Bir insanın işini, mesleki başarısını, yeteneklerini, emeğini, çabasını fiziksel bir engel üzerinden her defasında tanımlamaya çalışmak ya da bir başarıyı “Buna rağmen başardı” şaşkınlığı içerisinde okurla paylaşmaya çalışmak bu çağın medyasına artık yakışmıyor.
Türkiye medyası Avcılar Belediye Başkanlığı’nı kazanan Turan Hançerli’yi “Türkiye’nin ilk engelli belediye başkanı” olarak kamuoyuna tanıttı. Ve birçok gazeteci de kendisine “engelli” olmasının kamuoyunda nasıl algılandığına dair sorular yöneltmekle yetindi… Hançerli’nin yanıtı kısa ve netti: “Belediye başkanlığında hiç engelli yoktu ama artık var. Bu ön yargıları yıkan bir tutum oldu.”
Elbette Hançerli’nin kazanmasının ve ifadelerinin ön yargıları yıkmak açısından medyada bir haber değeri var. Buna rağmen medyanın kullandığı dil oldukça sorunlu. Öyle ki; konuya ilişkin çıkan haberler sadece kamuoyunun değil, medyanın bizzat kendisinin de “engelli” olana yaklaşımının gerçekte ne kadar sorunlu olduğunu gösteriyor. Çünkü bir insanın, hayatının herhangi bir alanındaki başarısını ısrarla ve hayretle fiziksel durumunu öne çıkartarak kamuoyuyla paylaşmaya çalışmak, gerçekte “engelli” olanı bilinçaltı ayrıştıran bir zihniyetin
Onlarca insanın ölümüne sebep olan ırkçı, faşizan bir zihniyetin meşru hale getirilmesinin düşünce özgürlüğüyle açıklanması mümkün değildir.
Brenton Tarrant. Önce internet üzerinden bir “bildiri” yayımladı. Irkçı ve nefret ağırlıklı bir bildiri… Ardından Yeni Zelanda’da iki camiye düzenlediği saldırıda 50 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Hükümetin 74 sayfalık bu bildiriyi bulunduran ve paylaşanların hapisle cezalandırılacağı yönündeki kararı, Yeni Zelanda’da “özgürlük” tartışmalarına neden oldu.
Medya söz konusu haberi yorumsuz olarak verdi. Oysa terör haberleri yoruma muhtaç haberlerdir. İfade özgürlüğü dediğimiz şeyin de sınırlarının olduğunu; cebir, şiddet, tehdit içeren unsurların veya suçun oluşması için olayı öven ya da teşvik eden yöntemlerin meşru gösterilemeyeceğini okurlarına hatırlatması gerekirdi.
Çünkü biliyoruz ki; ifade özgürlüğünün sağlanması, genişletilmesi, korunması ve sınırlandırılması demokrasinin gereğidir. Ancak burada sorun; medyanın şiddeti meşru gösterip göstermemesinden çok, yazının, şiddet içerip içermediği sorusuna yanıt verip verememesinde. Oysa medya olası şiddet eylemlerinin önüne geçmek adına bu soruna yanıt bulmak zorunda.
Avrupa İnsan
Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında video arşiv alanlarında çalışan ODTÜ sosyoloji mezunu ve teyit.org yazarı Özge Yıldız “Momo” isimli sanal bir şiddet oyunu üzerine 60’ın üzerinde haberi inceleyerek dikkate değer bir araştırmaya imza attı.
Özge Yıldız’ın araştırmasına göre; Momo başlangıçta sadece internette dolaşan bir korku hikâyesiydi… Oyunun gerçek olarak algılanmasına neden olan ise ebeveynlerin paniği, medya platformlarının tık tuzakları, kurumların özensizliği ve internet trolleri...
Momo, ilk olarak; 25 Temmuz 2018’de WhatsApp’tan mesajlar atan bir meydan okuma oyunu olarak ilk defa Arjantin’deki kız çocuğunun intiharıyla gündeme geldi. Buenos Aires Times gazetesinde yayımlanan habere göre kız çocuğunun ölümünün Momo oyunuyla ilişkili olabileceğinden şüphelenilse de, polis birimi intiharın oyunla olan ilişkisiyle ilgili bir kanıt bulamadıklarını açıkladı.
