Türkiye’de yüzde 85’i ruhsatsız olmak üzere en az 25 milyon silah var. 2015 yılında gerçekleşen 2 bin 175 silahlı olay, geçtiğimiz yıl 3 bin 679’a yükseldi
Türkiye’de şiddet üzerine çok sayıda araştırma ve istatistik mevcut. Hemen her raporda önce bir durum tespiti yapılır: Şiddete uğrayanlar, şiddete başvuranlar, ölümle sonuçlanan olaylar, yıllara göre sürekli artış gösteren rakamlar, karşılaştırmalar ve nedenler üzerinde durulur. Pek çok sorunun yanıtını bu araştırmalarda bulmak mümkün olduğu gibi, her raporun sonunda yer alan çözüm önerileri de dikkate değerdir. Raporlara göre; cinayetlerin çoğu silahla işleniyor. Dolayısıyla çözüm önerilerinden biri genellikle silahsızlanma üzerine.
Ancak gerek medya gerekse ilgili kurumlar çözüm önerilerini dikkate almıyor olmalı ki şiddet hızını kesmiyor. Öyle ki hemen her gün medyada en az üç cinayet haberinden ikisinin silahla işlendiğini okumak ya da görmek mümkün.
Bundan beş yıl önce
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) “gazetecilik mesleğinin saygınlığına gölge düşüren davranışlara karşı tüm gazetecilere mücadele etme” çağrısında bulundu
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) bünyesinde yayınlanan Journo internet sitesi, bir halkla ilişkiler şirketinin “para karşılığı haber/röportaj” yaptırdığını, şirketin hazırladığı fiyat listesine de yer vererek yayımladı.
Yani siz şirkete gidiyorsunuz. “Benim haberim çıksın” diyorsunuz, para ödüyorsunuz. Şirket de çıkacağı yönünde size garanti veriyor. Şirketin listesinde 900’un üzerinde internet haber sitesi yer almakta. Ancak kamuoyuna açıklanan sadece 20 haber sitesi. Sorun şu ki; Journo suçlamaya konu olan bilginin kaynağını gizledi. Haber yayımlanmadan önce suçlamalara hedef olan haber sitelerinin yetkililerinden görüş almadı. Haber yayımlandıktan sonra ise sadece dört haber sitesi bu olaya adlarının karıştırılmasına şiddetle karşı çıktı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de (TGC) “gazetecilik mesleğinin saygınlığına gölge
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve Türkiye Basın Gazetecileri Birliği (TGS) Basın Akademisi’nin ortaklaşa hazırladığı rapora göre Türkiye’nin gelecek nesil gazetecilerini eğitmek ve motive etmek için sponsorlu uluslararası staj programlarına yönelmesi gerekiyor
Gazetecilik uygulamalarını editör, gazeteci ve medya yöneticisi bağlamında geliştirmeyi amaçlayan Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve Türkiye Basın Gazetecileri Birliği (TGS) Basın Akademisi Türkiye’de kaliteli gazeteciliğin geleceği hakkında bir rapor hazırladı. Gazetecileri daha hızlı bir çağa hazırlamak için. IPI Türkiye Milli Komitesi tarafından yürütülen çalışma gazetecilik öğrencileri, yerel gazeteciler, yayıncılar ve akademisyenler ile yapılan görüşmeye dayandırıldı.
Türkiye’deki gazetecilerin ve medya kuruluşlarının karşılaştığı sorunları belirledikten sonra, IPI’nin Türkiye’de kaliteli gazeteciliği güçlendirmeyi amaçlayan çalışması, tasarım düşünce metodolojisi üzerine atölye
The Guardian ve Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu ırkçılık üzerine iki ayrı araştırma yaptı. Bazı üniversiteler sorunun çözülmesine karşı “direnç” gösteriyor. 131 üniversitede ırkçılıkla ilgili 996 resmi şikâyette bulunuldu. Akademisyen ve siyasetçiler üniversitelerin ırkçılık salgınını” önleyememesini kınadı.
İngiltere geçen yıl üniversitelerde ırkçılık ile ilgili bir araştırma başlattı. “Beyaz olmayan” öğrenci, öğretmen ve akademisyenlerin “beyaz olanlara” kıyasla daha fazla ırkçı saldırılarla karşılaştığına ilişkin rapor İngiltere’deki üniversitelerde ırkçı saldırıların yüzde 60 oranında arttığını ortaya koydu. İki yıl önce yetkili makamlara 129 ırkçı olay veya saldırının bildirildiği kaydedildi.
İngiltere medyası üniversitelerdeki ırkçı saldırılara ilişkin araştırmaların peşini bırakmadı. Guardian geçtiğimiz günlerde 131 üniversitede ırkçılığı soruşturdu. Bu araştırmada üniversite öğrencileri ve personelin son beş yılda en az 996 resmi ırkçılık şikâyeti yaptığını ortaya koydu. 78 öğrenci okuldan atıldı. 51 personel işten çıkarılma ve istifaya zorlandı.
Guardian ve İngiliz Parlamentosu bünyesinde Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu tarafından üniversitelerde soruşturulmayan
Toplumun gizlenen ahlaki açıdan hastalıklı yapısına işaret etmek ayrı bir şey, edebiyatta müstehcenlik çok başka bir şey, pedofiliyi meşrulaştıran ifadelerle bunu yazmak ayrı bir şey. Buna karşın yetişkinler dünyasının gerçeği, bir çocuk tecavüzü üzerinden kurgulandığında onun doğuracağı sonuçları bilmeniz gerekir
Kitabın adı: “Zümrüt Apartmanı”. Kitap pedofili içeren ifadeler nedeniyle medyanın ve kamuoyunun gündemine oturdu. Kitap hakkında yapılan suç duyurusu, yazarı ve yayınevi sahibinin gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılmaları, savcılığın açtığı dava medyada geniş yer bulurken, sosyal medya ikiye bölündü.
