Oruç tutmak önemli ibadetlerimizden biri olduğu kadar hem beden hem de ruh sağlığına birçok faydası da vardır.
- Oruç tutmak manevi değerlerimize sahip çıkmayı öğretir
Beden ve ruh sağlığını her zaman bir bütün olarak değerlendirmeliyiz. Tüm ibadetlerde olduğu gibi, oruç tutmak da Allah’a yakınlaşmayı, ruhu arındırmayı, vicdan açısından rahatlamayı sağlar. Aslında her zaman iyi bir insan olarak dikkat etmemiz gereken özelliklere Ramazan ayında daha da çok dikkat ederiz. Güçsüz ve muhtaç kişilere yardım edip, dedikodu, fitne ve fesattan uzak kalırız. Ramazan ayı oruç ibadeti ile beraber dostluğu, kardeşliği, dayanışmayı, birlik ve beraberlik içinde olmayı çağrıştırır. “Tok açın halinden anlamaz” atasözünde olduğu gibi oruç tutan kişi açlığın ne demek olduğunu yaşayarak görür, yiyecek alamayan insanın halini çok iyi anlar. Sabretmeyi, saygı duymayı hatırlatır.
- Sağlıklı beslenmeyi öğrenmeyi kolaylaştırır
Bizi yoldan çıkaran zararlı yiyecekler maalesef ki aynı zamanda tadı da güzel
Kolajen kökeni yunanca olan ve yapıştırıcı bağlayıcı anlamına gelen kolla kelimesinden türemiştir. Kolajenin ilk aklımıza gelen özelliği cildimizin gergin ve genç görünmesini sağlamasıdır. Oysa kolajen vücudumuzda ciltte olduğu kadar eklem, kemik, kas, kornea, damar, tırnak saç ve dişlerde de bulunur. Vücudun yapısal iskeletini oluşturan önemli bir proteindir. Aslında kolajeni, dokuları bir arada tutan ve destek sağlayan güçlü bir yapıştırıcı gibi de düşünebilirsiniz.
Kolajenin yapısı
Kolajen vücudumuzdaki bağ dokusunun ana hücreleri olan fibroblastlar tarafından üretilir. Esas olarak glisin, prolin ve hidroksiprolin gibi amino asitlerden oluşur. Aminoasitler proteinlerin yapı taşıdır. Bu saydığım aminoasitler aynı zamanda kas ve tendonlar, saç, deri, kemik başta olmak üzere kolajenin mevcut olduğu vücut parçalarının güçlü ve esnek olmasını sağlayan yapı taşlarıdır. Kolajeninizin yeterli miktarda olması cildinizin diri ve genç görünmesine, damarlarınızın esnek, saçlarınız parlak ve kırılmaya dayanıklı, tırnaklarınızın, kemik
İnsan yapısı makinenin ortaya koyduğu zekâ, yapay zekâ olarak adlandırılır. Bu makineyi yaratan insandır. Ancak öyle bir sistem oluşturulur ki insan zekâsını geçecek sonuç ve verilere ulaşılabilir. Başlangıçta çok faydalı gözüken bu araç acaba hangi sonuçlara yol açabilir ve nereye kadar gider diye düşününce insana biraz ürkütücü geliyor. İnsanlığın yararına programlandığında her şey çok iyi ama bir de kötü niyetlilerin eline düşerse ya da bu yapay zekâ kendi bağımsızlığını kazanıp insan yapısı olmaktan çıkarsa ve kontrol edilemez ne yapacağı belli olmaz hale gelirse. Tüm bu sorular bir bilim kurgu filmi gibi gözükse de bugün geldiğimiz noktada elde ettiğimiz teknolojik gelişmeler bundan yıllar öncesine göre de o zaman için bize aynı şekilde gözüküyordu. Bunu düşününce bugün için bize inanılmaz gibi gelen bazı bilimsel ilerlemeler de ilerde günlük hayatımızın bir parçası olabilir. Buna en belirgin örnek vazgeçemediğimiz cep
Bugün 14 Mart ve her yıl olduğu gibi Tıp bayramı olarak bütün yurtta kutlanıyor. Neden 14 Mart ve bu kutlama nereden geliyor bu vesile ile biraz da tarihten bahsetmek istiyorum. İstanbul Tıp Fakültesi, benim de mezun olduğum okul, ülkemizin ilk Tıp Fakültesi’dir. Fatih Sultan Mehmet’in 1453 yılında İstanbul’u fethinden sonra emri üzerine Beyazıt Meydanı’nda Darülfünun kurulmuş ve ardından henüz modern olmayan tıp eğitimi başlamıştır.
14 Mart 1827'de ise modern anlamda ilk tıp fakültesi, dönemin padişahı Sultan II. Mahmud tarafından kurulmuştur. Cumhuriyet Dönemi’nde ise Üniversite Reformu’yla birlikte ismi değişerek İstanbul Üniversitesi’nin tek Tıp Fakültesi olacak şekilde ismi İstanbul Tıp Fakültesi olarak değiştirilmiştir.
