Her önüne gelen sosyal deney hazırlayamaz, ama her sosyal deney bize toplumsal kimliğimizin ne olduğunu mutlaka gösterir. Diyarbakır’da, çocuklarla yapılan sosyal deney, “suiistimal kaygısı” ve “ön yargı” konularını gündeme getirdi
Gürcistan’ın başkenti Tiflis... Anano isimli küçük bir kız, önce temiz düzgün kıyafetler giyip restorana giriyor tek başına... Herkes ilgi ve şefkat gösteriyor 6 yaşındaki kıza. Adını, kaç yaşında olduğunu ve nerede oturduğunu soruyorlar. 6 yaşındaki Anano, sonrasında bu kez dağınık saçlar, kirli ve eski kıyafetlerle yine aynı restorana giriyor. Ama bu kez tepki farklı. Restorandaki müşteriler Anano’yu görmezden geliyor. Hatta garsonlardan küçük kızı dışarı çıkarması isteniyor. Anano dışarıya ite kaka çıkarılırken ağlamaya başlıyor.
Bu deneyi 2016’da UNICEF hazırladı. “6 yaşında bir çocuğu dışarıda yalnız başına görseniz ne yapardınız?” sorusuna yanıt bulmak amacıyla... O yıl 50 milyondan fazla insanın izlediği bu deney, UNICEF’in şu mesajıyla sona eriyordu: “Her gün toplumun dışına itilen milyonlarca çocuğun nasıl hissettiğini bir düşünün. Değişim siz değer vermeyi seçtiğinizde başlar.”
Bugün dünyada olduğu gibi bizde de dehşet sayıda sosyal deney videosu var. Her birinin konusu farklı! Çoğu dayanışma, yardımseverlik, şiddet, açlık, toplumların değer yargıları ve insan ilişkileri üzerine.
Sosyal deney enflasyonu
Peki, sosyal deneyi herkes yapabilir mi? Geçen yıl Diyarbakır’da bir delikanlı, bir masada yemek yiyen insanlardan Konya’daki annesini aramak için telefonlarını kullanıp kullanamayacağını soruyor. Kendisine uzatılan telefondan annesini arıyor ve “Anne söylediğin akrabaları bulamadım, yemek yiyecek param bile yok, açım ben şimdi nerede kalacağım” diyor. Bu konuşma masadakilerin dikkatini çekiyor. Çocuğa yemek ısmarlamak için ısrar ediyorlar. Biri cebine para koymaya kalkıyor, diğeri evinde kalabileceğini söylüyor. Bir başka masadayız. Aynı senaryo ve tepkiler yine aynı. Yaşlı bir adam cebindeki son parayı delikanlıya veriyor. Kalacak bir yer buluncaya kadar da bize ‘Tanrı misafirisin’ diyor. Delikanlı ‘düzeninizi bozmayayım’ diyor. Adam, “Düzen misafir gelmezse bozulur. Misafir düzeni kurmak içindir” diyor.
Çocukların kullanılması
Bu yıl aynı konu çocuklar üzerinden denendi. Diyarbakır’ın tarihi sokaklarına giden iki Youtuber, yine aç olduklarını, kalacak yerleri olmadığını belirterek bu kez yardımı çocuklardan istedi. Çocuklar yardım için adeta seferber oldu. Simit ikram ettiler. “Sen şimdi bununla doymazsın” deyip döner aldılar. Evlerine davet ettiler. Onlar da kendilerine yardımcı olan bu çocuklara tablet hediye etti. 5 milyondan fazla insanın izlediği bu video, sosyal medyada ses getirmekle kalmadı toplumu da ikiye böldü. Bazıları Güneydoğu insanının yardımseverliğinin önemine vurgu yaparken, bazıları da çocukların bu şekilde teşhir edilmesini kınadı. Diyarbakır Barosu; sosyal deneyi kendilerinden olmayana üstten bakan bir zihniyetin ürünü olarak yorumladı. Bazı sosyologlar da bu deneyin çocukların haklarına yönelik ihlal oluşturduğunu ve çocukların bu şekilde tanıtılmasının istismara açık bir tehlike yaratabileceğine işaret etti.
Mesajın önemi
Sosyal deney dediğimiz şey; bir toplumun profilini ortaya koymak, insanların belli durumlara veya olaylara tepkisini test etmek açısından önemli. Deneyi yapacak kişinin bilgisi, bilginin kaynağı da önemli. Bilginin yorumu ve doğru bir analizi de… Bunun için belirli bir sosyal yaklaşıma sahip olmak ve nasıl bir mesaj vermek istediğiniz ise son derece önemli. Örneğin Kars’ta, hatırlarsanız 13 yaşındaki kızına sokakta fiziksel şiddet uygulayan ve çocuğu döven anneye nasıl tepki gösterileceği üzerine bir sosyal proje hayli umut vermişti. Çünkü çocuğu kadının elinden kurtaran vatandaşlar, “Dövemezsin” diyerek anneye tepki göstermekle kalmamış, olay yerine polisi de çağırmıştı. Sonuçta bunun bir okulun sosyal projesi olduğu ortaya çıktı. Ve mesaj netti: “Çocuğunu dövemezsin bu bir suçtur!”
Diyarbakır’daki deneye tepkilerin nedeni; bir yetişkinin sosyal deney sırasındaki tepkisini ortaya koymakla, bir çocuğun tepkisini ortaya koymak arasındaki farkın büyüklüğünde. Çocukların, aç olduğunu, kalacak yeri bulunmadığını söyleyen hiç tanımadıkları bir insana yardım etmesinin suiistimale dönüşüp dönüşmeyeceği yönünde oluşan haklı kaygılar, verilmek istenilen mesajın önüne geçiyor. Yardım karşısında hediye verilmesi ve bölgenin Diyarbakır olarak işaretlenmesi de ön yargıların oluşması açısından değerlendirilebilir. Dolayısıyla asıl mesajın ne olduğunu bu deneyde okuyamıyorsunuz. Bu da tıpkı çocukların tanımadığı yabancı insanlara yardım etmesinin olası kötü sonuçlarını görememek gibi bir durum.