DEVLET SIRRI HABER OLURSA...

9 Mayıs 2016

Bir gazeteci eğer ‘devlet sırrı’ kapsamına girecek ‘gizli’ bilgi, belge ve dosyalar üzerinden haber yapıyorsa; öncelikle haberin hukuka uygunluk durumuna bakar: Haberin gerçek olması, haberde kamu yararı bulunması, haberle işlenen suç arasında düşünsel bir bağın bulunması gibi…
Bütün devletlerce kabul edilen; bir ülkenin güvenliği, yüksek menfaatleri için korunması gereken ve gizli bir alana işaret eden bilgiler yani devlet sırrı kanunla belirlenir. Türkiye’de devlet sırrını düzenleyen bir taslak var ama kanun yok. Yani bu sırrın neler olduğu, hangi kıstaslara göre belirlendiği ve geçerli olduğu zaman süresi belli değil. Bu nedenle devlet sırrını ifşa eden gazeteciler Türk Ceza Kanunu’nun “devlet sırrı olan bilgileri himaye” maksadıyla düzenlenen bir maddesi gereğince yargılanıyor.
***
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin meslektaşlarımız Erdem Gül ve Can Dündar hakkında TCK’nın 329. maddesinde yer alan ‘Devletin güvenliği iç ya da dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklama’ suçundan hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar vermesi bunun son örneği.
Ve Türkiye medyası yine bölündü. Bazı basın organları gazeteciler

Yazının Devamı

Kâtibin kutusu Osmanlı değil mi?

2 Mayıs 2016

Londra’da Sotheby’s Müzayede Evi tarafından satışa sunulan kâtip kutusunun Osmanlı mı yoksa Hint mi olduğu tartışma yaratınca, Milliyet habere birinci sayfadan “Sotheby’s’in Osmanlı oyunu” başlığıyla yer verdi. İç sayfalarda ise haberin başlığı “Kâtip kutusu Hint mi, Osmanlı mı?” ifadeleriyle yer aldı.
Nevsal Elevli imzasıyla yayımlanan haberde Sotheby’s Müzayede Evi’nin verdiği bilgiye göre, kutu 16. yüzyıla ait özel bir koleksiyon ve müzayede katalogunda da kutunun Osmanlı Padişahı Abdülmecid tarafından bir Avrupa elçisine hediye edildiği belirtiliyor. Ancak iddiaya göre aynı kutu, Paris’te 29 Haziran 2015’te yapılan bir açık artırmada ‘Hint-Portekiz’ yapımı bir eser olarak açık artırmaya sunulmuş. Paris Ader Müzayede Evi’nde satışa sunulan kutu ise Hindistan’da Portekiz pazarı için yapılmış, 18. yüzyıla ait bir eser olarak nitelenmiş ve 50 bin euro’ya alıcı bulmuş.
Bir eser iki görüş
İslam sanatı simsarı Stephen Wolff, söz konusu kutunun Osmanlı ile ilişkisi olmadığını belirterek, “Tabii bu Sotheby’s’in değil, uzmanların hatası... O dönem Osmanlı’da bakır kullanılmazdı, fildişi yerine kemik kullanılırdı. Kutunun yapıştırılma şekline bakılırsa zaten anlaşılır. Katalogda

Yazının Devamı

MEDYANIN EN KÖTÜ SINAVI: ERGENEKON DAVASI

25 Nisan 2016

Türkiye medyasını kamplaştıran, soruşturma, yargılama ve delil toplama yöntemleriyle siyasi gücü ve yargı bağımsızlığını tartışmalı hale getiren Ergenekon davasında, Yargıtay yerel mahkeme kararını bozdu. Daire, hukuka aykırı dinlemeler, gizli tanık beyanları, aramaların hukuka aykırı yapılması gibi usul gerekçelerinin hepsini bozma nedeni saydı.
Ergenekon davasının dokuz yıl süren soruşturma ve yargılama süreci sadece siyasi ve hukuki açıdan değil, kamuoyunun doğru bilgilendirilme hakkını korumakla yükümlü medya içinde önemli bir sınav sayılmalı. Çünkü bu dava aynı zaman da medyanın dezenformasyon haberciliğine de en iyi örnektir.
Haberlerle algı operasyonu
Türkiye medyasının önemli bir bölümü Ergenekon dava sürecinde meslek ilkelerini çiğnedi. Binlerce sayfalık iddianamedeki suçlamaları ya tamamen reddetti ya da tamamen sahiplendi. Sanıkları, delilleri, iddiaları araştırmadan yayımladı. Davanın tarafı durumuna gelerek toplumdaki kutuplaşmayı daha da derinleştirdi. ‘Yüzyılın davası’ ya da ‘Derin Cumhuriyet’le hesaplaşma’ tarzı manşetlerle kesin hükümlere yer verdi. Bazı medya organları Ergenekon örgütüne atfedilen suçlamaların ‘derin devlet’ bağlantılarını, asker-sivil

