Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Orta Vadeli Program’da (OVP) önceliğin enflasyonu düşürmeye verileceğinin telaffuz edilmiş olması bile olumlu bir gelişme. Çünkü ekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyüme için önce fiyat istikrarının sağlanması şart. Ancak fiyat istikrarı elde edildikten sonra direkt yabancı yatırımları çekebilmek ve potansiyel büyüme hızını artırabilmek mümkün. Gelgelelim asıl önemli olan, OVP’de vurgulanan enflasyonla mücadele niyetinin nasıl eyleme geçeceği?
Ali Babacan enflasyonu düşürmek için hükümet olarak Merkez’e her türlü desteği vereceklerinin altını çizdi. Bunlardan bir tanesi sıkı maliye politikası. Gerek merkez bankası kontrolündeki para politikası, gerek hükümet kontrolündeki maliye politikası toplam talebi etkileme özelliğine sahip politikalar. Talep, ekonominin potansiyel üretim kapasitesinin üzerine çıkarsa bu durum enflasyonu tetikliyor. Hükümetin seçim senesine rağmen sıkı maliye politikası uygulayarak talebi dizginleyeceğini söylemesi önemli bir adım. Çünkü seçim öncesi dönemde maliye politikasını gevşeterek geçici iş imkanlarını artırmak dünyanın her yerinde çok sık rastlanan bir uygulama. Bu çerçeveden bakıldığında oldukça iddialı ve idealist görünen bu sözün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini hep beraber takip edeceğiz.

Zeybekci’den faiz çağrısı
Enflasyonla mücadele esas olarak para politikasının görev alanına giriyor. Merkez bunu sıkı para politikası uygulamak suretiyle yerine getiriyor. Sıkı para politikası faizlerin yüksek tutulması ve bu şekilde talebin geri çekilmesi demek. Bu durum ise büyümeyi yavaşlatıyor. Yani işin doğası gereği hem enflasyonu düşürüp hem büyümeyi yüksek tutmak mümkün değil.
OVP’deki 2015 büyüme hedefinin yüzde 5’ten yüzde 4’e düşürülmüş olması bu sebebe bağlanabilir ve “hükümet bilinçli ve sorumlu bir şekilde büyümeden feragat etmeye hazırlanmış” sonucu çıkarılabilir. Öte yandan, küresel ekonomide ve ihracatta beklenen yavaşlama, artan jeopolitik riskler ve sıcak para akışında beklenen azalmanın da bu revizyona sebep olduğunu ve söz konusu revizyonun bilinçli bir hız kesmeden ziyade “zorunlu” bir düzeltme olduğunu da iddia etmek mümkün.
Hükümet kanadından gelen birbiriyle çelişen sinyaller bu konuda hükümet içerisinde ortak bir görüş oluşmadığı izlenimini veriyor ve her iki yorumu da makul kılıyor. Nitekim Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın OVP’de enflasyon önceliğini vurgulamasının hemen ardından Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin “Faiz indirimine devam etmemiz lazım” açıklaması hükümet içinde fikir ayrılıkları olduğuna işaret ediyor ve enflasyonla mücadelede izlenecek kararlılık ve yol planıyla ilgili soru işaretleri yaratıyor.
Zeybekci yaptığı açıklamada enflasyonla mücadele için asıl yapılması gerekenin üretim ve büyümeyi desteklemek gerektiğini belirtiyor. Buraya kadar sorun yok. Ancak burada kastedilen büyümenin, ekonominin potansiyel büyüme oranı olması çok önemli. Kısa vadede faiz düşürmek suretiyle yakalanacak büyüme mevcut üretim kapasitesini artırmaktan ziyade eldeki imkânları fazla çalıştırıp talebi körükleyerek elde edilen bir büyüme olur ki orta vadede bu daha çok enflasyon yaratır.
Hükümet enflasyonun talep değil maliyet kaynaklı olduğunu düşündüğü için faizi düşürmek istiyor desek bile iki tutarsızlık ortaya çıkıyor: (1) Maliyet kaynaklı enflasyonun esas sebebi kur ve mevcut cari açık düzeylerinde kuru ancak yüksek faizle düşürmek mümkün. (2) Eğer hükümet talebin enflasyon için tehdit olmayacağına inanıyorsa o zaman OVP’de sıkı maliye politikası vurgusu neden yapılıyor?