Dergiciliğin büyük sınavı

25 Aralık 2022

Geçtiğimiz çarşamba Boğaziçi Üniversitesi Edebiyat Kulübü’nün düzenlediği “Çağımızda Dergiciliğin Dönüşümü: Basılı ve Dijital Yayıncılık” paneline katıldım. BÜ Edebiyat Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Fatih Altuğ’un moderatörlüğündeki panelde Milliyet Sanat dergisini temsilen ben, Punctum dergisinin yayın yönetmeni Cana Bostan ve Ecinniler dergisi ekibinden Çağla Çinili ve Tunca Çaylant konuşmacı olarak yer aldık. Saat 6’da başlayan panele Boğaziçi Üniversiteli öğrenciler yoğun katılım gösterdiler. O saatte program yapmak adına birçok seçenekleri varken, olmak istedikleri yer ve seçtikleri konu, dert edindikleri kavramlar açısından iyi bir fikir veriyor. Şahane gençler. Pırıl pırıllar. Organizasyon ekibinden İrem’le panel öncesi uzun bir edebiyat sohbeti yaptık. Hayran kaldım bilgisine ve görgüsüne. Yeni bir yıla girerken, sürekli eleştirilen Z kuşağına duyduğum umut arttı.

Sadece öğrenciler değil, diğer

Yazının Devamı

Zanaatla sanatın büyük aşkı

18 Aralık 2022

İlk duvar halıları 14. YY’a tarihleniyor. Avrupa kiliselerinde ve saraylarda dekoratif amaçla kullanılıyor. Aristokrasinin önemli göstergelerinden biri. Güce ve zenginliğe ait semboller bu halılarda yerini alıyor. Sanayi devrimiyle birlikte 500 yıl süren etkinliğini kaybediyor. 19. YY’ın sonunda “Sanat ve Zanaat” hareketiyle yeniden canlanıyor. Sanatçıların ilgisini çekmeye başlıyor. Tablolarını duvar halısı olarak dokutmaya başlıyorlar. Picasso, Braque, Matisse, Leger, Miro, Braque gibi sanatçılar bu akımın başını çekiyorlar.

Türkiye’deki duruma bakacak olursak, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Zeki Faik İzer’in katkılarıyla şekilleniyor duvar halısının sanat nesnesi olarak varlığı. İlk girişim ise Özdemir Altan’dan geliyor. TRT İstanbul Radyosu Konser salonu fuayesi duvarlarını süslemek için açılan yarışmanın ardından Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’na devam ederek kilim dokumayı öğreniyor. Özdemir Altan’ın “Çağdaş Müzik Üç Antik Anadolu Kralı” (340cmx700cm) ve

Yazının Devamı

Arlin Çiçekçi adını not edin derim

11 Aralık 2022

Mesleğimin en güzel yanlarından biri de, ilk sergilerine, ilk rollerine, ilk kitaplarına ya da ilk albümlerine tanık olduğum bazı sanatçıların, yıllar içinde alanının en parlak yıldızlarından biri olduğunu görmek. Kariyerini adım adım izlemenin keyfini sürmek. Seray Şahiner’in ilk kitabı “Gelin Başı”nı okuduğumda, yıl 2007’ydi, nasıl heyecanlandığımı, yayınevinden Şahiner’in telefon numarasını aldığımı arayıp uzun uzun tebrik ettiğimi bugün gibi hatırlarım. Ben unutsam bile sevgili Seray her gördüğünde hatırlatır bana, o gün o tebrikten payına düşen sevinci. 15 yıl geçti aradan. Seray Şahiner, bugün Türk edebiyatının en görkemli kalemlerinden biri. Kalemine sevgim de saygım da sonsuz. Kalbine de. Gelecek 10 yılını düşündüğümde ise içim içime sığmıyor. Kim bilir nasıl şahane kitaplar okuyacağız ondan.

Aynı heyecanı bugünlerde, bir başka yazarda yaşıyorum: Edebiyatımızdaki gümbür gümbür ayak seslerini olanca netliğiyle duyduğum Arlin Çiçekçi. İlk kitabı geçtiğimiz yıl çıkan

Yazının Devamı

Kitap, güneş ve ben, bahtiyarım!

4 Aralık 2022

Hayattaki en büyük şanslarımdan biri ‘okur olmak’ bana göre. Kitapların dünyasında bir yolcu. İlk yoldaşım Cin Ali’den bu yana nice karakterle el ele aldım bu yolu. Hiç bilmediğim şehirlere gittim, okyanuslar aştım, 100 yıl yaşasam tanık olamayacağım olayların içinde buldum kendimi, sosyal medyada milyarlarca kişiyi takip etsem öğrenemeyeceğim ‘insana dair’ bilgilerim oldu, benzersiz Türkçe kreasyonları izledim, hayran kaldım… Bu liste uzar gider. Bu nedenle de hep şanslı addettim kendimi. Okumanın meta’sı kitapla ilişkim de hep çok özel oldu. Evimin en güzel yerinde ağırladım onları, bir kitapçıya girdiğimde, dizildikleri raflardaki sırtlarını sevgiyle sıvazladım, kokularını içime içime çektim.

