Türkiye medyası neyi bekliyor!

7 Ocak 2018

Türkiye’de kadına yönelik algı ve şiddet rayından çıktı. Türkiye medyası çözüme yönelik ses getiren proje, düzenleme ve toplumsal bilince katkı sağlayan kampanyalara öncülük etmeli…

Yıl 1984. Türkiye’de özellikle kadınların iş güvencesinden ve güvenliğinden henüz yoksun olduğu yıllar. Milliyet kadınlar için “can ve mal sigortası” kampanyası başlatır. Yer yerinden oynar, Genel Sigorta kurumsal işbirliği ile 30 bin kadın sigorta ve can güvenliğine kavuşur…

Türkiye medyasının bugüne kadar toplumsal sorunlarımıza çözüm üretmek ve ortak toplumsal bilinç yaratmak adına açtığı kampanyaları biliyor musunuz? Medyanın çeşitli kurumlarla bir araya gelerek öncülüğünü yaptığı kampanyaları…

Milliyet Gazetesi’nin arşivi bu kampanyalarla dolu… Öyle ki; Milliyet’in “Kadınlarımıza can ve mal sigortası“ kampanyasının yanı sıra “Temiz Toplum” kampanyası, “Çürümeye son” kampanyası” “Milliyet Tüketicinin Yanında” kampanyası, “Baba beni okula gönder” kampanyası, “Haydi Güneydoğu’ya gidiyoruz” kampanyası, “Engelleri birlikte aşalım” kampanyası sadece benim bildiklerim… Başka gazetelerde de benzer kampanyalar düzenlendi. Hürriyet’in aile içi şiddete karşı kampanyası gibi… Kısacası Türkiye medyası;

Yazının Devamı

Yeni okur profili

31 Aralık 2017

Medyada özellikle ırkçı, ayrımcı, önyargılı haber ve yazılar geçmiş yıllara oranla azalmakla birlikte, okur yorum ve eleştirileri aksi yönde

Bazen geriye dönüp bakarsınız… Koca bir yıl ne yaptık diye… Medya toplumsal sorunlara yeterince duyarlılık gösterdi mi? Meslek ilkelerine bağlılığı, sorumlu haberciliği, kendisini sınırlayan uygulamalar karşısında tutumu ne oldu? Kendi öz denetimini sağlayabildi mi? Medyanın kendisini doğrudan ilgilendiren bu tür sorulara olumlu yanıt vermesi her zaman mümkün olmayabilir ama bu olmuyor diye medyanın tamamını yok sayabilir misiniz? İletişim bilimcilere göre; bu soruların temelinde kamuoyunun medyaya olan güvensizliği yer almakta. Oysa medya haberciliğini tartışılırken, okurun profili, olaylara yaklaşımı, hangi habere nasıl tepki gösterdiği bilgisi de aynı derecede önemli sayılmalıdır. Birbirini besleyen midir? Yoksa birbirinden ayrışan mıdır?

Nefret söyleminde artış

Bu soruya tam olarak yanıt vermek mümkün olmasa da geride bıraktığımız yılı baz alarak önce küçük bir haber taraması yapalım: Medyanın önemli bir bölümünün ifade özgürlüğü ihlallerini sayfalarına taşıdığını, kamuoyunu ilgilendiren, gazetecilere açılan davaların izlendiğini,

Yazının Devamı

Medyada kız çocuğuna tacizin resmi

24 Aralık 2017

9 yaşında bir kız çocuğuyla evliliği normal sayıp, aile içi cinselliği naylayanların her türlü anormalliği meşru hale getirmesi bütün toplumu içine çeken bir tuzaktır

Türkiye medyası; tarihsel süreç içerisinde edindiğimiz bir kültürün mirası sayılan uygarlık, çağdaşlık gibi bazı kavramlara yabancılaşıyor mu?

Ya da şöyle soralım: Çağdaş toplumlarda yeri olmayan, bir hukuk devletine yakışmayan üstelik ancak şeriat hükümleriyle yönetilen bir ülkede geçerli sayılabilecek bazı söylemler, giderek medyada kendine daha mı fazla yer bulmaya başladı?

Çoğu, kız çocukları üzerinden “normalleştirilen” ve “olağan” hale getirilen sapkın cinsel söylemler üzerine kurulu haberlerle nasıl bir algı yaratılmaya çalışılıyor?

