Ekonomide hiç de karmaşık olmayan bir teori vardır: “Damlama Teorisi”.
Üst gelir grubu yani zenginler daha da zengin olurlar ise, daha düşük fiyatlara daha fazla üretim yaparak çok daha fazla istihdam sağlarlar. Böylece “yukarıdan aşağıya doğru damlama” sayesinde alt gelir grupları da ekonomik büyüme ve refahtan daha çok faydalanırlar.
İçinde yaşadığımız dünyada nedense “aşağıya değil”, “hep yukarıya doğru damlayan” bir ekonomik modelde yaşıyor gibiyiz.
Fakirlik yerinde sayarken, zenginler zenginleştikçe zenginleşiyor.
Anne Manne; “Ben Hakkında Bir Kitap – Yeni Narsisizm Kültürü” adlı kitabında bu teorinin temelinde bizlere pek de nazik olmayan bir metaforun yattığını hatırlatıyor ve şunları yazıyor:
“Ata doyacağı kadar yulaf verildiği takdirde, yola dökülen yulaflar da serçeleri beslemeye yarar. Günümüzde CEO’lar ile finansçıların, yulaf yemekten ne kadar şişeceği çok geçmeden ortaya çıktı bile. Her şeyi kendi çıkarlarına uygun olacak şekilde
Gelir eşitsizliği tarih boyunca dünya ekonomileri için hep sorun oldu. Bırakın bu iş ile meşgul olan ekonomistleri, ülkeleri yöneten siyasiler; hatta dolar milyarderleri bile bu adaletsizliğe karşı bayrak açtı. Peki herkesin karşı olduğu bir şey nasıl oluyor da çözülemiyor?
Gelin bu soruya yanıt bulmak için olaylara farklı bir gözle bakalım. Ve sözü dünyanın en tanınmış psikolog ve primatologlarından yani şempanze ve bonobolarla insanlar arasındaki ortak noktaları araştıran; toplumsal ilişkiler, sorun çözme, ahlak ve adalet kökenleri konusunda dünya çapında araştırmalar yapan ünlü bir bilim adamı olan France de Waal’a bırakalım.
Ganimetin paylaşımı
Hollandalı Waal’ın “İçimizdeki Maymun-Biz Neden Biziz?” (Metis Yayınları) adlı kitabının “Hak Geçmesin” başlıklı bölümünde, hemen yukarıda sorduğumuz soruya yanıt noktasında hayvanlar alemine dair önemli tespitler var. Bunları bizim iş ve ekonomi dünyamıza uygulamak da mümkün. Şöyle ki…
“Hayvanlar üzerinde yaptığımız
Tüm dünyaya bir soralım... “Acaba piyasaların en kurt iş adamı kimdir?” Akla gelen ilk isim kuşkusuz Warren Buffett olacaktır.
90 yaşına basan Buffett ile ilgili bugüne kadar yayımlanmış birçok kitap, kendisinin yatırımcılara mektupları ve makaleleri bulunuyor.
Uzun yıllardan bu yana Buffett’ı sıkı sıkıya takip eden bir numaralı isim olan Lawrence Cunningham’ın derlemesini yaptığı, ünlü yatırımcının “Hayat Denen Kartopu” isimli tek kitabının (Epsilon Yayınları) son edisyonu; şu anda iş aleminde olan, gelecekte olmayı planlayan ya da yatırıma hevesli olanlar için gerçek bir hazine niteliğinde.
Kitaptan aldığım kısa notlar, “olaylara ustalıkla farklı açıdan bakmanın” önemini bir kez daha açıkça ortaya koymakta.
Esas mesele; hikaye
İşte “Buffett”, işte “notlar”:
ROBERT Benchley’den alıntı yapacak olursam, “Bir köpeğe sahip olmak bir çocuğa sadakati, tahammülü ve yere yatmadan önce üç kez kendi etrafında dönmeyi öğretir.” Bunlar deneyimsizlikten kaynaklanan eksikliklerdir. Yine de,
Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Işıl Akdemir Evlioğlu, bankacılıktaki finansal sağlık uygulamasıyla bütçelere geniş kapsamlı “planlama” bakışını getirmeyi hedeflediklerini söyledi.
Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Işıl Akdemir Evlioğlu; finansal okuryazarlığa dair dijital platformdaki “finansal sağlık” uygulaması ve gelecekle ilgili görüşlerini bildirdi.
Milliyet’in Podcast serisine katılan Evlioğlu, finansal sağlığın herkes için genel geçer bir formülü olmadığından yola çıkarak; sunulan servislerin gerek bireysel gerek kurumsal tarafta “müşteriye özel” olduğunun altını çizerek bu yeni yaklaşıma ilişkin gelecek dönem hedefleriyle ilgili görüşlerini de aktardı.
