Rusya’nın Dağıstan bölgesindeki terör saldırısının ardından dikkatler yine terör örgütü DAEŞ’in üzerinde… En çok konuşulan tartışılan da doğrudan üstlenmemesine rağmen DAEŞ’ten daha çok onun arkasındaki güç, iradeye odaklı...Yani herkesin bildiği ama sır havasına sokulan ABD’nin varlığına… Bunu da bizzat ABD’li yetkililer kendi ağızlarıyla deklare ettiler zaten. En başta da önceki Başkan Trump ne dedi? “IŞİD’i Barack Obama ve Hillary Clinton kurdu.” Bunu ABD başkanı olduğu dönemde de birkaç kez tekrarladı üstelik. Baştan itibaren DAEŞ’in yaptığı eylemlere bakıldığında da neye hizmet ettiği konusunda çok net mesaj içeriyor aslında. DAEŞ tehdidi denildiğinde ABD dâhil sırada kim var gibisinden bir hava, algı yaratılmış durumda ama olgu anlamında teröristlerin daha çok ABD ve İsrail dışında hedef tercihleri olduğu da ortada...Evet 2017’de Las Vegas’ta konser alanına düzenlenen saldırı DAEŞ işi gibi sanılsa da FBI, DAEŞ’le bağlantılı olmadığını açıkladı. İsrail
Siyasette normalleşme ya da yumuşama süreci, buna dönük gel-gitler derken konu döndü dolaştı CHP’nin iç çekişmelerine, koltuk kavgalarına evrildi. Özgür Özel’in genel başkan seçildiği kurultay sonrası artık kavgalar geride kaldı, birlik beraberlik dönemi diyen CHP kendi iç saflaşmaları, hizipleri anlamında bildik “normaline” döndü!.. Siyasi kulisleri hareketlendiren iddia doğruysa Kılıçdaroğlu yeniden genel başkanlık için çalışmalara başladı. Hatta bu anlamda İmamoğlu’yla dirsek teması gibi ilginç varsayımlar da söz konusu. Gerekçesi de ne? Parti tabanında, delegeler nezdinde böyle bir talep ve istek var. Yani son kurultayda Kılıçdaroğlu’nu bir anda terk eden, karşı tarafı tercih eden delege “ben ne yaptım” pişmanlığıyla yine yön değiştirdi!.. Yersen… Dolayısıyla buna umduğunu bulamayan bazı delegeler ve Kılıçdaroğlu’nun yakınındaki isimlerin koltuk, parti yönetimini ele geçirmek adına “köprüden önce son çıkış fırsatı” demek
Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV)’nin 2023 raporuna göre; Almanya’da aşırı sağcılar ve terör örgütü PKK’lı sayısında artış var...15 bini bulan mensubuyla da PKK, Almanya’da “en güçlü aşırılıkçı örgüt.” Hem sayısal hem de yasa dışı yollarla her yıl elde ettiği gelir açısından… Bunlar Almanya adına resmen “bizim ülkemiz terörist yatağı” itirafı. Hem de raporun detaylarına bakıldıkça daha da alçaklaşan bir boyutta. Mesela PKK’nın Avrupa’da büyük ölçüde şiddetten uzak bir görüntü sergilemeye çalışırken Türkiye’de terör saldırılarına devam ettiği vurgulanan raporu açıklayan BfV’nin Başkanı Thomas Haldenwang hiç utanmadan bir de ne diyor? “PKK Almanya’yı daha çok bir dinlenme ve geri çekilme yeri olarak görüyor.”
Yani teröristler gidiyor, eylemlere katılıp kan döküyor, sonra Almanya’ya geri dönüyor. Bu bağlamda da 2013 Haziran ayından bu yana 300’den
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde tablo insanlık adına utanç verici... Artarak devam eden savaş, çatışma ve zulüm nedeniyle 120 milyonu aşkın insan ülkesinden veya ülke içinde zorla yerinden edilmiş durumda, bu sayıya her geçen gün de yenileri ekleniyor... Canlarını kurtarmak için kaçanlar yollarda can veriyor, zulüm görüyor. Niyesi malum BM, özellikle de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) işini yapmıyor ya da arada bir yaparmış havası verse de aldığı kararları en başta İsrail örneğinde olduğu gibi AB ülkeleri dahil kimse takmıyor... Evet BM bir jandarma kuruluşu değil, ancak devletlerin iş birliği olduğu zaman çalışabilecek bir mekanizma ama BMGK’nın hali, tavrı da ortada. Daimi üye 5 ülkeden birisi veto kullandığı zaman bütün sistem duruyor, kilitleniyor...Yani BM’nin en önemli fonksiyonlarından birisi olan Güvenlik Konseyi üzerinden barışın sürdürülmesi ve korunması, BM ilkelerine saygısızlık yapan ülkelerin önlenmesi, cezalandırılması, bu anlamda gerekirse