Elbette haber değeri olan hiçbir konu kamuoyundan saklanamaz. Ancak bu tür haberlerin kamuoyunda yaratacağı algı, huzursuzluk, endişe ya da benzer haberlerin zaman içerisinde çokluğu tehlikeli bir biçimde normalleşiyor…

Sinsi bir virüs gibi

Ancak bu tür konuların meşru hale gelmesi bir topluma sinsi bir hastalık, bir virüs gibi yayılır, zamanla doğruyla yanlışı ayırt edemez hale gelirsiniz. Bir toplumu ayakta tutan kültürel mirasın nasıl yok olduğunu, bildiğiniz bütün kavramların içini

Yazının Devamı

Medyada özdenetim mümkün mü?

17 Aralık 2017

Yeni medya düzeninde bilgi kirliliği, hak ihlalleri ve meslek etik kurallarının dikkate alınmaması ombudsmanlık kurumunu güçlendiriyor…

Haber Ombudsmanlığı (Okur temsilciliği) gazetelerin genel yayın politikaları üzerinden şekillenen bir özdenetim olsa da sonuçta mesleğin etik kurallarını hatırlatarak, medyada mağdur olanı kamuoyunda görünür hale getiren bir hak savunuculuğudur. Sabah, Milliyet, Hürriyet ve Cumhuriyet gazetelerinin kendi bünyelerinde kurumsallaştırdığı bu oluşuma bir kısım medyanın hâlâ “mesafeli” durduğu da bir gerçek. Ancak bilginin anında ve hızla yayılması sonucu ortaya çıkan bilgi kirliliği, dezenformasyon ve yalan haber gibi konular yeni medya düzeninde ombudsmanlığın neden gerekli olduğunu da ortaya koymakta. Geçtiğimiz hafta meslek örgütleri, bazı üniversiteler ve sosyal medya siteleri ombudsmanlığı tam da bu gerekçelerle gündemine taşıdı.

Dayanışmaya ihtiyaç var

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve düşünce kuruluşu Konrad-Adenauer-Stiftung’ın birlikte düzenlediği meslek içi eğitim seminerinde TGC Başkanı Turgay Olcayto önce bir durum tespiti yaptı ve medyada dayanışmadan uzak kendi arkadaşlarını hedef gösteren gazetecilerin varlığına işaret etti. Bu ifadeler

Yazının Devamı

Medyanın dili engelli!

10 Aralık 2017

3 Aralık’ta engellilerin sorunlarına dikkat çekmek ve çözüm üretmek amacıyla düzenlenen çok sayıda panel, toplantı, ziyaret gibi çeşitli etkinlikler; siyasi gündeminin yoğunluğuna rağmen medyada da “geniş” yer buldu. Büyük puntolarla başlıklar atıldı, fotoğraflar büyütüldü ama sorunlar hemen her dönemde olduğu gibi yine geçiştirildi…

Örneğin bazı gazete ve internet sitelerinde “engellilerin sorunları dinlendi” diye başlıklar vardı ancak sorunlarının ne olduğunu haberin sonunda, o da bir cümleyle, “nitelikli öğretmen olmadığı için çocuklar okula gidemiyor” diye yazılınca anlamak mümkün oldu.

Bazı dernek, vakıf ve üniversitelerin “Engelsiz yaşamda biz de varız” etkinlikleri ise medyada magazinel bir boyut kazandı. Bir rektörün empati amaçlı gözlerini bağlayarak toplantı salonuna girmesini öne çıkartıp, haberin merkezine oturtunca haliyle engellilerin değil, engelsizlerin engellilerle nasıl var olacağı daha “anlaşılır” hale geldi.

Sorun yaratıcılık değil, ayrımcılık

Söylemek istediğim şu: Medya engellilerle ilgili sürekli durum tespiti yapıyor ama sorunlara ilişkin çözüm önerilerini görmüyor. Engellilerle ilgili toplantılarda görüş bildiren bazı akademisyenlerin görüşlerine yer

Yazının Devamı

Medyada Elçi davası

3 Aralık 2017

Milliyet’te 200’ün üzerinde Tahir Elçi soruşturmasına ilişkin habere yer verildi. Gökçer Tahincioğlu onlarca kez yazdı. Okur hâlâ “Niçin haber yok?” diyorsa, bu davaya hukukun çözüm üretememesinden olabilir mi?

