Tıp ilerledikçe yaşam süresi uzuyor. Artan yaşlı nüfusun en büyük problemlerinden biri de Alzheimer. Uzmanlar henüz tedavisi olmasa da önlem alınabileceğini söylüyor, “Dizi izlemek yerine tartışma programı seyredin, torunlarınızı bilgisayar başından kaldırıp siz oyun oynayın” diyor
Tıp geliştikçe ortalama yaşam süresi uzuyor. Buna bağlı olarak toplumda yaşlı nüfüs artıyor ve Alzheimer gibi nörolojik hastalıkların da oranı hızla yükseliyor.
Bu hastalıklara dikkat çekmek için 2014 Avrupa’da ve Türkiye’de “Beyin Yılı” olarak kabul edildi. Yarın da 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü. Biz de
Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından önemine dikkat çekilen, önlenmesi için çalışmalar yürütülen bu hastalığa karşı bilinçlendirme kampanyasına destek verelim istedik ve uzmanlarla görüştük. Alzheimer’dan korunmak için neler yapmamız gerektiğini konuştuk; erken teşhiste ilerlemesinin ilaçlarla yavaşlatılabildiğini, beyni çalıştırmanın aynı vücudu çalıştırmak gibi işe yarayabileceğini ve yakın bir gelecekte aşıların çözüm olabileceğini öğrendik.
“Her yeni yaş bir risk”
Prof. Dr. Ersin Tan (Türk Nöroloji Derneği Başkanı)
* Alzheimer beyin hücrelerinin programlanandan daha
Okullar açılınca çocukların çoğu sabahın köründe kalkıyor. Kahvaltı yapmadan apar topar servise biniyor. Ancak İstanbul Medipol Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı, çocuk beslenmesi uzmanı Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu uyarıyor: “Kahvaltı; okul başarısını, ders devamlılığını arttıran, hastalıklardan koruyan ve büyüme, gelişmeyi destekleyen sağlıklı çocuk beslenmesinin olmazsa olmazları arasındadır.”. “Peki ama hocam ne yapmalı ki veliler çocuklarına kahvaltı yaptırabilsinler?” diye soruyorum. Garipağaoğlu kahvaltının aile kültüründe olması gerektiğini anlatarak başlıyor. Anne ve babanın çocuktan önce kalkarak kahvaltıyı hazırlaması gerektiğini söylüyor. “Güne kahvaltı kokusuyla uyanan, ailesini kahvaltı sofrasında gören, anne ve babasının kahvaltının yararları hakkında söylediği sözleri duyan çocuk zaten kendiliğinden kahvaltı yapmak isteyecektir.” diye de ekliyor.
***
“Sevdikleri malzemelerle hazırlanmış görseli, kokusu güzel bir kahvaltı tabağına çocuklar ‘hayır’ diyemez”
Garipağaoğlu; “Kahvaltı için çok zamana da ihtiyaç yok. Okula gitmek için hazırlıklarını yapan çocuk evden çıkmadan önce 10-15 dakikasını kahvaltıya ayırsa yeter.” diye ekliyor.
Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu: “Sağlıklı besinler çocuğun okuldaki başarısını artırıyor, gelişimini destekliyor ve hastalıklara karşı direncini yükseltiyor”
kullarla birlikte beslenme sorunu sezonu da açıldı. Sabahın köründe kalkıp daha kendisine bile gelemeden servise
binen çocuklar, ne ara sağlıklı yaşamın olmazsa olmazı kahvaltıyı yapacak? Okulda acıktığında yanında ne gibi sağlıklı atıştırmalıklar olmalı? Eve aç geldiyse o an ne yemeli? Ailelerin çocukların sağlıklı beslenmesi için merak ettiği tüm bu soruları İstanbul Medipol Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı, Çocuk Beslenmesi Uzmanı Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu’na sorduk.
