Başbakan’ın çelişkisi

9 Kasım 2013

2013’ün sonuna yaklaşırken Başbakan Erdoğan’ın yüzleştiği üç ciddi meydan okuma var:
Birincisi, Gezi’yle başlayan ve Mısır darbesiyle derinleşen, Başbakan ile Batı ve uluslararası toplum arasında oluşan kopukluk ve güven sorunu. Bu meydan okuma, dışarıda sıklıkla yapılan “otoriterleşme”, “tek adamlık” ve “başkanlık sistemi” eleştirilerinde görülüyor.
İkincisi, Çözüm Süreci’nde tıkanma ve başarıyı engelleyecek risklerin artması. Demokratikleşme Paketi, sürecin devamını sağlamada yeterli gözükmüyor. Rojova sorunu derinleşiyor.
Üçüncüsü, 2014’te yaşanacak seçimler: Seçimlerde, Başbakan odak noktası. Bu seçimlerle, Başbakan’ın konumu ve geleceği belirlenecek.

Başbakan’ın yanıtları
Başbakan, bu meydan okumalarının her birine ve hepsine yanıt vermek durumunda olduğunu biliyor.

Yazının Devamı

Sarıgül faktörü: CHP bir adım önde yarışı başlattı

6 Kasım 2013

Sonunda Mustafa Sarıgül CHP’ye döndü. Beraberinde, Türkiye Değişim Hareketi’ni de getirerek.
Bu köşede birkaç kez, Sarıgül’ün 2014 Yerel Seçimleri’nde CHP’nin İstanbul adayı olacağını yazmıştım.
Sarıgül, 9 Kasım’da CHP’li olacak. Ve AK Parti ile CHP arasında İstanbul’da seçim yarışı resmi olarak başlayacak.
AK Parti’nin adayının, büyük olasılıkla Kadir Topbaş olacağını düşünüyorum.
Topbaş, son iki seçimi kazanmış, başarılı ve sadece AK Partililer değil, farklı kesimler tarafından da sevilen bir başkan oldu.
Marmaray, İstanbul’da çok gereksinim duyduğumuz kamu taşımacılığı temelinde, çok önemli ve gerekli bir yatırım. Ama, hızla, çok çektiğimiz toplumsal kutuplaşma sorunu tarafından esir alınıyor.
Sarıgül de Şişli’de girdiği seçimleri arka arakaya kazanmış, başarılı ve farklı çevrelerce sevilen bir başkan.

Yazının Devamı

Çözüm Süreci devam edecek

2 Kasım 2013

Nedenler; Birincisi, Çözüm Süreci’nin en önemli iki aktörünün de, sürecin devamı ve başarısı için hala güçlü siyasi iradesi var. Hem Başbakan, hem de Öcalan, başarı için irade ve çaba noktasında netler.
Başbakan tüm konuşmalarında, bu netliği ortaya koyuyor. Silahın değil, siyasetin artık kasabanın tek oyunu olması gerektiğini vurguluyor. Silaha karşı net tavır alıyor, tüm aktörleri siyasete davet ediyor.
Öcalan’da da aynı netlik var. Sürecin başında, meşhur Nevruz mesajında, “artık silah dönemi bitti, siyaset dönemi başladı” vurgusunu yapmıştı. Bu vurgu, sürecin başlaması ve başarısı için kritik öneme sahipti. Öcalan, aynı vurguyu, Halkların Demokrasi Partisi’nin kongresine (27 Ekim) yolladığı mesajda da tekrarladı: “1971 devrimciliği devlete isyan devrimciliğiydi. 40 yıldan sonra artık devletle müzakere önemlidir. Zira devrimci mücadele ancak nitelikli bir müzakere süreciyle kalıcı bir insanlık kazanımına dönüşebilir”.
İkincisi, çeşitli araştırmaların gösterdiği gibi, Çözüm Süreci’nin ekonomiye çok büyük bir katkısı olacak. TUSİAD çalışmasına göre, bu katkı, %1 artı ekonomik büyüme, yaklaşık 8 milyar dolar. Süreç başarısı bu katkıyla daha da artacak. Bölge

Yazının Devamı

İzmir İktisat Kongresi ve 2023 hedefleri

31 Ekim 2013

29 Ekim’de Cumhuriyet’in 90. yılını kutladık.
Başta Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, 1920’lerin başında, savaştan çıkmış, az gelişmiş bir toplumda, sanki bugünleri görür gibi vizyon ve öngörü içinde, geçmişten ders alarak, Türkiye’yi bugünlere getiren yol haritasını çizdiler, altyapı hamlelerini yaptılar.
1923 vizyonerliğinin en önemli ayaklarından biri, ulusal kalkınmacılığı başlatan İzmir İktisat Kongresi’ydi. Hedef hızla sanayileşme, kalkınma ve modernleşme, bu yolla çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmaktı.
90 yıl sonra, İzmir’de 30 Ekim-1 Kasım’da yine (Beşinci) İzmir İktisat Kongresi yapılıyor.
Daha önceki kongreler ekonominin dönüm noktalarında yapılıyor: 2. İzmir İktisat Kongresi, 1981’de Türkiye ihracata dayalı küresel ekonomiye geçtiğinde; 3.sü 1992’de Soğuk Savaş bittiğinde; 4.sü, 2004’te Türkiye-AB tam üyelik müzakereleri başlamadan önce; bugünkü 5.si de Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın vurguladığı gibi küresel kriz ve Asya ile Türkiye dahil yükselen pazarlara güç kayması olduğu bir zamanda yapılıyor.
Bu kongrenin önemli bir amacı, Cumhuriyet’in 100. yıldönümü olacak 2023 yılına Türkiye’yi hazırlamak; 2023 vizyonu ve hedeflerine nasıl ulaşılacağını,

