Kanser hastası çocuklar KAÇUV’un “Oyun Benim İlacım” projesi kapsamında oyunlar oynayarak stresli tedavi dönemlerinde biraz da olsa rahatlayabiliyor
Bugün 15 Şubat, Dünya Çocukluk Çağı Kanser Günü... Türkiye’de her yıl yaklaşık
3 bin çocuğa kanser teşhisi konuluyor. Birçoğuna kanser olduğu söylenmiyor. “Şimdi hastalandın ama yakında iyi olacaksın” demekle yetiniliyor. Bazen de aileler ne yapacaklarını, ne diyeceklerini bilemiyor. Bu, aileler için çok zor bir süreç. KAÇUV (Kanserli Çocuklara Umut Vakfı) kanserli çocukların en güvendiği kişiler olan ailelerinin eğitimine bu nedenle büyük önem veriyor. Ayrıca çocuklara yardımcı olacak gönüllüleri eğitiyor. O gönüllüler çocuklarla oyunlar oynuyor, etkinlikler düzenliyor. Tüm bunlar vakfın
“Oyun Benim İlacım” projesi kapsamında gerçekleştiriliyor.
KAÇUV yetkilileri vakfı ve yeni projelerini, çocukları
kansere yakalanan aileler ise “Çocuğunuz kanser!” cümlesinin hissettirdiklerini ve sonrasında yaşadıklarını anlattı.
“Ben de zamanla iyileşeceğim anne”
Dr. Sinan Akkurt aslında bir aile hekimi. 2009 yılında annesine karın zarı kanseri teşhisi konulmuş ve altı aylık ömür biçilmiş. Aynı dönemde, 32 haftalık hamile kız kardeşine de meme kanseri teşhisi konulmuş. Annesini ve ablasını inandığı, güvendiği doktor arkadaşlarına emanet etmiş. Ancak bir anda böyle bir durumda kalınca tedavi için bildiği her yöntemi de denemek istemiş. “Önceden bilgi sahibiydim” dediği biorezonans yöntemini klasik tıbbi tedavinin yanında tamamlayıcı olarak annesinin ve kardeşinin tedavisinde kullanmaya başlamış. Her ikisinde de hızlı bir iyileşmeye görülmüş. Yedi aylık tedavinin sonunda ise altı ay ömür biçilen annesinin ve meme kanserli kardeşinin patoloji raporlarında hiçbir kanser hücresine rastlanmadığını görünce belki başka hastalara da yardımcı olabilirim diyerek biorezonansı iyice araştırmaya başlamış. Son dört yıldır Almanya’daki Uluslararası Biorezonans Kongresine konuşmacı olarak davet edilen Akkurt ile biorezonansı konuştuk.
Biorezonans nedir?
Biorezonanas; kuantum fiziği mantığıyla çalışan, hücrelerin etrafına yaydığı biofiziksel frekanslardan yararlanılan, Almanya merkezli bir tedavi metodudur. Her hücrenin etrafına kendi
Prof. Dr. Ekrem Sezik ve Prof. Dr. Erdem Yeşilada şifa veriyor gerekçesiyle bitkilerin sömürüldüğünü, aktarlarda ve bazı internet sitelerinde doğal denilerek kimyasal ürünlerin satılıp halk sağlığının tehdit edildiğini söylüyor
Kanserden başlayarak ciddi kalp hastalıklarına kadar her türlü hastalığa, kilo ve uykusuzluk gibi her türlü sağlık sorununa kesin ve hızlı çözüm vaat eden “bitkisel bazlı” ürünlerle her geçen gün daha çok karşılaşır olduk. Hepsi “doğal ve zararsız” diye pazarlanıyor.
Bitkilerin alternatif ve tamamlayıcı tedavilerdeki etkinliği bilimsel birçok çalışma ile kanıtlanmıştı. Ancak aktarlarda ve kimi internet sitelerinde satılan bitkisel bazlı bazı ürünlerde kimyasal maddelerin kullanıldığı ve bunların ölüme bile yol açabilecek kadar insan sağlığına zarar olduğu da iddia ediliyor. Tüm bunları Türk Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik ve Yeditepe Üniversitesi Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada ile konuştuk.
