The Simpsons’lar ve dünya siyaseti

9 Ağustos 2020

Trump’ın seçileceğini bildiler; yıllar önce Japonya’dan virüs yaydılar; en son Beyrut’taki patlamaya benzer bir bölümün 2004’te yayınlandığı iddiaları ortaya atılınca “The Simpsons” çizgi dizisi, yetişkinlerin komplo teorilerine malzeme olduYıl 1993… Japonya’da meyve suyu işçileri paketleme yapıyor. İşçilerden biri fena halde hasta! İşten atılmaktan korktuğu için durumunu işyerinden saklıyor. Paketleme sırasında hasta olduğunu fark eden arkadaşına, “Grip olduğumu müdüre sakın söyleme” diyor ve o esnada kutunun içine öksürüyor. Böylece virüs, kutuyla birlikte ABD’ye taşınıyor ve ülkede pek çok kişi hastalanıyor. Bu, Japonya’dan Amerika’ya yayılan Osaka Flu adlı virüstür. Olay, “The Simpsons”ın bir bölümünde anlatılıyor. Çin’den yayılan koronavirüs olayıyla da bu bölüm, sosyal medyanın en çok tartıştığı bölüm oldu. Simpsons, ABD’deki George Floyd protestoları esnasında Kristof Kolomb heykelinin başının

Yazının Devamı

Bir annenin çığlığını duyuramamak!

2 Ağustos 2020

Otizmli çocukların bakımını üstlenen insanların nasıl bir eğitimden geçmiş olduğu da son derece önemli. Otizmli bir çocuğun bakımını herhangi biri üstlenebilir mi? Peki bunca insanlık dışı muamelelere maruz kalan bu çocukları nasıl koruyacağız?

Türkiye kadına şiddet haberleriyle sarsılırken, olanaksızlıklar ve çaresizlik içerisinde bırakılmış bir anne, 26 yaşındaki otizmli oğlunun bir destek evinde uğradığı şiddetten davacı olmak için savcının kapısını çaldı. Anne Ayfer Öztürk, oğlu Sinan’ın, İstanbul Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’ne bağlı Pendik’te bulunan bakım ve rehabilitasyon merkezine yerleştirildiğini, ancak burada şiddet gördüğünü söyleyerek suç duyurusunda bulundu.

Bianet’ten Evrim Kepenek imzalı habere göre, anne Ayfer Öztürk şöyle diyordu: “Oğlumun oraya gittiğinden beri bakışları değişti. Telefonla bilgi vermiyorlar, gidip görmek istiyorum göstermiyorlar. Çocuğumun sesini duymak istediğimde de olumsuz yanıt veriyorlardı. Bir kere uzaktan camdan gösterdiler.

Yazının Devamı

Bu bir cinayet değil toplu katliam!

26 Temmuz 2020

Bir kadın cinayeti, birkaç aileyi birden yok ediyor; bu “ölü aileler” tacize uğruyor! Katilin nasıl cezalandırılması gerektiğine yönelik söylemler, en az katilinki kadar dehşet verici! Kadın erkek ilişkilerindeki çarpıklığın sonuçları bunlar

Evli, bir çocuk babası 32 yaşındaki Cemal Metin Avcı, sadece üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’i öldürmedi. Üç aileyi birden yok etti. Pınar’la birlikte, kendi karısını öldürdü. Küçük kızının bütün geleceğini yok etti. Evladını mezara koyanla, evladını demir parmaklıkların arkasına gönderen anneleri perişan etti. Yani aslında beş kadını birden öldürdü. Babaları, kardeşleri kedere, acıya boğdu. Birinin evinden yükselen ağıtlar, diğerinin evinde utançla yankılandı.

Şimdi bu “ölü” aileler, sosyal medya hesaplarından taciz ve hatta tecavüze uğruyor; inanılmaz ağır küfürlerle. Kadının öldürülmesine gerekçe yaratanların zihniyetini zaten biliyoruz. Ama bu erkek zihniyete karşı çıkanların, katilin nasıl

Yazının Devamı

İddia makamı sosyal medya olursa!

19 Temmuz 2020

Amerika’da, bir perakende aracısı mobilya firmasının çocuk ticareti yaptığı iddiası, internetin kullanımı ve güvenlik açığı gibi sorunları çarpıcı bir biçimde tekrar gündeme getirdi. Çünkü hem şirket yönetimi hem de ulaşılan bazı çocuklar ve aileleri iddiaları reddediyorlardı

Amerika’yı 2016 yılında ayağa kaldıran “PizzaGate” skandalını hatırlar mısınız? Başkanlık seçimi öncesinde, sosyal medyada başta Hillary Clinton ve John Podesta olmak üzere çok sayıda siyasetçi bürokrat ve iş insanı, “Comet Ping Pong” restoranı aracılığıyla “Çocuklara cinsel istismarda bulundukları” iddiasıyla suçlandı. Suçlamaların internette yayılmasından hemen sonra, bir kişi restorana silahlı baskın düzenleyince, seçmenlerin olaya ilişkin düşünceleri, pek çok araştırmanın da konusu oldu. Örneğin The Ekonomist/YouGov tarafından seçmenlere, “Clinton kampanyasından sızdırılmış e-postaların içeriğinin pedofili ve insan kaçakçılığı hakkında” olduğuna inanıp

Yazının Devamı

Vandallık mı protesto mu?

