Mikropların sebep olduğu hastalıklardan korunmak için en kolay yol bize bulaşmalarını önleyici tedbirleri almaktır. Ancak her ne kadar dikkat etsek de bazen istemeden bu mikroplara maruz kalabiliyoruz. Böyle bir durumda önce bünyemizin sağlam olması işimizi kolaylaştırıyor. Bu sağlamlık da büyük oranda bağışıklığımızın yani savunma mekanizmamızın sağlıklı işleyişinden geçiyor.
Vücudumuza virüs, bakteri veya parazit olsun herhangi bir mikrop girdiğinde çoğu zaman önce bir kuluçka dönemi yaşıyor. Yani sinsi sinsi çoğalıyor hangi organımızı gözüne kestirdiyse oraya bir güzel yerleşiyor. Bu aşamada biz pek bir şey anlamıyoruz. İlerleyen zamanda da bazen belli belirsiz şikayetler olabiliyor. İlaç kullanmak istemeyenlerimiz ya da başka bir takım sebeplerden doktora gitmeyi geciktirenlerimiz örneğin basit soğuk algınlığı gibi düşünerek ayakta atlatmak istiyor. Ancak kimi zaman bu aşamada hastalık daha da ilerleyip daha zor ve geç iyileşir bir hal alabiliyor.
Gelin hem bağışıklığımızı yükseltmeye iyi gelen hem de bazı mikropları yok etmeye yardımcı bazı yiyeceklere beraber bir göz atalım.
Sarımsak
Sarımsağın antimikrobiyal özellikleri için kullanımı çok eskilere dayanıyor. Orta çağda verem ve kara veba hastalıklarının tedavisinde kullanılan sarımsağın antimikrobiyal özelliği ilk olarak 1858 yılında Louis Pasteur tarafından tespit edilmiş.
Yemeklere verdiği lezzetin yanı sıra keskin kokusu ile de tanınan sarımsağın bu özelliği dolayısıyla günlük hayattaki kullanımı biraz kısıtlı.
Maryland Üniversitesi Tıp Merkezi’ne göre Allisin, antimikrobiyal, antifungal, antioksidan, antiviral ve antitrombotik özelliklere sahiptir. Yani hem bakteri, hem, virüs, hem de mantar enfeksiyonlarında, hem de bağırsak parazitlerinden kurtulmada faydası olduğu gibi aynı zamanda antitrombotik yani kan sulandırıcı etkisi de vardır. Bu nedenle kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalarda bu ilaçların etkisinin daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmasına sebep olabilir. Allisin’in bu özellikleri, ilk defa Cavallito ve Bailey tarafından 1944 yılında belirtilmiş.
Zeytin yaprağı
Kullanımı eski çağlara kadar uzanan zeytin yaprağı gerek çayı yapılıp içilerek, gerekse yara üzerine doğrudan uygulanıp mikrop öldürücü ve yangı giderici özelliğinden faydalanılarak kullanılmış.
Zeytin yaprağındaki antiviral, antibakteriyel ve antifungal özelliklere sahip bileşen virüs, bakteri ve mantar öldürücü bir polifenol olan oleuropein’dir. Araştırmalar, zeytin yaprağı özünün Salmonella, Listeria, E. Coli gibi birçok gıda kaynaklı bakteriye karşı etkinliğini göstermiş.
Zeytin yaprağı antioksidan, antiaterojenik, antiinflamatuar, antimikrobiyal, hipokolesterolemik, hipoglisemik ve antihipertansif özelliklere sahip birçok biyoaktif bileşik içerir. Yani mikrop ve yangı giderici özelliğinin yanı sıra yüksek kolesterolü ve tansiyonu düşürmede yardımcı oluyor. Böylece kalp damar sistemine de faydalı. Ayrıca kan şekerini düşürme ve kanı inceltme özelliğine de sahip. Kullanımında bu özelliklerini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Mikrop öldürmeye ve yangı gidermeye yardımcı doğal yiyecekler tabii ki bunlarla sınırlı değil ileride diğerlerinden de bahsedeceğim.
Bal
Balın oluşumu doğada geçen bir süreçtir. Bal arıları çiçeklerdeki nektarları toplar, bünyelerinde enzimatik bir işlemden geçirdikten sonra petek gözlerine doldurur. Bal, buradaki olgunlaşma sonucu oluşan koyu kıvamdaki tatlı bir üründür.
Biz de en çok balı bu tatlı hali ile ve fazla şeker içeriği özelliği ile tanırız. Şekerin getirdiği olumsuzluklar sebebi ile de dikkatli tüketilmesi gereken bir gıda maddesi olarak değerlendiririz.
Balın antimikrobiyal aktivitesi onun asitliğine, pH’sına, osmotik basıncına, glukoz oksidaz aracılığı ile enzimatik olarak hidrojen peroksit üretimine bağlıdır. Ek bal bileşenleri olarak, aromatik asitler veya fenolik bileşenler de antimikrobiyal aktiviteye katkıda bulunabilirler.
Balda ayrıca lizozim enzimi de antibakteriyel yani bakteriye karşı etkiye sahiptir. Balda antibakteriyel flovanoidlerden pinocembrin de bulunur.
Enfeksiyonlara neden olan birçok mikroorganizmanın gelişiminin bal tarafından azaltıldığı yapılan laboratuvar araştırmaları ile de gösterilmiş. Bu araştırmalarda balın Escherichia coli, Staphylococcus aureus, ve Salmonella enterica, Ser. typhimurium gibi bakterilerle enfekte olmuş yaralara karşı etkili olduğunu gösterilmiş. Ayrıca balın mesane ve kolon tümörlerine de faydası olduğunu gösteren çalışmalar mevcut.
Kekik yağı
İlk kullanımı Antik Yunan’a kadar uzanan kekiğin eski Mısır’da mumyalama esnasında da kullanıldığı biliniyor.
Kekiğin en önemli içerikleri karvakrol ve timol’ün, güçlü antiviral, antioksidan antibakteriyel ve antifungal etkileri çalışmalarla kanıtlanmıştır.
Yemeklerimize güzel lezzet veren bu hoş kokulu baharat mikropları öldürmenin yanı sıra antienflamatuvar yani yangı giderici özellik de taşıyor.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024