Yarın dünya tütüne ‘Hayır’ diyecekYarın 31 Mayıs dünya tütüne hayır deme günü. Alın size tütüne hayır demek için en sık kullanılan ürünü sigaranın yaptıklarını içeren bir dolu sebep. Sigara kansere yol açar.
Sigaranın yapısında 69 tane kanserojen kimyasal madde vardır. Sigara dumanında da ayrıca 43 çeşit kanserojen madde bulunmaktadır. Dolayısıyla hiç sigara içmiyorsanız bile sigara içilen yerde bulunuyorsanız içmiş gibi zararını görürsünüz. Sigara başta akciğer olmak üzere vücutta birçok kansere yol açar. Sigaradaki kanserojen maddelerin DNA’nın yapısını olumsuz yönde etkilediği birçok bilimsel çalışmada gösterilmiş. Bu kanserojen maddelerden benzopiran P53 genini bozarak kansere yol açtığı biliniyor. Nedir P 53 geni derseniz, kısaca şöyle tarif edeyim. Hücre içinde genetik bilgileri taşıyan DNA kendisini kopyalarken bir takım hatalar yapabilir. Bu hatalar ile oluşan hücreler kanserleşme potansiyeli taşır. Bu riskle biz her gün karşı karşıya
Dün, 22 Mayıs Avrupa Sağlık otoriteleri (European Association for the Study of Obesity (EASO)) tarafından “Avrupa Obezite Günü” olarak tanımlanmış . Bu vesile ile şişmanlıktan başlayıp obeziteye kadar giden ve çeşitli sağlık problemlerine de yol açabilen kilo problemini ele alalım. Bu problemi doğru bir şekilde nasıl çözebiliriz, formülü nedir biraz bundan bahsedelim.
Sağlıklı zayıflamada izlenecek yol, uzman desteği alınarak ve kişiye özel, haftalık yapılan vücut analiz ölçümü değerlendirilmesine göre yazılan beslenme programlarını içermelidir. Yaş, cinsiyet, yaşam tarzı ve kişinin davranış şekli en önemli noktaları oluşturmaktadır.
Şişmanlığın oluşumunda hem genetik hem de çevresel ortamın etkileri baş göstermektedir. Anne ve babası şişman olan çocukların %25’i şişmandır.
Alınan kalorinin miktarı, bunun ne kadarını yakıyor olduğumuz, bazal metabolizma hızı, yani dinlenme esnasında hiçbir kas hareketi yapmadan vücudun sadece yaşamaya yetecek kadar, organların çalışması için gerekli enerji seviyesi kilo artışı ile yakın
Geçen haftaki yazımda halen dünyada konuşulan gizemli hepatit hastalığından bahsetmiştim. 16 yaş altı çocuklarda görülen bu hastalık giderek artan şekilde devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklaması göre sebebi hala büyük ihtimalle bir adenovirüs ancak hala kesin nedeni tam olarak belirlenemedi. Sarılık, ishal, kusma ve karın ağrısı ile seyreden ancak ölüme de yol açabilen bu hastalık dilerim başımıza covid-19 salgını gibi bir dert açmadan çabuk bir şekilde ortadan kaybolur.
Karaciğeri tehlike altına alan bu hepatit türünün yanı sıra gelin nedeni belirlenmiş ve farklı hepatit virüsleri tarafından ortaya çıkan, kronikleşerek karaciğeri bozabilen diğer hepatitlerden biraz bahsedelim.
Kronik hepatit 6 aydan uzun süren karaciğer iltihabıdır. En büyük sebebi hepatit B, hepatit C ve hepatit D‘dir. Uzun süre sinsi ve bariz bir belirti vermeden seyredebilir. Karaciğer yetmezliğiyle, sirozla ve karaciğer kanseri ile sonuçlanabilir. Çoğu zaman hepatit ancak bu aşamada klinik bulgular verebilir. Esas teşhis
İlk olarak 5 Nisan’da İskoçya’dan bildirilen 10 vakayla başlayan gizemli hepatit vakalarının sayısının hızla artması, Kovid-19 salgınının da başlangıçta akciğeri tutan ve başlangıçta anlaşılması zor bir şekilde ilerleyen tehlikeli bir akciğer hastalığı olarak başladığını hatırlatıp ister istemez insanı biraz ürkütüyor.
Şimdiye kadar yaklaşık 20 ülkede en az 228 hepatit vakası tespit edildi. Daha çok 10 yaş altı çocuklarda görülen ve kaynağı bilinmeyen hepatit vakaları sarılık, ishal, kusma ve karın ağrısı gibi belirtilerle başlayan masum bir hepatit gibi görülse de bazı vakaların ağır karaciğer iltihabı geçirmeleri nedeniyle karaciğer nakli yapılarak tedavi edildiği bildirilmiş. Hatta hasta olan çocuklardan bazıları da maalesef ağır hepatit vakası olarak kaybedilmiş. Bu hepatit vakalarında bizim bildiğimiz klasik hepatit virüslerine rastlanılmamış. Sebebi tam tespit edilemeyen bu hastalığa basit solunum yolu enfeksiyonuna yol açan adenovirüslerin sebep olma ihtimali üzerinde duruluyor. Ancak çevresel nedenler gibi diğer olası faktörler de
Ramazan ayını geride bırakıp bayrama girdik. Her kutlamada olduğu gibi Ramazan Bayramı’nda da şeker tüketiminin arttığını biliyoruz. Şeker Bayramı olarak da adlandırdığımız bu bayramımızda herkese iyi bayramlar dilerken azı karar çoğu zarar diye düşünerek şeker konusunda biraz dikkatli olalım derim.