12 Temmuz 2020

Dünyanın birçok ülkesinde heykeller, ırkçılığa, sömürgeciliğe ve köleliğe karşı eylem ve gösterilerin aracı haline geldi. Geçmişin mirası heykellere zarar vermek, bir tarihin sorgulanması mı yoksa vandallık mı?

Yıl 2004... Venezuela’da bir grup gösterici, tarih kitaplarında adı “Amerika’yı keşfeden kâşif” olarak geçen Kristof Kolomb’un heykelinin üzerine çıkarak, sanal bir mahkeme kurdu. 500 yıl önce Venezuela’yı işgal eden ve ülkeye İspanya bayrağını diken Kolomb’u soykırım yapmakla suçladılar. Heykeli devirerek meydana kadar sürüklediler. Boynuna ip geçirip bir ağaca astılar ve heykelin kaidesine de “Kolomb=Bush” yazdılar. Bu olaydan 13 yıl sonra bu kez Amerika’da göstericiler, köleliği savunan güneylilerin komutanı General Lee’nin heykelini yıkmakla kalmadı, kâşif Kristof Kolomb’un da 225 yıllık heykelini baltayla parçaladı. “Kolomb, Avrupa kapitalizminin istilasının sembolüdür. Asırlarca süren terör, cinayet, soykırım, tecavüz,

Yazının Devamı

İşinin ehli mi değil mi?

5 Temmuz 2020

Minareleri, mihrapları, minberleri, çinileri, taş ve ahşap oymaları, halıları, süslemeleriyle Anadolu’nun en eşsiz kültürünü bünyesinde barındıran camilerin restorasyonları oldukça tartışmalı

Türkiye tarihi geçmişi en zengin ülkelerden biri. Ancak kültürel mirasını korumak bakımından iyi sınav vermiyor. Sadece geçmişten miras 118 ulu caminin tarihi bile nasıl zengin bir hazineye sahip olduğumuzun bir göstergesi. Buna karşın minareleri, mihrapları, minberleri, çinileri, taş ve ahşap oymaları, halıları, süslemeleriyle Anadolu’nun en eşsiz kültürünü bünyesinde barındıran bu camilerin restorasyonları oldukça tartışmalı. Bugün bu tartışmaların odağına son olarak Kastamonu’da 1506 yılında inşa edilen Nasrullah Camisi’nin restorasyonu oturdu.

Türkiye’de arkeoloji haberciliği alanında oldukça önemli işlere imza atan Arkeofili internet sitesinin kurucularından Erman Ertuğrul, iki yıl süren restorasyon çalışmaları sonucunda yeniden ibadete açılan 514 yıllık caminin eski ile yeni fotoğraflarını

Yazının Devamı

11 kadının hayatını bir eve sığdıramadık

28 Haziran 2020

Son 35 gün içerisinde Ağrı’da beş, Mardin’de dört ve Diyarbakır’da iki kadının şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdiği ve hepsinin kayıtlara “intihar” olarak geçtiği yönündeki iddialar, Meclis’in gündemine taşındı. Bakanlık can güvenliği tehlikesi yüksek olan mağdurları zamanında tespit etmeyi amaçlıyor.

Ceylan Akpolat… 25 yaşında. 7 yıllık evli. 5 Mayıs’ta eşinin ailesi tarafından şiddete maruz bırakıldığı gerekçesiyle İlçe Jandarma Karakolu’na başvurdu. Olaydan üç gün sonra 8 Mayıs’ta evinde asılı halde bulundu. Ölümü kayıtlara “intihar” olarak geçti.

Pakize Öztaş… 23 yaşında. İki çocuk annesi. 19 Mayıs’ta eşiyle yaşadığı tartışmanın ardından hayatını kaybetti. Eşinin kendisine şiddet uyguladığı, şiddeti kimseye anlatmaması için telefonuna el koyduğu iddia edildi. Ölümü kayıtlara “intihar” olarak geçti.

Kübra Taşdemir… 21 yaşında. Bir yıllık evli! 11 Haziran’da kaldıkları yayla çadırında asılı bulundu. Ailesi

Yazının Devamı

Bilim insanı ırkçı olabilir mi?

21 Haziran 2020

Dünya “Bilim insanı ırkçı olabilir mi?” sorusuna yanıt vermediği sürece bugün sokağa taşan ırkçılığa karşı eylemler daima olacak

Bugün ABD, İngiltere ve Avrupa’nın birçok ülkesinde ırkçılığa karşı gösteriler sürüyor. Siyahilerin özellikle polis şiddetine maruz kalması, uğradıkları haksızlık ve orantısız şiddet tartışılıyor.

Oysa demokrasinin beşiği sayılan bu coğrafyada yaşayan insanların; doğulu ya da siyahilerin uğradığı ayrımcılık sadece şiddet üzerinden şekillenmiyor. Ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, hangi ülkeden geldikleri, renkleri, ırkı, cinsiyeti de bilim çevrelerinde, üniversitelerde bir sorun olarak karşılarına çıkıyor. Açıkça uğradıkları tehditten daha da tehlikeli olan gizli ayrımcılığı üniversitelerde, bilim çevrelerinde yaşıyorlar.

Geçen yıl The Guardian ve Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu ırkçılık üzerine iki ayrı araştırmayla bunu manşetine taşıdı.  Öyle ki; bazı üniversitelerin sorunun çözülmesine karşı “direnç” gösterdiği, sadece

Yazının Devamı