Bir ömür boyu sürecek bir aşka düştüğümü ilişkimizin ilk yıllarında fark ettim. Bu ilişkinin üstüne titredim. “Yazmak” gibi de bir sürprizi oldu bana. Onun hikâyesi ise bambaşka. Ama şunu itiraf etmeliyim, okur kimliğimi yazar kimliğimden daha çok sevdim. Okur olmak daha

Yazının Devamı

Kadına şiddet karanlığı

27 Kasım 2022

Rakel Dink’in Hrant Dink’e veda konuşmasındaki iki cümle dinlediğim gün hafızama kazındı. Hiç unutmadım: “Katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim.” Hayatımda duyduğum en ağır cümleler arasında 15 yıldır ilk sırada yer alıyorlar. Başka biri söylese, burun kıvırabilme, hatta o acıyla katili mi aklıyor diye düşünme ihtimalimiz var. Ama kocası, alçakça, vicdansızca katledilmiş bir kadının dilinden dökülünce başka bir okuma yapmak gerekiyor. İnsanın canı pare pare yansa da, her birimizin masum birer bebek olarak dünyaya geldiğimiz gerçeği değişmiyor. Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamamız gerekliliği de. Dink’in cümleleri bir insanın canını almanın affedilmezliğini tartışmıyor, ‘bebekten katil yaratan karanlığı sorgulama’ konusunda cesur bir hesaplaşmaya davet ediyor.

Bu hafta, MUBI’de Ceylan Özgün Özçelik’in “13+”, “15+” ve “18+” filmlerinden oluşan Cadı

Yazının Devamı

Ekranlar aniden kararırsa…

20 Kasım 2022

Arada “Bu haftaki günlük ekranda kalma süreniz 3 saat 15 dakika” türünde mesajlar alıyorum. Erkenciyimdir ben. Sabah haberleri izlerken bir yandan da sosyal medyada gezinirim. Gün içi de, yaptığım işe ara vermek, kafa dağıtmak için yaparım bunu. Yine de çok uzun bir zaman olduğunu düşünüyorum. Üç saat gerekli gereksiz bir sürü veri akışına maruz kalmak. Ama ola ki telefonumun şarjı geceden bittiyse sabahki sosyal medya faslımız kesintiye uğradıysa, bir sıkıntı kaplıyor içimi. Güne başlayamama kaygısı gibi bir durum. Ki ben öyle her dakika telefonu elinden bırakamayanlardan da değilim. Ama bir rutinim var ve gerçekten önemli. Arada düşünüyorum, bir sabah kalktığımda ekran kapkaranlık olursa ne yaparım? Doğrusu içim sıkılıyor. Bu hafif yollu bağımlılıktan rahatsızım.

İşte tam da bu kaygılı durumu anlatan bir roman çıktı Siren Yayınları’ndan. Bir süredir butik yayınevlerini çok sıkı takip ediyorum ve şahane kitaplara rastlıyorum. Bu takip sırasında yakaladım çağdaş Amerikan edebiyatının önemli

Yazının Devamı

Kirli çamaşırlar

6 Kasım 2022

Tarihin en utanç verici, kadın emeğini, bedenini ve kimliğini sömüren kurumlarından biri de hiç kuşkusuz Magdelen Çamaşırhaneleri’ydi. Bu kurumların kuruluş sebebi, fuhuş yapan kadınları, yapma ihtimali bulunanları ıslah etmekti. Magdalalı Meryem ya da Mecdelli Meryem olarak da bilinen Mary Magdalene fuhuş yaptıktan sonra tanıştığı Hristiyanlıkla tövbe etmiş, iffetli bir kadın olmuştu. Çamaşırhanenin adı bu nedenle tövbe simgesi olan Magdalen’di. Önceleri ıslahevi gibi çalışıp sonradan çamaşırhaneye dönen bu kurumlar 1758 İngilteresi’ne tarihleniyordu, 1765’te İrlanda’da da görülmeye başladı.

İrlanda bağımsızlığını kazandıktan sonra bu kurumları kilise adına kullanma yolunu seçti. Zaman içinde manastırlarda yer alan, Katolik kilisesinin yönettiği çamaşırhaneye gönderilen kadın profilleri de değişti. Psikiyatri hastası kadınlar, evlenmeden çocuk sahibi olan bekâr anneler, evsizler, alkolikler. Özetle toplumun hor gördüğü kimsesiz, çaresiz, yoksul kadınlar.

Rahibelerin gözetimi altında olan bu

Yazının Devamı

Yetenekli çocuğun dramı

30 Ekim 2022

Yetenekli çocukların karşısına ‘İcat çıkarma!’ komutuyla kalınca duvarlar ören ailelerin bolca olduğu bir kültür bizimkisi. Devamında gelen emir kipi de “Otur!”, nereye sorusunun ‘oturduğun yere’ diye cevaplandığı. İcat çıkarma, otur oturduğun yere! Bugünün modern aile yapısı içinde durum biraz daha farklıysa da genel aile yapısı hâlâ aynı tavrı sürdürüyor. Anne babalar, çocuklarının iyi eğitimler alıp, başarılı gençler olmasını istiyor. Ama bunu yaparken ‘sıra dışı’ yönelimlere izinleri yok. Toplumca kabul görmüş bir düzende, yine kabul görmüş bir sıradanlık içinde gösterilmeli başarı. Farklı bir yöne kaydığında “Boş işler bunlar, git sen dersini çalış” öğüdüyle karşılaşan o kadar çok çocuk / genç var ki; yeteneğine daha gelişmeden ket vurulan. Hele bir de küçük bir yerde yaşıyorlarsa, ailelerini arkalarına alsalar bile, toplumun kurduğu barikatların önüne geçmeleri zor. Tıpkı geçen hafta vizyona

Yazının Devamı