Bu değişimden sonra İstanbul Tıp Fakültesi öğrencilerinin mezuniyet diploma numaraları 2 ayrı numarayı kapsar. İlk numara Cumhuriyet tarihi öncesi diploma numarası diğeri ise Cumhuriyet sonrası diploma numarasıdır. 1827'den beri günümüze kadar ulaşan tek ve en eski tıp fakültesinin İstanbul Tıp
Bağımlılık bir beyin hastalığıdır Bağımlılık denince hemen akla morfin, eroin bağımlılığı gibi bir bağımlılık gelir. Gözümüzün önüne de filmlerde gördüğümüz yüzü gözü perişan, uyuşturucu bulmak için her şeyi yapmaya hazır zavallı insanlar gelir. Bu ürkütücü tabloya varıncaya kadar bağımlılığın da türlü çeşitleri ve dereceleri vardır.
Bağımlılığın tanımı
Kişinin alışılmış olduğu herhangi bir olguya karşı (bu bir madde da olabilir, bir insan da olabilir) engellenmesi çok güç bir şekilde psikolojik ve fizyolojik bir ihtiyaç duymasıdır. Kişide bu alışkanlığa karşı koyulamaz bir şekilde alınan miktar ve kullanma sıklığı giderek artar. Alınmadığı zaman yoksunluk belirtileri ortaya çıkar. Artık sonuçta bu ihtiyaç karşılanmadan günlük hayatın sürdürülmesi imkânsız hale gelmiştir . Bağımlılık süreklilik gösteren kronik bir hastalık gibidir. Kişiyi uğradığı tüm zarara rağmen o alışkanlığı aramaya zorlar.
1 - Fiziksel bağımlılık: Kullanılan madde ya da ilaca karşı duyulan fiziksel bir
Bugünlerde kendinizi yorgun mu hissediyorsunuz? Üstelik bahar yorgunluğu deyip geçeceğimiz bir mevsimde de değiliz. O zaman nedir bu yorgunluğun sebebi diye düşünecek olursak neleri gözden geçirmeliyiz bir bakalım.
Bedensel yorgunluğun sebeplerini anlamak çoğu zaman kolaydır. Örneğin uzun yol yürümüş ya da ağır yük taşımışsınızdır. Saatlerce spor yapmış veya evi temizlemiş de olabilirsiniz. Bütün bunların ardından bir kas yorgunluğunun başlaması beklenen bir sonuçtur. Özellikle uzun ve ağır bir egzersiz sonucunda kas içi biriken laktik asit kas yorgunluğunun ve krampların sebebi olarak karşımıza çıkabilir. Profesyonel sporcularda ve düzenli egzersiz yapanlarda bu olumsuz etkiyi daha az görürüz. Hiç alıştırma yapmadan birden ve ağır bir spora girişildiğinde spor sonrası yorgunluğun yanı sıra kas ağrılarını, kramp ve tutulmaları çok sık görürüz. Bu nedenle spora ya da egzersize başlarken ısınma turu yaparak yani hafif hafif artırarak devam etmeyi tavsiye ederiz.
Nasıl ki bedenimiz yorulduğu zaman artık yeter diyor elimizi kolumuzu
Özellikle pandemi döneminde önem kazanan vitamin ve minerallerin arasına ön sıralardan giren çinkonun marifetlerini pek de iyi bilmeyiz aslında. Vücudumuzda gerçekleşen birçok metabolik işlemlerde ve birçok enzimin etkisini göstermesinde önemli rol alan bu esansiyel mineralimiz, vücudumuzda üretilemediği için dışarıdan alınması gereklidir. Biz bu minerali yiyecekler yardımıyla alırız. Bazen de bu yeterli gelmez takviye olarak da almak gerekir.
Büyüme ve gelişme, bağışıklık sistemi, cilt, saç, tırnak, göz sağlığı, DNA sentezi, protein sentezi, üreme fonksiyonu üzerine olan olumlu etkilerinin arasında en çok da içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde bağışıklık sistemine olan etkileri nedeniyle önem kazanan çinkonun bu faydalarından 30 Kasım 2020 tarihindeki yazımda bahsetmiştim. Bu sefer de çinko eksikliğinin sebeplerinden ve bu minerali vücudumuza kazandırmak için tüketeceğimiz besinlerden biraz bahsedeceğim.
Çinko alımında eksiklik
Vücutta üretilemediği için çinkoyu dışarıdan almamız
Bugün 14 Şubat sevgililer günü sevgilinizi ya da sevdiklerinizi ağırladığınız kalbiniz ne durumdaymış gelin bir bakalım.
Kalbinizin kıymetini biliyor musunuz? Yaşamanız için mutlaka gerekli olan bu organın ne kadar değerli olduğunun farkında mısınız? Böbreğinizin, gözünüzün birini kaybetseniz de yaşamaya devam edersiniz. Hatta akciğerinizin, karaciğerinizin bir kısmını alsalar da yine yaşarsınız. Apendiks, safra kesesi zaten tümü alınabiliyor. Ama kalp öyle değil. Bu durumda ona çok iyi bakmalıyız. Gece gündüz her gün her an hiç durmadan, yorulmadan bizim için çalışan bu vefalı organımız iyi kalmak için bize muhtaçtır.
Dünyada ve ülkemizde birinci ölüm sebebi kalp damar hastalıklarıdır. Uzun zamandır aynı sırayı koruyan bu hastalık aslında önlenebilen ve vaktinde teşhis edildiğinde iyileşebilen bir hastalık grubuna girer. O halde neden hala birinci ölüm sebebi oluyor bunu anlamak zor. Demek ki hala bilgilendirmede ve farkındalık yaratmada bir sorun var. Bunda da en büyük görev biz doktorlara düşüyor.
14