Başkanlığı süresince ABD medyasıyla sürekli restleşen Trump, Amerikan demokrasisine verdiği zarar nedeniyle bugün sadece medyanın değil, sosyal medyanın da ağır yaptırımlarıyla karşı karşıya
En son söylenecek sözü başa yazalım: Eğer bir sorunu görmezlikten gelir, o sorunu yok sayarsanız, süreç içerisinde o sorunun bir parçası, en önemli mağduru haline gelirsiniz. Demokrasinin beşiği sayılan Amerika’nın 45. Başkanı Donald Trump, bu anlamda sadece siyasetin ve diplomasinin dilini değiştirmedi, siyaset yapma biçimiyle ülkenin demokrasi kültürünü de “yok” etti.
Oysa Trump göreve başladığı 2016’dan bu yana şiddete eğilimli siyasetin bütün işaretlerini vermişti. Her fırsatta yabancı düşmanlığını körükledi; Hitler’i referans aldı, Müslümanları, Yahudileri, siyahileri, Meksikalıları hedef gösterdi. Sınıf düşmanlığını yaydı. Taraftarlarını ırkçı ve milliyetçi söylemlerle defalarca sokağa döktü.
Seçim yenilgisini kabullenmeyince de ülkede çatışma, ayrışma ve kamplaşmaları derinleştirdi. Seçim sonuçlarının kendi lehine değiştirilmesi yönünde seçim kurullarına, valilere baskı yaptı, tehdit etti. Başaramayınca da seçilmiş Başkan Joe Biden’ın zaferinin tescil edileceği gün, taraftarlarını bir kez daha şiddete yöneltti. Bir güruh kongreyi bastı. Kanlı baskında ölenler yaralananlar oldu. Kapılar pencereler kırıldı, odalar işgal edildi.
Trump hakkında “isyana teşvik” gerekçesiyle Temsilciler Meclisi’nin onayladığı ancak son kararı senatonun vereceği “azil” kararına rağmen ABD demokrasisi büyük yara aldı.
ABD medyası uyarmıştı
Dünya medyası, Amerika’daki seçimin ve baskının olası sonuçlarını değerlendirirken, yıllardır Trump konusunda Amerikan siyasetini uyaran Amerikan medyası; Trump’ın Kongre’yi basan isyancıları, gerçekte kişisel olarak iktidara tutunmak amacıyla kullandığını, halkın iradesini engellemeyi hedeflediğini, asırlardır süregelen Amerikan demokrasisini kanlı bir çatışmayla sonlandırmak için taraftarlarını kışkırttığını hatırlatarak bir saniye bile başkanlıkta tutulmaması gerektiği yönünde haberlere ağırlık verdi. Son üç yılda Trump’ın 10 binin üzerinde yanlış veya yanıltıcı iddiada bulunduğunu ve 16 bin kez yalan söylediğini hatırlatan da yine aynı medyaydı. Tam da bu nedenle başkanlığı süresince ABD medyasıyla sürekli restleşen Trump, Amerikan demokrasisine verdiği zarar nedeniyle bugün sadece medyanın değil, sosyal medyanın da ağır yaptırımlarıyla karşı karşıya.
Sosyal medya affetmedi
Twitter, Facebook ve Instagram, ABD Başkanı Donald Trump’ın seçimlerde oyların çalındığını iddia ettiği ve Kongre’yi basan kalabalığa övgüde bulunduğu paylaşımları nedeniyle sosyal medya hesaplarını askıya alarak paylaşımlarını engelledi. Twitter, Trump ve taraftarlarının Twitter’ı şiddeti yaymak için kullanamayacaklarını ifade ederek, Trump’ın hesabını kalıcı olarak askıya aldı. 2.4 milyon takipçisi olan “TeamTrump” adlı hesabını da kapattı. Facebook da Trump’ın Facebook ve Instagram hesaplarındaki engeli ise iktidar geçişi tamamlanana kadar uzattıklarını duyurdu. Trump destekçileri bu kez “Parler” isimli uygulamaya yöneldi. Ancak bu kez de Google devreye girdi ve bu uygulamayı Google Store’dan kaldırdığını açıkladı.
Avrupa’nın Trumpları
Aslında son yıllarca dünyanın birçok ülkesinde şiddet yanlısı, ırkçı, nefret söylemleri ve yabancı düşmanlığı siyasetin bir aracı haline geldi. Danimarka’da Rasmus Paludan ya da Fransa’da Marine Le Pen gibi aşırı ırkçı siyasetçilerden sonra, şimdi de Hollanda’da aşırı sağcı Özgürlükler Partisi’nin lideri Geert Wilders seçim vaadi olarak, “İslam’dan arındırma bakanlığı” kurulacağını söylüyor. Yani Avrupa’yı İslamcılardan temizleyecekmiş! Siyasetin dili neyse sokağın dili de o olur. Amerika en çok da Avrupa için bir derstir. Hâlâ sayıları giderek artan bu ırkçı siyasetçilerin nefret söylemlerini yaymalarını görmezlikten gelebilir misiniz?