OSD Başkanı Cengiz Eroldu, Türk otomotiv sanayinin tedarik krizi nedeniyle dayanıklılık testinden geçtiğini kaydetti. Eroldu, ÖTV matrahına ilişkin tartışmaların pazarı etkilediğini de söyledi.
Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Başkanı Cengiz Eroldu, tedarik sorunları nedeniyle tüm dünyada üretim kayıpları yaşandığını, Türk otomotiv sanayinin de bu dönemde bir dayanıklılık testinden geçtiğini kaydederek “Yine de rakamlarımıza baktığımızda, bu dayanıklılık testine kötü cevap vermiyor gibi görünüyoruz” dedi. Tedarik zincirindeki kırılganlığın, önümüzdeki yıl bir miktar iyileşmesinin beklendiğini, başta çip olmak üzere bu tip tedarik sorunlarının küresel çapta 3.5 milyon adetlik bir üretim kaybına yol açtığını söyleyen Eroldu, şöyle devam etti:
“Tabii bunun Türkiye’ye nasıl yansıması, özellikle üretim tesislerinde verimsiz imalatlara yol açıyor, dur-kalklı üretimler yapmak zorunda kalıyoruz. Fabrikalarımızı zaman zaman durdurmak veya çalışmak gibi veya eksik malzemeyle üretim yapıp daha
Çalışma hayatına kasaplık yaparak başlayan, kendi parasıyla aldığı otomobille Formula 1’e giren, daha sonra da yarış otomobilleri üreten Guy Ligier, bugün sadece yarış değil “mikro otomobilleriyle” de anılıyor.
Dünyada ün kazanmış ne kadar insan varsa, mutlaka ardında bir hikayesi de vardır... Otomotiv dünyasının hikayeleri ise başkadır... Genelde başka işlerden gelip, bir hayal olarak otomotivci olan ya da babadan kalan mirası sürdürüp hayatta kalmaya çalışan kilişiklerin arenasıdır bu sektör. O yüzden de bendeniz, yazacak bir şey bulmak için “çöllere” ya da kutup buzullarına gitmek durumunda kalmıyorum konu bulmak için... Zira otomotiv dünyasıni izlemek, araştırmak bunun için yeterli...
Evet, dedim ya, otomotiv dünyası çok farklı ve renkli bir yer. Mesela düşünün ki, çiftçi çocuğuyken 7 yaşında yetim kalan ve para kazanmak için okulunu bırakıp kasap çıraklığı yapmaya başlayan bir adam, günün birinde F1 takımı patronu olacak, yarış otomobilleri üretecek, geliştirip
Avrupa’da otomotiv satışlarında Eylül ayında bir hareketlenme ve yükselim görüldü. Nitekim Almanya’da geçen ayki satışlar, yüzde 15 oranında artarken, İtalya’da ise bu oran yüzde 5’lerdeydi. Elbette bu da, Türkiye’nin ihracat rakamlarına olumlu etki eden nedenlerden biri oldu ve Eylül rakamları rekor yazdı.
Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre otomotiv endüstrisinin Eylül ayı ihracatı geçen yılın aynı ayına oranla yaklaşık yüzde 12 artışla 2 milyar 753 milyon dolara ulaştı. Toplam ihracattan aldığı payı yüzde 13.9’a yükselten otomotiv endüstrisi, Türkiye ihracatında ikinci sıradaki yerini korudu. Bu yılın Ocak-Eylül dönemindeyse otomotiv endüstrisi ihracatı yüzde 5 artarak 22.3 milyar dolara çıkarken, ilk 9 aydaki ortalama aylık ihracat 2.5 milyar dolar oldu.
OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, sektörün geçen ay gerçekleştirdiği 2.75 milyar dolarlık ihracatın, bugüne kadarki en yüksek Eylül ayı ihracatı olduğunu kaydederek,
Geçtiğimiz ay 90 yaşında, sessiz sedasız veda etti hayata... Honda’nın patronu kadar adı duyulmamıştı belki ama şirketin otomobil işinde “gaza basmasını” sağlayan efsanevi bir kişiydi Tadashi Kume...
Üniversiteden mühendis olarak mezun olur olmaz, “gözlerini” Honda’da açmıştı Tadashi Kume. Mekanikten çok iyi anlıyor, parlak fikirleriyle takdir topluyordu. Bu yüzden de şirketin kurucusu Soichiro Honda yani “Honda-san” ile iyi bir ilişkisi vardı, sözleri ve önerileri dikkatle dinleniyordu. O sayede de önce şirketin başkanı oldu, ardından Honda’yı dünyanın en önemli otomobil üreticilerinden biri haline getirdi. Onlarca yıl Honda ile atan kalbi, sonunda geçtiğimiz ay, 90 yaşındayken durdu... Ama mirası, kolay silinecek gibi görünmüyor...
Dediğim gibi, aslında mühendisti. Asıl ilgi alanıysa motor tasarımıydı. Bu nedenle Honda’nın o dönemde en iyi bildiği alan olan motosiklet bölümünde, yarış motosikletleri için geliştirmeler yapıyordu. Bir süre sonra Honda’nın “RA302” Formula 1
Aykırı işadamı Elon Musk, ABD’yi etkisi altına alan Ian Kasırgası’nı, bir türlü piyasaya çıkamayan Cybertruck’ı hatırlatarak “doğal afetlerde kullanılabileceğini” öne sürdü.
Tesla ve Space X şirketlerinin kurucusu Elon Musk, aykırı kişiliğiyle biliniyor. Bununla birlikte, iyi bir pazarlamacı olduğu da herkesçe kabul ediliyor. Nitekim tamamen aykırı çizgilere sahip “Cybertruck” modelini tanıtan ve onun sürekli reklamını yapan Musk, henüz ortada seri üretilen bir araç olmamasına rağmen hatırı sayılır rakamlarda siparişe ulaşmış, hatta bu araçtan ilham alındığını söylediği bir “düdük” piyasaya çıkarıp kapış kapış satmıştı.
Ancak geçtiğimiz günlerde yaptığı bir paylaşım, onu takdir edenler tarafından bile “Yok artık!” tepkisiyle karşılandı. Nitekim İngiliz The Independent gazetesinin haberine göre, Musk, ABD’yi kasıp kavuran ve 70’e yakın kişinin hayatını kaybetmesine neden olan Ian Kasırgası’nı, Cybertruck için bir reklam fırsatı olarak kullanmakla suçlandı. Hatta bir sosyal
Mercedes’in tüm dünyada saygıyla anılan modeli “SSK”, her ne kadar nadir bulunabilecek bir araç olsa da, “replikaları” bir hayli bol... Üstelik bu replika üreticilerinden bağımsız markalar da çıkmış...
Şayet ciddi bir otomobil koleksiyoneriyseniz, garajınızda olması gereken otomobillerden biridir 1928 model Mercedes SSK. Üretildiği yıla göre oldukça görkemli ve zarif olan bu otomobil, tasarımcısı açısından da ciddi ün yapmıştı: Ferdinand Porsche. 1928-32 yılları arasında üretilen, dünya çapında büyük saygı gören SSK, performansı ve yarış başarılarıyla da ününe ün katmıştı.
1927 “Modell S” (Sport) ve “Modell K” (kısa aks aralıklı model) sonrasında ortaya çıkan SSK, Almanca “kısa aks aralıklı süper spor otomobil” kelimelerinden türetilmişti. Porsche’nin mükemmel tasarımı sayesinde, bu üstü açık araç, yerini aldığı modellerden daha hafif ancak daha dayanıklıydı. Bu da onu, kısa mesafe ve tırmanma yarışları için ideal bir yarış otomobili yapıyordu.
Elektrikli araçlar konusundaki ilerleme, ağır ticari araçlarda “ağır” kalınca, Avrupa’da hidrojen çözümü devreye girmeye başladı. Aralarında Türk markalarının da bulunduğu pek çok üretici, elektrikle birlikte hidrojene de hazırlanıyor.
Avrupa’da bir yandan elektrikli araç satışları hızla yükselirken diğer yandan da, özellikle ağır ticari araçlarda “hidrojen” konusundaki adımlar da sıklaşmaya başladı. Söz konusu adımlar, geçtiğimiz hafta kapılarını açan IAA Hannover Ticari Araçlar Fuarı’nda da kendini gösterdi.
Gelecekte pil üretimi için gerekli olan lityum, nikel ve kobalt gibi madenlerdeki üretim sıkıntısının tedarik zincirinde sorunlar yaratabileceğini düşünen üreticiler, çevreci dönüşüm için elektrikli araçların ağır ticari araçlarda pek de işe yaramayabileceğini belirtiyor. Her ne kadar başta Tesla olmak üzere Avrupalı ve Asyalı pek çok üretici elektrikli modellerini hazır etmiş olsa da, uzmanlar, ağır ticari araçlarda daha fazla
“Deli Muntz” lakaplı işadamı, kendisini ileri bir seviyeye taşıyacak, aynı zamanda da TV işine hız katacak bir otomobil üretme fikrine kapılmıştı. Ancak “çılgınlıkta” o kadar ileri gitti ki, markayla birlikte kendi de iflas etti.
İlk yapıldığında başarısız olmuş, şanssızlıklarla karşılaşmış bir otomobilin, “deli” lakaplı pazarlamacı, TV yıldızı ve mucit bir işadamı tarafından üretilmesinden bahsedeceğim bugün. Üstelik öylesine sıradan bir otomobil de değil... Kendisi kısa ömürlü olsa bile, ileride Amerikan otomobil endüstrisine “kişisel lüks otomobil” kavramını ve buna uygun modelleri kazandıran bir “mihenk taşı”ndan söz edeceğim. Adını pek de duyduğunuzu sanmıyorum ama söyleyeyim: “Muntz Jet” ya da ilk zamanlardaki adıyla Kurtis Sport...
Frank Kurtis, California’da otomobil kültürünün içinde büyümüş, serpilmişti. 14 yaşındayken kariyerine Los Angeles’ta bulunan bir karoseri şirketinde “çırak” olarak başlamıştı. O dönemde özel otomobil yapanlara da karoserici ya da