oran kadında vücut ağırlığının yüzde 50’si erkekte ise yüzde 60’ı kadardır.
Bulunduğumuz ortamın sıcaklığına, yaptığımız aktivitenin türüne ve vücudumuzdaki su dengesini değiştirebilecek diğer bazı şartlara göre değişen şekilde günde yaklaşık 1.5 litre su kaybederiz. Kaybolan suyu dengelemek için de günlük ortalama 2-2.5 litre su almalıyız. Günlük ortalama su ihtiyacı alınan kaloriye, kişinin kilosuna, sağlık durumuna ve ortamın sıcaklığına göre değişebilir. Gün içinde yeteri kadar su içtiğimizi idrarımızın rengine bakarak anlayabiliriz. İdrarın görünümü suya yakın berraklıkta ve renkteyse yeteri kadar su tüketmişiz demektir. Az su içen kişilerin idrar rengi genelde koyu sarıdır.
Yaz
Varisin en önde gelen sebebi fazla kilolardır. Zemin hazırlayan diğer bir sebep hareketsizliktir
Bir önceki yazımda varis ile ilgili bilgilendirmeyle beraber sebeplerinden bahsetmiştim. Her hastalıkta olduğu gibi bu hastalığı da önlemek için tedavinin de bir parçası olarak öncelikle sebeplerinin üzerine gitmek gerekir.
Varislerin en önde gelen sebebi fazla kilolardır. Obezite ve kilo fazlalığı birçok değişik hastalığa yol açtığı gibi varislerin de oluşması için zemin hazırlar. Dolayısıyla hem önlemek hem de kolay tedavi etmek için mutlaka fazla kiloların verilmesi gerekir. Sağlıklı beslenmek ve hareket kilo vermeyi kolaylaştırdığı gibi damar sağlığı için de çok önemlidir. Omega 3’den zengin balık, semizotu, keten tohumu, ceviz gibi yiyecekler, özellikle yaban mersini gibi mor renkte meyveler ile beraber yine değişik renklerdeki tüm meyveler, hem içerdikleri antioksidanlar sebebiyle damarların esnekliğini korumasına yardım eder hem de Omega 3 ve C vitamini, kan sulandırıcı özelliğiyle pıhtı oluşumuna engel olur. Ayrıca K vitamini açısından zengin yeşil yapraklı sebze ve salataların da bolca tüketilmesi öneririm. Bu yiyecekler bol lifin yanı sıra bol vitamin içerir ve düşük kalori
Varisi oluşturan sebeplerin devam etmesi venöz tromboz dediğimiz toplardamar pıhtısı oluşturabilir
Bacakta kirli kanı kalbe götüren toplardamarlar yerçekimine karşı çalışır. Toplardamarlar tek yönlü çalışan kapakçıklar sayesinde kanı yukarı doğru taşır. Fakat bu kapakçıklar hasar görür veya güçsüzleşirse vazifesini yerine getiremez. Kapaklardaki yetersizlik sebebiyle damarlardaki kan geriye kaçar ve göllenir. Bu durum damarda basınç artışına ve şişliğe yol açar. Zamanla damar daha da genişler, kıvrılmalar oluşur. Kan bacaklarda göllenir.
Varis oluşumunu kolaylaştıran sebepler
Aşırı kilo, ayakta çalışmak, uzun süre ayakta ve hareketsiz kalmak, hamilelik, çok doğum yapmak ya da ailesel özellikler nedeniyle oluşan yapısal bozulmalar varis sebepleri arasındadır. Doğum kontrol hapı kullanımı ve hormon tedavileri, dar giysiler, kabızlık varis oluşumuna zemin hazırlar. Bu sebeplerle ayakta çalışma gerektiren mesleklerde olanlarda ve kadınlarda daha sık gözlenir.
Belirtiler ve teşhis
Venöz yetersizlik olarak da adlandırılan bu durum, hastalığın derecesine ve kişinin yaşam tarzına, damarların yapısına göre değişerek o bacakta şişmeye neden olur. Ağrı, özellikle ayak parmaklarında uyuşukluk,
İçinde bulunduğumuz yaz aylarında sıcak havada damarların genişlemesi ve daha geçirgen hale gelmesiyle özellikle bacaklarda sık görülen şişliklerin birçok sebebi olabilir.
Ayaklardaki şişlik bazı önemli hastalıkların belirtisi olabildiği gibi çevre şartları ya da kişiye özgü bazı sebeplerden dolayı tamamen masum olarak ortaya çıkabilir. Genellikle bu şartlara bağlı olarak geçici şekilde gözlenir. Biz de çoğu zaman giydiğimiz ayakkabının ayağımızı sıkması sonucu tesadüfen fark ederiz. Kimi zaman da bu şişlikler daha yukarı çıkarak bacağı da etkiler, kalıcı hale gelir. Görüntü olarak bizi rahatsız eder, uzun etek ve pantolonlarla saklamaya çalışırız.
Bacaklardaki şişlik tek taraflı ya da çift taraflı olabilir. Tek taraflı şişlikler genelde o bacağa ait kan damarları veya lenf kanalları ile ilgili olan bir sebepten ortaya çıkabilir. Çoğu zaman geçici ve masum bir sebepten ötürü karşımıza çıktığı gibi acil tedavi gerektiren ve hayatı tehdit edebilen bir şekilde de ortaya çıkabilir.
Bacak toplardamarlarının görevini yapmasında gözlenen aksaklık ile ortaya çıkan varis problemi bacaklarda şişmeye yol açabilir. Bu damarların içinde kanın göllenmesiyle oluşan pıhtılar yaşamı tehdit edecek
Hepatit B ve Hepatit C’nin özel bir tedavisi yoktur. B hepatiti için korunma amacıyla aşı yaptırılması önerilir.
Kronik hepatit 6 aydan uzun süren karaciğer iltihabıdır. En büyük sebebi Hepatit B, Hepatit C ve Hepatit D‘dir. Uzun süre sinsi ve bariz bir belirti vermeden seyredebilir. Karaciğer yetmezliğiyle, sirozla ve karaciğer kanseri ile sonuçlanabilir. Çoğu zaman hepatit ancak bu aşamada klinik bulgular verebilir. Esas teşhis de gecikmiş olarak bu aşamadayken konulur.
Geçen haftaki yazımda Hepatit A virüsü ile olan hepatitlerin kronikleşmediğinden, Hepatit E virüsü ile olan hepatitlerin ise immün sistemi bozuk olan hastalarda kronikleşebildiğinden bahsetmiştim. Diğer hepatit türlerinden Hepatit C enfeksiyonu geçiren hastaların yaklaşık yüzde 75’inde kronikleşir, yani hastaların ancak yüzde 25’i iyileşir. Hepatit B enfeksiyonu geçiren hastaların ise yüzde 20’sinde hastalık kronikleşir. Hepatit D virüsü sadece Hepatit B enfeksiyonu var ise hastalık yapabilir ve kronikleşme ihtimalini artırır.
Hastalık belirtileri çoğu zaman gözden kaçabilecek, halsizlik, çabuk yorulma, karın sağ üst tarafında hafif dolgunluk hissi ve ağrı ile beraber hafif ateştir. İleri dönemlerde siroz ortaya