Faiz artışı için enflasyona bak

31 Ekim 2014

ABD Merkez Bankası Fed’in çarşamba günü sona eren toplantısıyla birlikte miktarsal genişleme (İngilizcesi Quantitative Easing: QE) programı son buldu. Fed bir önceki toplantıda bu bilgiyi zaten vermiş olduğu için piyasalar açısından herhangi bir sürpriz olmadı. Bundan sonraki aşamada gündemdeki soru Fed’in ne zaman faiz artışlarına başlayacağı olacak. Bu sorunun kesin bir cevabı ve takvimi yok. Fed’in her seferinde altını çizdiği gibi faiz artırımlarının başlangıç tarihini, gelen veriler belirleyecek. Prensip olarak faiz artırımları merkez bankasının ekonomideki aşırı ısınmayı önlemek amacıyla aldığı bir tedbir. Aşırı ısınmanın göstergesi ise enflasyon oranı. Dolayısıyla, ABD’de şu anda yüzde 1.5 civarında seyreden enflasyon oranı Fed’in yüzde 2’lik hedefini ciddi bir şekilde tehdit etmedikçe Fed faiz artışlarına başlamakta acele etmeyecektir.

Miktarsal genişleme nedir?
QE merkez bankalarının piyasalardan önceden belirlenmiş miktarlarda varlık satın almak suretiyle bilançolarını genişletmeleri anlamına geliyor. Geleneksel gevşek para politikasıyla arasında önemli farklar var. Çünkü geleneksel politika uygulanırken merkez bankasının satın aldığı bono ve tahviller esas

Yazının Devamı

Bekleyişe geçmek akıllı bir adım oldu

24 Ekim 2014

Merkez’in dünkü toplantıda faizleri sabit bırakması kanımca doğru bir karardı. Önümüzdeki aylar piyasaların ABD Merkez Bankası Fed’den gelecek faiz artırım takvimine odaklandığı bir süreç olacak. Bu süreçte içeride de faiz artırımları kaçınılmaz olabilir. Bu şartlar altında bekleyişe geçmek akıllı bir adım. Merkez’in hafta içinde açıkladığı bir diğer kararı yorumlamak ise biraz daha zor.
Merkez salı günü bankaların tuttukları zorunlu karşılıklara (ZK) faiz ödenmesi uygulamasını yeniden başlattı. Standart uygulamalarda ZK’ya ödeme yapıldığı zaman bu ödeme basit bir yüzdeyle dile getirilir. Mesela, ECB’nin ZK’ya ödediği faiz oranı yüzde 0.05. Fed’in ZK’ya ödediği faiz oranı yüzde 0.25. Yani her 100 TL’lik mevduat için ECB uygulaması 5 kuruş, Fed uygulaması ise 25 kuruş faiz ödüyor diyebiliriz. 2010 öncesi dönemde bizdeki uygulama da benzer şekildeydi.
2015 yılından itibaren geçerli olacak uygulamada ZK’ya ödenecek faiz oranı karmaşık bir formüle göre belirlenecek. Söz konusu formüle göre mevduat ve sermaye toplamı kredilerine oranla daha yüksek olan bankalar daha yüksek bir faiz ödemesi alacaklar. Politika faizindeki artışlar ortalama fonlama faizini yükseltmek suretiyle ZK

Yazının Devamı

OVP hükümet içinde tutarlılık gerektiriyor

17 Ekim 2014

Orta Vadeli Program’da (OVP) önceliğin enflasyonu düşürmeye verileceğinin telaffuz edilmiş olması bile olumlu bir gelişme. Çünkü ekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyüme için önce fiyat istikrarının sağlanması şart. Ancak fiyat istikrarı elde edildikten sonra direkt yabancı yatırımları çekebilmek ve potansiyel büyüme hızını artırabilmek mümkün. Gelgelelim asıl önemli olan, OVP’de vurgulanan enflasyonla mücadele niyetinin nasıl eyleme geçeceği?
Ali Babacan enflasyonu düşürmek için hükümet olarak Merkez’e her türlü desteği vereceklerinin altını çizdi. Bunlardan bir tanesi sıkı maliye politikası. Gerek merkez bankası kontrolündeki para politikası, gerek hükümet kontrolündeki maliye politikası toplam talebi etkileme özelliğine sahip politikalar. Talep, ekonominin potansiyel üretim kapasitesinin üzerine çıkarsa bu durum enflasyonu tetikliyor. Hükümetin seçim senesine rağmen sıkı maliye politikası uygulayarak talebi dizginleyeceğini söylemesi önemli bir adım. Çünkü seçim öncesi dönemde maliye politikasını gevşeterek geçici iş imkanlarını artırmak dünyanın her yerinde çok sık rastlanan bir uygulama. Bu çerçeveden bakıldığında oldukça iddialı ve idealist görünen bu sözün