İçeriği ne olursa olsun bunun fikir özgürlüğü olduğunu söyleyenler, pedofiliyi kaleme alan bir yazarın yargılanmasının doğru olmadığını belirtirken, kitapta yer alan ifadelerin pedofiliyi meşrulaştırdığını, bunun fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini söyleyenler oldu.
Bir çocuğa cinsel saldırı içeren en sert, en tiksindirici ifadelerin yer aldığı kitabın yazarı Abdullah Şevki verdiği ifadede, ABD’de yaygın olduğunu belirttiği “Kirli Gerçeklik” akımına göre kitabı yazdığını ve edebi eser ortaya koymaya çalıştığını söylüyor. Yayınevi sahibi Abdullah Topçu da
Mert İnan “Bilgenin Aynası “ adlı kitabında psikiyatrinin önemli isimlerinden Prof. Dr. Özcan Köknel’in toplumsal ruh sağlığına ilişkin tespitlerini onun 90 yıllık kişisel yolculuğunun bilinmeyenleriyle birleştirdi
Türkiye’de gazeteciliğin en önemli kriterlerinden biri; bilginin arşivlenmesidir. Mert İnan, Milliyet Gazetesi’nde çok değerli toplumsal haberlere attığı imzalarla gazeteciliğin hala muhteşem bir “iş” olduğunu kanıtladı. Öyle ki; psikiyatrinin önemli isimlerinden Prof. Dr. Özcan Köknel’in toplumsal ruh sağlığına ilişkin tespitlerini onun 90 yıllık kişisel yolculuğunun bilinmeyenleriyle birleştirdi.
Türkiye’de birçok gazeteci, günlük haber koşuşturmacaları içerisinde boğulur. Sayfalar yetmez, bilgiyi tam olarak paylaşmak mümkün olmaz. Olayların nedenleri, niçinleri üzerinde yeterince durulmaz. Ama bilirsiniz ki; elinizdeki bilgi, çok kıymetli. Bir gazeteci olarak İnan bilginin kıymetinin, toplumsal bilincin haberle sınırlandırılamayacağını bilenlerden. “Bilgenin Aynası” adlı kitabı tam da bu nedenle önemli.
Kitapta; Türkiye’de son zamanlarda gündemden düşmeyen cinsiyet eşitsizliği, istismar, şiddet, uyuşturucu, saplantılar, öfke, çarpık davranışlarla çocuğa yönelik cinsel
Türkiye 38 ülke içinde basına güvende 15. sıraya yükseldi. Rapora göre; ankete katılanların yüzde 40’ı basına güvendiğini bildirmekte. Buna rağmen yüzde 55 haberleri dinlemekten, izlemekten veya okumaktan etkin bir şekilde kaçınıyor
Uluslararası medya raporlarında Türkiye basınının kamuoyu ile ilişkisi genellikle tartışmalıdır. Ancak Oxford Üniversitesi Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü’nün geleneksel Dijital Haber Raporu, geçen yıllara oranla bu yıl Türkiye açısından daha umut verici.
5 kıtadan 38 ülkede 75 binden fazla kişinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırmaya göre; Türkiye’de basına güven son bir yılda artmış görünüyor. Öyle ki; Türkiye 38 ülke içinde basına güvende 15. sırada yer aldı. Ankete katılanların yüzde 40’ı basına güvendiğini bildirmekte. Bu oran Facebook ve WhatsApp’ta yüzde 50’ye çıkıyor. Geçen yıl bu oran yüzde 33’tü.
Basına en çok güvenen ülkeler ise yüzde 59’la Finlandiya ve yüzde 58 ile Portekiz oldu. En düşük oran ise yüzde 24 ile Fransa ve yüzde 22 ile Güney Kore. Araştırmada Fransa’da basına olan güvendeki düşüş sarı yeleklilere bağlanırken, Türkiye’de basına güvenin son bir yılda belirgin şekilde artmasının nedenleri üzerinde durulmamış.
Habe
“Mülteci sorununun ne olduğunu” bilmeden, anlatmadan, ona çözüm üretmeden “mültecilerin yarattığı sorunları” anlatmaya çalışmak yabancılara yönelik nefreti büyütmekten başka bir işe yaramaz…
Rosa Parks… Otobüste beyazlara ayrılan koltuğa oturduğu için kaldırılmak istenen, kalkmayınca da Amerika’yı ayağa kaldıran kadın. 1955’te Amerika’nın ayrımcı, ırkçı tarihini değiştiren siyahi kadın…
Amerika bugün “Siyah renkliler giremez” gibi utanç tabelalarının lekesini silmek için hayatın bütün alanlarında ayrımcılığı önleyen kanunlarıyla varlık göstermeye çalışırken, Türkiye’nin mülteci politikalarının olmamasının vahim sonuçları, bazı belediyelerin önlem adı altında ırkçılığı ve ayrımcılığı tetikleyen “yasak”, “giremez” gibi tuhaf kararlar almalarına neden oluyor.
Mudanya ve Antalya Gazipaşa Belediyesi’nin Suriyelilere plaja girmeyi yasaklaması gibi…
Mudanya Belediyesi Suriyeli mültecilere plaja girmeyi yasakladı. Karar sosyal medya ve bazı gazetelerde; “Bursa’da sahile inen Suriyeliler, tatilcileri canından bezdirdi” gibi ayrımcı ve ırkçı ifadelere yer vererek desteklendi. Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz Twitter’dan oldukça sorunlu bir açıklama yaptı ve dedi ki;
“Hiç kimsenin