Küresel iklim politikalarını sürekli güncellemesi açısından medyanın da üzerine büyük sorumluluk düşüyor. Birçok rapor medyanın çevre sorunlarına yaklaşımının hayli sorunlu olduğu yönünde
Geçtiğimiz günlerde iş dünyası yeni dönemin rekabet senaryolarını masaya yatırdı. Ortak görüş; Avrupa Birliği’nin “Yeşil Mutabakatı” çerçevesinde ticaretini sürdürülebilirlik zemininde kurgulayan ve bu değişime ayak uydurabilenlerin rekabette bir adım öne çıkacağı yönünde. İş insanının bu önemli adımını belirleyecek olan da tarımdan enerjiye, sanayiden lojistiğe tüm sektörlerde iklim kriziyle mücadeleyi temel alan, çevresel sürdürülebilirliği önemseyen politikaların varlığı.
AB’nin yeşil ve dijital dönüşüm gündemi, sadece iş dünyasının değil, medyanın da yakından takip etmesi gereken öneme sahip, iş birliği gerektiren bir konu. Dolayısıyla küresel iklim politikalarını sürekli güncellemesi açısından medyanın da üzerine
Milyonlarca kadının uğradığı siber şiddetin oluşturduğu tehdit karşısında, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi bir kampanya başlattı. BM Kadın Birimi Küresel Medya Birliği üyesi Milliyet Gazetesi de kampanyaya en büyük desteği veriyor: “Sen de bir ateş böceği yak, karanlığı aydınlat”
Hatırlarsanız; 1960’lı yıllar Amerika’sında ve dünyanın dijitalle tanışmadığı ama televizyon kanallarının yaygınlaştığı bir dönemde, sistemi özetlemek için pop art’ın öncülerinden Andy Warhol, “Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak” demişti. Haklı çıktı.
Bugün de dünyanın hemen her yerinde kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddet, sanal dünyaya da taşındı. Warhol gibi bizler de siber sistemin bir özetini çıkaracak olursak neredeyse hemen her kadın, bu sanal şiddetin bir kez olsun mağduru durumuna düştü, düşürüldü. Milyonlarca kadın internet üzerinden hakarete, aşağılamalara, küfre, tehditlere, tacizlere, erkek dilinin şiddetine maruz kalıyor.
Birçok kadın gibi siber şiddete ben de maruz kaldım,
Kadına yönelik şiddetin artması yasaların yetersiz olmasından değil, aksine mevcut yasaların gereği gibi uygulanmamasından kaynaklanmakta. Bunu belirleyen yargının kadına bakış açısı olabilir mi?
100 kişi iki gruba ayrıldı. A grubuna çirkin, itici görünen ‘suçlulara’ ait fotoğraflar gösterildi. B grubuna da çok düzgün, güzel insanlardan oluşan başka ‘suçlulara’ ait fotoğraflar gösterildi. Ama birbirlerinden habersiz bu iki gruba da aynı suçlar birebir aktarıldı. Amaç, suçlunun dış görünüşü karşısında ne kadar merhametli olacaklarını anlamak! Bir başka deyişle; “Bir insanın dış görünüşü onu hapisten korur mu?” sorusuna yanıt bulmak.
Deneklerin görevi ise hâkim gibi davranıp hapis cezası süresine karar vermek… Fotoğraftaki insanlar gerçekte suçlu değil birer aktör ama denekler bunu bilmiyor.
Yani iki denek grup birebir aynı suçu, birbirlerinden habersiz dinledi ama suçu işleyenlere ait fotoğraflar farklıydı…
Tipine bak, cezayı kes
1’inci suçlu:
BBC, bünyesinde çalışan gazetecilerden, tarafsızlıklarını korumak için sosyal medya platformlarında kişisel kanaatlerini ifade etmekten kaçınmalarını ve emoji ile dahi olsa sosyal medyada görüş belirtmemelerini istedi BBC’nin sunucularından Bobby Friction, eylül ayında hasta oğlu için koronavirüs testi yaptırmaya çalışıp başarısız olunca öfkeli bir tweet attı ve “Yemin ederim, Thatcher’ın baskısı altında büyüdüm ama bu lanet hükümet o karanlık günlere kıyasla bir dışkı festivali” diye yazdı.
Bobby Friction, hükümeti eleştiren bu tweetini, Brexit sürecinden beri baskılara maruz kalan kurum yönetiminden gelen uyarı üzerine sildi. Ancak tartışmanın büyümesinin önüne geçemedi. Bobby Friction, tarafsızlık kurallarının bariz ihlali nedeniyle eleştirilere maruz kalırken, BBC “partizanlığın” hoş karşılanmadığını, kişisel siyasi görüşlerini sosyal medyada dile getiren gazetecilere yönelik yeni uygulamalara gideceklerini duyurdu.
