Merkez 24 Şubat’ta ne yapar?

20 Şubat 2015

Merkez Bankası’nın 24 Şubat’ta faizleri indirip indirmeyeceği piyasalarca dikkatle izlenecek. Merkez’in ne yapacağını tahmin etmek için Enflasyon Raporu toplantısından bu yana yaşanan gelişmelere bakmak lazım. Başkan Erdem Başçı o toplantıda ocak ayı enflasyon rakamının faiz indirim kararı için kritik olduğunu ve eğer söz konusu rakam yüzde 1’den fazla düşüş gösterirse erken faiz indirimine gideceklerini belirtmişti. Ocak enflasyonu eşik altında kalınca erken faiz indirimi gelmedi. Enflasyondaki 93 baz puanlık düşüş 4 Şubat’ta faiz indirimi için yetmediyse, aradan geçen zamanda her şey sabit kalsa bile 24 Şubat’taki toplantı için de yeterli görülmeyecektir. Kaldı ki aradan geçen yirmi günde zayıflayan TL ve petrol fiyatlarındaki yukarı yönlü hareketlenmeler Merkez’in faiz indirim kararını daha da zorlaştıran gelişmeler. Bu gelişmeler ışığında Merkez’in bu toplantıda faiz indirimine gitmeyeceğini tahmin ediyorum.



Önce fiyat istikrarı
Merkez Bankası’na yasayla verilmiş olan fiyat istikrarı önceliği bir tesadüf değil. Bu durum büyümeyi ikinci plana atmak da değil. Çünkü sürdürülebilir büyüme için ön şart fiyat istikrarı. Enflasyonun ısrarla hedefin üzerinde kaldığı bir

Yazının Devamı

Türkiye’de faizler çok mu yüksek?

13 Şubat 2015

Türkiye’de faiz oranlarının yüksek olup olmadığı sorusu oldukça kritik bir soru. Çünkü Merkez Bankası’na yöneltilen eleştirilerin temelinde Türkiye’de faizlerin yüksek olduğu algısı yatıyor. Nominal olarak bakarsanız elbette yüksek bir rakamla karşılaşıyorsunuz. Çünkü pozitif reel faiz, enflasyon oranından daha fazla nominal faiz vermeyi gerektirir. Enflasyon oranının zaten yüksek olduğu bir ülkede bu durum daha da yüksek nominal faizler görmemize sebep olur.

Rakamlarla konuşalım...
Konuya ışık tutması için reel faizler arasında uluslararası bir karşılaştırma yapalım. Dünya Bankası data.worldbank.org sayfasında oldukça geniş bir ülke grubu için reel faiz oranlarını sunmuş. Bu sayfada Türkiye’ye ait veri bulunmadığı için söz konusu veriyi elle hesaplamak gerekiyor. Borç verme faizi olarak ticari kredi faizlerini alırsak 2013 için şöyle bir tabloyla karşılaşıyorsunuz:
1) 2013 için reel faiz verisi bulunan 121 ülke içinde Türkiye 101’inci sırada.
2) Karşılaştırmayı sadece Türkiye’ye benzer ekonomik şartlara sahip ülkelerle yapmak daha sağlıklı. Bu nedenle BRICS kısaltması ile tanınan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Kore’ye, “Hassas Beşli”den Endonezya’yı da

Yazının Devamı

Başçı’nın imdadına patlıcan yetişti

4 Şubat 2015

Dün açıklanan ocak ayı enflasyon verileri enflasyonda yüzde 0.83’lük bir artışla senelik enflasyon rakamını yüzde 7.24’e çekti. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın geçen hafta yaptığı açıklamalar “eğer enflasyon yüzde 1’in üzerinde düşerse erken faiz indirimi olacağı” şeklinde olduğundan dün açıklanan artış yüzde 1’lik eşiğin altında kalarak erken faiz indirimini rafa kaldırdı. Olağanüstü faiz indirimi beklentisiyle geçen hafta piyasalarda yaşanan istikrarsızlık düşünüldüğünde ocak ayında zam şampiyonu olarak enflasyon rakamını yukarı çekmekte rol oynayan “patlıcan”ın Başçı’nın imdadına yetiştiğini söyleyebiliriz.