“Kontrol mekanizmaları yok denecek kadar az”
Prof. Dr. Ekrem Sezik(Türk Fitoterapi Derneği Başkanı)
* Aktarlar çeşitli kanser türlerinden kalp hastalıklarına, felçlere kadar tüm ciddi hastalıkları, kilo ve
Pek çoğumuzun Sezen Aksu’yla tanıdığı cushing sendromu sinemanın Sultan’ı Türkan Şoray’ın da sağlığını bozdu. Şoray’ın doktorları bu sendromun nasıl bir hastalık olduğunu anlattı
Cushing sendromunu birçoğumuz “Sezen Aksu’nun hastalığı” olarak bildik. Aksu hastalığının kendisine neler hissettirdiğini “Hayatta kalmaya çalışmak. Bunun dışındaki her şeyin önemini kaybetmesi. O ince çizgi ile o kadar yakınlaşmadan öğrenilemeyen o tuhaf duygu” diye yazarak anlatmıştı. Cushing sendromunun detaylarını bilmeyenler bile Sezen Aksu’yla birlikte onun zor bir hastalık olduğunu öğrenmişti.
Geçtiğimiz ayın ortasında ise Türk sinemasının Sultan’ı Türkan Şoray’da da aynı hastalığın ortaya çıktığı ve ameliyat edildiğine ilişkin haberler basında yer aldı: Şoray’ın son iki-üç senedir tansiyon gibi birtakım sağlık sorunları vardı. Hızla kilo almasına rağmen bir türlü o kiloları veremiyordu. Kendisini sürekli halsiz ve yorgun hissediyordu.
Tüm bu belirtilerle altı ay önce doktora gittiğinde Şoray’a cushing sendromu teşhisi kondu.
Doktorları ameliyatla aşırı kortizol salgılayan sol böbrek üstü bezinin çıkartılması sonucunda Şoray’ın tedavi edildiğini açıkladı. Ameliyatı başarılı geçen Türkan
Her an göz önünde olan ünlü isimlerin toplum üzerindeki etki gücünün yadsınamayacak kadar güçlü olduğunu hepimiz biliyoruz. Peki, bu isimler bu güçlerini büyük paralar karşılığında anlaştıkları firmaların reklam yüzü olmak veya maddi kazanımlar karşılığında yer aldıkları organizasyonlar ve projeler dışında da kullanıyorlar mı? Ne yazık ki yeterli oranda değil. Ama haksızlık da etmek istemem. En riskli anlarda en önde yürüyen, üç maymunu oynamayan ve sesini duyuramayanların sesi olanlar da var. Bu değerli sanatçılarımızın bir kısmı yunusların esaretine dur demek için “Benim bir dostum var” adlı iki dakikalık spot filmde gönüllü olarak yer aldı.
***
Film; Özge Özder, Aslı Tandoğan ve Ayça Varlıer öncülüğünde kurulan, hayvan hakları için mücadele veren Bana Göz Kulak Ol Duyarlı Yaşam Derneği (BGKO) ve PToT (Production Team of Turkey) Film tarafından çekildi. BGKO sanatçıları gösteri hayvanlarının esaretini bu filmde yunuslar üzerinden anlatmayı tercih etti. Yurtdışından uyarlama olan filmin izin ve hazırlık süreci ise bir ay sürdü. Japonya’nın Taiji Koyu’ndaki toplu yunus katliamları gündemdeyken tamamlanan filmin zamanlaması da oldukça anlamlı.
***
Alican Yücesoy, Aslı
Pedagog Sevil Yavuz “Notlardaki ani düşüşler çocuğun duygusal açlıkta olduğunu gösteren imdat sinyalleridir” derken, öğrenci koçu Oğuz Akyıldız ebeveyn ve çocuklar için karnenin farklı anlamlar taşıdığını söylüyor
Dün karneler alındı.
