Her yıl nisan ayının son haftası aşı haftası olarak anılır. Hastalık yapan virüs, bakteri gibi mikropların zayıflatılmış veya öldürülmüş formlarından, toksinlerinden veya yüzey proteinlerinden yapılır. Amaç bağışıklık sistemine bu mikrobu tanıtıp savunma geliştirmesini sağlamaktır. Böylece ileride o mikropla karşılaştığında tanır, savaşı kazanır ve hastalığa yenilmez.
Biz çocukluğumuzda rutin yapılan kızamık, kızamıkçık, kabakulak, difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, su çiçeği, verem, hepatit A ve B aşıları ile yıllık tekrarlanan grip aşılarını ve zatürre aşılarını biliyorduk. Kovid-19 pandemisi ile bir de kovid aşılarıyla tanıştık. Bugün de olduğu gibi geçmişte de aşılarla ilgili çok tartışmalar olmuş bazıları hep karşı çıkmış.
Tarihte kalmış hastalıklar
Aşıların faydaları ve önemini vurgulamak için gelin tarihe bir göz atalım. Geçmiş tarihlerde bugün adını bile unuttuğumuz nasıl olduğunu bilmediğimiz çünkü hiç görmediğimiz hastalıklar büyük salgınlara yol açıyor insanları çocuk, genç, yaşlı, padişah, kral dinlemeden ölümüne sebep oluyormuş. Örneğin Fransa kralı XV. Louis’nin çiçek hastalığından öldüğünü biliyor muydunuz? Mısır firavunu V. Ramses’in de mumyasında çiçek hastalığının izlerini görmüşler. Osmanlı padişahlarından I. Ahmed de 1604 yılında tahta geçtikten bir süre sonra çiçek hastalığına yakalanmış oldukça ağır geçirerek ölümden dönmüş. İngiltere Kraliçesi II. Mary, 1694’te çiçek hastalığına yakalanarak ölmüş. Tek yasal varisi olan oğlu da 1700 yılında aynı hastalıktan ölmüş. Aynı yıllarda III. Ahmet devrinde (Lale Devri) Osman imparatorluğunda çiçek aşısı bulunmuş ve kullanılmaya başlanmış. Aşının bulunması ve etkinliği İstanbul’daki İngiliz Büyükelçisi’nin eşi Lady Montagu tarafından da İngiltere’ye mektupla bildirilmiş. Fakat aşı Osmanlı’dan geldiği için Avrupa hep kuşkuyla yaklaşmış, kilise aşı fikrine tümüyle karşı çıkmış ve bu hastalıktan binlerce kişi ölmüş. 1796 yılında İngiliz asıllı Avustralyalı Doktor Edward Jenner, bugün kullanılan çiçek aşısını geliştirmiş. Çiçek aşısının genel kullanıma geçmesiyle nihayet 1979 yılında hastalık dünyada ortadan kalkmış. Yine günümüzde pek adını duymadığımız kızamık hastalığı da eskiden ölümcül komplikasyonlarla seyreden korkunç bir hastalıkmış. Sultan I. Ahmed ile kardeşi Mustafa’nın aynı anda bu hastalığa yakalanmasıyla Osmanlı Hanedanı yok olma tehlikesi yaşamış, ancak bu sayede de tahta geçmek için yapılan kardeş katli fikri bir süre ertelenmiş. Virüs yoluyla bulaşarak ölümcül salgınlara yol açan kızamık hastalığı da çiçek hastalığı da aşılarının bulunmasıyla birlikte artık tarihe karıştı. Aynı şekilde dramatik şekilde kasılmalarla ölümlere yol açan tetanoz ve kuduz da aşı sayesinde hiçbir belirti vermeden atlatılabiliyor. Hastanın dışkısı ile kirlenmiş yiyecek ve içecekle, içme suları ile bulaşan ve kolayca yayılan bir salgına yol açan kolera da aşı sayesinde tarihe karışmıştır. Kızamık aşısını bulan Amerikalı mikrobiyolog Maurice Ralph Hilleman, tetanoz aşısını bulan Fransız Gaston Ramon ve Christian Zoeller, kuduz aşısını bulan Fransız Louis Pasteur, kolera aşısını bulan Ukrayna doğumlu Waldemar Haffkine ve Kovid-19 aşılarını bulan araştırmacılar arasındaki gurur kaynağımız Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin Tıp tarihine geçen hizmetleri inkar edilemez. İnsanlık bu aşıların buluşunu yapan bilim insanlarına çok şey borçlu.