Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu hafta Terörsüz Türkiye hedefine doğru önemli virajlardan birisi dönülecek, sembolik bir grup Irak’ın kuzeyinde silah bırakacak.

Terörü amaçlarına ulaşmak için yöntem olarak belirleyen ayrılıkçı örgütlerin silahtan arındırılması uzun ve sabır isteyen bir süreçtir.

IRA’nın silahlara tamamen veda etmesi 7 yıl sürmüştü.

İspanya’da ETA, 2010 yılında silahlı mücadeleye son verdiğini açıkladı ama örgütün tamamen silahtan arınması 2017’yi buldu.

Futbolcu transferi değil terörsüz Türkiye

Kolombiya’da FARC ile başlayan gizli müzakerelerin kamuoyuna açıklanması ve anlaşmaya kadar giden süreç yıllar aldı, çok sayıda provokasyonla karşılaşıldı.

Haberin Devamı

Bu notları yazmamın sebebi basit, PKK’nın terörden vazgeçmesinden ve silahlı mücadeleye son vermesinden mutlu olmayan ülkeler var.

Mesela İsrail’in Tahran’daki bazı kesimlerin bu süreci akamete uğratmak için uğraştıkları biliniyor.

Böyle bir zamanda medya dahil tüm aktörlerin iki kere dikkatli davranması gerekiyor.

Yaşanacak şey dünyaca ünlü bir futbolcunun büyük bir kulübe transferi değil, 41 yıldır süren terörün sona erişinde önemli bir adım ama bu silah bırakacak son değil ilk grup.

Silah bırakanlar yeni bir hayata başlayacak, dağdan ovaya inecek, DEM üzerinde dağ baskısı olmadan Türkiye’nin tüm sorunlarıyla ilgili bir partiye dönüşmeye çalışacak, silahı ilk bırakanların yaşayacakları, silah bırakmaya hazırlananların cesaretini arttıracak.

Yanlış bir sorunun, propaganda sayılacak en ufak bir hareketin, bu tarihi gelişmeyi ekran başında izleyecek, gazete sayfalarında okuyacak insanlarda yaratacağı etkiyi de düşünmemiz lazım. Habur’daki havai fişek şovunun yol açtığı travma hepimizin iki kere dikkatli olması gereken bir zamandan geçtiğimizin kanıtı olarak aklımızda kalmalı.

Gazete için tiraj, televizyon için reyting, internet haberciliği için tık sayısı, sosyal medya hesapları için etkileşim önemlidir ama bunların tamamından daha önemli olan şey Türkiye’nin huzuru ve sırtındaki terör yükünden kurtulmasıdır.

Gün, Türkiye’yi duygumuz kadar aklımızla da sevme zamanıdır...

Futbolcu transferi değil terörsüz Türkiye

Eleştirdiğini yapmak...

Haberin Devamı

Sayısı 150 milyonu geçen yetim çocuk.

* Afrika’da ağır kronik açlıktan ölen 32 milyon insan.

* Dünya nüfusunun sadece yüzde 1’i, toplam küresel servetin yarısına sahipken, günde 5,5 buçuk dolardan az bir gelirle yaşam savaşı veren 3 milyar insan.

* Eğitim hakkına kavuşamayan 244 milyon çocuk.

* Yaklaşık 70 milyon, yerinden edilmiş mülteci.

* Yersiz yurtsuz, işsiz, okulsuz, doktorsuz, pasaportsuz, artık ümit edebilme gücünü yitirmiş 10 milyon insan.

* Gazze’de ölen ve isimleri 1516 sayfalık bir ölüm raporu listesini dolduran kadınlar, erkekler, çocuklar ve yok olan aileler. Bu raporun 27 sayfasında yer alan, henüz birinci yaş günü kutlanmamış bebekler.

Bu bilgilerin dünyaya iletilmesine ve mevcut egemenlerin oluşturduğu sistemin sorun çözmede başarısız olduğu mesajının verilmesine itirazı olan var mı?

Yoksa devam edeyim.

Bu bilgileri Emine Erdoğan’ın Vatikan’da Papalık Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde düzenlenen “Kardeşlik Temelli Ekonomi: Etik Çok Taraflılık” başlığıyla düzenlenen konferansta yaptığı konuşmadan aldım. Konuşma sadece sorunları sıralamayan, Türkiye’nin dünyanın dört yanına yardım eli uzattığını anlatan, insanlığı büyük bir tüketim kitlesine dönüştüren ‘kullan-at’ merkezli anlayışı da eleştiren, Anadolu’da Hıristiyanlar, Müslümanlar, Musevilerin, farklı etnik kökenden gelenlerin, aynı mahallede kapı komşusu olduğunu hatırlatan ve dünyada hızla artan kutuplaşmanın, İslamofobi’nin ve nefret suçlarının temelinde, çok kültürlülük erozyonu yatığını anlatan bir konuşmaydı.

