Bizim gibi bir ülkede bu dört konuda kesinlikle bir sorun yaşanmıyor olması gerekiyor.
Barınma konusunu ele alalım.
Dünyanın en büyük inşaat sektörlerinden birine sahibiz. Her yıl yüzbinlerce hatta milyonlarca konut üretiyoruz.
Fazla değil yılda birkaç yüz yurt ya da yatılı okul açsak barınma konusunda hiçbir sorun yaşanmayacak.
Hatta bu konu minik yasal düzenlemeler ile devletin kasasından beş kuruş çıkmadan da kolayca çözülebilir.
Her bin konut yapan bir de yurt yapsa olay kendiliğinden sorun olmaktan çıkar.
Devlet de yaptığı yurtları, özellikle de liselerde, etkin siyasetçilerin seçim bölgelerine değil de ihtiyaç duyulan yerlere yapsa, bir yanda öğrenciler yurt bulamadığı için en iyi okullara gidemezken, öte yanda koca koca yurtlar yarı kapasiteyle çalışıyor noktasına gelinmezdi...
Fırsat eşitliği için şart
Ülkemizin en gözde liselerinden bazıları yurtlarda sorun var diye tam puanlı en iyi öğrencileri, adeta kendilerini tercih etmesinler diye her türlü çabayı gösteriyorlar.
Söz konusu sorunu çözeceklerine, “Bizi seçerseniz, bizim yurtlarda değil, çevredeki başka okulların yurtlarında kalabilirsiniz” diye adeta başka okullara yönlendiriyorlar.
Anadolu’daki en iyi öğrencilerin gelecekte ülkenin en parlak beyinleri olmasında yatılı okulların payı çok büyüktür.
Cumhuriyet tarihi boyunca büyük kentlerdeki ya da kent merkezlerindeki yatılı okullar, kırsaldaki öğrenciler için can simidi olmuştur. Giderek artan bir şekilde yatılı okulların azaltılması ya da yanlış yerlere açılması eğitimdeki fırsat eşitliğine ciddi anlamda zarar verir noktaya gelmiştir.
MEB’in yeterince ciddiye almadığı bu konu, devlet nezdinde ele alınmalıdır!..
Burslar konusunda da benzeri bir tablo yaşanıyor. Bizim gibi hamiyet sever bir millet güvenilir bir organizasyon olsa bağış ve burs yarışına girebilecekken kimse kılını kıpırdatmıyor. YURTKUR’a bu konuda hem devlet hem de millet olarak her türlü desteği sağlamak, çocuklarımıza ve ülkemize karşı en önemli sorumluluklarımızdan bir haline gelmelidir.
En iyi öğrencilerimizin yanında devlet ve millet olmayacaksa kim olacak?..
Teşvik var ama!..
Staj konusunda yaşananlar ise evlere şenlik. Staj belgeleri ya hiç staj yapmadan imzalanıyor ya üste para isteniyor ya da “çocuk işçi” olarak çalışmayı kabul etmeyenlere kapılar tümden kapanıyor.
İyi uygulamalar yok mu? Elbette var ama genele bakıldığında ciddi hem de çok ciddi sorunlarımız var. Okullarımızda zaten pratiğe yönelik bir eğitim yok gibi. Bu açığı ancak iyi bir staj sistemi ve staj dönemiyle kapatabiliriz ama o bu da kimsenin umurunda değil…
Denetimsizlik
Tüm bu sorunların arkasında ne kaynak sorunu var ne de yasal engeller söz konusu.
Devlet bütçesinden en büyük payı eğitime ayırıyoruz. Minik bir bölümüyle tüm maddi sorunlar rahatlıkla çözülebilir.
Yasal olarak baktığımızda da her dört konuda da herhangi bir engel olmadığı gibi tam tersine teşvik söz konusu.
Peki o zaman sorunun kaynağı ne?
Keyfilik, sahipsizlik, olaya şaşı bakış, duyarsızlık ve en önemlisi de takipsizlik.
Her türlü düzenlemeyi yapıyoruz ama takip eden yok! Denetim görevini de bu keyfiliği yapanlara bırakıyoruz ki, en büyük hatamız bu!..
Ya hataları görmezden geliyoruz ya farkında bile değiliz ya da hesap soran yok.
Oysa sadece bu konularda değil hemen her konuda tüm öğrencilerimize, dolayısıyla da tüm vatandaşlarımıza öncelikle sorumluluk bilinci kazandırsak bu tür sorunların pek çoğu zaten hiç yaşanmaz…
Bu o kadar zor mu?
Kesinlikle hayır ama önceliğimiz bu değil, sınavlar.
Çocuklarımızı el birliği ile sınav köleleri haline getirmenin ötesine geçemedik…
Özetin özeti: Eğitimden beklentilerimizi ve kazanımlarımızı ne olur bir kez daha gözden geçirelim. Yaptırımla yaşananlar ne kadar örtüşüyor takibini yapalım…
Özay Şendir
'Nefes almak için izin bekleyen Miçotakis'
29 Haziran 2025
Zeynep Aktaş
Zemini güçlü olan yatırımcıyı çekiyor
29 Haziran 2025
Ali Eyüboğlu
Jackie Kennedy, Marilyn’e ne dedi?
29 Haziran 2025
Güldener Sonumut
Mark Rutte’ye haksız eleştiri
29 Haziran 2025
Mehmet Tez
“Paşa Gönül Şarkıları” hakkında bir iki not
29 Haziran 2025