Irkçı grupların bir kişinin ölümüyle sonuçlanan gösteri ve nefret söylemini sosyal medya üzerinden de sürdürmeleri üzerine Silikon Vadisi’nde ırkçılığa karşı önemli gelişmeler yaşandı.
Dünyada ırkçı grupların eylemlerinin giderek artması, internet ve teknolojiyi elinde bulunduran dev şirketleri de harekete geçirdi.
Virginia’nın Charlottesville kentinde kölelik sistemini savunan bir komutana ait heykelin kaldırılması kararı üzerine, ırkçı grupların bir kişinin ölümüyle sonuçlanan gösteri ve nefret söylemini sosyal medya üzerinden de sürdürmeleri üzerine Silikon Vadisi’nde ırkçılığa karşı iki önemli gelişme yaşandı.
Birincisi; internet ve teknoloji sektörünü oluşturan ve dünya ekonomisini etkileyen şirketler nefret gruplarının online para aktarımlarını kısıtladı.
İkincisi; sosyal medya hesaplarında nefret söylemi ve nefret suçunu savunan kişi ve grupları arama motorlarından kaldırma kararı aldı.
Neler yaptılar?
- Google antisemit, neo-Nazi ve beyazların üstünlüğünü savunan ırkçı bir site olan Daily Stormer’ı, kurucusunun Charlottesville’de ırkçılık karşıtı kadın göstericinin öldürülmesini kutladığı gerekçesiyle erişime kapattı.
- 71 milyon web sitesine ev sahipliği yapan GoDaddy, Virginia - Charlottesville’da yaşanan şiddet olaylarında hayatını kaybeden 32 yaşındaki Heather Heyer hakkında genel ahlaka uymayan sözler sarf ettiği gerekçesiyle Daily Stormer’ı listeden çıkardı.
- 1.94 milyar aktif kullanıcısı olan Facebook ve Twitter biri aşırı milliyetçi diğeri Nazi sempatizanı iki kişinin sayfasını kapattığını açıkladı. Ancak daha önce de bireysel ya da kurumsal pek çok sayfayı benzer gerekçelerle kapattığı biliniyor.
- Paypal geçtiğimiz günlerde Amerika’da beyazların üstünlüğünü savunan ırkçıların “Charlottesville yürüyüşü”nü organize eden blog yazarı Jason Kessler’le ilişkili tüm hesapları da içeren 34 organizasyonun kaldırılmasına karar verdi. Richard Spencer’ın Ulusal Politika Enstitüsü’nü, Müslümanları öldürmek için silah aksesuarları satan iki şirketi ve Patreon ise alt-right hesapları iptal etti.
- Nefret söylemi ve nefret suçuna karşı alınan bu önlemleri sansür olarak yorumlayan ve bu sansüre karşılık ırkçı gruplara yönelik yeni dijital servisler geliştiren Gab.ai Silikon Vadisi’nde dışlandı.
Bazıları sansürden rahatsız
Charlottesville’deki ırkçı gösterilerden hemen sonra bazı sivil toplum kuruluşları nefret söyleminin şirketler tarafından yasaklanmasının anayasal bir hak olduğunu belirtse de bazı kuruluşlar sansürden rahatsız. Ancak kapatılan hesaplarla ilgili Twitter’ın “...davranış kuralları, kullanıcıların ırk, etnisite, ulusal köken, saldırganlık, cinsel yönelim, cinsiyet ve diğer bütün kategorileri barındırıyor” yönündeki açıklaması bu yaptırımların sansürle geçiştirilemeyecek önemde bir konu olduğunu da ortaya koyuyor.
Benzer bir açıklama da Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’den geldi. “Pek çok kişinin kendisine bu nefretin kaynağını sorduğunu biliyorum. Irkçılığın hâlâ var olduğunu görmekten duyduğu üzüntüyü duyuyorum” diyerek...
Amerika’da ayrımcılığın ve şiddetin tarihinin bir dökümünü çıkaran James Baldwin’in yarım kalmış 30 sayfalık metni “Ben senin zencin değilim” adıyla bir belgesele dönüştüğünde ırkçılığın ve nefretin kaynağı daha anlaşılır hale geliyor. Baldwin şöyle diyordu: “Yüzleşilen her şey değişmeyebilir, ancak yüzleşilmeyen hiçbir şey değişmez.”
Bir övgü bir yergi
Hayvanlara yönelik artan şiddet eylemleri düşündürücüdür. Son olarak bir köpeğin makatına acı biber sokup sakızla kapatarak hayvana inanılmaz bir işkence yaptılar. Hemen hemen her olayda sosyal medyada “Bunu yapan insan olabilir mi?” sorusuyla karşılaşıyoruz. Milliyet’ten Sevilay Ağar’ın bu ay bu konuyu psikiyatristlere, uzman görüşlere başvurarak irdelemesi önemlidir. Haber “Hayvana eziyet - insana eziyet” ilişkisi ile toplumsal şiddetin giderek tırmanmasının tesadüf olmadığını ortaya koyuyor. Sorunun hâlâ güncelliğini koruması açısından önemli bir haber olmakla kalmayıp medyanın konuya nasıl yaklaşması gerektiğinin de ipuçlarını vermektedir.
Çağımız değişiyor; sözlerin anlamı, kelimelerin yeri, önemi ifade ediliş şekli de... Dolayısıyla medya da kendini yenilemeli... Şu ya da bu nedenle ölümüne neden olduğumuz hayvanlarla ilgili haberlerde “telef” oldu ya da “leş” ifadesini kullanmaktan kaçınmalıdır. Sadece bir yıl içerisinde zehirlenerek, parçalanarak, işkence yapılarak öldürülen hayvanlarla ilgili bu ifadelerin sıklıkla kullanılması üzüntü vericidir. Yazı işleri ve editörlerin bu ifadelerin kullanılmasının önüne geçeceğine inanıyorum.
HAFTANIN FOTOĞRAFI
Hayvanlara eziyeti belki sayfalar dolusu anlatabiliriz. Ama Hakkari’nin Irak sınırındaki dağlarda bir mağarada bulunan iki kedi Mehmetçiğe arkadaşlık ediyorsa, insanlığa yakışanın ne olduğunu da tek bir fotoğrafla kanıtlayabiliriz. İşte bu fotoğrafla...