Yazının Devamı

Üç tuzak + iki 2023 vizyonu

30 Ekim 2013

Dün Cumhuriyet’in 90. yılını kutladık.
1923’te başlayan Türkiye’nin modernleşme süreci, tüm içerdiği sorunlara rağmen, başarıyla devam ediyor.
Demokrasi, özgürlükler, haklar, kimlikler, birlikte yaşama, adalet ve vicdan konularında hala ciddi sorunlarımız var.
Ama, Cumhuriyet’in 90 yılını, karşılaştırmalı olarak değerlendirdiğimiz zaman, başarının hiç de küçümsenmeyecek derecede olduğunu görüyoruz.
İran, Mısır; Suriye, Irak; Balkan ve Kafkas devletleri; Yunanistan, Romanya, Bulgaristan: Bu ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye’nin ekonomisi, demokrasisi, kentleşmesi, dış politikası, çok daha ileri bir noktada yer alıyor.
Doğru; ulus devlet ile ilgili sorunlarımız var. Ama, Arap Baharı ve Ortadoğu’da ne ulus ne de devlet olabilmiş ülkelerin yaşadığı trajediyi görünce, demokrasi ve istikrar için, ulus devlet olabilmenin önemini anlıyorsunuz.
Demokrasiyle ilgili sorunlarımız var. Ama, demokrasimiz, bu ülkelerden çok daha gelişmiş durumda.

Yazının Devamı

Türkiye’nin etkili muhalefeti

26 Ekim 2013

Gezi Parkı’ndan ODTÜ arazisine; ağaçlar, Başbakan Erdoğan’ın başını ağrıtmaya devam ediyor.
Başbakan’ın konuşmalarının odak noktalarının başında artık ağaçlar var.
Ağaçlar, Başbakan’a meydan okuyorlar, eleştiriyorlar, direniyorlar; hatta muhalefet ediyorlar, hem de çok etkili olarak.
İlginç bir durumla karşı karşıyayız...
Asker, Başbakan’a ve AK Parti’ye muhalefet etti, başarılı olamadı.
Yargı, Başbakan ve AK Parti’ye muhalefet etti, başarılı olamadı.
Bürokrasi muhalefet etti, başarılı olamadı.

Yazının Devamı

Türkiye Ortadoğu denkleminden dışlanıyor mu?

23 Ekim 2013

Gezi Parkı olayları, Mısır darbesi, Suriye krizi ve kimyasal silah kullanımı, G20 Toplantısı, BM Genel Kurul Toplantısı; tüm bu gelişmelerde, Başbakan Erdoğan odak olmak üzere, AK Parti ile Batı arasında ciddi bir kopukluk ve güven sorunu yaşandığını gördük. Olumsuz bir Türkiye algısı Batı’da gelişti ve dokundu.
Şimdi de, MİT ve Müsteşarı Hakan Fidan üzerine olumsuz yazılar Amerika ve İsrail’de peş peşe yayımlanıyor.
Tecrübeli gazeteci David Ignatius’un, 17 Ekim tarihli Washington Post yazısı, Hakan Fidan’a açık bir saldırı niteliğindeydi. Yazıda, hem Hakan Fidan, “İran’la dostça ilişkileri olan” biri olarak tanımlanıyordu, hem de yazının sonunda, Ortadoğu’da çok hızlı bir değişimin yaşandığı vurgulanırken, bu değişimin önemli aktörleri içinde Türkiye’ye yer verilmiyordu.
Hakan Fidan hakkında ilk olumsuz yazı, 9 Ekim’de Wall Street Journal’da yazılmıştı. İgnatius’un yazısı da çok olumsuzdu. Bu yazıları, başka gazetelerde çıkan olumsuz yazılar izledi.
Tüm bu gelişmeleri birlikte düşündüğümüzde, nasıl bir tabloyla karşılaşıyoruz?
Hakan Fidan üzerine yayımlanan olumsuz yazılarda amaçlanan ne?
Hakan Fidan mı hedef alınıyor? Başbakan Erdoğan ve AK Parti mi? Yoksa Türkiye

Yazının Devamı

Türkiye, CHP ve merkez sol

19 Ekim 2013

Siyasi kutup-laşmadan zarar gören tek ülke biz değiliz. Amerika’da siyasi kutuplaşma federal hükümetin kapılarına kilit vurulmasına neden oldu. Üç haftaya yakın hükümet çalışamadı.
En sonunda, Demokratlarla-Cumhuriyetçilerin bir bölümü arasında oluşan bütçe uzlaşması, hükümetin tekrardan çalışmaya başlamasına olanak verdi.
Obama’yı dinliyorum. Amerikan halkına krizin bittiği haberini veriyor. Kızgın ve çok sert bir konuşma yapıyor.
Cumhuriyetçileri sorumlular ve sorumsuzlar olarak ikiye ayırıyor. Sorumlu Cumhuriyetçilere, uzlaştıkları için teşekkür ediyor, ama ideolojik kavgayla Amerika’yı uçurumun kıyısına getiren aşırı sağcı Cumhuriyetçilere de çok kızgın.
“Washington’a Amerikan halkının güveni kalmadı” diyor. Ve ekliyor, “ideolojik kutuplaşmanın yarattığı krizlerden ders alalım, siyaseti sorunlarımızın çözümü için yapalım ve halkın bize güvensizliğini güvene dönüştürelim.”
Obama haklı, ama başarılı olur mu? Zor gözüküyor.
Amerikan siyasetini izlemek, Obama’yı dinlemek şu gerçeği net olarak ortaya koyuyor: “İdeolojiler bitti” savı bir kere daha yanlışlanıyor. Aksine, ideolojiler giderek güçlenerek siyaseti rehin alıyorlar.

Yazının Devamı