Yazının Devamı

Merkez Bankası beklenti yönetiminden sınıfta kaldı

10 Ekim 2014

Eylül ayı enflasyon rakamları beklentilerin altında gelerek yıllık enflasyonu yüzde 9.5’ten 8.86’ya çekti. Gıda fiyatlarının hariç tutulduğu çekirdek enflasyon ise yüzde 9.68’den 9.25’e geriledi. Bunlar şüphesiz olumlu gelişmeler.
Enflasyondaki bu düşüşte giyim sektöründeki seri sonu indirimleri kadar ocak ayında döviz kurunda yaşanan keskin artışın etkilerinin giderek azalmasının etkili olduğu söylenebilir. Ancak dolar kurunun yeni bir yükseliş trendine girmiş olması bundan sonraki dönem için yeni bir kur tehdidinin kapıda olduğuna işaret ediyor.
TL’nin dolar karşısında 2.20’lerden 2.30’lara olan yolculuğunun kalıcı olması durumunda kurdaki yaklaşık yüzde 4.5’lik değer kaybının enflasyon üzerinde ilave 70 baz puanlık bir etki yapmasını bekleyebiliriz.

IMF’de enflasyon...
Hafta içinde Küresel Ekonomik Görünüm raporunu açıklayan IMF, 2014 ve 2015’te Türkiye için enflasyon tahminlerini sırasıyla yüzde 9 ve yüzde 7’ye yükseltti. IMF’nin bu revizyonlarla ilgili açıklamalarında yüksek gıda fiyatları, döviz kurundan gelen gecikmeli geçişkenlik ve para politikasının enflasyon hedefiyle tutarsız hareket etmesi gerekçe gösterilmiş.
Bu gerekçelerden üçüncüsü çok önemli çünkü

Yazının Devamı

Kur, faiz, borsa üçgeni

3 Ekim 2014

Geçtiğimiz hafta içinde dolar kurundaki hızlı yükselişe borsadaki düşüş eşlik etti. Aşağıdaki şekilde kırmızı çizgi dolar kurunu gösterirken siyah çizgi BIST 100 endeksini gösteriyor. Görüleceği gibi, döviz kuru ve borsa genelde zıt yönlü hareket ediyor. Çünkü gerek döviz kurundaki yükseliş gerekse borsadaki düşüş finansal beklentilerle ilgili genel bir karamsarlığı yansıtıyor.
Türkiye özelinde geçtiğimiz hafta içindeki gelişmelere baktığımızda bu karamsarlığı tetikleyecek çok önemli bir gelişme göremiyoruz. Bilakis, bir önceki hafta Merkez’in
faiz indirimine gitmemiş olması bu bağlamda olumlu bir gelişme. Bununla birlikte
hafta içinde giderek artan jeopolitik risklerin piyasaları olumsuz etkilediğini söylemek de zor değil.



Yabancı çıkışı...

