Prof. Burhanettin Uludağ: “Uyku terörü atağında hastalar gece korkuyla kalkar, çevresiyle iletişim kurmaz, şiddet eğilimi artar, tehlikeli işlere kalkışabilir ve ertesi gün olanları hatırlamaz”
Çok kibar bir devlet memuru. 35 yaşında. Uyandığında annesi ve ablası gece onları dövdüğünü anlatıyor. Uyurken korku ve panikle yatağından fırlamış, evden dışarı çıkmak istemiş. Ailesi onu engellemeye çalışıncada şiddete başvurmuş. Ertesi gün anlatılanlar ona hiçbir şey çağrıştırmıyor, yaşananların hiçbirini hatırlamıyor. Elinde olmasa da yaptıklarından çok utanıyor...
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burhanettin Uludağ bir uyku terörü hastasının hikayesini böyle anlatıyor. Uludağ uyku terörünün daha çok 3-12 yaş aralığında görülen ama
20-30 yaş arasındaki erişkinlerde de birdenbire ortaya çıkabilen bir uyku bozukluğu olduğunu belirtiyor.
Bu sorun çocuklarda ve erişkinlerde farklı tiplerde ortaya çıkıyor. Bir anne-baba çocuğunu gece yatağında oturmuş, çığlık çığlığa bağıran, elini kolunu hareket ettiren, kontrol edilemeyen bir korku atağı yaşarken bulduğunda bu durumdan şüphelenmeli. Atak esnasında çocuğun gözleri genellikle açık ve yukarıya doğru kilitlenmiş şekildedir. Yanına gelen kişilerle hiçbir iletişim kurmaz çünkü atak uykunun en derin döneminde ortaya çıkar. Bu da uyku terörünü (diğer adıyla gece terörü) kabustan ayıran en önemli özelliktir. Kişi atak esnasında uyandırılamaz ve sabah kalktığında
gece yaşadıklarını hatırlamaz.
Uyku terörü erişkinlerde ortaya çıktığında, hastanın bulunduğu ortamda terör yaratacak şekilde saldırganlaşmasına sebep olabiliyor.
Bu kişiler uyurken evden çıkıp tehlikeli işlere kalkışabiliyor. Uyurgezerlik ile benzerlik gösterse de yaşanan korku hissi ve ortaya çıkan şiddet eğilimi uyku terörünü farklılaştırıyor. 20-30 yaş aralığında aniden böyle belirtiler ortaya çıktığında frontal tip epilepsiden de şüpheleniliyor. Teşhis ancak uzman
bir hekimin detaylı incelemesi sonucunda konuluyor.
“Stres uyku terörünün ortaya çıkmasına neden olan faktörlerden biri”
Çocuklarda yüzde 4-6, erişkinlerde yüzde 1 oranında görülen uyku terörü atakları kişi uykuya daldıktan sonraki birkaç saat içinde oluyor ve üç-beş dakika sürüyor. Atak bittiğinde kişi kaldığı yerden uykusuna devam ediyor. Gecede birkaç kez atak geçiren hastalar da var, atağı birkaç ayda bir tekrar edenler de... Gece birden fazla atağı olmuş ve o ataklar esnasında yorucu olaylar yaşamış kişiler sabah kalktıklarında gün boyunca uykusuzluk ve yorgunluk hissediyor.
Uyku kalitesini etkileyen stres gibi faktörler hem çocuklarda hem de erişkinlerde uyku terörünün ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Huzurlu bir aile ortamında, kendi odasında uyuyan bir çocukta uyku terörüne daha az rastlanırken; kardeşleriyle aynı odayı paylaşan, ailede veya okulda sorunları olan bir çocukta daha sık karşılaşılıyor. Çocuklarda okul başarısızlığı, taşınma ve arkadaş çevresindeki değişiklik gibi stres faktörleri de görülme sıklığını artırıyor. Erişkinlerde ise uykusuz kalmak, yorgunluk, gerginlik, kaygı ve panik bozuklukları, kafa travmaları, beyin sinir hasarı uyku terörünün daha sık görülmesine sebep oluyor. Gürültülü bir ortamda uyumak, yatarken ışıkların açık olması, adrenalin hormonunun yükselmesi gibi faktörler de uyku terörüne zemin hazırlıyor.
Nasıl tedavi ediliyor?
Uyku terörü yaşayan çocuklar 13-14 yaşlarına geldiklerinde bu sorun genellikle kayboluyor. Erişkinde ise böyle bir süre verilemiyor. Hastanın atakları çok sık değilse ilaçla tedavi uygulanmıyor. Eğer çocukta aşırı tepkiler varsa tıpkı bir yetişkin gibi tedavi edilmesi gerekiyor. Hastaya çevresindeki stres faktörlerini azaltacak önlemler alması, ailesine de anlayışlı davranmaları ve bunun bir hastalık olduğu bilinciyle onu suçlamamaları gibi davranışsal önerilerde bulunuluyor. Ancak ataklar haftada birden fazla oluyor, kişinin ve ailesinin yaşamını olumsuz yönde etkiliyorsa bir uzmana başvurulması öneriliyor. Bu durumda ilaçlarla atakların sıklığı azaltılıyor
ve ortadan kaldırmaya yönelik yaklaşımlarda bulunuluyor. Bazen de uyku terörünün altında kişinin başka bir psikolojik sorunu yatabiliyor. Bu sorun tedavi edilince uyku terörü de kendiliğinden ortadan kalkıyor.
“Karakola götürülmüş ama hâlâ uyuyor”
Prof. Dr. Burhanettin Uludağ’ın anlattığı bir uyku terörü vakası şöyle: Hasta yatağından kalkıp evden dışarı çıkmış. Biraz yürüdükten sonra bir saatçi dükkanına saldırıp camı kırmış. Sonra yanında bulunan bankamatiği kırmaya çalışmış. O sırada polisler gelmiş ve bu kişiyi yakalamış. Karakola götürüldüğünde hâlâ kendinde değilmiş. Sonunda hasta olduğu anlaşılmış. Kişi bu yaşananların hiçbirini hatırlamıyor.