OZON TERAPİSİ

16 Ocak 2023

Geleneksel tamamlayıcı tıp alanında pek çok rahatsızlığın tedavisini mümkün kılan ozon terapisi; giderek genişleyen bir hastalık grubuna hitap ediyor ve başarılı neticeler veriyor.

Ozon, üç tane oksijen atomundan oluşan, keskin kokulu, havadan daha ağır bir gazdır. Adı Yunanca ‘koku yayan’ anlamına gelen ‘ozein’ kelimesinden türemiş. Güçlü mikrop öldürücü etkisi nedeniyle ilk olarak 1856’da ameliyathane dezenfeksiyonunda kullanılmış. 1860’da Monako’da su dezenfeksiyonunda kullanılmış. 1900 yılında, ilk ozon jeneratörü patentini Nikola Tesla almış. 1902 yılında Dr. H. J. Clarke ozonu anemi, diyabet, grip hastalığının tedavisinde kullanmış.

1909’da etlerin soğuk depolanması için yiyecek koruyucu olarak kullanılmış. 1915’de Dr. Albert Wolf, I. Dünya Savaşı sırasında kangren ve yaraları ozonla tedavi etmiş. 1975’te Dr. Buckley ekibi ile ozon tedavisinde peroksit oluşumu ile sağlanan yüksek oksijenlemenin glutatyon enzim sistemi üzerinden eritrositleri aktive ettiğini ilk kez kanıtlamış. Aynı yöndeki bilimsel

Yazının Devamı

BİR SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONU TEDAVİSİ

9 Ocak 2023

Kış aylarında sık olarak başımıza gelen solunum yolu enfeksiyonlarından geçen yazımda biraz bahsetmiştim. Bu hastalığa sebep olan etken virüs ya da bakteri olabilir. Sebebi farklı olsa da belirtileri yaklaşık olarak birbirine benzer. Buna karşılık tedavide bazı farklılıklar vardır.

Üst solunum yolu enfeksiyonları: Soğuk algınlığı, bademcik iltihabı olarak bilinen tonsillit, sinüslerin enfeksiyonu ile oluşan sinüzit, ses tellerini de etkileyen larenjit ve farenksin iltihabı farenjiti sayabiliriz.

Alt solunum yolu enfeksiyonları: Bronşların iltihabı olan bronşit, daha küçük hava yolu iltihabı olan bronşiolit ve akciğer enfeksiyonu olarak da pnömoni yani zatürre şeklinde kendini gösterir.

Bir solunum yolu enfeksiyonunda eğer etken virüs ise antibiyotik tedavisinin yeri yoktur. Sıklıkla semptomatik tedavi yeterliyken yüksek ateşle  daha ağır geçen enfeksiyonlarda antiviral ilaçlar da kullanılır. Eğer enfeksiyon etkeni bakteri ise tedavi için antibiyotik gerekir. Tedavide ideal olan yöntem enfeksiyonun yerine göre boğaz ya da balgam kültürü alarak başlamaktır.

Yazının Devamı

Bu aralar herkes hasta!

2 Ocak 2023

Kış aylarında üst solunum yolu enfeksiyonlarının diğer mevsimlere göre daha sık olması beklenir. Ancak bu sene sanki çok artmış gibi gözüküyor. Bunun nedeni uzun bir süre maskelerle ve diğer koruma tedbirleriyle nispeten steril bir ortamdan sanki her şey bitmiş gibi özgür bir sürece giriş olabilir. Bağışıklık sistemimiz de neye uğradığını şaşırıyor tabii.

Kış mevsiminde en sık rastlanılan hastalıkların başında nezle ve grip geliyor.

