22.05.2021 - 07:32 | Son Güncellenme:
1980 yılında İstanbul’da doğum ve büyüdüm. Çocukluğumda bilgisayara karşı büyük bir merak ve ilgi duyardım. İlk bilgisayarıma, 11 yaşında sahip oldum.
Bilgisayar tutkum çok erken yaşlarda, bu konulardan para kazanmamı sağlamaya başladı. Ortaokuldan sonra ekonomik özgürlüğümü ilan ettim. Bilgisayar ve teknoloji merakım, zaman içinde ar-ge çalışmalarına başlamama vesile oldu. İlk faydalı model patent başvurumu 18 yaşımda yaptım.
17 Ağustos depreminde İstanbul kriz merkezinde gönüllü olarak görev aldım. Afet Koordinasyon Merkezi kurulunca, 19 yaşında İstanbul valiliğine sözleşmeli sistem danışmanlığı yapmaya başladım.
Aynı yıllarda bir reklam ajansında bilgi işlem uzmanı olarak çalışıyordum. 8 yıllık reklam ajansı deneyiminden sonra, kendi dijital ajansımı kurdum. Bilişim ve reklam konularında tümleşik hizmetler veriyorduk. İstanbul’da yaşayan ve teknoloji meraklısı biri olarak doğayı hiç tanımıyordum.
Doğa ile 2012 yılında tanıştım, 1.5 yıl Gökçeada’da şehirden uzak bir yaşam deneyimim oldu. Sonrasında doğa aşkım hiç bitmedi, fırsat buldukça kamp yapmaya, doğada mümkün olduğunca fazla vakit geçirmeye başladım.
2017 yılında hiç beklemediğim bir anda, doğuştan kalp kapakçığımın 3 parçalı olması gerekirken, 2 parçalı olduğunu öğrendim. Acil ameliyat olmam gerekiyordu, ameliyattan sonra sağlığın ne kadar önemli olduğunu çok net bir şekilde anlamıştım. Daha fazla hayallerimi ertelemek istemediğime kadar verdim ve yeni bir hayata merhaba demek için şehirden ayrıldım.
Doğa ve doğal yaşam arzusu diyebilirim. Uzun yıllar hem sahip olduğum şirketler, hem yaptığım danışmanlıklar neticesinde çok yorucu ve yıpratıcı süreçler yaşadım. Sürekli olarak yaşama dair yeni hayallerim oluyor ve yapılacaklar listesi uzadıkça uzuyordu. Üstümdeki sorumluluklar ve idealizasyonlar neticesinde sürekli hayallerimi ertelemek zorunda kalıyordum. Fakat hayat hızla akıp gitmeye devam ediyordu. Bu kararı vermemin en büyük tetikleyicisi geçirdiğim açık kalp ameliyatı oldu.
Doğa ile tanıştıktan sonra konfor alanımdan uzaklaşmaya başlamıştım zaten. Kendime doğal yaşamı hedef olarak koyduktan sonra, kendimi bu hayata hazırlamak için girişimlerim oldu. Şehir yaşamından koparıyordum, fakat bir yandan deneyim kazanmak istiyordum.
İstanbul’da 5 dönüm bir arazi kiraladım ve ufak ufak ilgi duyduğum konularda deneyim kazanmaya ve kendimi yeni hayatıma hazırlamaya başladım. Doğaya göçtüğümde birçok konuda deneyim sahibi olmuştum. O yüzden göçtükten sonra yaşadığım deneyimler bana çokta zor gelmedi açıkçası.
Yaşadığım en zorlu süreç geldiğim ilk aylar oldu. Ameliyat sonrası ilk 2 yıl kritik bir süreçti, kendime hedef olarak iyileşme ve kritik sürecin bittiği zamanı koymuştum.
Fakat hedefiniz net olunca, istemediğiniz bir yaşamı devam ettirmek çok zor oluyor. İstanbul’da artık nefes alamaz hale gelmiştim. Sürecin dolmasına 2 ay kala daha fazla dayanamayarak şehirden ayrıldım. Başlangıç için bilinçli olarak çok zorlu bir süreç seçtim, kendimi zorlamak istedim.