24 Şubat’ta ne olur?
Olağanüstü toplantı kararının iptalinden sonra gözler 24 Şubat’taki olağan PPK toplantısına çevrildi. Başçı’nın enflasyon raporu toplantısında verdiği mesajlar, enflasyon görünümündeki azalış trendi, ve kurun geçen hafta verdiği tepkiler göz önünde bulundurulduğunda 24 Şubat’ta Merkez’den “ölçülü” bir faiz indirimi beklemek yerinde olacaktır. Bu aşamada en büyük tehlike Merkez’in giderek artan siyasi baskıların etkisi ile tutarsız hareket etmesi ve kendisiyle çelişen açıklamalarda bulunmasıdır. Geçen hafta bunun en canlı örneğini

Yazının Devamı

Yellen sabırlı, Başçı ‘aceleci’ davranıyor!

30 Ocak 2015

Merkez Bankası’nın geçen haftaki toplantısında yapmış olduğu faiz indirimine en temel eleştirim ileriki dönemde arkası gelemeyecek bir sürecin uzun vadeli faizleri düşürme konusunda etkili olamayacağıydı. Sürecin arkasının gelemeyeceğini ise iki gözleme dayandırmıştım: (1) Fed’in 2015 ortasında faiz artırımlarına başlaması durumunda kur üzerinde oluşacak baskı (II) Birinci madde ile bağlantılı olarak Merkez’in politika metninde faiz indirimlerinin devamının geleceğine dair net bir mesaj verememesi.
PPK toplantısından bir hafta sonra (salı günü) yapılan Enflasyon Raporu toplantısında ise farklı bir tabloyla karşılaştık. Başkan Başçı’nın açılış konuşmasına “Faiz indirim sürecine ocak ayından itibaren başladık” şeklinde bir giriş yapması benim bir hafta önce yokluğundan şikâyet ettiğim, ileriye dönük faiz indirim mesajını bir çırpıda verdi. Buraya kadar bir sorun görmüyorum. Merkez bankalarının daha etkili iletişim amacı ile yazılı metinlerde oluşabilecek algılama eksiklerini basın toplantılarında gidermeleri son yıllarda oldukça yaygın bir iletişim aracı olarak kullanılıyor.

Mesajda bir gariplik var
Benim açımdan suları bulandıran açıklama basın toplantısının sonlarına

Yazının Devamı

Buza yazılmış faiz kararı

21 Ocak 2015

Merkez’in dünkü toplantı-sında vermiş olduğu 50 baz puanlık faiz indirimi kararı 2015’in ilk yarısında enflasyon oranında beklenen keskin düşme göz önüne alındığında anlaşılabilir bir karar. Ancak kararın piyasa faizlerini düşürmede ne kadar etkili olacağı ABD Merkez Bankası Fed’den gelecek sinyallere bağlı. Eğer Fed beklendiği gibi 2015 ortasında faiz artırımlarına başlarsa Merkez de buna ayak uydurmak zorunda kalacağından dünkü faiz indirimi kararı buza yazılmış yazıya benzeyebilir.

Ani zikzaklara yer yok
Daha önceki yazılarımda da birkaç kez vurguladığım gibi, para politikası ani zikzaklara uygun bir politika değil. Yani bugün faiz indirelim, ertesi ay gerekirse artırırız şeklinde bir politika uygularsanız elinizdeki faiz aracından istediğiniz randımanı alamazsınız.
Bunun sebebi şu: Merkez bankasının elindeki faiz aracı kısa vadeli faizdir. Amaç kısa vadeli faizleri değiştirmek suretiyle uzun vadeli faizleri etkileyebilmektir. Çünkü yatırımlar kısa vadeli faizlerden değil uzun vadeli faizlerden etkilenirler. Uzun vadeli faizler ise kısa vadeli faizlerden daha çok geleceğe yönelik beklentilerle şekillenirler. İşte bu nedenle merkez bankaları kısa vadeli faizleri

