Fuat Keyman

Fuat Keyman

fkeyman@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Siyasi kutup-laşmadan zarar gören tek ülke biz değiliz. Amerika’da siyasi kutuplaşma federal hükümetin kapılarına kilit vurulmasına neden oldu. Üç haftaya yakın hükümet çalışamadı.
En sonunda, Demokratlarla-Cumhuriyetçilerin bir bölümü arasında oluşan bütçe uzlaşması, hükümetin tekrardan çalışmaya başlamasına olanak verdi.
Obama’yı dinliyorum. Amerikan halkına krizin bittiği haberini veriyor. Kızgın ve çok sert bir konuşma yapıyor.
Cumhuriyetçileri sorumlular ve sorumsuzlar olarak ikiye ayırıyor. Sorumlu Cumhuriyetçilere, uzlaştıkları için teşekkür ediyor, ama ideolojik kavgayla Amerika’yı uçurumun kıyısına getiren aşırı sağcı Cumhuriyetçilere de çok kızgın.
“Washington’a Amerikan halkının güveni kalmadı” diyor. Ve ekliyor, “ideolojik kutuplaşmanın yarattığı krizlerden ders alalım, siyaseti sorunlarımızın çözümü için yapalım ve halkın bize güvensizliğini güvene dönüştürelim.”
Obama haklı, ama başarılı olur mu? Zor gözüküyor.
Amerikan siyasetini izlemek, Obama’yı dinlemek şu gerçeği net olarak ortaya koyuyor: “İdeolojiler bitti” savı bir kere daha yanlışlanıyor. Aksine, ideolojiler giderek güçlenerek siyaseti rehin alıyorlar.
İdeolojik kavga siyasal kutuplaşmayı körüklüyor, kutuplaşma da gereksiz krizleri yaratıyor.
Amerika gibi, Avrupa ülkelerinin çoğunda ve Avrupa Birliği’nde de benzer bir durum yaşanıyor. Siyaset, ideolojik kutuplaşma tarafından rehin alınıyor ve toplumsal sorunları çözme işlevini yitirme riskiyle karşılaşıyor.
Ekonomik krizin özünde siyasetin krizi var.
Biraz derine indiğimiz zaman, sorunun kaynaklarının, ekonomik eşitsizlik, gelir ve refah dağılımındaki adaletsizlik, yoksulluk, yoksunluk ve farklı kimliklerin dışlanması olduğunu görüyoruz. Bu da, en genelde, demokrasinin içeriğinin boşaltılması anlamına geliyor.
Bu nedenle de Amerika ve Avrupa’da eşitlik ve adalet arayışı var. Siyasi aktörler bu arayışa göre kendilerini yenileme çabasına giriyorlar.
Ne merkez sol, ne ilerici ve özgürlükçü sol, ne de sosyal demokrasi bu süreçten muaflar; aksine, eşitlik, adalet, birlikte yaşama ve müzakereci demokrasi ilkeleri temelinde kendilerini yenilemek durumundalar.
Türkiye’de de benzer bir durumu yaşıyoruz. Dahası, ideolojik ve siyasal kutuplaşma, kimlikler ve yaşam tarzları temelinde yaşanan toplumsal kutuplaşmayla iç içe geçmiş durumda.
Kutuplaşma bizde de siyaseti rehin alıyor. Bu hafta açıklanan AB İlerleme(me) Raporu’nun bir kere daha gösterdiği gibi demokrasi karnemiz ve performansımız da iyi değil.
Merkez sağı doldurmuş Ak Parti hükümetine denge sağlayacak ve alternatif olacak merkez solun zayıf olması, bu durumun en önemli nedenlerinden biri.
Amerika ve Avrupa’daki olduğu gibi, Türkiye’de de güçlü merkez sola gereksinim var. Orada olduğu gibi, bizde de solun, tüm farklı bileşenleri içinde, kendini yenilemesi gerekiyor.
Çözüm süreci, Türkiye-AB ilişkilerinin canlandırılması ve 2014 seçimleri... Merkez sol tüm bu alanlarda aktif olabilir ve kendini yenileyebilir. Bu noktada CHP’ye büyük görev düşüyor: Ülkemizde de eşitlik, adalet, birlikte yaşamak, müzakereci demokrasi, vb ilkelerle merkez solu güçlendirmek ve siyaseti kutuplaşmadan kurtarmak.
2014 Mart yerel seçimlerine start verildiği bugün, İstanbul’da, Mustafa Sarıgül’ün adaylığı, sadece isimde kalmayıp, merkez sol değerler ve projelerle birleşirse, solun yenilenme süreci başlayabilir.
Amerika ve Avrupa gibi, Türkiye de solun yenilenmesine gereksinim içinde.