Siyaset de bayram havasında, karşılıklı ziyaretler ve olumlu mesajlar daha ön planda. Ancak bu normalleşme ya da yumuşama sürecinin akıbetine dönük beklentiler, öngörüler ile vekil istifaları, partiler arası transfer konuları hiç konuşulmuyor, hepten hız kesti anlamına gelmiyor. Kulislerde, ikili ya da çoklu sohbetlerde bu anlamda istişare, tartışma devam ediyor. Özellikle de bayram sonrasında yeni istifa ve transfer iddiaları ile buna odaklı siyasi ahlak, etik üzerine... Ki bu sadece siyasileri, taraf değiştiren vekilleri bu anlamda karşı karşıya gelen partileri de ilgilendiren bir durum değil. Doğrudan vatandaşla da bağlantılı... İdeoloji, parti sadakati kadar seçmen sadakati de hiçe sayılıyor çünkü... Herhangi bir partiye gönül veren ya da siyasi duruşunu kendisine yakın hisseden vatandaş gidip sandıkta tercihini ondan yana kullanıyor, listesindeki adayı beni temsil etsin diye vekil seçiyor. Ama o vekil bir bakıyorsun başka, hatta tam tersi ideolojideki bir parti saflarına katılıyor.. Vatandaşın oylarıyla sahip olduğu vekillik koltuğunu babasının malı gibi bambaşka bir
31 Mart yerel seçimleri sonrası başlayan normalleşme ya da yumuşama adına ne derseniz deyin siyasetteki bahar havasıyla sadece karşılıklı ziyaretler ve liderlerin birlikte verdikleri fotoğraf karelerinin bile topluma olumlu yansımaları var derken beklenmedik çıkışlarla enteresan gelişmeler de oluyor. İktidarla ana muhalefetin ortak hareket etmesi gereken konularda sanki biraz mesafe katediliyor ya da edilecekmiş izlenimi CHP lideri Özel’in son açıklamalarıyla bir anda önceki gerginlikleri anımsatan polemiklere dönüştü. Normalleşme sekteye mi uğruyor tartışmaları yapıldı... Elbette ki görüşme, diyalog demek bir tarafın diğerinin yoluna girmesi ya da birbirlerini hiç eleştirmemek değil. Bu görüşmeler partilerin herhangi birinin tamamen tezlerinden vazgeçmesi anlamına gelmiyor. Olursa da ortak payda ne ölçüde ortaya çıkacak, içi nasıl doldurulacak onu göreceğiz ama o yönde bir hamle, teşebbüs, çaba olması dahi çok önemli. Zira kapıları kapatmanın, kutuplaştırmanın, ötekileştirmenin siyaseten bir işe yaramadığını herkes
Netanyahu Hamas’la mücadele, savaş diye Gazze’ye harekât kararı aldığında İsrail Savunma Bakanı Gallant’ın orduya verdiği talimat, emir neydi? “Tüm kurallar kaldırıldı. Savaşan askerler hiçbir şeyden sorumlu olmayacaklar. Askeri mahkeme yok.”
Gidin, istediğinizi yapın, kimseye hesap sorulmayacak. Öyle de oldu maalesef. Gazze’de taş üstünde taş kalmadı. Hamas’la savaş adı altında siviller hedef alındı.7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de “İsrail tarafından 25 binden fazla kadın ve çocuğun öldürüldüğünü” bizzat ABD Savunma Bakanı Austin söyledi... İsrail saldırılarında katledilen toplam insan sayısı da 40 bine yakın. Bunlar da şu ana dek sayılabilenler, kayda geçenler, öldürülen, enkaz altındaki çocuk kadın, insan sayısı ise belli değil...
BM’de Gazze’de çocuklara yapmış olduğu bu katliamlardan dolayı İsrail’i “utanç listesi’ne aldı...
İsrail Sağlık Bakanı Arbel’de Netanyahu’ya gönderdiği bir mektupla daha baştan ne duyurdu? Saldırılarda yaralanan
Terör örgütü PKK’nın Suriye kolu, seçim girişimi, sandık- mandık numarasıyla aklınca bir şeyler denemeye yeltendi..Bu bağlamda da teröristbaşları günlerce atıp tuttu...Türkiye’nin kararlı duruşu karşısında kendisini gazlayan sahibi ABD tornistan yapıp şartların uygun olmadığını söylerken bile terör örgütü PKK/PYD’nin ele başı ne diyordu? “ABD’nin açıklamaları Türkiye’nin tepkisine karşılık diplomatik manevra...Biz bu seçimleri kimseye sormadan serbestce yapacağız.”
Sonuç malum, yapamadılar. Şimdi de ne zırvalıyorlar? Ağustos’a erteledik...Mayıs’tı Haziran oldu, sıra Ağustos’ta... Bu seçimin yapılma ihtimali çok düşüktü zaten. Doğrudan Türkiye’nin angajmanı söz konusu, müdahale gündemdeydi...Dolayısıyla bu işler ertelendi diye başlar sonunda yapılamaz ya da uygulanamaz hale gelir. Barzani’nin 2017’de Irak’ın kuzeyinde yaptığı oldu bitti denemesi referandumla, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlığı için