Amerikalıların aksine, mikro otomobillere ilgi duymuştu. Avrupa’yı gezerek bir koleksiyon oluşturdu, hatta müze bile açtı. Dünyanın en tatlı otomobillerinden oluşan müzesini 25 yıl sonra kapatıp otoları da sattı. “Ben bir avcıyım, koruyucu değil!” diyordu...
Otomobil endüstrisinin beşiği sayılan ABD’de, otomobil koleksiyoneri olmak demek, garajında kaslı, büyük motorlu, devasa boyutlu otomobiller “besliyor” olmak anlamına geliyor kuşkusuz. Çoğunlukla Pontiac, Chevrolet, Ford, Buick, Mercury, Mercedes, Porsche modelleri arasından seçim yapan koleksiyonerler, Amerikan halkının genel otomobil fikrini yansıtıyor kuşkusuz. O nedenle de Avrupa ya da Asya’daki gibi bir “küçük” hatta “mikro” otomobil fikri, imajı yoktur kafasında ABD’lilerin...
Ancak bir Amerikalı, buunun tam tersine düşünüyordu. Florida’da henüz bir “ergen” iken “mikro otomobillere” ilgi duymaya başlamış. “Otomobil dergilerinin birinde bir Messerschmitt fotoğrafı görmüşve çok etkilenmiştim. Aşırı sevimli,
Otomotiv ihracatı, bu yılın ilk 7 ayında adet bazında yüzde 3, dolar bazında ise yüzde 5 arttı. Üretimde ise toplam kapasite kullanımı yüzde 66 oldu.
Otomotiv pazarı araç bulunurluğu ve benzeri sorunlar yaşarken, otomotiv sanayi, üretim adetlerini ve ihracatını artırmaya çalışıyor. Nitekim Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Ocak-Temmuz verilerine göre, yılın ilk 7 ayında üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5 artışla 742 bin 969 adet olurken, otomobil üretimi yüzde 4 düşüşle 434 bin 190 adet gerçekleşti. Traktörle birlikte toplam üretim ise 770 bin 279 adede ulaştı.
Bu dönemde, otomotiv sanayisinin kapasite kullanım oranı yüzde 66 olarak gerçekleşti. Araç grubu bazında kapasite kullanım oranlarıysa, otomobil ve hafif ticaride yüzde 66, kamyon grubunda yüzde 84, otobüs-midibüs grubunda yüzde 33 ve traktörde yüzde 62 oldu.
İhracat artışı
Ocak-Temmuz döneminde ticari araç üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 21 artarken, artışlar, ağır ticari araçta yüzde
Neredeyse 25 yıllık otomobil yazarlığım süresince öyle konseptler gördüm ki, asla fuar alanlarından dışarı çıkma şansına sahip olamadılar... Hatta bence, çıkmamaları daha hayırlı bile oldu...
Neredeyse 25 yıl filan olmuştur herhalde otomobil yazmaya başlayalı... Gazetecilik 30 yılı çoktan geçti zaten... Bu sürede elbette “hallice bir otopark dolusu” araç kullanmışımdır. Gördüklerimi ve yazdıklarımı, haber yaptıklarımı ise hesap edemiyorum henüz... Ancak geçen gün, gördüğüm “garip gurip” konseptleri düşündüm durup dururken... Birçoğu üretilmedi zaten. Bir bölümü de üretime girerken öyle değişti ki, sadece ismi kaldı, “anası bile tanımaz” hale geldi!
Zaten konsept dediğimiz şey, 3 farklı amaca hitap etti bugüne kadar... Ya markanın fuar standına ilgi çekmek için “şov otomobili” olsun diye geliştirildi ya da markanın vizyonunu, teknolojisini göstersin diye sergilendi. Çok az kısmı da, yakın zamanda üretilecek bir modelin “ön
ABD’nin, elektrikli araçlara yönelik yeni vergi teşviğinden Koreli ve Avrupalı markaların yararlanamayacağı belirtilirken, konu büyük tepkilere neden oldu.
ABD Başkanı Joe Biden’in imzaladığı iklim değişikliğiyle mücadele, sağlık ve vergi konularına ilişkin 430 milyar dolarlık paket, büyük tartışma yaratmaya devam ediyor. ABD pazarında satış yapan Audi, Kia ve Porsche, elektrikli araç tüketicilerinin, bu paketle 7 bin 500 dolara varan indirimlerden mahrum kalacağını belirtirken, Avrupa Birliği de, bunun adil olmadığını öne sürüyor.
ABD Senatosu’nun da önayladığı yasa tasarısı paketi, elektrikli araçlar için sunalacak indirimler başta olmak üzere, sağlık maliyetlerini düşürme, büyük şirketlerin vergilerini artırma ve iklim değişikliğiyle mücadele birçok maddeyi kapsıyor. Yasa tasarısıyla, Amerikan vatandaşlarının, satın alacakları yeni veya 2. el araçların elektrikle çalışma özelliği bulunması halinde farklı oranlardaki vergi avantajlarından faydalanabilecek. Örneğin 2. el elektriklilerde 4 bin, bazı yeni elektrikli
Porsche sadece güzel ve hızlı otomobilleriyle değil, mühendislik dokunuşlarıyla da otomotiv dünyasına pek çok şey kattı bugüne dek... Bunu, isterseniz “sihirli dokunuşunu” yaptığı markalarla anlatalım...
Şimdi sorsalar “Eyyyy millet, Porsche’yi nasıl bilirsiniz?” diye, elbette büyük bölümünüz ya “İyi biliriz mirim...” yahut “Pek pahalı ve güzeldir kendisi, lakin banane?” diyecektir... Ben bu yazının sağlığı ve selameti adına, ilk cevaptan yürüyeceğim izninizle; zira ikinci yanıt bana da hitap etmekle birlikte, yazı yazmak ve harçlığımı çıkarmak için işgal ediyorum bu sayfayı... Dolayısıyla, sağdan sağdan devam edeyim ben...
Efendimmm, merhum Ferdinand Porsche’nin mühendislik becerisini bilmeyen yok sanırım. Bilmeyen varsa da küçük bir hatırlatma yapayım... Kendisi pek de sevilen Volkswagen Beetle yani Kaplumbağa’nın tasarımcısı olup, Porsche markasının da temellerini atmıştır bu araçta kullandığı motorlarla. Ayrıca bununla da kalmayıp, Hitler döneminde onun ağzından “emir
Elektrikli araç dönüşümü, özellikle Avrupa’da giderek hızlı bir şekilde sürerken, bu kez rekabet de kızıştı. VW, elektrikli satışında bu yıl ilk sırayı alırken, Stellantis’in nefesi ensesinde...
Tüm dünyada elektrikli araçlara geçiş konusunda çalışmalar hızlanırken, sıkı bir rekabet de başladı. Tıpkı içten yanmalı motorlu araçlarla olduğu gibi, elektrikli araçlarla da satışlar konusunda birbiriyle yarışmaya başlayan üreticiler, gözlerine Tesla’yı kestirmiş durumda.
Çip tedarikinin yanı sıra Ukrayna savaşı nedeniyle bazı parça sevkiyatlarının azalması bir yana, elektrikli araçlar konusunda rekabet iyiden iyiye kızışmaya başladı. Nitekim elektrikli araçlar konusunda dünyanın önde gelen ve örnek alınan markası haline gelen Tesla, Almanya’da kurduğu tesisiyle birlikte Avrupalı rakiplerinin korkulu rüyası haline geldi. Norveç gibi ülkelerde, satışta içten yanmalı motorlara sahip modelleri sollayan Tesla, Berlin’de üretimine başladığı “Model Y” ile bu yılın ilk
Anadolu Isuzu’nun Genel Müdürü Tuğrul Arıkan, son yıllarda model seferberliği başlattıklarını, Ar-Ge tarafında alternatif yakıtlı araçlara ağırlık verdiklerini söylüyor… 40’tan fazla ülkeye ihracat yapan şirketin hedefinde yeni ülkeler de var
Türkiye’de yıllarca Skoda markalı araçların montaj ve üretimini yaptıktan sonra, Japon Isuzu ile imzalanan anlaşma uyarınca 1984’ten itibaren Isuzu lisansıyla kamyon üretimine başlayan, ardından kendi geliştirdiği midibüsler ile yurtdışı pazarlarına da açılan Anadolu Isuzu, özellikle son 10 yıldır oldukça dinamik bir ticari araç üreticisi haline geldi. Japon ortaklarını ikna ederek, kendi geliştirip ürettiği midibüs ve otobüsleri Isuzu markasıyla ihraç eden Anadolu Isuzu, gerek modern tasarımlı araçları gerekse de elektrikli ve CNG’li alternatif yakıtlı araçların gelişimine yoğun mesai harcıyor.
Aynı zamanda bir Japon şirketiyle ortaklık yapan ilk Türk otomotiv firması olan Anadolu Isuzu’nun Genel Müdürü Tuğrul Arıkan, bu heyecan verici
Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Başkanı Albert Saydam, ülkemizin sektördeki yerini teyit etmek için ziyaretler yaptıklarını belirtirken, Türkiye’nin 2023’te tam olarak devreye girecek Alman Tedarik Zinciri Yasası’na şimdiden hazır olduğunu söyledi.
Son 6 aylık dönemdeki gelişmeleri paylaşan Saydam, Almanya ziyaretlerinde, birçok ana ve tedarik sanayi üst düzey yöneticileriyle konuştuklarını kaydetti. Ana sanayi temsilcileriyle, biraz da kaygıyla baktıkları 1 Ocak 2023’te devreye girecek Alman Tedarik Zinciri Yasası’nın da konuşulduğunu anlatan Saydam, Almanya’da ortaya çıkan yasanın, aslında Avrupa Birliği’nin 10 yıl önceki bazı yönetmeliklerine istinaden çıkarıldığını anlattı. Saydam şöyle devam etti:
“3 bin kişinin üzerinde istihdama sahip her türlü Alman şirketinin sadece otomotiv değil, bu ülkedeki veya yurt dışındaki yatırımlarında, birincil tedarikçilerinde, çevre ve insan hakları ihlallerinin önüne geçmeyi hedefleyen bir kanun bu. Bu kanun şu anda 3 bin kişiyle