Sosyal medya bildirgesi
Öyle de oldu. BBC, bir
Robert Fisk, dünya medyasına çok önemli bir miras bıraktı; siyaset tarihini yazmanın, sadece resmî tarihçilerin değil, o tarihe bizzat tanıklık etmiş gazetecilerin de işi olduğunu hatırlatarak
1972’nin Haziran’ında, Kanlı Cuma’da genç bir gazeteci, Belfast’ın bir ucundan diğerine koşar. Bir buçuk saat içerisinde 20 IRA bombasının patladığı şehirde parçalanan insan cesetlerinin ortasında hem IRA’nın hem de polisin umarsızlığından deliye döner ve şöyle der: “O an; savaşın, kazanmak veya kaybetmekle ilgili değil, bütün taraflarda insan ruhunun mutlak çöküşüyle ilgili olduğunu anladığım andı…”
O gazeteci, dünyanın en ünlü Orta Doğu muhabiri, İngiliz gazeteci Robert Fisk’ti.
Yıllar sonra bir belgeselde kendisini Orta Doğu’ya hazırlayan sürecin de böyle başladığını söyler. Kuzey İrlanda’da deneyimlediği bu olay ve sonrasında yalan söyleyen hükümet görevlileri ve Britanya ordusu albaylarıyla yüzleşmesi, onu Orta Doğu’da yaşayacaklarına, o zamanlar hayal dahi
Ruhunu, mantığını yitirmiş, iletişim dilini ve de değerlerini kaybetmiş toplumların trajedisi de hayli büyük oluyor. Bir kargo kuryecisinin yaşadığı ya da ona yaşatılanlar gibi…Kurye Mehmet Ali İbin… Arkadaşları onu şöyle anlattı: Anne babasına bakıyordu. İkisi de bakıma muhtaç hasta ve yaşlıydı. O da 40 yaşlarındaydı. Pandemi boyunca günde en az 150 adrese sipariş yetiştiren, iyi niyetli bir adamdı. Gün boyu elinde paketler, merdiven indi, merdiven çıktı, bir adresten, diğerine gitti. Karın tokluğuna çalıştı. Ve adresini bulamadığı bir alıcıyı telefonla aradı. Adresin eksik olduğunu bildirmek için…
Alıcı Tayfun Ş. adında bir şahıs. Kız arkadaşına internet üzerinden iki çift ayakkabı sipariş eden ama teslimatın gecikmesinin adres eksikliğinden olduğunu kavrayamayacak zekâda bir saldırgan. Kendisine adresin eksik olduğunu telefonla bildiren kuryeden özür dileyeceğine, yanına birkaç adam alarak gitti, sokağın ortasında kuryeyi darp ederek komaya soktu. Yargı zanlıyı serbest bıraktı. Beş gün yaşam mücadelesi veren Mehmet Ali hayatını kaybetti. Kuryenin
Yahudi karşıtı şiddette bir artış olduğunu söyleyen Marc Zuckerberg, Holocaust’u reddeden veya tahrif eden içeriği yasaklamak için nefret söylemi politikasını güncelleyeceklerini açıkladı
Bir gazeteci olarak Irak’tan Güney Afrika’ya, Amerika’dan Almanya’ya uzanan çok sayıda soykırım kamplarını ve müzelerini dolaştım. Ve artık biliyorum ki; insanlığın en korkunç, en karanlık yüzü buralarda barınmış... Kendi tarihinin hafızasını oluşturan dehşet verici ölüm kampları ve müzelerde…
Nazi Almanya’sının, başta Auschwitz olmak üzere, Ponar, Belzec, Sobibor, Treblinka gibi sayısız ölüm fabrikalarında, milyonlarca engelli, Çingene, komünist, eşcinsel muhalif ve Yahudi’nin katledilmesinde oynadığı rol ve yarattığı travma gibi…
Ve elbette yaşanan hiçbir acı, bir diğeriyle karşılaştırılamaz. O halde “Nazilerin ölüm kampları denince neden Holocaust, Holocaust denince neden sadece Yahudiler anılıyor?” sorusunun yanıtını Nobel Barış Ödülü sahibi Auschwitz toplama kampında kalan yazar Elie
Siyaset dekolteyi kaldırır mı? Bu soruya Paris’te uzun yıllar yaşamış Servetifünun Edebiyatı’nın önde gelen isimlerinden Cenap Şahabettin’in bir sözüyle yanıt vereyim: “İyi bir kıyafet, iyi bir tavsiye mektubudur”
Dünyanın en genç kadın başbakanı Sanna Marin’in, sosyal medya hesabında paylaştığı göğüs dekolteli fotoğrafı, sadece ülkesi Finlandiya’da değil, dünya medyasında da haberlere konu oldu. Sosyal medyada bir kesim siyasetçilerin dekolte kıyafet giymesini doğru bulmazken, benzer kıyafetlerle aynı pozu veren kadınlar, Başbakan’a destek yağdırdı. Bir kadın siyasetçinin dekoltesiyle haber olması ilk mi? Değil!
Hillary Clinton’ın çatalı
2007’de Washington Post; başkanlık seçiminin en iddialı adaylarından biri olan Hillary Clinton’ın Senato’da yaptığı bir konuşma sırasında göğüs çatalının görünmesini haber yaptı. Pulitzer ödüllü moda yazarı Robin Givhan, köşe yazısında şöyle diyordu: “İlk kez muhafazakâr senatomuzda seksüalite ve feminenliğe doğru