Türk savunma sanayiinin geldiği nokta nedeniyle dünyanın gözü, kulağı Türkiye’de...Dünya markasına dönüşen İHA ve SİHA’larla başlayan bu süreç artık KAAN’dan TCG Anadolu’ya ve uzun menzilli füzelere kadar uzandı ve bambaşka bir noktaya evrildi. Şimdi buna çok katmanlı entegre hava savunma sistemi Çelik Kubbe de eklendi. Havada, karada, denizde sürekli yenileri geliştirilen projeler silah sanayiinde dışa bağımlığımızı azaltırken, Türkiye’yi dünya piyasalarında söz sahibi de yaptı. Tabii bu aynı zamanda bazı ülkeler açısından ciddi anlamda rahatsızlık ya da tedirginlik demek...En başta da sözde müttefikimiz, NATO’daki ortağımız ABD için… Çünkü Türkiye savunma sanayiindeki atılımlarıyla çok daha güçleniyor, güçlenecek. Bölgede daha da güçlenen bir Türkiye de ABD’nin işine gelmez, gelmiyor. O, kendisine muhtaç, kendi sözünü dinleyen, verdiği silahlarla, malzemelerle yetinen bir Türkiye istiyor. Yani “benim her
Koşulsuz destek verdiği İsrail’i korumak adına bölgeye uçak filoları, savaş gemileri yığan ABD, terörist dostlarını, unsurlarını, PKK/YPG’yi de İran’a karşı kullanmak istiyor. Bu bağlamda da halihazırda Suriye’nin Haseke, Rakka ve Deyrizor illerinde örgüt işgalindeki bölgelerdeki Amerikan üslerinden çok sayıda PKK/YPG’li teröristin İran destekli grupların temas hattı olan Fırat Nehri yakınındaki üslere nakline dönük haberler var.. Hem de sevkiyatların ABD helikopterleri ve zırhlı araçlarıyla gerçekleştiği şeklinde… Yani sanki savaşa karşıymış, Netanyahu’ya daha fazla çılgınlık yapıp ateşi bölgeye yayma diye uyarıyor havası veren ABD, savaşın yayılma olasılığına karşı Suriye topraklarında da Orta Doğu’daki kara gücüm dediği teröristlerle tahkimat yapıyor bir yandan da...Teröristlerle kafa kafaya verip İran’a, vekil güçlerine karşı İsrail’i korumak adına bir cephe hattı oluşturuyor hiç utanmadan. Bu aşağılık ve kirli planın bir başka yönü de buradaki olası bir çatışmayı
CHP’de görüntüde herkesin yeri konumu belli, birlik, beraberlik havası var ama dört bir yandan da güce odaklı farklı çekim gerçekliği de ortada. Mansur Yavaş cephesi ayrı, Ekrem İmamoğlu cephesi ayrı, Özgür Özel cephesi ayrı Kemal Kılıçdaroğlu cephesi ayrı olarak. Geçmişte hepsi, bir aradaydı, aynı yöndeydi. Şimdi parçalı, ortak değerler yıkıldı, incinmişlikler, ötekileştirmeler itilme, istenmeme olayları, hatta CHP’lilik tartışmaları arttı. Her ne kadar öyle değil diye arada bir birlik mesajları, görüntüleri verilse de. Mesela Özel, İmamoğlu, Yavaş’ın Paris’teki son üçlü fotoğraf karesi gibi.
CHP’liler bu gel-git’lere çok seslilik, normal diyorlar ama bazı sıra dışılıklar olduğu da açık. Özellikle de kurultayda kaybedip koltuğu bıraktıktan sonra diğer eski, önceki Genel Başkanlar gibi kenara, köşeye çekilip, CHP’nin mevcut yönetiminin tam arkasındayım demeyen ve o son fotoğraf karesinde yer almayan Kılıçdaroğlu açısından... O, değil destek aksine bir de sosyal
Orta Doğu yangın yeri… Aklını yitirmiş bir adamın güdümündeki İsrail elindeki bütün enstrümanlarla bölgeyi tamamen karıştırmak, savaşı yaymak istiyor.. Her yere saldırıyor, kafasına göre her ülkede kanlı suikastlar düzenliyor, pervasızca devamının geleceğine dönük tehditler savuruyor. Psikolojik harp, algı operasyonları gibi her yöntemi kullanıyor. Bu zor ve tehlikeli süreçte de saldırganlığa karşı caydırıcılık kritik önemde...Çünkü caydırıcı olduğunuz sürece güçlüsünüz...Türkiye de yerli ve milli teknolojiyle geliştirdiği hava savunma sistemleri, balistik füzeleri, İHA-SİHA’ları, istihbarat uyduları, modern, etkin silahlarla donanımlı kara, hava, denizdeki bütün unsurlarıyla her cepheden kaynaklanabilecek olası saldırganlığa yanıt verecek güçte, noktada. Bunu da her alanda gök vatanda, mavi vatanda, kendi kara sınırları içerisinde gerektiğinde ötesinde ortaya koyarak bölgedeki diğer ülkelere gerekli mesajları verdi, veriyor. Bu zaman zaman Yunanistan, zaman zaman Suriye,
