Medya araştırmaları; insanların her zamankinden daha dağınık, yorgun ve akıllı telefonların esiri olduğunu ortaya koyuyor.
Columbia Üniversitesi’nin araştırmasından yola çıkarak son 10 yılda insanın teknolojiyle ilişkisini Axios’un kurucu ortağı Jim VandeHei ve medya raportörü Sara Fischer kaleme aldı.
Üzerinde düşünülmesi gereken en belirgin saptamaları ise; günlerimizi kaydırma, tıklama, silmeyle geçiriyor ama yeterince bilgilenemiyor oluşumuz üzerine.
Çarpıcı bilgiler
Araştırmaya göre; Chartbeat’in 1.2 milyar sayfası görüntüleniyor, Google’da milyarlarca arama yapılıyor, YouTube’da 13.8 milyar saatlik video paylaşılıyor, Facebook Messenger üzerinden 13 milyon sesli / görüntülü video görüşmeleri yapılıyor, WhatsApp üzerinden 50 milyar mesaj atılıyor, Twitter’a 500 milyon tweet atılıyor.
“Artık gerçeklerle yüzleşmemiz gerekiyor” diyerek araştırmaya yönelik analizler ise son derece çarpıcı bilgiler içeriyor: “Beyinlerimiz artık bataklığa dönüşmüş ve yeniden programlanmış durumda. Her ne kadar araştırmalar, bizlerin akıllı telefonlarımızı günde en az 50 kez kontrol ettiğimizi söylese de, gerçeğin bunun üç katı olduğunu biliyoruz.
Dijital medya üzerinde yaklaşık altı saat harcıyoruz. Son
Gazetelerin ilk sayfaları yolsuzluk, skandallar, işsizlik, suç, şiddet, felaketler ve terörizm ile ilgili haberlerle dolu.
Dünyada da böyle…
Folha Gazetesi’nin Ombudsmanı Paula Cesarino Costa, “Medya olumsuz haber önceliğini teşvik ediyor mu, yoksa iyi haber bulmak yerine izleyicinin kötü haber tercihine tepki mi veriyor?” sorusuna yanıt aradı.
Zor bir soru.
Costa, gazetecilerin okuyucularını tatmin etmeye çalışırken, karşılaştıkları zorluğun boyutunu ortaya koymak amacıyla iki farklı çalışmaya yer veriyor.
Birincisi; Pew Araştırma Merkezi’nin yaptığı bir araştırma. Amerika Birleşik Devletleri’nde son 20 yılı kapsayan haber tercihleri üzerine yapılan 165 ulusal araştırma birleştirildi.
Felakete ilgi yok
Araştırmaya göre; savaş ve terörle ilgili hikâyeler hakkındaki raporlar, 1986’dan bu yana en çok ilgi gören konuların başında geliyor.
Rüyasında küp küp altın görenler evlerini yıkıyor, belediyeden izin alarak ya da almayarak kazılar yapıyor, dinamitler patlatıyorlar… Bununla da kalmıyorlar; tarihi eserleri çalıyorlar, parçalayıp tahrip ediyorlar. Erzurum’da 1916 yılında Rus işgaline karşı Kargapazarı dağlarında direnirken şehit düşen 350 subay ve erin naaşlarının bulunduğu 100 yıllık geçmişi olan tarihi şehitliğin, define avcılarının talanına uğraması gibi…
Emlakçıdan Truva Tarihi
Medya ve internet sitelerinde define arayıcılarıyla ilgili çıkan haberlere baktığımızda definecilerin Anadolu’da neredeyse girmediği antik kent kalmamış. Eline harita, dedektör, dinamit alan herkes gördükleri her figürü define işareti sanıyor olmalılar ki; Anadolu’da boş buldukları tüm höyük, örenyeri ve nekropolleri dinamitlerle parçalamışlar.
Son olarak; arkeologlar dururken Bodrum’da bir emlakçının çıkıp 500 trilyon değerinde Truva hazinelerinin önemli bir bölümünün Bodrum civarında olduğunu söylemesi medyada geniş yer buldu. Ancak Milliyet haklı olarak haberi görmedi ve konuyu uzmanlarına sordu. Uzmanlar bilimsel hiçbir veriye dayanmayan bu tür açıklamalarla, tarihi eser kaçakçılığının teşvik edildiğini, bu tür söylemlerin her yerde
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı; bir dönem kamu kurumlarında kadrolaşarak, devlet içinde devlet olan Gülen Cemaati’nin haksız gözaltı, soruşturma ve yargılamalarını dava konusu yaptı. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen “FETÖ Çatı İddianamesi”nde örgütün mağdur ettiği isimlere de yer verilince Milliyet konuyu “FETÖ’nün kararttığı hayatlar” manşetiyle yazı dizisi olarak sayfalarına taşıdı.
