Trafik kazaları giderek artıyor. Geçen yılın istatistiklerine göre 1 milyon 182 bin trafik kazasında 7 bin 300 kiş hayatını kaybetti. 307 bin 619 kişinin yaralandığı trafik kazalarında 30 milyar liralık hasar meydana geldi. Medyanın trafik haberlerini nasıl görmesi gerektiği konusu, tam da bu nedenle önem kazanıyor.
Kamuoyunda endişe yaratan katliam gibi kazalara yönelik okurlardan gelen tepkiler ise genellikle kazaya neden olan firmanın ya da şahsın kimliğinin niçin saklandığı, kazayı yapan araç plakalarına buzlama yapılmasının nedenleri, kazayı yapan sürücülerin daha önce yine ölümcül bir trafik kazasına sebep olup olmadığıyla ilgili. Medyanın kaza haberlerine okurlardan gelen en büyük tepki ise kazaya neden olan şahısların genellikle mahkeme kararlarıyla serbest bırakılması ve medyanın bunun üzerinde yeterince durmaması.
Bir zanlı ya da bir sanık hakkında suç kesinleşmeden isimlerin saklı tutulması evrensel hukukun bir gereğidir. Kamu Denetçiliği Kurumu, trafik kazaları sonrası yaşanan anlaşmazlıkların ya da haksız uygulamaların takipçiliğini de yapıyor. Üniversitelerin ve emniyetin ise kazalara ilişkin belli dönemlerde uzmanlarla hazırladıkları raporlar var. Kazaların nedenleri,
Londra’da dünya medyasından birçok gazetecinin de katıldığı mobil gazetecilik üzerine bir toplantı gerçekleşti. Teknolojideki ilerlemeler ve gazetecilik pratiklerini konu alan toplantıda ortak düşünce; haber kuruluşlarının iş akışlarını ve üretimlerini daha geniş bir ölçekte değiştirecek hızla gelişen bir araç olarak, mobilin sadece üç yıl içinde haber medyasına hâkim olacağı yönünde… Öyle ki; önümüzdeki üç yıl içerisinde akıllı telefonların kapasitesinde büyük bir patlama yaşanacak.
İrlanda resmi yayıncısı RTÉ Tech’in İnovasyon Başkanı Glen Mulcahy’a göre genç gazeteciler yayın altyapısı hakkında gerekli donanıma sahip değil. İlgilendikleri tek şey içerik ancak bu içeriğin nasıl oluşturulduğu konusuna da ilgisizler. Mulcahy’a göre şu anda cep telefonlarıyla yaptığınız tek şey; tweet atmak, e-posta göndermek ve selfie çekmekse ilk vites bir Ferrari kullanıyorsunuz demektir. Oysa cebimizdeki akıllı telefonlarımız, NASA’nın kullandığı bilgisayarınkinden çok daha güçlü ve bu üç yıl içerisinde işlemci gücü daha hızlı, daha ucuz ve çok daha güçlü hale gelecek.
Peki ne olacak?
Depo kapasitesi artacak
Mobil gazetecilikle ilgili en büyük zorluklardan biri depolama zorluğu… HD ile çekim yapmak
Myanmar’ın Arakan eyaletinde Müslüman azınlık Rohingyalar ile Myanmar Ordusu arasında 1947’den bu yana ağır, travmatik olaylar yaşanıyor. Avrupa Rohingya Konseyi Sözcüsü Dr. Anita Schug, son yaşanan olaylarda Myanmar devleti ve budist Raxine çeteleri tarafından 3 bine yakın Arakanlı Müslüman’ın (Rohingya) öldürüldüğünü açıklayınca söz konusu “katliam” haberi, sosyal medyada geniş yer buldu Ancak konuya dikkat çekmek için konuyla alakası olmayan fotoğraflar paylaşılıyor.
Bilinen yanlışlardan, sosyal medyanın gündemine oturan şüpheli bilgilere, yaygın medyanın gündeme getirdiği iddialardan, şehir efsanelerine kadar birçok alanda doğrulama yaparak okurun süzgeçten geçirilmiş bilgiye ulaşması amacıyla kurulan Teyit.org sitesi Arakan’daki Müslüman katliamından olduğu iddiasıyla paylaşılan onlarca yanlış fotoğrafı tespit etti.