Nezle

Hapşırma, burun akıntısı veya burun tıkanıklığı, gözlerin kızarması, sulanması ve yanması, bazen yüz ve alın bölgesinde dolgunluk hissi, baş ağrısı, boğaz ağrısı ve boğazda gıcık hissi, öksürük, koku ve tat duyularında azalma nezlenin belirtileridir. Yaklaşık bir hafta sürer. Genellikle ateş olmaz ve hastalık ayakta geçirilebilir. Hastanın genel durumunu ve yaşantısını çok etkilemeyen işinden alıkoymayan belirtiler çoğu zaman ilaç kullanımı dahi gerektirmez. Sadece birkaç gün mendil ile dolaşmak gerekebilir. Nezlenin en yaygın nedeni rinovirüslerdir.

Grip

Nezleye göre daha ağır geçer. Belirtilere ateş mutlaka e

Yazının Devamı

YENİ YILDA DAHA ÇOK YAPILACAKLAR…

26 Aralık 2022

Yeni yıl yaklaşırken beraberinde birtakım yenilikleri ve değişimi de çağrıştırır. Birçoğumuz böyle bir dönemde yeni kararlar alırız. Bu kararları elbette ki hep daha iyi yönde olacak şekilde tasarlarız.

Kendinize daha çok vakit ayırın

Aslında çok klasik bir söz gibi görülse de insanın kendisine vakit ayırması ruh ve beden sağlığını korumak için son derece önemlidir. Gün boyunca görev niteliğinde yaptığınız işlerin yanı sıra sadece birkaç saat için bile olsa kendi kendinize hoşunuza gidecek bir şey yapın. Bu hiç bir şey yapmadan oturmak ya da yatıp uyumak bile olabilir. Ama yeter ki istediğiniz ve sizi memnun edecek bir şey olsun. Seveceğiniz bir film seyretmek, cilt bakımı yapmak, bir müzeye gitmek de olabilir. Sadece beyniniz ve ruhunuz bilsin ki kendinize önem veriyorsunuz.

Sağlık kontrollerinize daha çok dikkat gösterin

Hiçbir şikayetiniz olmasa bile en az yılda bir kez check up niteliğinde sağlık kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin. Vücudunuzda eksik olan vitamin ve mineralleri tespit edin ki yerine koyabilesiniz. Herhangi bir hastalık varsa

Yazının Devamı

HASTALIK YÖNETİMİ VE SAĞLIK YÖNETİMİ

19 Aralık 2022

Bu iki terim birbirine benzer gibi görünse de aslında büyük farklılıklar içerir. Gelin bu farklılıkları birlikte bir gözden geçirelim.

Sağlık yönetimi: Vücudun bütün hücre, doku, organ ve sistemlerinin olması gerektiği gibi, stabil ve istikrarlı bir biçimde çalışması olarak tanımlanır. Vücutta var olan herhangi bir aksi durumda, hastalık belirtisi görülmese bile sağlığı bozulmuş olarak kabul edilir.

Hastalık yönetimi: Artık hastalık ortaya çıkmıştır ve hastalık belirtileri de görülmeye başlamıştır. Bu durumda birey hasta olarak değerlendirilir ve artık tedavi süreci de başlamıştır.

Sağlık yönetimi: Kişiler, bir bütün olarak değerlendirilirler. Yalnızca alarm veren sisteme, dokuya ve organa yönelim uygulanmaz zira vücudun her parçası birbirine bağlıdır ve bir yerdeki işleyiş bozukluğu bütün hücre, doku, organ ve sistemleri etkiler.

Hastalık yönetimi: Semptomların yani belirtilerin görüldüğü dokuyu, organı ya da sistemi hedef alır. Lokal değerlendirmeler yapılır.

Sağlık yönetimi: Tedaviye

Yazının Devamı

GENİNE GÖRE BESLENMEK (NUTRİGENETİK)

12 Aralık 2022

Beslenmenin sağlığımız üzerinde önemli etkileri olduğunu her fırsatta tekrar ediyorum. Sağlıklı beslenmenin genel kuralları pek değişmese de yediğimiz, içtiğimiz ne varsa vücudumuza nasıl etki edeceği genlerimize göre değişebiliyor.