Yazının Devamı

MÜLTECİLERLE ‘EMPATİ YORGUNU’ MU OLDUK!

18 Nisan 2016

Savaştan kaçanların sığınağı olmuş ölüm sessizliğindeki bir arazide Reuters Haber Ajansı’ndan Ümit Beştaş’ın rehberliğinde yürüyoruz... Otlar, çalılar bodur ağaçlarla kaplı bir tepeye doğru tırmanıyoruz... Yerde henüz yarısı dolu bir diş macunu görüyorum... Biraz ilerleyince açılmamış bir süt kutusu, sağa sola atılmış battaniyeler, çocuk ayakkabısı, montu, şapkası, tencere kapağı, boş pet şişeleri, yırtılmış kimlikler... Burada yaşamışlar. Çalıların arasına saklanmış, umutla beklemişler... Sonra artık bir çöp yığını haline gelmiş bütün bu eşyaları arkalarında bırakıp o tepeden, kayalardan aşağı inmiş, botlara koşmuşlar... Onların gelecek umudunu ellerinden alan, yolun yarısında batan botlara... Ve bu kez sular onlardan geriye kalanı, yanlarına aldıkları ne varsa hepsini tekrar kıyıya sürüklemiş... En çok da ayakkabıları...

Sorunu anlamak
Artık sadece Türkiye’de değil, dünyada da “mülteci sorunu’ gazeteciler için başlı başına bir alan. Savaştan kaçan, çeşitli nedenlerle yerinden yurdundan olan milyonlarca insan... Bu nedenle öncelikle bu insanların mülteci mi sığınmacı mı göçmen mi olup olmadığını bilmek, ülkelerin politikalarıyla, yasalarıyla, sorunu doğru bir şekilde ifade

Yazının Devamı

GERÇEĞİ BULMAK YARGININ İŞİ

11 Nisan 2016

İstanbul’daki Alman Başkonsolosluğu’na yönelik canlı bomba eylemini yapacağı iddiasıyla yakalanan Iraklı Jumah Alshalawey’e sınırdan geçişi sırasında Muhammed Nas’ın yardım ettiği istihbarat bilgileri arasında yer alınca Milliyet haberi “IŞİD’li Bombacı PKK ile Ortak” başlığıyla manşetten verdi.
Tolga Şardan imzalı haberde Alshalawey’in, terör örgütü IŞİD tarafından görevlendirildiği, gözaltına alınan Muhammed Nas’ın iki kardeşinin ise PKK içinde etkin konumda görev aldığının tespit edildiği, Nas’ın, Alshalawey’in sınırdan geçişi için lojistik destek ve barınma konularında destek verdiği bilgisine yer verilmekte. Haberde ayrıca Alshalawey’in İstanbul’da yaşayan Suriye uyruklu Ali Al Faraç ile temas kurduğu Faraç’ın ın ise İstanbul’da yaklaşık 1.5 yıldır yaşadığı ve Muhammet Nas’ın yanında tesisat işi yaptığının belirlendiği belirtilmekte.

Nas ailesinin itirazı
Nas ailesi söz konusu habere önce telefon, ardından üç yazılı açıklama ve noter kanalıyla itiraz ediyor. Neşe Nas gönderdiği açıklamada kısaca şöyle diyor:
“Eşim ve eşimin ailesi hakkında yazılan haberler asılsızdır. Vatan millet sevgisiyle büyümüş saygın bir ailedir. Çocuklarımızı da bayrak vatan sevgisiyle

Yazının Devamı

YALANLARIN İÇİNDEN GERÇEĞİ BULUN!