Yollarını gösteriyor
Örneğin Arakan’daki Müslüman katliamı diye yayımlanan fotoğraflar; Çin’deki depremden 2010’da Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde gerçekleşen bir kazaya, 2003’te Endonezya’da Özgür Aceh hareketiyle devlet güçleri arasındaki çatışmadan 2010’da Haiti’deki depreme, 1994 Ruanda Soykırımı’ndan, Hindistan’dan bir karate gösterisine ya da 2008 yılında
Irkçı grupların bir kişinin ölümüyle sonuçlanan gösteri ve nefret söylemini sosyal medya üzerinden de sürdürmeleri üzerine Silikon Vadisi’nde ırkçılığa karşı önemli gelişmeler yaşandı.
Dünyada ırkçı grupların eylemlerinin giderek artması, internet ve teknolojiyi elinde bulunduran dev şirketleri de harekete geçirdi.
Virginia’nın Charlottesville kentinde kölelik sistemini savunan bir komutana ait heykelin kaldırılması kararı üzerine, ırkçı grupların bir kişinin ölümüyle sonuçlanan gösteri ve nefret söylemini sosyal medya üzerinden de sürdürmeleri üzerine Silikon Vadisi’nde ırkçılığa karşı iki önemli gelişme yaşandı.
Birincisi; internet ve teknoloji sektörünü oluşturan ve dünya ekonomisini etkileyen şirketler nefret gruplarının online para aktarımlarını kısıtladı.
İkincisi; sosyal medya hesaplarında nefret söylemi ve nefret suçunu savunan kişi ve grupları arama motorlarından kaldırma kararı aldı.
Neler yaptılar?
- Google antisemit, neo-Nazi ve beyazların üstünlüğünü savunan ırkçı bir site olan Daily Stormer’ı, kurucusunun Charlottesville’de ırkçılık karşıtı kadın göstericinin öldürülmesini kutladığı gerekçesiyle erişime kapattı.
- 71 milyon web sitesine ev sahipliği yapan GoDaddy, Virgini
Deprem konusunda; ortak bilinç yaratmak, olası sorunları gündeme getirmek, uzman görüşlerine yer vermek basının sorumluluk alanına giren meselelerdir.
Resmi rakamlara göre; 17 bin 840 kişinin öldüğü, 43 bin 953 kişinin yaralandığı, 285 bin konutla 40 binden fazla işyerinin hasara uğradığı 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin üzerinden 18 yıl geçti. Bu süre boyunca medya hep aynı şeyleri yaptı: Kayıplarımızı andı, yeni bir felaket olasılığını, zamanını, büyüklüğünü, sonuçlarını tartıştı; bilinçli miyiz, hazır mıyız, dayanıklı mıyız gibi sorulara yanıt aradı. Marmara’da olası bir depremi, bilimsel veriler ışığında sayısız felaket senaryolarıyla ya gazete sayfalarına ya da ekranlara taşıdı.
Bir senaryoya göre; İstanbul’da depremde 35 bin insan hayatını kaybediyor, 200 bin kişi yaralanıyor, 80 bin ev harabeye dönüyordu. Bir başka senaryoya göre de 625 bin insan hayatını kaybediyor, yüzde 50’si kaçak, yüzde 40’ı ömrünü tamamlamış, yüzde 27’si acilen yıkılması gereken binalardan oluşan ve altyapı sorunları bulunan bir şehri yerle bir ediyordu.
Kamuoyunda endişeye yol açan ürküten senaryo, korkutan senaryo çoktu. Biri “Fay Adalar’da kırılacak, büyüklüğü en fazla 7 olacak, tsunami
Demokritos’un bir sözüdür: “Kötülükten arınmak için bilgi gereklidir. Bilgi eyleme dönüşürse bilinç elde edilir.”
Bugün teknolojideki gelişmelerle bilginin ne hale geldiğini Reuters; Nic Newman’ın hazırladığı Dijital Medya Raporu’nda açıklıyor. Rapor medya sektöründe editör ve gazeteci olarak görev yapan 142 kişiyle görüşülerek hazırlandı.
