Bireye özgü antrenman programı ve beslenme planı oluşturulabilmesi için genetik testler yapıp bu testleri yorumlayan DNAFit ile üyelerinin performanslarını en etkin şekilde kullanmasını isteyen Hillside City Club işbirliğine başladı. İngiltere merkezli DNAFit şu anda İngiltere, Amerika, Fransa gibi 15 ülkede uygulanan bir genetik test sistemi sunuyor. Türkiye’de genetik testler yapılıyordu ama DNAFit marka sahibi Tarık Yunusoğlu ve İnanç Vardar’dan genetik testlerin sonucunu analiz edip kişiye özel spor ve beslenme programını oluşturan yeni bir uygulama geliştirdiklerini öğrendik. Hillside City Club Etiler Personal Trainer Supervisor’ı Görkem Doğan ise test sonuçlarına göre antrenmanları nasıl şekillendirdiklerini ve testin spordaki performansı nasıl etkilediğini anlattı.
- Genetik analizini çıkaracağımız kişiye bir kutu yolluyoruz. Kutunun içinden kulak çubuğuna benzer bir steril çubuk çıkıyor. Yanak içine sürerek, çubuk aracılığıyla kişinin tükürük örneği alınıyor. Alınan örnek İngiltere’deki merkez laboratuvara yollanıyor. İki-üç hafta sonra da kişinin spor ve beslenme raporları geliyor. Testten bir saat önce sigara, kahve içmemek, yemek yememek gerekiyor.
50 farklı gen
Daha önce “Antidepresan Tuzağı” kitabının yazarı olarak tanıdığımız Psikiyatrist Dr. Mutluhan İzmir’in yeni kitabı “Yaramaz Çocukları İlaçlamayın” (Hayy Kitap) raflarda yerini aldı. İzmir, 20 yıl önce çok ender rastlanan bir hastalık olan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun (DEHB) günümüzde nasıl her yedi-sekiz çocuktan birinde rastlanır hale geldiğini anlatıyor. Dikkati dağınık, yaramaz, hareketli çocuklara detaylı inceleme yapılmadan, hemen DEHB teşhisi konduğunu ve ardından çocuklara ilaç reçete edildiğini okuyoruz kitabında. İzmir başka yöntemlerle de aşılabilecek bir sorunun gereksiz yere tıbbileştirildiği, ilaca gereksinimi olmadığı halde pek çok çocuğun bağımlılık yapan bu ilaçlarla yaşamaya mahkum edildiği konusunda da uyarıyor.
- Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) teşhisinin sıklığında artış mı var?
DEHB teşhisinde son yıllarda çok ciddi bir artış var. 1980’lerde bu hastalığın yaygınlığı yüzde 0.1 olarak saptanmışken, günümüzde bu oranın okul çağındaki çocuklarda yüzde 10’lara kadar çıktığı iddia ediliyor. Yani 35 yılda 100 kat artış gösteren bir hastalıktan bahsediyoruz. Bazı araştırmalar ise sorunun daha da büyüdüğünü, her yedi-sekiz çocuktan
Sıcak çok sıcak, daha da sıcak olacak... Evet, sıcaklar sürekli artıyor. Aman dikkat, bu durum sağlığımızı tehdit edebilir. Sıcağın etkisiyle ambalajlardan kimyasal maddeler yiyecek ve içeceklerimize geçebiliyor. Sıcaklarda üreme hızını artıran bakteriler yiyeceklerimizin bozulmasına, bizimse zehirlenmemize yol açabiliyor. Şu mevsimde sıklıkla kullandığımız güneş kremleri de dahil olmak üzere, tüm kozmetik ürünler yüksek sıcaklığın etkisiyle özelliklerini yitirebiliyor ve alerjik reaksiyonlara neden olabiliyor. Sıcağın beraberinde getirdiği tüm bu olumsuzluk korkutucu gelse de bazı pratik önlemlerle hepsinden korunmak mümkün. Sıcağın sağlığımıza etkilerini ve korunma yöntemlerini gıdalarda mikotoksinler üzerine çok sayıda bilimsel çalışması bulunan eczacı, toksikolog, Prof. Dr. Gülden Omurtag’dan öğrendik.