Haberin Devamı

Emine Erdoğan-Papa 14. Leo fotoğrafı üzerine yorum yapanlar bu konuşmadan da konferanstan da haberdar değiller.

Soru şu, altına imza atacağımız haksızlık ve çarpıklıklara, siyasi düşmanlık nedeniyle, seslendiren Emine Erdoğan diye sırt çevirmek tutarlı, demokrat bir tavır mı?

1978’de Başbakan Ecevit, ABD Başkanı Carter’ı ambargoyu kaldırmaya ikna etmiş, Beyaz Saray bahçesinde NATO Dönem Başkanı sıfatıyla kuruluşun demokrasi alanında da inisiyatif alması gerektiğini anlatan ve uzun uzun alkışlanan bir konuşma yapmıştı. O zamanın siyasi düşmanlığının gereği olarak Tercüman Gazetesi, ertesi gün geziyi “Rahşan Hanım, Beyaz Saray’a Olgunlaşma Enstitüsü’nün tuvaletiyle gitti” başlığıyla manşete çekmişti.

Eleştirdiğini yapmamak insanın kendisine duyduğu saygının bir gereğidir, bunu hatırlayan var mı?

Futbolcu transferi değil terörsüz Türkiye

Hastalıklı bir düşmanlık

Türkiye’nin ilgi alanında ilk 10’da olmayan Hindistan’ın Türkiye düşmanlığı giderek can sıkıcı bir hale gelmeye başladı.

Hindistan Başbakanı Modi, Türkiye ile sorunu olan her ülkeye koşup, onlarla Ankara’ya ne kötülük yapabilirim diye konuşmaktan vazgeçmiyor.

Hindistan Kara Kuvvetleri Komutanı, neredeyse Türkiye’yi düşman ilan eden açıklamalar yapıyor.

Hindistan’da kurulu Türk şirketlerine her türlü çirkinlik yapılıyor.

Uluslararası forum sitelerinde Hindistan vatandaşları akla hayale gelmeyecek senaryolar kaleme alıp, işi İslamofobi’ye döküyorlar.

Bu histerik tavrı anlamak mümkün değil.

Türkiye’nin Hindistan’a sistematik bir düşmanlığı olsa ihraç ettiğinin 5 katı ithalat yapmaz.

Türkiye ile Hindistan arasındaki ticari ilişkininin büyüklüğü Türkiye ile Pakistan arasındaki ilişkinin neredeyse 10 katı.

Hindistan yetkilileri ilişkilerin tarihi boyutunu, Türkiye’nin 1947’de Hindistan’ı tanıyan ilk ülkelerden biri olduğunu, daha üç yıl önce BJP Partisi milletvekillerinin İslam dünyasında rahatsızlık veren açıklamaları karşısında Ankara’nın tüm Hindistan’ı sorumlu tutmayan duruşunu unutmuş gözüküyorlar.

Şu ana kadar Hindistan Başbakanı çok sayıda düşmanca tutum sergiledi buna karşın Türkiye insani bir reflekse, Air India kazasından sonra başsağlığı mesajı yayınladı.

Ankara bu hastalıklı hali umursamadıkça Hindistan düşmanlık dozunu arttırıyor ve stratejik sabrın da bir sonu olduğunu unutuyor.

Unuttukları sadece bu değil.

1958’de imzalanan, 2019’da feshedilmiş olsa bile 2029’a kadar Türk şirketlerine çeşitli korumalar sağlayan Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması, Hindistan’ın Türk şirketlerine yaptığı ayrımcılık ve kötü muameleyi uluslararası tahkim mekanizmalarına götürme hakkını da veriyor.

Hindistan Başbakanı, koşa koşa gittiği Ermenistan, Yunanistan ya da Kıbrıs Rum Kesimi’yle Türkiye karşıtı bir kulüp kurmaya çalışıyor da Türkiye buna benzer bir şekilde cevap verirse ne yapabileceğini hesaplayamıyor. Sonuçta Hindistan sadece Pakistan ile değil Çin, Nepal, Myanmar ve Butan ile de sınır sorunları yaşıyor.

Bir süre önce Ankara’ya gelen, kültürel ilişkileri canlandıracak iyi niyetli adımlar atan Büyükelçi Pardeshi, Yeni Delhi’ye, Başbakan Modi’nin yeterince dikkat çektiği notunu geçebilir.