Yazının Devamı

Merkez’den doğru adım

26 Eylül 2014

Merkez ’in dünkü toplantı sonrasında faiz oranlarına dokunmaması verilmiş olan kararın kolay bir karar olduğu anlamına gelmiyor. Bilakis, Fed kaynaklı uluslararası gelişmeler, Merkez’i mayıs ayında başlatmış olduğu seri faiz indirimlerini durdurmak zorunda bırakmış gibi görünüyor. Bundan sonraki aylarda da Merkez’in bu indirimlere geri dönmesi kolay olmayacaktır.
Merkez bir süredir şu mesajları veriyor:
1) Talep ılımlı bir seyir izliyor. Talebin zayıf olması sıkı para politikasına gerek olmadığı anlamına gelir. Çünkü talep enflasyon üzerinde bir baskı yaratmayacak kadar zayıfsa daha da zayıflatmanın bir anlamı yoktur.
2) Üretimde yatay hareket var. Sanayi üretim indeksinin temmuz ayındaki artışı olumlu bir gelişme ama bir aylık veriye bakıp yukarı yönlü kalıcı bir trendden bahsetmek mümkün değil.
Genel olarak talep ve üretim beraber hareket ediyorlar, ancak net ihracatın güçlü olduğu dönemlerde iç talep zayıf da olsa üretim görece daha güçlü olabiliyor. Merkez’in dünkü metne bu ifadeyi geri ilave etmiş olması üretim alanındaki endişeleri azaltmaya yönelik şahin bir ifade olarak değerlendirilebilir. Çünkü üretimin daha güçlü olduğuna inanan bir Merkez’in faiz

Yazının Devamı

Benden takvim beklemeyin

19 Eylül 2014

ABD Merkez Bankası Fed’in çarşamba günkü toplantısından sürpriz bir karar çıkmadı. Karar metninde yer alan “Tahvil alımları bitiminden sonra uzunca bir süre daha faizler artmayacak” ifadesi değiştirilmedi. Her toplantıda olduğu gibi bu toplantıda da Başkan Yellen’a “uzunca bir süre” ifadesinin ne kadarlık bir süre olduğu sorusu soruldu. Fed başkanı olarak verdiği ilk basın toplantısında deyim yerindeyse gafil avlanıp “uzunca bir süre”nin altı ay kadar bir süre olabileceği cevabını vermiş olan Yellen dersini çoktan almış görünüyor. Nitekim dünkü toplantıdaki ısrarlı sorulara rağmen Başkan Yellen da bir kere daha bu ifadeyle belli bir takvim süresi kastedilmediğini ve faiz artırımlarının kesin tarihinin gelecek verileriyle belirleneceğini yineledi.

Piyasalar ne istiyor?
Yellen’in cevabı piyasaları tatmin etmedi elbette. Piyasaların bilmek istedikleri Fed’in tam olarak hangi tarihte faiz artırımlarına başlayacağı. İletişime açık bir merkez bankası olup piyasaları faiz artış kararına hazırlamak elbette her iki taraf için de faydalı. Çünkü beklentileri doğru yönde oluşturmak suretiyle merkez bankası ekonomiyi istediği yönde ilerletebilme gücüne sahip. İşte bu nedenle

Yazının Devamı

Ekonomiyi canlandırmak

12 Eylül 2014

Geleneksel para politikası kısa vadeli faiz oranlarını indirip artırmak suretiyle işliyor. Merkez Bankası düşük büyüme dönemlerinde ekonomiyi canlandırmak amacıyla kısa vadeli faizleri düşürüyor. Bu durum getiri eğrisi kanalıyla uzun vadeli faizlere yansıyor. Borçlanma maliyetindeki bu düşüş ise kredileri ve dolayısıyla tüketimi artırıyor.
Yukarıda tarif edilen mekanizmada sorun, politika faizi sıfır alt sınırına kadar indirildiği halde ekonomide istenen toparlanma gerçekleşmediği zaman yaşanıyor. Çünkü o zaman merkez bankasının elindeki geleneksel para politika aracı tükenmiş oluyor. Örnek: Aralık 2008 sonrası Fed ve Eylül 2014 sonrası ECB.
Peki, faiz aracı tükenmiş bir merkez bankası ekonomiyi canlandırmak için ne yapabilir?
Miktarsal genişleme (QE) merkez bankasının piyasalardan büyük çaplı bono ya da tahvil alımları yapmak suretiyle banka bilançolarını genişletmesi anlamına geliyor. QE’de merkez bankası aracı kurumlardan bono ve tahvil satın aldığı zaman bu kurumların bankalardaki hesaplarına geri ödeme yapılıyor. Dolayısıyla bankacılık sistemi genelinde mevduatlar artıyor. Amaç bankaların bu fonları krediye dönüştürerek ekonomiye aktarmaları ve bu şekilde ekonomiyi

Yazının Devamı