Dünyanın gözü önünde soykırım yapan, hala da devam eden Netanyahu durmuyor. Hatta dur dedikçe daha da canileşiyor... Tam bir akıl tutulması, gözü dönmüşlük hali söz konusu. Rasyonel devlet aklıyla, mantığıyla hareket etmiyor. ABD’ye gitti, döndü bir anda Hamas’ın siyasi ve askeri liderlerine bölge ülkelerinde peşpeşe düzenlenen suikast haberleri geldi..Hizbullah liderleri de hedefte... Oysa Netanyahu ABD’ye gitmeden önce tam da şu oluyordu: Hamas, Katar, Mısır, CIA ve MOSSAD yeni bir ateşkes görüşmesi için masadaydı ve son dönemde gerçekten bir ateşkesin olmasına yönelik umut veren bir yaklaşım vardı. Çok olumlu ilerlediğine yönelik haberler geliyordu. Tabii bir anda Netanyahu bazı şartlar koyarak takoz olana dek... Bunun üzerine de Mısır ve Katar’dan “Bakın bu ateşkes görüşmelerini olumsuz etkiler, yapmayın, etmeyin “ diye İsrail’e uyarı da geldi nitekim...Ama ateşkes gibi bir niyeti asla olmadığı için Netanyahu bunları dinlemedi, umursamadı bile... Niyesi malum: Ateşkes olsaydı
Başlık çok sevimsiz, hoş değil ama maalesef dünya adına gelişmeler böyle..Ortadoğu’daki zaten yüksek olan tansiyon, bölgedeki topyekün savaş olasılığı konuşulurken Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı Haniye öldürüldü. Hemde nerede ne zaman? İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine katılmak için bulunduğu Tahran’da...Yani kendisini güvende hissettiği,korunaklı sandığı bir ülkede üstelik de Cumhurbaşkanlığı yemin töreni gibi güvenlik önlemlerinin en üst düzeyde olması gereken bir zaman aralığında...Dolayısıyla bu alçak saldırı doğrudan İran’a da bir meydan okuma. Eğer İran bir hamlede bulunursa ve bu hamle öncekilerden daha üst bir seviyede olursa ki genel öngörülerde de bu yönde... Şam’daki Büyükelçilik binasına yapılan saldırı sonrasında “bu benim topraklarıma düzenlendi egemenliğimi hedef aldı” diyerek,İsrail’e vekalet savaşçıları aracılığıyla değil doğrudan karşılık veren İran’ın şimdi alenen kendi topraklarında kalbi Tahran’da
Ana muhafet partisi olarak iktidarla “müzakere edilerek de mücadele edilebilir” diyerek ılımlı bir hava estiren CHP kendi içinde ise doğrudan güç mücadelesine odaklı gerilimli bir görüntü veriyor. Hem genel başkanlık hem de 2028’e dönük Cumhurbaşkanı adaylığı hesapları nedeniyle tam anlamıyla bir soğuk savaş süreci var... Önceki Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun çıkışları ve sahaya inmesi de Genel merkezdeki rahatsızlığı hepten tetiklemiş durumda. Özel ile Kılıçdaroğlu arasındaki gerilim artık kameralar önünde söz düellosuna dahi dönüştü... Karşılıklı sarfedilen sözlerle iki cephe arasındaki salvolar kurmaylara, hatta teşkilata da yansıyor...İmamoğlu ve Yavaş arasında ise açık edilmeyen ama derinlerde süregelen rekabet de kızışıyor. Tabii bir de şimdilerde pek öne çıkmayan ama CHP’nin tarihinden, kodlarından kaynaklanan ve eskilerden bu yana süregelen çekişmelere, hiziplere dönük bildik bir damar da var... Kim kimle beraber, kimin yanında belli değil..Dolayısıyla Özel&rsquo
Moskova’daki Putin-Esad görüşmesinin ardından Kremlin olası Erdoğan-Esad zirvesi dahil Ortadoğu’daki durumun ele alındığını açıklarken, Suriye Devlet Haber Ajansı zirveyle ilgili görüşme olmadı diyor.
Esad’ın doğruyu görmesi, anlaması açısından Putin irade koyuyor yani...
Ankara-Şam hattında uzunca bir süredir istihbarat örgütleri üzerinden yürüyen temasların diplomatik boyuta evrilmesi, hatta konuşulan Esad ile görüşme olasılığının gerçekliğe dönüşebilmesi için olması gerekeni de AKP’nin son MYK toplantısından sonra Parti Sözcüsü Ömer Çelik şu sözlerle çok net daha yeni dile getirdi:
“İstihbarat kurumları belli aralıklarla görüşüyor. Onların olgunlaştırdığı dosya siyasi düzeye gelip, sonra dışişleri bakanlarının oluşturacağı çerçeve Cumhurbaşkanımıza ve Suriye Devlet Başkanı’na sunulur. Ondan sonra bir takvim oluşturulur. Bu iki devlet arasında görüşmeyle mi olur, aracı bir ülkeyle mi olur bu da olgunlaşması gereken bir konu.”
Yani İstihbarat servisleri