- Yazın vücudumuzun kaybettiği suyu yerine koymak sağlığımız açısından oldukça önemli. Bu nedenle erişkinlerin yaz aylarında en az sekiz bardak su tüketmesi gerekiyor. Ancak doğru koşullarda saklanmayan sular tiroit hastalıklarından kansere kadar pek çok sağlık sorununu da beraberinde getirebiliyor. Tüm bu sorunlara, sıcağın etkisiyle plastik gibi ambalaj maddelerinden geçen
Yaz aylarında güneş ışınlarının etkisini iyiden iyiye artırmasından ve beraberinde yükselen hava sıcaklığından pek çoğumuz memnunuz. Bunalınca da zaten kendimizi denize veya havuza atıyoruz. Her ne kadar bunlar bize keyif veriyor da olsa güneş ışınlarının, artan ısının, denizin ve havuzun beraberinde getirdiği sağlık riskleri de var. Bu risklere karşı önlemlerimizi almak veya bu risklerle karşılaştığımızda ne yapmamız gerektiğini bilmek bazen hayat kurtarıcı olabiliyor.
- Güneş ışınları vücudumuzda kızarma, su toplayan kabarcıklar, soyulma gibi sorunlar oluşturuyor. Beraberinde getirdiği acı bir yana, güneş yanığının en kötü özelliği cilt yaşlanmasının ve cilt kanserinin başlıca sebebi olmasıdır.
- Etkileri büyük ve yıkıcı görünse de güneş yanığından korunmak basit. 10.00-16.00 saatleri arasında mümkün olduğunca direkt güneşe maruz kalmayacağız. Güneş altında olmamız gerekiyorsa en az 30 faktörlü güneş kremimizi güneşe çıkmadan yarım saat önce sürmeli, her üç saatte bir ve sudan çıkınca tekrarlamalıyız. Araştırmalara göre tüm vücudumuz için iki çorba kaşığı güneş koruyucu sürmek yeterli oluyor.
- Beyaz tenli, mavi veya yeşil gözlü, sarı veya kızıl saçlı, güneşte çok çabuk kızaran
Önümüzdeki hafta Şeker Bayramı’nı kutlayacağız. Kendimizi birdenbire yiyecek denizinin içinde bulacağız. Ev ziyaretlerinde baklavalar, börekler, çörekler, sarmalar, çikolatalar ikram edilecek. Önümüze konan tabaklardaki her şeyi sonuna kadar bitirelim diye ısrarlar edilecek. Kıramadığımız için yediğimiz o son lokmalar bayram hatırası fazla kilolar olarak bizde kalacak. Oruç tutanlar için iki öğün beslenmeye alışan vücut, bayramda iyice şaşıracak! Vücudu şaşırtmak bazen iyi de olsa ramazan ayı boyunca gitti diye sevinilen bir-iki kiloyu fazlasıyla geri almamak ve bayramda ağzımızın tadını kaçıracak sağlık sorunlarıyla karşılaşmamak için bazı püf noktalarına dikkat etmek gerekiyor. Sağlıklı bir bayram için yapmamız gerekenleri İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya ile konuştuk. “Sayarak Zayıfla 5333”, “Sayarak Zayıfla Mutfakta” ve “Beslenme Saati” kitaplarının da yazarı olan Kaya önerilerini de sıraladı.
- Şeker Bayramı adı üzerinde şekerle yüklü bir bayramdır. Evlerde tepsi tepsi baklavalar açılıyor. Sabahtan akşama kadar ev ziyaretlerinde ikramlar oluyor. Gittiğiniz her evde ikişer baklava bile yeseniz akşama kadar 15-20 adet baklava yemiş oluyorsunuz. Hiç baklava yemeyin demiyoruz.