Bir gün sonra, BBC’nin yayımladığı haberde Meksika Tabasco Eyaleti Bilgisayar Suçları Araştırma Birimi’nin açıklaması yer aldı. Bu açıklamaya göre her şey bir Facebook grubunda başlıyor ve gruptaki katılımcılar bilinmeyen bir numarayla iletişim kurmaya zorlanıyordu. Ancak Momo’ya ait oyuna girişi sağlayan herhangi bir
Dünyanın en iyi tasarımlı gazeteleri yarışmasında 100’ü aşkın aday arasından 10 gazete finale kaldı. Jürinin yorumları daha iyi bir gazeteciliğin nasıl olması gerektiğinin de işaretlerini veriyor.
Merkezi ABD’nin Orlando kentinde bulunan uluslararası meslek örgütü Haber Tasarım Derneği her yıl güçlü bir gazetecilik içeriği, çeşitlilik, istikrar ve okurun tercihlerine odaklanma gibi kategorilerde en iyi gazeteyi seçiyor. Bu yıl da dünyanın en iyi tasarımlı gazeteleri yarışmasında, bünyesinde bu kriterleri barındıran 100’ü aşkın aday arasından 10 gazete finale kaldı. Kazanan gazete 4 Nisan’da Şikago’da düzenlenecek törenle açıklanacak. journo.com.tr; ABD ve Avrupa merkezli yayınların arasında Güney Amerika gazetelerinin de dikkat çektiğini, bu yılın 10 finalistiyle ilgili jürinin yorumlarını yayımladı: Jürinin yorumları daha iyi bir gazeteciliğin nasıl olması gerektiğinin de işaretlerini veriyor:
The Guardian (İngiltere): Zarif bir Berliner formatını bırakıp daha canlı bir tabloid boyuta geçen The Guardian, burada tutunmayı becerdi. Özellikle ilavelerinde her tür içerikle dolup taşan gazete, zenginliğini ve derinliğini keşfetmesi için okurda merak uyandırmayı başarıyor.
The New York
Medyanın küresel iklim politikalarının, yerel yönetimlerin, çevre sorunlarına çözüm üretecek uygulamaların yakın takipçisi olması gerekiyor. Toplumun önünü gören bir medyaya ihtiyacı var çünkü…
Greta Thunberg 16 yaşında İsveçli bir öğrenci. Adını, geçen yıl, İsveç Parlamentosu’nun önünde yaptığı oturma eylemiyle duyurdu. Küresel ısınmanın yol açtığı sorunlar ve bozulan iklim dengesi konusunda hükümetleri ve medyayı suçlayınca önce Polonya BM İklim Zirvesi’ne, ardından Davos Zirvesi’ne konuşmacı olarak davet edildi. Davos’ta “büyüklere ders” niteliğinde bir konuşma yaptı ve dedi ki;
“Sizden eviniz yanıyormuş gibi harekete geçmenizi bekliyorum çünkü şu anda olan bu! Yetişkinler hep gençlere umut vermekten söz ediyor ama ben sizin umudunuzu istemiyorum, ben sizin paniklemenizi ve benim her gün hissettiğim korkuyu hissetmenizi istiyorum… İklim değişikliği konusunda başarısızlığa uğradığımızı kabul etmek zorundayız; bugünkü halleriyle tüm siyasi hareketlerin başarısızlığa uğradığı gibi… Basın da geniş kapsamlı kamusal bir farkındalık yaratmada başarısız oldu. Evet, başarısızız ama her şeyi tersine çevirmek için hâlâ zamanımız var…”
64 ülkede 596 farklı eylem planı
Greta’ya The Guardian
Mağdur Hakları Daire Başkanlığı’nın yeni projesi son derece umut verici. Bu reformların hayata geçirilmesi için de kurumların iş birliği şart.
Adalet Bakanlığı; bir süredir son derece önemli projelerin altına imzasını atıyor. Bunlardan biri; tartışmalı olan yargı sistemini uluslararası sözleşmelere göre yeniden düzenleyecek yargı reformunu yaratmak. İkincisi toplumda moral paniğe yol açan engelli bireye, kadınlara ve çocuklara karşı şiddet ve cinsel istismara karşı önlemler almak.
