Nedenler; Birincisi, Çözüm Süreci’nin en önemli iki aktörünün de, sürecin devamı ve başarısı için hala güçlü siyasi iradesi var. Hem Başbakan, hem de Öcalan, başarı için irade ve çaba noktasında netler.
Başbakan tüm konuşmalarında, bu netliği ortaya koyuyor. Silahın değil, siyasetin artık kasabanın tek oyunu olması gerektiğini vurguluyor. Silaha karşı net tavır alıyor, tüm aktörleri siyasete davet ediyor.
Öcalan’da da aynı netlik var. Sürecin başında, meşhur Nevruz mesajında, “artık silah dönemi bitti, siyaset dönemi başladı” vurgusunu yapmıştı. Bu vurgu, sürecin başlaması ve başarısı için kritik öneme sahipti. Öcalan, aynı vurguyu, Halkların Demokrasi Partisi’nin kongresine (27 Ekim) yolladığı mesajda da tekrarladı: “1971 devrimciliği devlete isyan devrimciliğiydi. 40 yıldan sonra artık devletle müzakere önemlidir. Zira devrimci mücadele ancak nitelikli bir müzakere süreciyle kalıcı bir insanlık kazanımına dönüşebilir”.
İkincisi, çeşitli araştırmaların gösterdiği gibi, Çözüm Süreci’nin ekonomiye çok büyük bir katkısı olacak. TUSİAD çalışmasına göre, bu katkı, %1 artı ekonomik büyüme, yaklaşık 8 milyar dolar. Süreç başarısı bu katkıyla daha da artacak. Bölge yeni bir ekonomik çekim merkezi olmaya aday. Bu nedenle de, hem küçük, orta, büyük sermaye, tüm ekonomik aktörler sürece güçlü destek veriyorlar; hem de Türkiye’nin batısıyla bölgedeki ekonomik aktörler arasında “işbirliği ve ortak yatırım ilişkileri” artıyor.
Üçüncüsü, Çözüm Süreci, aynı zamanda bir “devlet projesi” ve Türkiye ile Kürtlerin işbirliği içinde, Ortadoğu’daki bölgesel gelişmelere bir yanıt içeriyor. Kürtler, Ortadoğu’da “bölgesel aktör” oluyorlar ve Türkiye’yle birlikte hareket etmeleri, her iki tarafın da yararına. Çözüm Süreci, bölgesel değişim ve risklere verilmiş ortak bir yanıt.
Dördüncüsü, Çözüm Süreci’ne toplumsal destek hala çok yüksek. Ölümlerin, şehitlerin olmaması ve acının dinmesi, bu desteğin sürmesini sağlıyor. Özellikle bölgede, ama Türkiye’nin her tarafında, insanlar, çatışma sonrası siyaset dönemine alışmışlar. Ziyaret ettiğim her ilde, bu duyguyu gözlemledim. Hiç kimse, geriye, çatışmaya, silah dönemine dönmek istemiyor.
Tam da bu nedenle ve Beşincisi, Çözüm Süreci’ni bitirmenin, taraflar için siyasi ve sosyal maliyeti çok yüksek olacak. Masadan kalkan ya da sürece ciddi anlamda zarar veren taraf, toplum tarafından cezalandırılacak. Aktörler, bunu biliyorlar ve şimdiye kadar, süreçle ilgili çok olumsuz konuştukları zaman bile, sürecin devam etmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Altıncısı, Kürt sorunu üzerine yapılan tüm sosyolojik araştırmalar gösteriyor ki, bölgede yaşayan ve çatışma içinde doğup büyümüş gençler, bugün Kürt tarafını temsil eden aktörlerden çok daha sert, tepkili ve ayrışmaya dönük bir yapıdalar. Eğer bugün siyaset ve müzakere temelinde Çözüm Süreci fırsatı kaçırılırsa, bir daha böyle bir sürecin başlatılması için Kürt aktör bulmak çok zor gözüküyor. Bu fırsat kaçırılmamalı, bunu taraflar biliyorlar.
Biliyorum, süreç yavaşladı. Sürecin nasıl gelişeceği, nasıl bir yol haritasında ilerleyeceği, atılması gereken adımların nasıl atılacağı ve sürecin sonucunun ne olacağı noktalarında hala muğlaklık ve belirsizlik var.
Erdoğan ve Öcalan, sürecin temel ve belirleyici aktörleri olmasına rağmen, sürecin sorunlarını çözmede tek başlarına yeterli olmayabilirler. Üçüncü aktörler, bu anlamda işlevsel olabilir. Muğlaklık ve belirsizlik sorunlarını aşmada, belki de Akil İnsanlar grubunun, her bölgeden temsilcileri içinde daha küçük bir oluşumu yararlı olabilir.