“Çocuk güne kahvaltı kokusuyla uyanmalı”
l Okul dönemi çocukları genellikle şeker ve hayvansal yağları fazla; demir, kalsiyum, lif ve antioksidan besinleri yetersiz tüketiyor. Çocuklar aileleri ve yakınları tarafından da sık sık besleyici değeri olmayan, zararlı ürünlerle ödüllendiriliyor. Yetersiz ve dengesiz beslenme alışkanlıkları çocuklarda kabızlık, demir eksikliği anemisi, diş çürükleri ve obezite gibi sorunlara yol açıyor.
l Okul çağında sağlıklı ve dengeli beslenmek ise çocukların sağlıklı büyüme ve gelişmesini destekliyor,
Geçtiğimiz hafta kuzenim bizi ziyarete geldi. Karnı burnundaydı. Çok sevinçliyim çünkü ailemize yeni bir bebek geliyor. Sohbetimizde “Hep sağlık yazıları yazıyorsun, uzmanlarla konuşuyorsun. Lütfen biz hamileler için de bir yazı yaz. Mesela hamilelikte yaşanan sıkıntıların pratik çözümlerini öğrensen ne iyi olur.” dedi. İstanbul Medipol Üniversitesi Ebelik Bölümü Başkanı Yrd.Doç.Dr. Asiye Kocatürk ile sohbet ederken aniden bu istek aklıma geldi. İşte o sohbetin devamından çıktı bu yazı. Eğer siz de anne adayıysanız veya anne olmayı planlayanlardansanız bu yazıyı okumanızı tavsiye ederim. Kocatürk, hamilelerin sıklıkla yaşadıkları sorunları ve o sorunların çözümü için pratik önerilerin neler olduğunu anlattı.
Hamilelikte Sıklıkla Karşılaşılan Sorunlara Pratik ÇözümlerSabah BulantılarıGebeliğin ilk belirtisi olan bulantının nedeni bilinmemektedir. Günün her anında görülebilir. 12. haftadan itibaren ise azalır. Ancak bazı gebelerde hamileliğin sonuna kadar da görülebilir. Bulantı ve kusmaya karşı yataktan kalkmadan önce tuzlu leblebi ve kuru bisküvi yemek iyi gelecektir. Size bulantı yapan koku ve yiyeceklerden uzak durun. Gün
Doç. Dr. Arzu Yükselen: “Çocuk okulu, ailesi ona bakamadığı için bırakıldığı bir sürgün yeri gibi değil, yeni arkadaşlarla tanışıp oyun oynayacağı bir yer olarak tanımalı”
Okulların bir kısmı pazartesi, bir kısmı da 15 Eylül’de açılıyor. Özellikle ilköğretim birinci sınıfa başlayacak öğrenciler ilk gün hayatlarının en önemli deneyimlerinden birini yaşayacak... İstanbul Medipol Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Başkanı Doç. Dr. Arzu Yükselen çocukların okulda mutlu olması, arkadaşları ve öğretmeniyle uyum sorunu yaşamaması, derslerinde başarılı olması için ailelerin neler yapması gerektiğini anlattı.
“Uyum sorununun 2 hafta içinde sona ermesi beklenir”
* Okul öncesi eğitim tüm eğitimin temelini oluşturuyor. Çocuklar ilk defa okulla karşılaşıyor. Onlara okulun ne olduğunu önceden anlatmak gerekiyor. Çocuk okulu ailesi ona bakamadığı için bırakıldığı bir sürgün yeri gibi değil, yeni arkadaşlarla tanışacağı, oyunlar oynayacağı, ilgi çekici bir yer olarak tanımalı. Bunun için anne-baba çocukla konuşmalı.
* İlköğretim birinci sınıfa başlayacak çocukların da okula hazırlanması büyük önem taşıyor. “İlkokula hazır bulunuşluk” diye çok önemli bir kavram var.
Bu çocuğun
ALS hastası Uzm. Dr. Alper Kaya “Kampanyada dökülen buzlu sularla birlikte yapılan bağışlar hastaları ve ailelerini ferahlatacak” diyor. Prof. Dr. Halil Atilla İdrisoğlu ise yardımların dönemsel olmamasının ve devam etmesi gerektiğinin altını çiziyor...