Geçtiğimiz hafta New Orleans’ta 15 bin katılımcının yer aldığı, 76. Amerikan Diyabet Derneği Kongresi’ni takip ettim. Tüm dünyada diyabet alanında en etkili bilim insanlarının sunumlarının ve araştırma sonuçlarının yer aldığı kongrede küresel bir tehdit halini alan diyabetin yönetimine dair önemli bilgiler paylaşıldı. Ülkemiz açısından da ciddi bir sorun halini alan diyabetin Türkiye’de görülme sıklığı son on yılda yüzde 7.2’den yüzde 14’e yükseldi. Şu anda 10 milyon diyabet hastasının olduğu ülkemizde hastaların ne yazık ki yarısı hastalığının farkında değil. Oysa diyabetin erken teşhis ve tedavisinin önemi kongrede özellikle vurgulandı. Kongrede öne çıkan başlıkları kongreyi takip eden İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlhan Satman ve Dokuz Eylül Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Çömlekçi ile görüştüm.
Yeni dönemin habercisi ilaç
Amerikan Diyabet Derneği’nin (ADA) basın toplantısında diyabet uzmanları tarafından tedavi bakış açısını değiştirecek yepyeni bir döneme girdiğimiz vurgulandı. Günümüzde kalp damar hastalıklarının oluşumunun
Yarın Babalar Günü. Ben de hafta boyunca babama farklı, onu şaşırtacak bir hediye bulma arayışındaydım. Bu araştırma sayesinde ilginç bir modadan haberdar oldum: Babalar Günü hediyesi olarak estetik veya cilt bakımı... Hemen konunun uzmanlarına danıştım. Gerçekten de babasına cilt bakımı için vitamin kokteylleri, maskeler hediye edenler, hatta botoks ve saç ekimi gibi estetik uygulamalar için randevu alanlar oluyormuş.
“Babalara en çok cilt bakımı, botoks ve saç ekimi hediye ediliyor”
Doç. Dr. İlker Yazıcı (Şişli Florence Nightingale Hastanesi estetik, plastik ve rekonstruktif cerrahi uzmanı)
- Günümüzde sosyoekonomik ve sosyokültürel düzeyi yüksek erkekler için estetik uygulamalar tabu olmaktan çıktı. Eskiden botoks, liposuction kadınlara özgü estetik uygulamalardı, şimdi erkeklere de sıklıkla botoks uyguluyoruz. Artık Babalar Günü’nde babasına estetik hediye eden kişiler oluyor. Babasıyla gelip “Baba sana botoks hediye ettim” diye sürpriz yapanlar var.
Uzmanlar uyarıyor: Güzelleşmek için kullandığınız kozmetik ürünlerde ve makyaj malzemelerinde sağlıklı olanları tercih etmiyorsanız risk altındasınız
Kadınlar için güzel görünmek çok önemli, bu nedenle kozmetik ürünlerin ve makyaj malzemelerinin kriz ortamlarında bile tüketimi azalmıyor. Peki ama kullanılan ürünler gerçekten güvenilir ve etkili mi? Ne yazık ki bu sorunun cevabı “evet” değil! Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun bu yılın ilk üç aylık döneminde yaptığı 336 kozmetik ürün incelemesinde, 170 ürünün “teknik düzenlemeye aykırı”, 138’inin ise “güvensiz” olduğu belirlendi. Mayıs ayında açıklanan bu bilgi birçok kadının ciddi sağlık riskleriyle karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. Biz de uzmanlara kozmetik ürünlerde ve kalıcı makyaj uygulamalarında, güvenilir olmayan durumların nelere yol açabileceğini ve güvenilir ürünler için nelere dikkat etmemiz gerektiğini sorduk.
“Kremden kanser olabilirsiniz”
Doç. Dr. Emek Kocatürk (Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dermatoloji Kliniği Eğitim Sorumlusu)
- Cildimiz için kullandığımız ürünler, eğer sağlıksız maddeler içeriyorsa tahrişlere, kızarıklıklara ve aknelere yol açabilir. Bunlar ileride sedef ve