Hem verdiğim karardan emin olmak istiyordum, hem de en zorlu süreçleri deneyimlersem, sonraki tüm zorluklar bana daha kolay gelir diye düşünmüştüm. Araziye taşınıp çadırımı kurduktan iki gün sonra çok fazla kar yağdı, bir dağ köyünde olduğum için şartlar oldukça zordu.
Daha kabaca bir düzen bile kuramadan, eksi derecelerde, ısı kaynağım bile olmadan, donma tehlikesiyle zorlu bir süreç yaşadım. Bulunduğum arazi, köyün dışında, doğru düzgün bir yolu bile olmayan bir yerde olduğu için, 1 hafta mahsur kaldım.
Sanırım en zorlandığım süreç, bu süreç oldu. Fakat her türlü zorluğa rağmen, hedefimi bozmadım ve istikrarlı bir şekilde yaşantıma devam ettim. İkinci zorlayıcı faktör, mevcut yaşayan halkın ön yargıları ve hakkımda çıkan söylentiler olmuştu. Biraz da hak vermiyor değilim aslında, o karda kışta İstanbul’dan gelen biri var. Önce gayrimeşru işlerle uğraşan biri kaçmış ve buraya sığınmış gibi yaklaştı herkes. Uzun süre bununla mücadele etmek zorunda kaldım.
Daha uygun bir zamanda gelsem belki o kadar zorlanmazdım. Fakat kışın ortasında, bir düzeniniz olmadan yaşamak gerçekten çok zor. Yemek yapmak, duş almak, tuvalet ihtiyacı, yani yaşamsal temel ihtiyaçlarınızı karşılayacak bir düzen olmadan, yeni bir düzen kurmaya çalışmak çok zor oldu.
Arazime 150 metre uzakta bir çeşme (hayrat) vardı. Kovalarla su taşıyordum. Kabaca güneş enerjisi sistemimi kurup az da olsa elektrik ihtiyacımı karşılamaya çalıştım. Bir yandan yaşam mücadelesi verip, bir yandan yaşadıklarımı kayıt altına almaya çalışıyordum.
Muhteşem bir doğa içerisinde, penceresi bile olmayan, kendi yaptığım çadırın içinde yaşamak beni çok zorladı açıkçası. Konfor alanından uzaklaşmak konusunda psikolojik ve fiziksel olarak kendimi hazır hissediyordum. Fakat daha önce hiç aylarca böyle bir deneyimim olmamıştı.
Normalde kampa gidersiniz, birkaç gün zorlu geçer, sonra konfor alanıza dönersiniz ve yaşananlar güzel bir anı olarak kalır. Aylarca bunu tek başınıza sürdürmek, açıkçası tahmin ettiğimden daha zor olmuştu. Yaşayan vahşi hayvanlardan korkmuyordum, fakat bölgeyi iyi tanımadığım için her gün yeni bir deneyim yaşıyordum.
Çok fazla kriter vardı ilk başlarda, fakat her kriter sizi hedeflerinizden biraz daha uzaklaştırıyor. Sistemin biraz daha kölesi haline getiriyor. Hayatı daha fazla ıskalamak istemediğim için, yavaş yavaş beklentilerimi törpülemeye başladım.
Aslolan yeni hayatıma bir an önce başlamaktı benim için. Sahip olduğum mevcut şartlarla, nerede bir başlangıç yapabilirim buna odaklandım. Birçok insan gibi gönlümden Muğla geçiyordu, fakat arazi fiyatlarını görünce, hedefim imkansız bir hale geliyordu.
Kriterlerimi daralttım, doğası benim için uygun, bütçeme göre yerleri araştırmaya başladım. Yaptığım analiz sonucunda Çanakkale ve Balıkesir’in benim için uygun olduğuna karar verdim.