Her şey Boston College’ın beyzbol takım kaptanı Pete Frates’in ALS hastalığına yakalanmasıyla başladı. Frates’in yakın arkadaşı Corey Griffin bu hastalığa dikkat çekmek ve onunla mücadele için bağış toplamak amacıyla Ice Bucket Challenge (buz kovasıyla meydan okuma) kampanyasının sosyal medyada yayılmasını sağladı. Sonra Griffin’in boğularak öldüğü haberi geldi ama kampanyası dünya çapında büyük ilgi gördü. Lady Gaga, Mark Zuckerberg, Bill Gates kampanyaya katıldı. Türkiye’de de Arda Turan gibi çok sayıda sporcu, Kıvanç Tatlıtuğ, Beren Saat, Murat Boz gibi ünlüler kampanyayı destekledi.
Peki ALS nasıl bir hastalık? Hastaların neye ihtiyacı var? Cevapları 24 yıllık ALS hastası Uzm. Dr. Alper Kaya ve Prof. Dr. Halil Atilla İdrisoğlu verdi.
“Bu kampanya derneğimize yapılan bağışı artırdı”
Uzm. Dr. Alper Kaya (Uluslararası ALS Dernekleri Yön. Kur. Üyesi, ALS / MNH Derneği Bşk. Yrd.)
* Parmak ucum yere sürtüyormuş gibi
Uluslarası Diyabet Federasyonu Başkanı Michael Hirst: “Diyabet önlenebilir bir hastalık olduğu halde kişiler yaşam tarzlarını değiştirmediği için salgın hatta tsunami gibi hızla yayılıyor”
Hızla yayılan global bir salgın deyince şu günlerde akla hemen Ebola virüsü geliyor. Ama konumuz Ebola değil, onun gibi ölümcül sonuçları olan, basit yaşam tarzı değişiklikleri ile önlenebilecek bir sorun olmasına rağmen toplumda hızla yayılan diyabet.
Geçtiğimiz hafta diyabet hakkındaki güncel bilgileri edinmek için Danimarka’daydım. Dünyadaki insülin ihtiyacının yüzde 56’sını karşılayan Novonordisk’in fabrikasını gezdim. Üretimin tüm aşamalarını inceledim. Eğitimler boyunca diyabetin önlenebilir bir sorun olmasına rağmen nasıl hızla yayıldığını, yaşam tarzımızı değiştirmenin diyabetle mücadeledeki önemini, “ilaç fiyatı politikalarındaki sıkıntılar” nedeniyle henüz ülkemizde göremediğimiz, yakın bir tarihte de göremeyeceğimiz diyabet tedavisindeki son yeniliklerin neler olduğunu öğrendim. Yakında çok farklı tedavilerin geliştirileceği müjdelendi. Uluslararası Diyabet Federasyonu Başkanı Michael Hirst ve Novonordisk ilaç firmasının CEO’su Lars Rebien Sorensen ile özel röportaj
Doç. Dr. Cüneyt Evren: “Bağımlılığın uzun süreli olsa da tedavisi var. Ama aileler çocuklarının bağımlı olduğunu ortalama iki sene sonra öğreniyor. Sorunu geç fark etme ve toplumda damgalanma korkusu tedaviyi geciktiriyor”
Son dönemde “Uyuşturucu kullanan bir genç daha hayata veda etti” haberleriyle çok sık karşılaşır olduk. Birçok kişinin ve ailenin hayatını mahveden uyuşturucu maddelere karşı toplumun tüm kesimleri neden bir araya gelip çözüm önerilerini sıralamıyor diye düşünüyordum. Neyse ki geçtiğimiz 16-17 Haziran’da Türkiye Yeşilay Cemiyeti önderliğinde Türkiye’de Uyuşturucu Madde Bağımlılığı: Önleme, Tedavi ve Rehabilitasyon Çalıştayı düzenlendi. Çalıştaya psikiyatrlar, adli tıp doktorları, Sağlık Bakanlığı yetkilileri, STK temsilcileri, emniyet mensupları, kafe sahipleri, din adamları ve tedavi görmüş bağımlılar gibi çok farklı kesimler katıldı. Çalıştayın yeni basılan kitabını hemen okudum. Kitaptaki bilimsel verilere göre; dünyada halen 243 milyon kişi uyuşturucu kullanıyor. Kısacası mücadele zorlu ama sorunlar tespit edilmiş ve öneriler sıralanmış.
Çalıştayın katılımcılarından, kitabın “Uyuşturucu Madde Bağımlılığında Tıbbi Rehabilitasyon, Mevcut Durum,