Yüzde 70’i sahte / yanlış haberlerin sosyal paylaşım ağlarında dağılımına yönelik endişelerin konumlarını güçlendireceğini söylüyor. Yüzde 46’sı sosyal medya platformlarında paylaşılanlardan geçen yıla oranla daha fazla endişe duyduklarını belirtiyor. Yüzde 56’sı Facebook Messenger’ın girişimlerinin önemli veya çok önemli bir parçası olduğunu söylüyor. Yüzde 53 aynı şeyi WhatsApp için, 49’u Snapchat için ifade ediyor. Bir gazete geçmişinden gelen katılımcıların yüzde 33’ü şirketlerinin mali sürdürülebilirliği konusunda geçen yıldan daha endişeli olduğunu, yüzde 8’i ise daha az endişeli olduğunu söylüyor.
Reuters’in Dijital Haberler Raporu’nun önemli sorusu şu: Teknolojideki değişimin, kitlelere sunulan enformasyonun kalitesinde yarattığı etki, gücü ve büyüklüğüyle bunların nasıl regüle edileceği ve yapay zeka en önemli konuları olarak karşımıza
Dünyada sosyal medyanın siyasi amaçlarla manipüle edilebilmesi, giderek artan bilgi kirliliği ve önyargılarla herkesin kendi fanusundaki bilgi paylaşımıyla yetinmesi başkalaşmış ya da alternatif gerçeklik yaratıyor. Dünya medyası artık bu durumu “post truth” olarak ifade ediyor. Yani habercilikte nesnellikten uzaklaşan “başkalaşmış” gerçeklik algısı. Bu durum gazetecilik eğitiminin neden önemli olduğunu da bir kez daha ortaya koyuyor. Collegemagazine’den Kristan Bravo, en son teknolojiyi kullanan, ulusal haberler alanında uzmanlaşmak isteyen öğrencilere yayın gazeteciliği için en iyi üniversiteleri tanıttı.
Emerson College: Müfredatı pratik yapma üzerine. Teknik beceri ve üretimin her alanında gerekli tüm donanıma sahipler. 2014 Associated Press Öğrenci Gazetecilik Ödülleri’nde En İyi Üniversite Radyo İstasyonu ödülünü kazandı. Ulusal olarak tanınan şovlar bu üniversitenin Gazetecilik Üretim Merkezi’nde hazırlanıyor.
Boston Üniversitesi: Öğrenciler en son teknolojiyi nasıl kullanacaklarını biliyorlar. Profesörler arasında başarılı, pratik gazeteciler, çok satan yazarlar ve CBS, NBC ve ABC’de çalışan belgesel, film yapımcısı ve ödüllü bir gazeteci olan Susan Walker gibi yapımcılar
The Club Of Rome’un 1972 tarihli “Dünyanın Tükenen Kaynakları” raporu, çevreyi konu alan ilk felaket raporu. Daha da önemlisi, o yıllarda rapor bilgisayar simülasyonu oluşturularak hazırlanıyor. Raporun amacı; iklim değişikliğiyle geleceğe yönelik olası felaketlere işaret ederek toplumsal bilincin oluşmasına katkı sağlamak.
Bu bilincin oluşmasına katkı sunanlardan biri de medya. Betonlaşma, tarımsal alanların imara açılması, erozyon, deniz, hava, toprak, gürültü ve çevre kirliliği, küreselleşme, iklim değişikliği haberleriyle...
Türkiye medyasının çevre haberlerinin sayısal dökümü yok. Ancak birtakım haber kaynaklarına göre 1982’de Türkiye’de ulusal düzeyde yayın yapan gazetelerde bir yıl içinde yayımlanan çevre haberi sayısı toplam 89 iken, 1989’da aynı gazetelerde bir yıl içinde yayımlanan çevre haberi sayısı yaklaşık 1000’i bulmuş.
Haberciliğin ruhu değişti
Bu veriler dünyadaki çevre hareketleri kurumsallaştıkça çevre bilincinde ciddi bir yükseliş olduğunu ortaya koyuyor olabilir ama aynı zamanda çevre haberlerindeki artış küresel ısınma ve iklim değişikliğinin giderek daha ciddi ve daha fazla soruna neden olduğunun da bir göstergesi sayılıyor.
Burada sorun şu ki; küresel ısınma