Doç. Dr. Cüneyt Evren: “Bağımlılığın uzun süreli olsa da tedavisi var. Ama aileler çocuklarının bağımlı olduğunu ortalama iki sene sonra öğreniyor. Sorunu geç fark etme ve toplumda damgalanma korkusu tedaviyi geciktiriyor”
Son dönemde “Uyuşturucu kullanan bir genç daha hayata veda etti” haberleriyle çok sık karşılaşır olduk. Birçok kişinin ve ailenin hayatını mahveden uyuşturucu maddelere karşı toplumun tüm kesimleri neden bir araya gelip çözüm önerilerini sıralamıyor diye düşünüyordum. Neyse ki geçtiğimiz 16-17 Haziran’da Türkiye Yeşilay Cemiyeti önderliğinde Türkiye’de Uyuşturucu Madde Bağımlılığı: Önleme, Tedavi ve Rehabilitasyon Çalıştayı düzenlendi. Çalıştaya psikiyatrlar, adli tıp doktorları, Sağlık Bakanlığı yetkilileri, STK temsilcileri, emniyet mensupları, kafe sahipleri, din adamları ve tedavi görmüş bağımlılar gibi çok farklı kesimler katıldı. Çalıştayın yeni basılan kitabını hemen okudum. Kitaptaki bilimsel verilere göre; dünyada halen 243 milyon kişi uyuşturucu kullanıyor. Kısacası mücadele zorlu ama sorunlar tespit edilmiş ve öneriler sıralanmış.
Çalıştayın katılımcılarından, kitabın “Uyuşturucu Madde Bağımlılığında Tıbbi Rehabilitasyon, Mevcut Durum, Sorunlar ve Öneriler” bölümünün yazarı; AMATEM (Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi) İstanbul Klinik Yöneticisi Doç. Dr. Cüneyt Evren ile son bilgiler ışığında konuyu konuştum. Toksikolog, Prof. Dr. Ahmet Aydın ve Yeşilay Genel Müdürü Savaş Yılmaz da son zamanlarda adını sık duyduğumuz, en tehlikeli uyuşturuculardan bonzaiyi anlattı.
“Geçen yıl 100 binden fazla başvuru oldu”
Doç. Dr. Cüneyt Evren (AMATEM İstanbul Klinik Yöneticisi)
Ergenlik dönemi madde kullanımı açısından en riskli dönem. Çünkü ergenlikte beynin kendini kontrol mekanizması tam gelişmemiştir, dürtüsellik vardır. Yenilik, haz ve zevk aranan bir dönemdir. Aileden ve derslerden rahatlayarak kaçma arayışı vardır. Gençlerin aileden koptuğu, akran baskısına en fazla maruz kaldığı dönem de yine ergenliktir.
Sorunların çözümü için maddeye yönelen genç, uzun vadede maddenin sorunları çözmediğini hatta daha büyük problemler yarattığını anladığında çoktan bağımlı oluyor. Geçtiğimiz yıl sadece AMATEM İstanbul’a 100 binin üzerinde bağımlı başvurdu. Şu anda alkol dışı uyuşturucu tedavisine başlama yaşı ortalaması AMATEM’de 25, ÇAMATEM’de (Çocuklar İçin Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi) ise 16.
Bir aile çocuğunun bağımlı olduğunu ortalama iki sene sonra öğreniyor.
Fark ettiğinde ağlayıp sızlamak yerine çocuklarını tedaviye yönlendirmeli.
Ama toplumda damgalanma korkusu ailenin sorunu kabul etmesini ve tedaviyi geciktiriyor.
“Gençler hazzı ve rahatlamayı müzik ve sporla yaşamalı”
Kişi tedaviden sonra aynı ortama dönerse, maddeyi tekrar kullanma riski çok yüksek. Tedavi gören kişiyi topluma kazandırmak için damgalamadan meslek edinmesine yardım etmek ve yeni hayatında ona destek olmak gerek.