İyileşme sürecim boyunca, internet üzerinden araştırma ve görüşmeler yaptım. Uygun gördüğüm arazi sayısı belli bir sayıya ulaşınca, gidip yerinde bakıyor, daha detaylı incelemeler yapıyordum. Sonunda Balıkesir Gönen’in bir dağ köyünde, şu an yaşadığım araziyi buldum. Hemen aldım, İstanbul’a döndüm, eşyalarımı topladım, çadırımı alıp atladım motosikletime ve yolculuğum başladı.
Evi yapmaya başlamadan önce zihnimde şu soru canlanmıştı; Bize kendi evimizi yapabileceğimizi ne zaman unuturdular! Tabii ki konuyu basite indirgemek istemem, bilinmesi gereken çok fazla konu var. Fakat imkansız değil, ev yapım serini çekmemin en büyük nedeni, tek başınıza bile olsanız bunu yapmanın mümkün olduğunu göstermekti.
Bunu insanlara hatırlatmak istedim. Hayatı boyunca araştırma geliştirme yapmış ve atölye çalışmalarına meraklı bir insan olduğum için çeşitli konularda kendimi geliştirme fırsatım olmuştu. Bilişim teknolojileri uzmanı ve reklamcı biri olarak, daha önce hiç ev yapımı konusunda bilgim yoktu.
Videolarımda zaman zaman paylaştım, hayatımda ilk defa beton döktüm, yaptığım birçok uygulama benim için ilk deneyimdi. Evin tasarımından, statik hesaplarına kadar tüm aşamaları tek başıma, yardım almadan yaptım. Her konuda olduğu gibi, evi yapmaya başlamadan çok fazla araştırma yaptım.
Hem tek başıma, hem de çok az ekipmanla evi bitirdim. Evi yaparken keresteleri işleyecek aletlerim bile yoktu. Şarjlı bir matkap ve el testeresiyle evi yapabildim. Herkes kendi evini yapabilir bence, fakat çok iyi araştırma yapılmalı. Ben biraz deli cesaretiyle evi yaptım. Önerim mutlaka işin uzmanlarından fikir, bilgi ve yardım alınması olur. Sonuçta ciddi, telafisi olmayan sorunlar yaşanabilir, kimsenin olumsuz bir deneyim yaşanmasına vesile olmak istemem.
Ana iskeleti oluşturmak çok zor oldu tek başına, 4 metre kalası tek başına, ucundan biri tutmadan monte etmek çok zorlayıcı oluyordu. Fakat imkansız değildi, kendimce pratik çözümler bulmaya çalıştım. Bilgisayarla büyümüş bir çocuk olarak, analitik düşünme en büyük kazancım oldu.
Hem şirketim, hem yaptığım danışmanlık çalışmaları çözüm üretmek üzerine olduğu için, kendi ihtiyaçlarıma kendim çözümler buldum. İkinci zorlandığım kısım çatıyı yapmak olmuştu, oldukça ağır ve büyük yapı malzemelerini tek başına çatıya çıkartmak ve monte etmek gene beni zorlamıştı. Şu an uzaktan eve doğru geldiğimde zihnimde şu soru sıklıkla canlanıyor. Ahmet sen bu koca evi, tek başına nasıl yaptın? Sonra bir gülümseme geliyor, aç YouTube kanalını ve izle diyorum :)
Temel olarak evi yapmam, yaklaşık 6-7 ay sürdü. Fakat süreci uzatan en büyük etken, bir yandan çekim yapıp, YouTube’da yayınlamak oldu. Hem tek başına çalışıp, hem de tüm süreçleri kayıt altına almak bana baya zaman kaybettirdi. Her aşamada kamerayı ayarla, kayda gir, işi yap, kayıttan çık, kayıtları aktar, işle derken baya zaman alıyordu. Ayrıca sadece ışığın ve hava şartlarının çekim için uygun olduğu zamanlarda çalışabiliyordum. Çekim yapmasam hava karardığında ya da hava şartları çok uygun olmasa da, çalışmalara devam edebilirdim. Fakat ben sadece çekime uygun zamanlarda çalışabiliyordum.