Genlerden bahsederken, ‘Genetik geçiş nedir?’ ve ‘Gen nedir?’, bundan da bahsetmekte fayda var.
İlk defa 1895’te Gregor Mendel, yaptığı bir deney sonucu yazdığı makalede azı kalıtımsal özelliklerin aktarılma yasalarını açıklamış.

Gen terimi de ilk kez 1909’da Wilhelm Johannsen tarafından ortaya atılmış. Gen, hücre içinde kromozomlarda bulunan ve bireyin kalıtsal özelliklerinin nesilden nesile aktarılmasını sağlayan kalıtım faktörleridir. Genin, çok uzun spiral (sarmal) şekilli DNA molekülünün kalıtımla ilgili bir bölgesi olduğu kabul edilir. DNA’nın başlıca rolü, bilginin uzun süreli saklanması ve gelecek nesillere aktarılmasıdır. DNA’nın yarısı dişi bireyden yarısı da erkek bireyden gelir. Genelde tek bir molekül değil, birbirine sıkıca sarılı bir çift molekülden oluşur. Bu iki uzun

Yazının Devamı

GLUTATYONUN FAYDALARI NELERDİR?

5 Aralık 2022

Glutatyonun bizi serbest radikallerden koruyan önemli bir antioksidan olduğundan geçen yazımda bahsetmiştim. Birçok kronik hastalığın, kronik yangının da sebeplerinden olan serbest radikaller önlem alınmadığı takdirde geri dönüşü zor birçok hastalık ya da sağlık probleminin de ortaya çıkmasına sebep olur. Gelin şimdi glutatyonun faydaları neler bir göz atalım.

Bağışıklık sistemini güçlendirir

Glutatyon güçlü bir antioksidan olarak metabolik işlemler sırasında ortaya çıkan toksinlerin ve serbest radikallerin hücre içindeki mitokondride hasar oluşturmasını engeller. Bağışıklık sistemimizin güçlenmesine, mikroplarla savaşan T hücrelerinin kuvvetlenmesine yardımcı olur. Bazı klinik çalışmalarda, glutatyonun altı aylık kullanımı sonrası bu hücrelerin mikrop öldürme gücünün iki katına çıktığı gösterilmiş. Glutatyon aynı zamanda makrofaj adı verilen bağışıklık hücreleri üzerinden de antibakteriyel etkiye sahiptir.

Bağışıklık sisteminin doğru bir şekilde çalışması için dengeli bir glutatyon

Yazının Devamı

GLUTATYON NEDİR, NEDEN EKSİKTİR?

28 Kasım 2022

Glutatyon, sistein, glutamin ve glisin adlı aminoasitlerinden oluşan, vücudumuzda karaciğerde üretilen güçlü bir antioksidandır. Diğer tüm antioksidanlar gibi bizi serbest radikallerin verdiği zararlardan korur. Kronik yangı, otoimmün hastalıklar, kanser dahil birçok hastalığa zemin hazırlayan bu tehlikeli moleküllere güçlü bir şekilde karşı koyar.

Metabolizmanın normal işleyişinde serbest radikallerin oluşumu kaçınılmazdır. Az miktardayken pek zararı olmayan bu anarşik yapılar eşlenmemiş elektronlarını eşlemek için eşli elektronu olanlara saldırıp onların yapısını bozmaya çalışır. Bir kötünün yedi mahalleye zararı olur misali dalga dalga ilerleyip önce hücreye sonra sırasıyla dokuya organa ve insana zarar verir. Bir çeşit paslanma gibi tanımlanan bu süreci olumsuz çevre koşulları, stres, yaşam tarzında yapılan yanlışlar daha da hızlandırabilir. İşte antioksidanlar bu anarşik yapıları kontrol altına almayı onları uslandırmayı sağlayarak verebileceği zararlara karşı da bizi korur.

Sebepleri nelerdir?

İlerleyen yaşla birlikte glutatyon üretiminde de

Yazının Devamı