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün, yargı reformunun taslak olarak hazır olmasına karşın çeşitli kesimlerin bizzat görüşüne başvurduğu, bakanlığın hak ihlalleri üzerine çalışmalar yapan kurumlarla bir araya gelerek, çalıştay düzenlediği, adil yargılanmadan, kötü muameleye, örgütlenmeden yaşam hakkına kadar birçok konuda görüş ve önerilerin kaleme alındığı biliniyor.
İnsan hakları, yargı bağımsızlığı, ifade ve düşünce özgürlüğü, uzun tutukluluk sürelerine ilişkin bu çalışmalar bir tarafa, Adalet Bakanlığı’na bağlı Mağdur Hakları Daire Başkanlığı’nın engelli bireye, kadınlara ve çocuklara karşı şiddet ve cinsel istismara karşı hazırladığı yeni bir projesi son derece umut verici.
Bize de görev düşüyor
Milliyet
Gazeteci Vincent Glad’ın Facebook’ta kurduğu Ligue du LOL (LOL Cemiyeti) adlı kapalı grubun üyesi olan bazı gazetecilerin kadınlara yönelik ağır tacizlerde bulunması ülkenin gündemine oturdu.
Fransa’da “etik değerlerinden uzaklaşan gazetecileri” konu alan ciddi bir tartışma yaşanıyor. Tartışmanın konusu; gazeteci Vincent Glad’ın 2009’da sosyal medyada kurduğu Ligue du LOL (LOL Cemiyeti) adlı kapalı Facebook grubunun aktif üyesi olan bazı gazetecilerin kadınlara yönelik ağır tacizlerde bulunması.
Gazetecilerin kurduğu LOL Cemiyeti artık yok. Ancak olayı açığa çıkaran Slate’nin yazarı Thomas Messias oldu. Attığı bir tweetle isim vermeden “feministleri taciz eden ‘örnek’ bir gazeteci”den söz etti. Liberation yazarı Alexandre Hervaud “Bu cesur tweet kimi hedef alıyor bilmiyorum ama bazı aktivistlerin kendiyle çelişen umutsuzluğunu çok iyi anlatıyor: Toplumu değiştirmek isteyenler insanın değişebileceği gerçeğini kabul edemiyorlar” sözleriyle karşılık verdi.
Liberation gazetesi, kendisi de Liberation’da çalışmış Vincent Glad tarafından kurulmuş olan grubun tacizlerini sayfalarına taşıyınca tartışma büyüdü, grubun üyeleri tarafından tacize maruz kalan kadın gazeteciler ortaya çıkarak söz
İki gazeteci, sekiz farklı ülkede 59 medya kuruluşunu masaya yatırdı. Araştırmaya göre; en başarılı gazeteler mesleki dogmaları yıkma konusunda en cesaretli olanlar.
Bahçeşehir Üniversitesi’nin gazeteci adayları yetiştireceği sertifika programı International News Academy’de (INA) üç saat medyayı anlatmak! Gazeteciliğe gösterilen ilginin büyüklüğü şaşırtıcı, öğrenciler muhteşemdi. Türkiye’de Ombudsmanlık ve medyanın etik sorunları üzerine, özellikle dış haberler ve siyasi haberler alanında uzmanlaşmak isteyen öğrencilerin soruları medya açısından umut verici… Üstelik yeni medya düzeninde mesleki dogmaları yıkan gazetelerin ve gazetecilerin başarılı olduğu medya araştırmalarıyla da kanıtlanmışken.
Bu araştırmalardan birinin altında Danimarkalı Per Westergaard ve Soren Schultz Jorgensen adlı iki gazetecinin imzası var. İki gazeteci, sekiz farklı ülkede 59 medya kuruluşunu masaya yatırdı. Araştırmaya göre; en başarılı gazeteler mesleki dogmaları yıkma konusunda en cesaretli olanlar. Yaklaşık altı ay önce Nieman Lab’ta yer alan araştırmaya göre medyadaki eğilimler şöyle:
Tarafsızlık kavramını sorgulayarak, kendilerine özgü bir perspektifi açıkça sergileyen medya kuruluşlarının sayısı