Medyanın önünde; soruşturma, yargılama ve delil toplama yöntemleriyle yargı bağımsızlığını tartışmalı hale getiren pek çok dava var. Hukuka aykırı dinlemeler, aramalar, yok edilen deliller, saklanan kamera kayıtları, sorunlu gizli tanık beyanları, suçlamalarla örtüşmeyen iddianameler… Bunların hepsi üzerinde düşünülmesi ve araştırılması gereken konular. Ancak kamuoyunun doğru bilgilendirilme hakkını korumakla yükümlü olan medya bu davaları ya tamamen reddeden bir duruş sergiliyor ya tamamen sahipleniyor. Ya da gerektiği gibi araştırmıyor…

Basın mensuplarının gözünün önünde öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi davası böyle bir dava ve kamuoyu medyanın bu davaya yeterince önem vermediği düşüncesinde. Elçi’nin anma töreni haberlerini okuyan ancak davanın hangi aşamada olduğunu bilmediğini söyleyen bir okurumuz, Milletvekili Meral Danış’ın Meclis’e sunduğu Tahir Elçi cinayetine ilişkin soru önergesini medya mensuplarına uyarlamış. Kısaca şöyle diyor:

“Medya olarak Tahir

Yazının Devamı

Valilik “yasak” dedi, medya ürktü

26 Kasım 2017

12 Eylül dönemi... İstanbul sıkıyönetim komutanının önüne bir ihbar gelir. İhbarcı bir ilçenin hamam ve sinemasında eşcinsel ilişkiler yaşandığını iddia eder. Askerler sinema ve hamamı basar ve o anda orada bulunan herkesi derdest edip komutanlığa götürür. İşkenceli sorguya alınanlara tek bir soru yöneltilir: “Kimlerle aktif, kimlerle pasif ilişkiye girdin? Cevap veremeyenler ağır işkenceye maruz kalır. İşkenceli sorgudan yeni isimler elde edilince gözaltındakilerin sayısında büyük bir artış yaşanır.

Gözaltındaki “eşcinseller”; saç, sakal, bıyık ve kaşları tıraş edilerek askeri cemselere bindirilir. Bir kısmı Eskişehir bir kısmı Tekirdağ yakınlarında ıssız yerlere bırakılır... Tek şart geri dönmemeleri... Geri dönmeyenler, intihar edenler olur. Sinema salonu ve hamam kapatılır. Bazıları o kadar çok dövülmüştür ki akli dengesini yitirenler de olur… Bu yaşananlar “toplumsal hassasiyetleri” olan bir vatandaşın ihbarının sonuçları… Durumdan kendine vazife çıkaran toplumun yol açtığı bu ağır travmatik olayı, o dönemin basını duymadı değil, duydu ama ‘yok’ saydı. Ta ki; darbenin üzerinden 28 yıl geçtikten sonra, milletvekili Sırrı Süreyya Önder bu olayı hatırlatıncaya kadar... Bugün de

Yazının Devamı

Gazeteler daraldı, haberler arttı

19 Kasım 2017

ABD’de yapılan bir araştırma gazetecilerin yaşadığı sorunları ve sektörün nasıl küçüldüğünü gözler önüne seriyor. Fakat gazeteciler yine de umutlu

ABD’de düzenli olarak 7 bin 71 günlük ve haftalık gazete ve dergi yayımlanmakta. Bunun 6 bin 851’i 50 binden az tirajlı yayınlar. Bu küçük ölçekli yayınlarda çalışan 420 basın mensubuna, çalıştıkları sektörde temel zorluklar ve fırsatlar açısından kendilerini nasıl tanımladıkları sorusu yöneltildi.

Pensilvanya Üniversitesi öğretim üyesi Christopher Ali ve Oregon Üniversitesi’nden Prof. Damian Radcliffe’in kaleme aldığı, Columbia Gazetecilik Enstitüsü’nün yayımladığı ankete göre, gazeteciler geçtiğimiz on yıl boyunca medyadaki ciddi iş kaybı ve sektörün karşı karşıya kaldığı zorlukların farkında. Buna rağmen kendilerini çalışkan ve iyimser olarak tanımlıyorlar. Mesleğin geleceği konusunda dijital araçlar hakkında daha fazla bilgi edinme ihtiyacı içinde olduklarını belirten gazeteciler sektör için bazı kilit zorluklar tespit etti. Bir: Ankete katılan editör ve gazetecilerin yarısından fazlası (yüzde 59) haber merkezlerindeki personel sayısının 2014’ten beri daraldığını söyledi. İki: Düşük ücret, uzun saatler ve kariyer ilerlemesi için

Yazının Devamı