Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dün açıklanan ocak ayı enflasyon verileri enflasyonda yüzde 0.83’lük bir artışla senelik enflasyon rakamını yüzde 7.24’e çekti. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın geçen hafta yaptığı açıklamalar “eğer enflasyon yüzde 1’in üzerinde düşerse erken faiz indirimi olacağı” şeklinde olduğundan dün açıklanan artış yüzde 1’lik eşiğin altında kalarak erken faiz indirimini rafa kaldırdı. Olağanüstü faiz indirimi beklentisiyle geçen hafta piyasalarda yaşanan istikrarsızlık düşünüldüğünde ocak ayında zam şampiyonu olarak enflasyon rakamını yukarı çekmekte rol oynayan “patlıcan”ın Başçı’nın imdadına yetiştiğini söyleyebiliriz.

24 Şubat’ta ne olur?
Olağanüstü toplantı kararının iptalinden sonra gözler 24 Şubat’taki olağan PPK toplantısına çevrildi. Başçı’nın enflasyon raporu toplantısında verdiği mesajlar, enflasyon görünümündeki azalış trendi, ve kurun geçen hafta verdiği tepkiler göz önünde bulundurulduğunda 24 Şubat’ta Merkez’den “ölçülü” bir faiz indirimi beklemek yerinde olacaktır. Bu aşamada en büyük tehlike Merkez’in giderek artan siyasi baskıların etkisi ile tutarsız hareket etmesi ve kendisiyle çelişen açıklamalarda bulunmasıdır. Geçen hafta bunun en canlı örneğini yaşadık. Piyasaların verdikleri tepki Merkez’in olası bir faiz indirimi yapmasına değil bağımsızlığını kaybettiği algısına verilen tepki idi. Bundan sonraki dönemde piyasaları temkinli para politikası duruşuna ikna edebilmek için Merkez’in adımlarını eskisinden iki kat daha dikkatli atması gerekecek.

İkinci el
İktisatta pek çok politika aracının hem artıları hem de eksileri vardır. İyi bir iktisatçı, taraf olmadan bir eli ile artılara işaret ederken “ikinci el”i ile eksilere işaret edebilen kişidir. Bazı durumlarda artılar ve eksilerden hangisinin ağır bastığı konusunda kesin bir kanı oluşamaz ve bu durumda kişiler bir yönde tercih belirtme konusunda daha özgür olabilirler. Ancak çoğu zaman ekonomik analiz ve ölçümler bize terazinin hangi kefesinin ağır geldiği konusunda şüpheye meal vermeyecek bilgilendirmede bulunurlar. Faiz ve enflasyon arasındaki ilişki de böyle. Ekonomide en temel prensiplerden birisi enflasyon arttığı zaman politika faizinin yükselmesi gerektiğidir. Çünkü artan faiz talebi geri çeker ve bu da enflasyonu düşürür. Gelgelelim ülkemizde “Faiz enflasyonu artırır” şeklinde yanlış bir kanı var. Nedir bu görüşün kökeni? Az önce bahsettiğim gibi her politikanın artıları ve eksileri vardır. Enflasyonu düşürmek amacıyla faizleri yükselttiğinizde bunun maliyet üzerinde iki etkisi daha olur. Bir taraftan firmaların borç alma maliyetleri yükselir. Bu da enflasyon üzerinde artış etkisi yapar. Öte yandan, bizim gibi hem enflasyon oranı hem de cari açığı yüksek olan ülkelerde faizlerdeki yükseliş reel faizi pozitif tutarak sermaye çıkışını engeller ve kuru dengeler. Kurun istikrarı ise ithal ara malı maliyetlerini azaltarak enflasyonu dizginler. Yani yüksek faiz durumunda terazinin bir kefesine düşük talep ve düşük kurun enflasyonu aşağı çekeceği gerçeğini, terazinin diğer kefesine ise yüksek faizin firma maliyetlerini artırmasını koyduğunuzda ekonomi bilimi kesin olarak size ilk kefenin ağır çektiğini söyler ve enflasyonla mücadelede ilacın yüksek faiz olduğunu bildirir.

Peki ya büyüme?
Yüksek faizin kısa vadede yatırımlara ve büyümeye engel olacağı doğrudur. Ama amaç uzun vadeli sürdürülebilir büyüme olduğu sürece öncelik fiyat istikrarı olmalıdır. Enflasyonda kalıcı bir düşüş sağlandıktan sonra politika faizi ve uzun vadeli faizler zaten doğal olarak düşecek ve istikrarlı büyüme sağlanacaktır. Eğer ekonomideki bu temel prensipler göz ardı edilir ve daha enflasyon düşmeden faizler düşsün diye acele edilirse o zaman sadece talep şişer ve uzun vadede daha çok enflasyon yaratılarak kalıcı büyümeye daha çok zarar verilir.