Her karne zamanı çocuklarının okulu ve ihtiyaçlarıyla ilgilenen ebeveynler de en az öğrenciler kadar heyecanlı oluyor. Karneler iyi notlarla dolu olabileceği gibi kötü notların kalesi haline de gelebiliyor. Uzmanlarla hangi durumda velilerin nasıl davranması gerektiğini konuştuk. Parenting Skills&Counselling Center’dan Uzman Pedagog, Çocuk ve Aile Psikolojisi Uzmanı Sevil Yavuz “Aileler çocuklarına hep mükemmel olma mesajı veriyor. Herkesin her alanda başarılı olması mümkün değil” derken, Yaşam Tasarım Merkezi,
NLP uzmanı ve öğrenci koçu Oğuz Akyıldız ise “Önemli olan ailelerin çocukların öz benliğini bulmasına yardım etmeleri” diyor.
“Aile yetersizliği karneden önce fark etmeli”
Dr. Sevil Yavuz (Uzman pedagog)
* Aileler sevgilerini çocuğun başarısına veya başarısızlığına koşullamamalı. Bu hissiyatı uyandıracak davranışlardan kaçınmalı. Çocuk kötü karne getirdi diye onu tatile götürmemek veya iyi karne getirdi diye ona bisiklet almak
1921 yılından bu yana varlığını sürdüren, ABD’nin sağlık devlerinden biri olan Cleveland Clinic; Kasım 2013’de Türkiye ofisini açtı. 22 Ocak Çarşamba günü ise İstanbul Swissotel The Bosphorus’ta vereceği davetle açılışını resmi olarak duyuracak.
Cleveland Clinic Ortadoğu İletişim ve Halkla İlişkiler Direktörü Farah I. Al Alami ile resmi davetten bir gün önce bir araya geldik. Sohbetimizden anladığım kadarıyla Cleveland Clinic’in Türkiye’den epeyce hastası var ve Türkiye’yi bu nedenle çok önemsiyorlar. Alami; Cleveland Clinic’in İstanbul bürosundaki ekibin, Türkiye ile ABD’deki Cleveland Clinic arasında önemli bir köprü görevi üstleneceğini söylüyor.
“Sağlık koşullarını iyileştirmek için eğitimler ve seminerler düzenlenecek”
2014 yılında Türkiye’de bir Cleveland Clinic açılmayacakmış ama Türkiye ile her türlü iş birliğine açık olduklarını da belirtiyor. Sohbetimiz esnasında Türkiye’de ve bölgede hakim olan sağlık koşullarını iyileştirmek ve iyi uygulamalar hakkında sağlık topluluğuna değer katmak amacıyla eğitimler, konferanslar ve sempozyumlar düzenleyeceklerini de öğreniyorum.
Alami, Cleveland Clinic hakkında daha fazla şey merak eden herkesi 22 Ocak Çarşamba günü
Prof. Burhanettin Uludağ: “Uyku terörü atağında hastalar gece korkuyla kalkar, çevresiyle iletişim kurmaz, şiddet eğilimi artar, tehlikeli işlere kalkışabilir ve ertesi gün olanları hatırlamaz”
Çok kibar bir devlet memuru. 35 yaşında. Uyandığında annesi ve ablası gece onları dövdüğünü anlatıyor. Uyurken korku ve panikle yatağından fırlamış, evden dışarı çıkmak istemiş. Ailesi onu engellemeye çalışıncada şiddete başvurmuş. Ertesi gün anlatılanlar ona hiçbir şey çağrıştırmıyor, yaşananların hiçbirini hatırlamıyor. Elinde olmasa da yaptıklarından çok utanıyor...
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burhanettin Uludağ bir uyku terörü hastasının hikayesini böyle anlatıyor. Uludağ uyku terörünün daha çok 3-12 yaş aralığında görülen ama
20-30 yaş arasındaki erişkinlerde de birdenbire ortaya çıkabilen bir uyku bozukluğu olduğunu belirtiyor.
Bu sorun çocuklarda ve erişkinlerde farklı tiplerde ortaya çıkıyor. Bir anne-baba çocuğunu gece yatağında oturmuş, çığlık çığlığa bağıran, elini kolunu hareket ettiren, kontrol edilemeyen bir korku atağı yaşarken bulduğunda bu durumdan şüphelenmeli. Atak esnasında çocuğun gözleri genellikle açık ve