Hipertansiyon tedavi edilmezse, kalp damar hastalığının yanı sıra böbrek, beyin ve göz gibi önemli organlara da geri dönüşü zor hasarlara sebep verebilir.
17 Mayıs Dünya Hipertansiyon günü bize bu önemli hastalığı her yıl hatırlatıyor. Hipertansiyon tedavi edilmezse kalp damar hastalığına zemin hazırlayan önemli risk faktörlerinden biri olmanın yanı sıra böbrek, beyin ve göz gibi diğer önemli organlarımıza da geri dönüşü zor hasarlar verebiliyor.
Tansiyon diye tanımladığımız değer, kanın damar cidarına uyguladığı basınçtır. Milimetre civa (mmHg) olarak ölçülen, büyük ve küçük tansiyon olmak üzere iki değerden oluşur. 140/90 mmHg üzeri olan değerler de yüksek tansiyon ya da diğer adıyla hipertansiyon olarak tanımlanır.
Sebepler
Yürüdüğümüz, koştuğumuz zaman ya da sevindiğimiz, heyecanlandığımız, korktuğumuz veya üzüldüğümüz zaman tansiyonumuz da yükselir. Bu normal ve olması beklenen bir yükselmedir. Ancak yüksek tansiyon varsa ve tedavi ile kontrol altında değilse, bu yükselme kritik seviyeyi aşabilir. Bazen istirahatte iken ölçtüğümüz tansiyonu, normal bulduğumuz hastalara efor testi yaptığımızda yürüme bandı hızlandıkça ve eğimi de arttıkça tansiyonun da bir yükselme seyri izlediğini görürüz. Yüksek tansiyona meyilli olan hastalarda bu yükselme erken başlar ve normalin üzerinde olur. Bu sonuç bize yüksek tansiyonu en erken evrede yakalamamızı sağlar.
Böyle hastalarda yaşam tarzı değişikliği ile örneğin kilo vermek, tuzu azaltmak, sağlıklı beslenmek veya stresi yönetmek gibi yöntemlerle hiç ilaca başlamadan tansiyonu kontrol altına almak mümkündür. 24 saat tansiyon ölçümlerini kaydederek, günlük hayattaki ve gece uykudaki değişiklikleri bize inceleme imkanı sunan tansiyon holter tetkiki de benzer faydayı sağlar.
Hipertansiyonun ileri yaşta görülme sıklığı daha fazladır. Yaşlanma ile beraber nasıl cildimiz sarkıyor, buruşuyorsa damarlarımız da yaşlanır, eski elastikiyetini kaybeder. İçinden geçen kanın uyguladığı basınca karşı tolere etme gücü azalır.
Ateroskleroz ya da halk arasındaki adıyla damar kireçlenmesi zaman içinde yaşam tarzı, genetik ve beslenme, sigara kullanımı gibi özelliklerden etkilenerek, kişiden kişiye farklılık gösteren bir süreçte ilerler. Bu süreç ilerledikçe hipertansiyonu da beraberinde getirir.
Kadınlarda menopozdan sonra yüksek tansiyon görülme sıklığı artar.
Anne ya da babada yüksek tansiyon olması risk grubuna sokar. Fazla kilo, sigara, alkol kullanımı ve hareketsiz yaşam yüksek tansiyona zemin hazırlar.
Kortizon içeren ilaçlar tansiyonu yükseltir.
Tuzlu yiyecekler, özellikle tuzun içeriğindeki sodyum elementi, çay ve kahve tansiyonu yükseltebilir.
Bir de beyaz gömlek etkisi vardır ki, bu doktor muayenesinde ölçüm sırasında heyecan ve merak yüzünden olan yükselmedir.
Hipertansiyon yüzde 90-95 oranda bir sebebe bağlanamaz, yapısaldır. Buna esansiyel hipertansiyon denir. Yüzde 5-10 oranında ise nefrit gibi bazı böbrek hastalıkları, böbrek arteri darlığı, hormon salgılayan çeşitli tümörler ve bazı hormonal değişiklikler gibi sebeplere bağlı olarak ortaya çıkar. Tedavi de bu sebebi ortadan kaldırmaya yöneliktir.
Böbreğe ait bu hastalıklar bazen sadece ilaçlarla kolay düşmeyen yüksek tansiyon şeklinde kendini gösterir; başka belirti vermez, böylece gözden kaçarsa böbrek yetmezliği gibi bazı istemediğimiz sonuçlara ulaşabilir.
İhmal etmeyelim
Doktor kontrolünde yapılan ilaç tedavisinin yanı sıra yaşam tarzı değişikliği daha doğrusu sağlıklı bir yaşam tarzına geçiş çok önemlidir. Alkolün kısıtlanması, sigaranın bırakılması, sağlıklı beslenme, tuz kısıtlaması, kilo kontrolü, hareketli yaşam, düzenli uyku, sporu, en azından düzenli yürüyüşleri hayatımıza sokmak, stresi yönetebilmek tedavinin olmazsa olmazlarıdır.
İlaç tedavisi ve takibi çok önemlidir. Tansiyon ilaçları antibiyotikler gibi belli süre kullanılıp, iyileşip, bırakılan ilaçlar değildir. Zaman zaman dozlarda oynama ya da başka ilaç ekleme veya eksiltme ihtiyacı olabilir. Tansiyon yükselmesi ciddi hasarlara yol açabileceğinden limon suyu ve sarımsak gibi yiyeceklerle değil, mutlaka kardiyolog kontrolünde alınan ilaçlarla tedavi edilmelidir.