Bayramda şeker ikramından önce bilmeniz gerekenler:
Bağımlılık yapar
Çocukken bize ödül gibi, hediye gibi verilen şekerler, çikolatalar zamanla bağımlılık yaratıyor. Çoğumuz bu tada çocuklukta alışıyoruz, daha doğrusu bizi alıştırıyorlar. Hep televizyon reklamlarında da çikolatalar, dondurmalar keyifli mutlu anları ima eder ya. Sanki onu yediğinizde çok mutlu olacakmışsınız gibi. Üzüldüğümüzde sevindiğimizde biz de kendimizi şekerle avutmak veya ödüllendirmek istiyoruz. Üstelik bu öyle bir zehir ki yedikçe yemek istiyoruz. Kanımızda düştüğü zaman yoksunluğunu hissedip onu arıyoruz, hemen bulup tüketmek istiyoruz.
İnsülin direnci yapıyor
Şekerin aslında tüm dengeyi bozup da vücudu harap ettiği nokta insülini alet
Burun akıntısı, hapşırık, öksürük gibi bulgular ilk planda bize sanki bir soğuk algınlığı varmış da o yüzden bu belirtileri gösteriyoruz gibi bir izlenim bırakabilir. Pandemiden önceki dönemde alerji mi nezle mi diye bizi ikileme düşüren bu belirtiler, şimdi bir de acaba kovid mi geçiriyorum sorusunu da sorduruyor. Neyse ki artık bu koronavirüs mü uslandı, ya da aşılanarak veya geçirerek artık ona karşı bir bağışıklık mı kazandık. Görünüşte hastalık azaldı, ağır geçirenlerin oranı düştü, vefat sayıları azaldı. Fakat bu sevindirici haber bizi sakın rehavete düşürmesin, zira şimdiye kadar her sene gördüğümüz bahar ve yaza doğru azalan sayılar sonbaharda tekrar artış gösteriyordu. Dilerim bu sene de aynısı olmaz ve artık virüs de bizden bıkmıştır. Çünkü biz ondan fazlasıyla bıktık.
Bugünlerde burun tıkanıklığı, burun akıntısı, boğazda kaşınma, hapşırma, öksürme gibi şikâyetler bizde bir kafa karışıklığı yaratıyor. Böyle bir durumda koronavirüsten şüphelenip test yaptırmaya koşuyoruz. Bir
Kolay ve çabuk yoruluyorsanız, enerji kaybı hissediyorsanız, ufak hareketlerde bile çarpıntı hatta nefes darlığı gibi şikayetleriniz oluyorsa, baş dönmesi varsa, kendinizi sersem gibi hissediyorsanız kan sayımınıza da bir baktırmanızda fayda vardır. Kemik iliği sürekli olarak yeni kırmızı kan hücreleri üretir çünkü bu hücreler normal şartlar altında 120 günde yaşlanır ve ölürler. Sürekli olan bu döngüde vücutta kan üretiminde rol alan her faktörün ayrı bir değeri vardır. Eğer bir veya birkaçında eksiklik ya da aksaklık gözlenirse kırmızı kan hücresinin üretiminde de aksaklık ve eksiklik olur. Kansızlık ortaya çıkar.
Kan sayımındaki düşüklük yani aneminin birçok farklı belirtileri ve nedenleri olabilir. Anemiyi düzeltmenin yolu önce nedenlerini bilip onları düzeltmekten geçer. Kansızlığın en sık sebeplerinden biri demir eksikliğidir. Bu önemli mineralimizin eksikliğinden başka bazı vitamin eksiklikleri de kansızlıkta önem kazanır gelin hem demire hem de bu vitaminler nelermiş bir bakalım
Demir
Homosistein vücudumuzda et, yumurta, balık ya da bitkisel protein içeren tahıl gibi besinlerle alınan metiyoninden adındaki aminoasitten yapılan bir maddedir. Yani vücudumuzda üretilir ancak yapımı için bu aminoasidi içeren besinleri dışarıdan almamız gerekir. Azı karar çoğu zarar türünde olan bu madde normal şartlarda vücuttaki birçok biyokimyasal olaylarda işimize yarar. Metiyoninin glutatyon denilen çok önemli bir antioksidana dönüştüğü yolun bir ara parçasıdır.
Homosistein yüksekliği damar tıkanıklığı riskini artırır
Homosistein vücudumuzda işe yarar dedik buraya kadar bir sorun yok. Ancak homosistein kanda yüksek bulunduğunda kalp damar sağlığı açısından bir tehdit oluşturur. Damar tıkanıklığı riskini artırır. Bunu hem damar iç yüzeyini döşeyen endotel tabakasının işlevini bozarak hem de kanın pıhtılaşmasını artırarak yapar. Zaten bu iki etki de maalesef damar tıkanıklığının baş sorumluları oluyor. Eğer damar tıkanıklığı kalp damarları yani koronerlerde olunca kalp krizine, beyinde olunca inmeye yol açar. Bacak damarlarında derin