Yeni yaşantıma başladığımda doğal yapı malzemeleri üzerine bilgim yoktu ne yazık ki. Mevcut yapı malzemeleri ve tekniklerini kullanarak çalışmalarımı yaptım. Evi yaptıktan sonra kendimi doğal yapı malzemeleri konusunda geliştirmeye başladım.
Şu an bir yapı yapacak olsam, kesinlikle beton kullanmam mesela, beton yerine daha sağlıklı ve çimentodan çok daha uzun süre dayanıklı olan Horasan harcı kullanırım. Yapacağım çalışmalarda kerpiç ve doğal yapı malzemelerine ağırlık veririm. Şu an yaşadığım ev benim için çok büyük deneyim oldu. Hem elde ettiğim deneyimler, hem de yeni öğrendiğim ve öğrenmeye devam ettiğim doğal yapı malzemelerini harmanlayarak bir ev yapardım.
Bu konu çok önemsediğim bir konu, insanlar koca ömürlerini bir ev sahibi olabilmek için harcamak zorunda kalıyor. Özellikle doğal yapı malzemeleri kullanarak çok düşük bütçelerle ev sahibi olunabilir. Evin kabasını yaklaşık 16.000 liraya yaptım, sonradan evin içine yaptığım lambiri kaplamaları ve diğer eklentilerle yaklaşık 22.000 liraları buldu. 40m2 bir ev için düşündüğünüzde, günümüzde neredeyse iyi bir akıllı telefon parası :)
Hazırlık için yeterli zamanım olduğu için tüm aşamaları, tüm detaylarıyla planlama şansım oldu. Evin 3 boyutlu çizimlerini, birebir ölçülerle çalıştım. Evi yapmadan önce, net malzeme listem ve bütçesi belliydi. Tabii ufak öngörülmeyen farklılıklar oldu, ama planladığım bütçeyi net bir şekilde tutturdum.
Sürpriz bir bütçe farkı olmadı. Yeni hayatıma başlamak için bir bütçe oluşturmuştum, Arazi, ev ve yapım sürecinde düzenim oluşana kadar iş yapamayacağımı ön görerek, yaklaşık 1 sene çalışmadan yaşayabileceğim bir bütçe ile yeni hayatıma merhaba dedim.
Tabii tüm konuları bütçelendirmek mümkün olmuyor, insanlar araziyi ve evi alınca tamam olacak sanıyor. Fakat çok fazla ihtiyacınız oluyor ve eksikler hiç bitmiyor. Arazide ihtiyacınız olan ekipmanlardan, bu hayatta gereksinim duyacağınız birçok unsur var. O yüzden ani kararlarla yola çıkmamak lazım. Bu tarz bir hayat değişikliği hayatınızda bir kere yapacağınız bir konu ve çok önemli bir hazırlık süreci gerektiriyor.
Elektrik ihtiyacımı güneş enerjisi ile karşılıyorum, YouTube kanalımda detaylı malzeme ve kurulum videosunu paylaştım. Su konusunda çok şanslıyım arazimde içilebilir kaynak suyu var. Sızdırmalı bir foseptik çukuru açtım. Şu an biogaz üretimi konusunda araştırma ve çalışmalar yapmaktayım. Yakında bakmakta olduğum canlıların atıklarını, hem de kendi biyolojik atıklarımı biogaz üretmek için kullanmak üzerine bir sistem kuracağım.
Buraya geldikten sonra sadece uzaktan danışmanlık hizmeti vermeye başladım. İlk mekan bağımsız para kazanmaya 2012 yılında başlamıştım. Şimdi hizmet verdiğim konuları iyice daralttım, daha az gelir, daha minimal bir yaşam sürüyorum.
En yakın yaşam alanı, yani bulunduğum köye yaklaşık 1.5km uzaklıktayım, çevremde yaşayan kimse yok. Alışveriş yapabileceğim en yakın yer 18km uzaklıkta. Ulaşım için motosiklet kullanıyorum. Hedefim mümkün olduğunca dışa bağımsız bir yaşam modeli oluşturmak.