Yazının Devamı

Zaman ‘yapısal reform’ zamanı

16 Ocak 2015

Kasım ayı cari denge rakamlarına göre bir önceki aya kıyasla ihracat hemen hemen değişmezken ithalat artış göstermiş. Cari açık kabaca döviz gelirlerimiz ile döviz giderlerimiz arasındaki fark olarak tanımlanabilir. Tipik olarak ihracattan elde edilen döviz geliri ithalat için ödenen döviz giderimizden düşük kalıyor. Aradaki farkı kısmen turizm gelirleriyle kapatıyoruz ancak kasım ayında mevsimselliğin de etkisiyle turizm gelirlerinde azalma olduğundan cari açık artış göstermiş.
Cari açığın ne şekilde finanse edildiği en az cari açığın kendisi kadar önemli. İdeal olan, cari açığın doğrudan yatırım dediğimiz uzun vadeli yatırımlarla finanse edilmesi. Bu tür yatırımlar üretime katkı sağlayan ekonomiyi bir adım yukarıya çıkaran yatırımlar. Kötü olan ise cari açığın spekülatif kazanç amacıyla ve kısa süreli olarak gelen portföy yatırımlarıyla finansmanı.
Türkiye’ye doğrudan yatırım çekme konusunda maalesef bir türlü istediğimiz ivmeyi yakalayamıyoruz. Kasım ayındaki hafif artış da bu izlenimi doğruluyor. Bu bir tesadüf değil elbette.
Çünkü yabancı yatırımcıların Türkiye’de yatırım yapma ve iş kurma kararları büyük ölçüde sağlam bir altyapı, hukuk düzeni, uzun vadeli siyasi

Yazının Devamı

Avrupa’da deflasyon bizi nasıl etkiler?

9 Ocak 2015

Avrupa bölgesi için çarşamba günü açıklanan yüzde -0.02’lik negatif enflasyon rakamı korkulan deflasyon endişesini teyid etti.
Deflasyon fiyatlarda düşüş anlamına geliyor. Yani enflasyonun tam tersi. Normalde merkez bankaları düşük talebi canlandırmak için faizleri düşürüp parayı ucuzlatmak sureti ile harcamaları teşvik ediyorlar. Ancak global finansal kriz sonrası gelen resesyon talebi o kadar ciddi bir biçimde azalttı ki, Avrupa Merkez Bankası (ECB) politika faizini zaten sıfır alt sınırına indirdiği halde talepte ve fiyatlarda istenen artış yakalanamıyor.

Deflasyona ilaç, QE?
Politika faizinin sıfır alt sınırına ulaştığı bir ortamda talep nasıl canlanabilir? Bu problemi çok yakın bir geçmişte ABD merkez bankası Fed de yaşadı. Japonya’yı takiben Fed’in de bu sorunu gidermek için seçtiği politika miktarsal genişleme (QE) oldu. Miktarsal genişleme merkez bankasının sıfır politika faizine rağmen büyük miktarlarda bono ve tahvil satın almaya devam ederek bilançosunu genişletmesi anlamına geliyor.
Unutmamak lazım ki gerek Japonya’da gerekse ABD’de piyasaya pompalanan bu likiditenin önemli bir kısmı bankalarda rezerv fazlası olarak park edildi. Krediye dönüşmedi. Çünkü

Yazının Devamı

İnşaat sektöründe rant çok tehlikeli

2 Ocak 2015

Işık Üniversitesi’nden Seda Demiralp ve Sabancı Üniversitesi’nden İnci Gümüş ile yapmış olduğumuz çalışmada Türkiye’de inşaat sektörünün son durumunu inceledik. Elde ettiğimiz bulgular şöyle:
1) İnşaatın GSYİH oranına baktığımızda “İnşaat sektöründeki korkutucu artış” şeklinde özetlenebilecek popüler söylemden farklı bir tablo görüyoruz. 1998 fiyatlarıyla hesaplanmış aşağıdaki grafikte, her ne kadar 2006-2007 döneminde atak yapsa da kriz sonrası dönemde inşaat sektörünün GSYH içindeki payının tarihsel ortalama olan yüzde 6’lara döndüğünü görüyoruz.



2) İnşaat sektörünün GSYİH’ye oranı diğer gelişmekte olan ülkelere nazaran da yüksek değil. Şekilde BRICS grubu olarak adlandırılan gelişmekte olan ülkelerdeki inşaat/GSYİH oranlarını Türkiye ile karşılaştırdık. Burada, üst sınırını Hindistan alt sınırını ise Güney Afrika’nın belirlediği koridor içerisinde, noktalı çizgiyle gösterilen Türkiye’nin görece aşağılarda kaldığını görüyoruz.


Yazının Devamı