Çok fazla spekülasyon yapılacağı için hemen girişte yazayım:
Şehitler verdiğimiz mağara operasyonu, temizlenmiş bölgede yapılıyordu, iddia edildiği gibi terör örgütü mensuplarıyla bir çatışma yok.
Nereden biliyorsun diye soracaklar olacaktır, madde madde açıklayayım:
■ TSK’nın mağara operasyonlarının belirlenmiş bir prosedürü var. Normal şartlarda askerlerimiz mağaralara girmiyorlar. Drone ve optik araçlarla önce gözetim faaliyeti yapılıyor. Bulunan mağara boş ve ufaksa bir daha kullanılamaz hale getiriliyor. Coğrafyada çok bulunan ve imha etmesi imkânsız mağaralar, daha önceden etkisiz hale getirilmiş, güvenli bölgede olsalar bile mutlaka dönem dönem kontrol ediliyor. Bu sayede arazideki terör unsurlarının mağaralara mayın ya da yaşam malzemesi ya da silah saklamadığından emin olunuyor. Bunlar tüm üs bölgelerinden çıkan ve arama-tarama faaliyeti yapan birliklerin rutinidir.
■ Türk Silahlı Kuvvetleri, mağaralara tek bir şart altında girer, o da bir şehidinin naaşının oraya saklandığını düşünüyorsa, onu almak için. Bu kısmı biraz açmam lazım, Irak ve Suriye’deki çatışmalarda şehit verdiğimiz dönemleri hatırlayın. Türk Silahlı Kuvvetleri, şehitlerin naaşı çatışma bölgesinden alınıp, Türkiye’ye getirilinceye kadar şehit açıklaması yapmaz. Yapılacak en ufak bir hatanın gerek asker aileleri gerekse kamuoyu üzerinde yaratacağı etkiyi iyi bilir.
■ Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir diğer prensibi, üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin şehitlerinin naaşlarını memlekete getirmek ve törenle onları son yolculuklarına uğurlamaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bugüne kadar naaşına ulaşamadığı 3 şehidi vardı. Kasım 2022’de düzenlenen roket saldırısı sırasında kayalıklardan düşerek şehit olan Uzman Çavuş Mustafa Bazna’nın naaşı Şubat 2025’te Türkiye’ye getirildi ve törenle toprağa verildi. Metina Bölgesi’nde 2022’de şehit olan Uzman Çavuş Nurettin Tokyürek’in naaşı da Nisan 2025’te bulundu ve Türkiye’ye getirildi.
■ 28 Mayıs 2022’de şehit olduğu açıklanan Piyade Üsteğmen Nuri Melih Bozkurt’un naaşını bulmaya yönelik çalışmalar uzun süredir devam ediyordu. Şehitler verdiğimiz mağaraya giriş ve arama-tarama faaliyetinin nedeni de son naaşı alıp memleketine getirmek.
■ Konu spekülasyona son derece açık. Olayı duyduğumda ilk aklıma gelen soru, PKK’nın teröre son verme kararına karşı çıkan gruplar bir provokasyon mu yaptılar oldu. Hemen kaynaklarımı aradım. İlk aldığım bilgi arama-kurtarma faaliyetlerine AFAD ekiplerinin de katıldığı oldu. TSK çatışma bölgelerine asla sivillerin inmesine izin vermez. Ortada bir çatışma olmadığını, olayın güvenli bir bölgede yaşandığını gösteriyor bu bilgi bize. Kaldı ki askerlerimiz bir çatışmada şehit olmuş olsalardı, naaşlarını kimsenin görmesine izin verilmezdi. Gaz zehirlenmesinden şehit olan bir askerimizin naaşıyla çatışmada şehit olan bir askerimizin naaşları arasındaki farkı konudan en habersiz olanlar bile kolaylıkla anlayabilir.
■ Son not, daha önce de yazdığım bir konu. Türkiye’nin PKK’ya verdiği önemli bir mesaj var. Silah bırakma işine karşı çıkanları ya siz etkisiz hale getirin ya da gelir biz etkisiz hale getiririz. Terör örgütünün kendini fesih kararı almış olması bugüne kadar TSK’nın faaliyetleri açısından bir fark yaratmadı. Benim de ziyaret ettiğim en uçtaki üslerden biri olan Zilok Üs Bölgesi’nde arama-tarama faaliyetleri ve üs güvenliğine dair önlemlerde aynı prosedürler uygulanmaya devam ediyor.
■ Şehitlerimiz var, acımız var. Böyle bir zamanda ortalığı bulandırmak isteyenler, kendi uydurdukları komplo teorilerine inananlar aslında İsrail’in istediğini yapmış oluyorlar. Acılıyız ama vakur durmak ve aklımızla hareket etmek zorundayız...
Metina Bölgesi’nde 2022’de şehit olan Uzman Çavuş Nurettin Tokyürek’in naaşı da Nisan 2025’te bulunup, Türkiye’ye getirilmişti.
Her evde bir tane var...
Türkiye’de her evde bir teknik direktör her evde bir doktor her evde bir siyaset erbabı olduğunu yaşayarak öğrenmiş kuşaklarız biz.
Bu listeye şimdi bir başka meslek grubu eklendi.
Artık her evde bir savcı ve bir hâkim var.
Her evde, herkes kendi mahkemesini kuruyor, kendi fikrinden olanların lehine, kendi fikrine karşı olanların aleyhine hem savcılık hem de hakimlik yapıyor.
Böyle olması kötü ama daha da kötü olan insanların böyle bir ihtiyaç hissediyor olmaları.
Bu ihtiyaç üzerinde uzun uzadıya düşünmemiz gerekiyor...
Üretmek yetmiyor ama...
Türkiye, 2024 yılında tarımsal hasılada rekor kırdı, dünyadaki ilk 7 ülke arasına girdi.
Başarı mı, elbette başarı, üstelik köyler boşalır, tarım nüfusu yaş ortalaması 60’a yaklaşırken elbette büyük başarı.
Bu başarı da tarım ile bilimin buluşmasının büyük önemi var ama daha yapmamız gerekenler de var.
Direkt, Tarım Bakanlığı’nın görev alanına girmiyor ama gıda enflasyonunda fırsatçılar önemli bir yer tutuyorlar, bu fırsatçılıkla halen yeterince mücadele edemiyoruz.
Ürettiğimiz yaş meyve ve sebze, tarladan, tüketiciye ulaşıncaya kadar yüzde 40 civarında fire veriyor, bunu da mutlaka engellememiz lazım.
Planlı tarım konusunda halen gidecek yolumuz var, alışkanlıklar bir yılda değişmiyor ama geçen sene yaşadığımız tarlada kalan salçalık domates ve kavunlar bize çok şey söylüyor.
Son not, başta karpuz olmak üzere akaryakıt fiyatları meyve-sebze fiyatlarında fazlasıyla belirleyici hale geldi, demiryolunu ve hatta soğutuculu vagon seçeneklerini de masada tutmamız gerekiyor...
Tunca Bengin
Ateşkes diyeceğine katile dur de...
7 Temmuz 2025
Cem Kılıç
Unutulan aylık 5 yıla kadar alınabiliyor
7 Temmuz 2025
Didem Özel Tümer
Hızlı hafta, kritik temmuz, sıcak yaz
7 Temmuz 2025
Abdullah Karakuş
Vatikan mesajları ve Papa’nın Türkiye ziyareti
7 Temmuz 2025
Hakkı Öcal
ABD Türkiye’ye F-35 vermemeliymiş, çünkü…
7 Temmuz 2025