Toplum bu sorunu görmezden geldikçe bağımlıların sayısı artıyor. Bağımlılık yaşam boyu süren kronik bir beyin hastalığı ve tedavisi büyük mücadele gerektiriyor.
Bu nedenle gençler bağımlılığa yakalanmadan gerekli önlemler alınmalı. Burada ailelere, öğretmenlere ve devlete büyük
görev düşüyor.
Anne ve baba çocuğuyla arkadaş olmalı. Gençler sorunlarının çözümünü maddede aramak yerine ebeveynleriyle konuşmayı tercih etmeli. Gençleri sanat ve spor alanlarına yönlendiren merkezler çoğaltılmalı. Anne-babalar, öğretmenler çocukların hobilerine vakit ayırmasını teşvik etmeli. Gençler haz, zevk ve rahatlamayı müzikten, spordan almalı.
“Çocuklara hayır demeyi öğretmeli”
Gençlere değerli oldukları hissettirilmeli. Aşırı baskıdan kaçınmalı. Başarısızlık durumlarında çocuğu destekleyerek özgüven sorunlarının önüne geçilmeli.
En önemlisi çocuklara zorluklarla başa çıkmak ve “hayır” diyebilmek öğretilmeli. Aileler uyuşturucunun zararlarını çocuklarıyla konuşmalı ve sağlıklı yaşam özendirilmeli. Bunlar çocuğun bağımlılık riskini düşürür.
“Bugün bonzai yarın kondomzai olabilir”
Savaş Yılmaz (Yeşilay Genel Müdürü)
Bonzai yurt dışından getirilen sentetik bir uyuşturucu maddesi. 2000’li yılların başından beri dünyanın gündeminde olmasına rağmen bizim ilgi alanımıza 2011’in sonunda girdi. Devletin gündemine geç girmesinin sebebi, bir maddenin tespit edilip “Uyuşturucu Maddeler Listesi”ne girmesinin yasal olarak bir süreç alması.
Sentetik uyuşturucuların içeriği laboratuvar ortamında çok kolay değiştirilebiliyor. Değiştirdiklerinde yeni ürün yasaklı maddeler listesine alınana kadar pazarlanıyor ve birçok bağımlısı oluyor. Bonzai pazarlanırken cazibesi artsın diye “bitkisel ve zararsız” imajı yaratmak adına bonzai bitkisi ile özdeşleştirildi.
Yarın da içeriği değiştirilip cinselliği çağrıştırsın diye kondomzai adıyla serbestçe pazarlanabilir.
Son araştırmalar liseli gençlerin yüzde 10’unun uyuşturucu madde kullandığını gösteriyor. Bu nedenle bonzaiye özel bir mücadeledense, uyuşturucu kullanımına karşı yüksek bilinçle topyekun mücadele etmek ve talep edilmemesini sağlamak gerekiyor.
“Bonzai bağımlısı balkonun altında deniz var zannedip atlayabiliyor”
Prof. Dr. Ahmet Aydın
(Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Toksikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi)
Bonzai laboratuvar ortamında üretilen, sentetik kannabinoid türevi bir uyarıcıdır. Bonzai ağacıyla hiçbir alakası yok, yani bitkisel değil.
Bağımlılık yapma özelliği oldukça yüksek sentetik bir esrar türevi ama esrara göre çok daha güçlü halüsinojenik etkisi var. Bu nedenle bonzai bağımlısı kişi bulunduğu ortamdan uzaklaşıyor, kendisini olduğu haline göre çok daha güçlü, mutlu, güzel, yakışıklı hissedebiliyor.
Gerçekle ilişkisi tamamen koptuğu için evinin balkonundan, aşağıda deniz var zannedip atlayabiliyor. İntihara eğilimi artıyor. Ayrıca kuvvetli ishallere, buna bağlı vücut sıvı hacminin azalmasına ve hipotansiyona, panik ataklara, sara nöbetlerine, böbrek yetmezliklerine ve ölümlere sebep olabiliyor. n