Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geleneksel para politikası kısa vadeli faiz oranlarını indirip artırmak suretiyle işliyor. Merkez Bankası düşük büyüme dönemlerinde ekonomiyi canlandırmak amacıyla kısa vadeli faizleri düşürüyor. Bu durum getiri eğrisi kanalıyla uzun vadeli faizlere yansıyor. Borçlanma maliyetindeki bu düşüş ise kredileri ve dolayısıyla tüketimi artırıyor.
Yukarıda tarif edilen mekanizmada sorun, politika faizi sıfır alt sınırına kadar indirildiği halde ekonomide istenen toparlanma gerçekleşmediği zaman yaşanıyor. Çünkü o zaman merkez bankasının elindeki geleneksel para politika aracı tükenmiş oluyor. Örnek: Aralık 2008 sonrası Fed ve Eylül 2014 sonrası ECB.
Peki, faiz aracı tükenmiş bir merkez bankası ekonomiyi canlandırmak için ne yapabilir?
Miktarsal genişleme (QE) merkez bankasının piyasalardan büyük çaplı bono ya da tahvil alımları yapmak suretiyle banka bilançolarını genişletmesi anlamına geliyor. QE’de merkez bankası aracı kurumlardan bono ve tahvil satın aldığı zaman bu kurumların bankalardaki hesaplarına geri ödeme yapılıyor. Dolayısıyla bankacılık sistemi genelinde mevduatlar artıyor. Amaç bankaların bu fonları krediye dönüştürerek ekonomiye aktarmaları ve bu şekilde ekonomiyi canlandırmak.

Fed’in yaptığı...
Fed’in kriz döneminde sürdürdüğü varlık alım programları ile bilançosunu dört katından fazla büyüterek 4.5 trilyon dolara çıkardığını biliyoruz. Fed’den bir grup iktisatçı arkadaşımla yapmış olduğumuz bir çalışmada “Fed bu kadar varlığı kimden satın alıyor?” diye bir soru sorduk. Elde ettiğimiz cevap Fed’e en çok varlık satan grubun hane halkı olduğu şeklinde. Yukarıda anlattığım QE tanımlamasında merkez bankasının esas amacı vade farkı gözetmeksizin varlık satın alarak piyasaya para pompalamak. Fed’in 2008 sonrasında yapmış olduğu varlık alımları ise geleneksel QE’den farklı olarak sadece uzun vadeli hazine kağıdı ve MBS (İngilizcesi Mortgage Backed Security) satın almayı hedefledi. Çünkü amaç bu kağıtlara ait olan uzun vadeli faizleri ve MBS faizlerini aşağı çekerek yatırımları artırmak ve emlak piyasasını canlandırmaktı. Bu nedenle Fed, varlık alımlarına ilk başladığı dönemde ısrarla yaptığı işe QE demekten kaçındı. Onun yerine “Geniş çaplı varlık alımı” (İngilizcesi “Large Scale Asset Purchases ya da LSAP) ifadesini kullandı. Ancak Fed’in ekonomi jargonuna eklemeye çalıştığı LSAP terimi bir türlü tutmayınca Fed de ısrarından vazgeçip yaptığı işten QE diye bahsetmeye başladı.

ECB’nin yaptığı QE!
Geçtiğimiz hafta ECB’nin varlığa dayalı menkul kıymet (VDMK) alımlarına başlayacağı duyurusunun hemen ardından piyasalarda, “Yapılan açıklama QE midir, değil midir?” soruları soruldu. Özel sektöre ait yaklaşık 1 trilyon euro tutarında VDMK ve bono alımları oldukça kapsamlı bir QE’ye işaret ediyor. Burada bir detay satın alınacak kağıtların devlet bonosu değil özel sektöre ait kağıtlar olması. Bu ise potansiyel bir sorun çünkü Avrupa’da bu varlıkların birkaç milyar euro’luk bir hacmi var. Dolayısıyla ECB’nin istediği çapta bir operasyonu gerçekleştirebilmesi talebi tetiklemek suretiyle bu varlıkların arzını artırma ön koşuluna bağlı. Yani ECB bir yandan piyasaya para pompalarken bir yandan da özel sektör borç enstrüumanlarının arzını artırmak suretiyle kredileri genişletmeyi
amaçlıyor.