- Finansal sağlık kavramı nasıl doğdu?
Ben biraz eski döneme, bireysel ve perakende bankacılıkta dijitalleşmenin de başladığı 20-25 yıl öncesine dönmek istiyorum. O dönem dijitalleşme, sektör olarak daha çok operasyonel verimliliğin bir parçası olarak kullanılmıştı. Havale/EFT gibi para gönderme işlemleri, kart borcu, kredi borcu
Pandemi gölgesi düşen Avrupa’nın futbol şöleni Euro 2020’nin açılış maçı...
Türkiye ile ev sahibi İtalya karşı karşıya.
Roma’dayız...
Futbol spikerlerinin ideal ortam yakalanınca hep dediği gibi; Roma’da hava ve şartlar maç için gayet müsait.
İtalyanların ünlü sanatçısı Andrea Bocelli yeşil sahada fantastik bir gösteriye imza atıyor.
Ve saat akşam dokuz, ilk düdük çalıyor.
Ve maç bitti; İtalya üç, Türkiye sıfır.
Üç puan İtalyanların.
Milliyet Gazetesi olarak Borsa İstanbul ile birlikte düzenlediğimiz “Finansal Okuryazarlık Zirvesi”, keyifli, sıcak, samimi bir dille yani sade ve anlaşılır haliyle sermaye piyasaları, para ve yatırım konularının gündeme taşınmasına aracılık etti.
Milliyet’in YouTube hesabından canlı olarak yayımlanan üç saatlik etkinlikte, başta Borsa İstanbul Genel Müdürü Korkmaz Ergun olmak üzere, yatırım uzmanlarından oluşan değerli panelistlerimizin yaptığı konuşmalar ve tavsiyeleri, küçük yatırımcılar ve gençleri de içine alan geniş bir yelpazeyi kapsamış oldu.
“Küçük yatırımcı” ve “borsa” denildiğinde elbette “spekülasyon” ve “sosyal medya fırsatçıları” da etkinlikte öne çıkan konular arasında yer aldı.
Uzmanlar, doğru kaynaktan bilgi alarak yatırım yapmanın önemine dikkat çekti ki, lafı uzatmadan söyleyelim, bu konu uzun vadede kazançlı çıkmak adına oldukça önemli.
Bir tuhaflık var!
Üç oturumdan oluşan panel serisinde aldığım notlar oldukça uzun. Ancak
Türk girişimlerinin dünya çapında başarıya ulaşması sadece bu şirketler için değil, küresel rekabette Türkiye hanesine yazan katma değer açısından da çok değerli. Bu yüzden global oynamak isteyen genç girişimcilerin hayata geçirdiği fikirlere verilen her bir destek oldukça kritik. “Yaratıcı” ve “yapıcı” olması koşuluyla bu destek ister içeriden ister dışarıdan olsun önemli.
Girişimciye destek şart
Girişimciye verilecek desteğin anlamını biraz açacak olursak; (1) ortaklıklar yoluyla fon yani finansman desteği sağlamak, (2) yönetim-teknoloji-pazarlama-hukuk desteği ve (3) yurt dışına-yeni iş ortaklıklarına kapıları açma desteklerinden bahsedebiliriz.
GittiGidiyor, Peak Games, Trendyol, YemekSepeti, Getir gibi ülkemizin iddialı satış hikayelerine geri dönüp bakıldığında, bu desteklerin fark yaratma noktasından ne kadar etkili olduğu ortada.
Şimdi sizlere, ülkemizden çıkan ve global yolculuğuna daha yeni başlayan bir girişimden bahsetmek istiyorum.
Aslında bu bir ‘app’ yani uygulama. Amacı çalışanlara
New York
New York’ta lüks mağazalara ev sahipliği yapan 5. Cadde (Fifth Avenue); o eski görkemli, ışıltılı günlerinden çok uzak. Uzun bir gündüz yürüyüşü sonrası görünüm şöyle; anlı şanlı markalar ve lüks restoranlar başta olmak üzere şehirdeki ticari hayat pandemiden ağır yara almış.
Kat kat uzayan ofisler boşaltılmış...
Sokaklar adeta boş. Yüksek blokların gölgesindeki Manhattan’da kimselere çarpmadan hızlı adımlarla yürünebiliyor.
5. Cadde boyunca neredeyse her 3 mağazadan 2’si kapalı.
Kapalı olma hali, caddenin en canlı bölgelerinde bile böyle.
Kapalı olma halini biraz açalım...
Yarın, haftaya veya yakın zamanda açılmak üzere kapatılmış değil; mağazalar, binalar tamamen boşaltılarak terk edilmiş durumda. Yani durum pek parlak değil.