Milliyet muhabiri Mert İnan’ın iddianameden yola çıkarak hazırladığı yazı dizisinde mağdurlar listesi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel Sekreteri Enver Arpalı’dan MİT’çi Kaşif Kozinoğlu’na, Yarbay Ali Tatar’dan Harbiye öğrencisi Erkan Eryiğit’e kadar uzanıyor… Hepsi de hukukun inandırıcılığını yitirdiği davalar… Dolayısıyla yazı dizisi; kamuoyuna karanlık bir dönemi hatırlatması, unutturmaması açısından son derece önemli…
Arpalı’nın intiharı
Örneğin cemaatin ilk operasyonu Van 100. Yıl Üniversitesi’ne… Dönemin Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın talimatıyla yolsuzluk adı altında yapılan bu operasyonda,
Rektör Yücel Aşkın, Genel Sekreter Enver Arpalı tutuklandı. 11 Temmuz 2005’te tutuklanan Enver Arpalı hakkındaki suçlamaları onuruna yediremedi ve 13 Kasım 2005’te cezaevinde
İnsanları flulaştıran bir çağdayız… Özellikle de biz kadınları… Etrafımızdaki her şey netleşirken, kadınları giderek daha ‘silik’, daha ‘önemsiz’, daha ‘görünmez’ hale getiren bir çağ... Hayata dair her şeyin; her türlü kopuşun, bağın, umudun, var oluşun ya da başkalarının kimliklerinde yok oluşun birbirine düğüm ata ata birikmesi bundan... Dinleyicimizin olmamasından…
Erkek dünyasında özellikle de kamusal alanda bir kadının ‘kendi’ kalarak ve hatta emeğinin karşılığını alarak görünür hale gelmesi mümkün mü? Bunu mümkün kılanlardan biri Milliyet Gazetesi Haber Araştırma Müdürümüz Pınar Aktaş… Mesleki başarı ve tecrübesini; sadece gazetecilik alanında değil, kadın gazetecilerin yaşadığı sorunları ortaya koymak ve medyada kullanılan eril dilin değişimine katkıda bulunarak da sürdürüyor.
‘Cam tavan sendromu’
Aktaş aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bünyesinde oluşturulan Kadın Komisyonu Başkanı. Geçtiğimiz hafta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Konrad Adenauer Stiftung (KAS) ile birlikte düzenlediği toplantıda Alman meslektaşlarımıza bu meslekte kadın olmanın zorluklarını anlattı… Son derece çarpıcı örnekler vererek… Türkiye’de kadın gazetecilere ve kadınlarla ilgili
Avukat Günay Dağ...
Maltepe Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda müvekkiliyle görüşmek ve bilgi almak için müdürlerden biriyle görüşür...
Müvekkilin işkenceye maruz kaldığını iddia eder, işkencenin devamı halinde ağır hukuki sonuçlar yaşanabileceğini hatırlatır...
Müdür yardımcısı işkence iddialarını reddeder ve ‘Beni tehdit mi ediyorsunuz’ diyerek avukattan dışarı çıkmasını ister gardiyanları çağırır.
Avukat birden fazla gardiyan tarafından koridor boyunca sürüklenerek, duvarlara çarpılarak, merdivenlerden sürüklenerek dışarıya atılır...
***
Kronik karaciğer hastası ve engelli raporu bulunan 62 yaşında bir kadın...
Trafik kazaları giderek tırmanıyor. Bu yılın istatistikleri henüz tamamlanmadı. Ancak geçen yıl toplam 1 milyon 313 bin 359 trafik kazası meydana geldi. Bu kazaların 1 milyon 130 bin 348’i maddi hasarlı, 183 bin 11’i ise ölümlü yaralanmalı trafik kazasıdır. Kazaya neden olan kusurlar içinde sürücü kusurları yüzde 89.3 ile ilk sırada... Trafik kazalarının yerleşim yeri içindeki oranı ise yüzde 75...
35 yaşında sekiz aylık hamile Tuğba Dilmeç, böyle bir kazanın kurbanı... Geçtiğimiz hafta evinden tatlı almak için pastaneye giderken bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti.
Milliyet haberi “Organları altı kişiye umut oldu, bebeği süt bekliyor” başlığıyla verdi. Haberde; kızlarını kaybeden ailenin “Araştırdık kazaya neden olan sürücünün daha önceden ölümlü kazaya karıştığını öğrendik” bilgisine de yer veriliyor.
Organ bağışlamanın önemini, medyanın bu bağışlara neden duyarlı olması gerektiğini daha önce yazmıştım. Dolayısıyla haberin bu başlıkla verilmesi oldukça isabetli... Ancak oğlunu üç yıl önce bir trafik kazasında kaybeden bir babanın feryadı, medyanın trafik haberlerini nasıl görmesi gerektiği konusuna ayrıca önemli bir bakış kazandırıyor.
‘Hava raporu gibi’
Okurumuz Yılmaz
Gazetecilik sadece yapılan haberlerden oluşmaz, toplumda bu görünen haberler üzerinden yorumlanamaz. Siyasetin arka kapısında birikmiş yığınla insan odaklı sorunlarımız var. Sesini duyamadıklarımız var, sesini duyuramayanlar var. Sesini duyuramayanlardan biri de öğrenciler ve veliler...
Okul var, öğrenci var, öğretmen yok. Öğretmen var ders kitabı yok. Bu durumdan şikâyetçi olanlardan biri de okurumuz Elif Kemerci. “Viranşehir’de öğrenciler servis olmadığı için üç haftadır okula gidemiyor diye yazıyorsunuz. Gitseler ne olacak.
İstanbul’u göbeğinde bir aydır okula giden çocuklarımız derse mi giriyor sanıyorsunuz. Okul var hoca var ders kitapları yok. Bu konuda neden hiç haber yapılmıyor. Bu çocuklarımıza ne zaman ders kitapları verilecek bilgilenmek istiyoruz” diyor.
Milliyet gündeme taşıdı
Bu konu elbette birkaç velinin ya da öğrencinin sorunu değil. İlkokulda 5 milyon, ortaokulda 5 milyon 384 olmak üzere, örgün eğitimde 18 milyonun üzerinde çocuğun sorunu. Milliyet ‘sınıfta öğretmen, öğrencide kitap yok’ başlıklarıyla konuyu her defasında gündeme taşıdı. Sorun şu ki: 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kamudan ihraç edilen ya da açığa alınan öğretmenler, kapatılan okullar, basımı