4 Nisan 2016

Bundan bir iki yıl önce; bir öğretmen öğrencisine cinsel tacizde bulununca müdür öğretmeni tokatlamış, öğrenciyi de başka bir okula göndermişti... Çocuk nasıl bir yara aldı, öğretmen sonrasında başka öğrencileri de taciz etti mi bilmiyoruz...
Türkiye’de bu konudaki araştırmalar yaygınlık, görünme sıklığı, önleme ve tedavi gibi başlıkları ele almıyor. Ancak bu sorun üzerinde hassasiyetle düşünülmesi gereken toplumsal bir yara ve giderek büyüyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2014’teki bir araştırmasında 11 bin 98 çocuğun cinsel suçlara maruz kaldığı sadece bilinen... Ceza istatistiklerine göre de; çocukların cinsel bütünlüğe karşı en az 19 bin 757 suç davası açılmış...
Mesleği lekeliyor
Medya devlet himayesinde ya da değil; çeşitli kurumlarda, okullarda, yurtlarda, çocuklara cinsel saldırı haberlerini hemen her gün rutine bağlamış gibi geçince okurlarımızdan gelen tepkiler artıyor. Bazı okurlarımız “çözüm üretin çözüm” diyerek özellikle çocuklara yönelik cinsel saldırıları görmezden gelen kurumlara, normal karşılayan siyasetçilere, yargıya ve bu tür haberlerin üzerine gitmeyen basına veryansın ediyor. “Bu haberlerin dünyanın en kutsal mesleği öğretmenliği lekelediğini”

Yazının Devamı

MEDYA TETİKÇİLİĞİ DE ARTIK BİR MESLEK!

28 Mart 2016

Türkiye’de yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla yapılan operasyonlarda tutuklanıp sonra serbest bırakılan Reza Zarrab’ın uygulanan ambargoyu delmek, dolandırıcılık ve kara para aklamak iddiasıyla ABD’de gözaltına alınması ülke gündemine oturunca medya uzun süredir olduğu gibi iki kampa ayrıldı. Haberin yansımasından sonra medyada türlü senaryolar üretildi.

Zarrab’ın ABD’de gözaltına alınmasını bir taraf, olayı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye yapacağı ziyaretle ilişkilendirip gözaltı girişiminden iktidar değişikliğine kadar vardırdı.

Diğer taraf ise Zarrab’ın göz altına alınmasını Türkiye’ye karşı bir darbe girişimi olarak değerlendirmeye başladı.

Milliyet ise geleneksel çizgisine uygun olarak her iki tarafta da yer almadı. Fırsattan istifade hemen harekete geçen medya tetikçileri ise Milliyet’in haberi kullanmadığını iddia edecek kadar hayal mahsulü bir kampanya başlattılar.

Yazının Devamı

Terör yarattığı korkuyu görmek ister!

21 Mart 2016

Türkiye zor günler geçiriyor... Çatışmalar, operasyonlar, patlayan bombalar, giderek artan terör eylemleriyle...
Antalya’da, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Konrad Adenauer Stiftung ile ortaklaşa düzenlediği meslek içi eğitim seminerinde meslektaşlarımızla gazeteciliği konuşuyoruz; medyanın dili, şiddeti, barış gazeteciliği, terör ve çatışma bölgelerinde gazetecilerin yaşadığı travmalar üzerine... Cemiyet Başkanı Turgay Olcayto’nun, “Demokrasi farklı görüşlere tahammül rejimidir” dediği sırada, ajanslar Ankara’dan sonra İstanbul’un göbeğinde patlayan bir canlı bomba haberi geçiyor...
Medya yine aynı hataya düşüyor: İnternet haber siteleri anında dehşet verici görüntüleri yayımlıyor. Etrafa saçılmış ceset parçaları, kopan kollar, bacaklar...
Terörün istediği de bu. Terör manşet olmak ister, korkutmak ister, toplumda yarattığı panikten, kaos ortamından beslenerek büyümeyi hedefler.

Yasak çözüm değil
Dönüp dolaşıp aynı sorular ve sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz...

Yazının Devamı