Evi yaptığım ilk kış, izolasyon çalışmalarını daha tam olarak bitiremediğim için çok üşüdüm, gerçi ilk geldiğim sene karda, çadır deneyiminden sonra inanılmaz konforluydu. Bu kış sıcaktan evde durulmaz oldu neredeyse, 32 derecelere kadar evin ısısı çıkıyordu.
Ahşap ev, beton evler gibi değil, çok çabuk ısınıyor. Betona işleyen soğuğu kırmak baya zaman ve enerjiye neden oluyor, fakat ahşap ev iyi bir izolasyon ile oldukça konforlu. Isınmak için Maşinga (Kuzine) kullanıyorum, hem yemek yaparken, hem ekmek ihtiyacımı karşılamak için, hem de sürekli sıcak su sağladığından oldukça kullanışlı oluyor.
Çok uzun zamandır topraksız tarım konusunda çalışmalarım var. Bu yaz topraksız tarım seraları kuracağım. Aynı zamanda yaklaşık 7 senedir üzerinde çalıştığım iklim simülatörü projem var. Bu projemi de bu yaz burada hayata geçirmek istiyorum. Yaptığım çalışma, yetiştirmek istediğiniz bitkinin ihtiyaç duyduğu iklim koşullarını simüle ederek, bilginiz olmasa bile sürdürülebilir yetiştirme ortamı sunuyor.
Bu projemde gene topraksız tarım uygulamalarını kullanıyorum. İlaçsız ve tamamen doğal gübreler kullanarak, 365 gün ihtiyacınız olan besinleri karşılamak üzerine kurgulanmış bir proje. Yapmak istediğim çok fazla konu var. Hayatı boyunca ar-ge çalışmaları yapmış ve çalışmalarının çoğunu hayata geçirme fırsatı bulamayan biri olarak, yapılmayı bekleyen çok çalışmam var.
Öncelikle aceleci davranmasınlar, gerçekten istedikleri yaşam şeklinden ve bölgeden emin olsunlar. Bir arazi ya da evi almadan önce, o bölgede bir süre zaman geçirsinler, havasını koklasınlar, insanlarıyla tanışıp vakit geçirsinler. Ev alma komşu al diye boşuna dememişler gerçekten. İnsanlar bir arazi ya da bir ev aldıklarında, kendilerini hemen oralı olacakmış sanıyorlar.
Orada yaşayan insanlara ve canlılara saygı duymak ve kucaklayabilmek çok önemli. Sonuçta orası onların yaşam alanı ve siz dışarıdan gelen bir yabancısınız. YouTube kanalım dolayısıyla çok fazla insan ile iletişim halindeyim. Çok fazla örnekle karşılaşıyorum ve olumsuz örnekler ne yazık ki çoğunlukta.
Aslında yaşamın kendisi çok basit, binlerce yıl basit ve sade bir yaşam sürmüşüz. Doğa verdiğiniz sürece, tüm ihtiyaçlarınıza karşılık veriyor. Unuttuğumuz bilgileri ve değerleri tekrar hatırlamamız lazım.
Sanayi devriminden sonra, hızla başkalaşmış yaşamlar sürmeye başladık. Genetik kodumuza işlenmiş, onca bilgi ve yetenek çok kısa bir zamanda unutturuldu. Sen yapamazsın, biz senin için en iyisini ürettik dediler. Üretmeyi değil, tüketmeyi aşıladılar.
Üretmeyi bırakıp, tüketim toplumu haline dönüştükçe, daha fazla pranga ile bizi köleleştirdiler. Düşünmeyi ve sorgulamayı bıraktık, ne düşüneceğimizi, ne yapmamız gerektiğini bile kendi doğrularıyla önümüze gerçeklik ve zorunluluk olarak koydular.
Hiçbir zaman geç değil, sadece özümüze dönmeli ve unuttuğumuz değerleri hatırlamamız gerekiyor. Çok kadim topraklarda yaşıyoruz, Anadolu inanılmaz kültürel zenginlikler ve muhteşem kadim bilgileri miras bıraktı bizlere. Bu şansa sahipken, ne büyük bir zenginliğe sahip olduğumuz bilincine bir an önce varmalıyız.