İkinci tura iki gün kala seçmen davranışını etkilemek anlamında iki kritik dinamik var. Milliyetçilik damarı ve ilk turda sandığa gitmeyen 8.5 milyona yakın seçmeni ikna etmek. Tabii ilk turdaki mevcut durumu da korumak kaydıyla. Dolayısıyla, ikinci tur kampanya sürecinde de ilginç gel-gitlere tanık olduk, oluyoruz. Hiç umulmadık, siyasi aktörlerden beklenmedik en keskin milliyetçi söylemler, görüntüler ya da getirisi, götürüsüne odaklı hem parti teşkilatları hem de seçmenlerin kafasını hepten karıştıran yeni denge hesapları gibi. Malum, önceki çok daha farklı yaklaşımlar, mutabık kalınan detaylar içeriyordu, kamuoyu algısı da öyleydi. Görüntü daha da flulaştı açıkçası. Bunun son ana kadar süreceği de belli. Hal böyle olunca da ittifakların, özellikle de Millet İttifakı’nın en iddialı stratejik hedefi, esas gündemi “Sistem değişecek, ekonomik sıkıntılar dâhil her şey düzelecek” söylemi, yani Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e dönüş iddiası,
İkinci tura odaklı sandık hesabında Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmesi ya da gönderilmesi en çekici başlıklar arasında…
İlk turda da öyleydi ama bu anlamda zorla gönderilme dahil en sert söylemlerde bulunan Ata İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Oğan ve Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ’ın aldığı oylar nedeniyle popülaritesi daha da arttı. Özellikle de milliyetçi damara doğru oldukça keskin bir manevra yapan Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu açısından. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun bu konuda ilk tur kampanya döneminde, hatta daha öncekilerdeki söylemleri şimdilerde tonlama anlamında epey bir değişti… Önceleri Esad ile görüşüp anlaşma davul zurna ile gönderilme gibi, yumuşak bir üslup söz konusuydu şimdilerde ise daha bir keskin ve sert dil hakim... Sığınmacıların 2 yıl içerisinde mutlak ülkelerine gönderileceğini vaat ediyor...
Birleşe birleşe oy devşirme hesabı yani... O nedenle önümüzdeki bir kaç günde Suriyeli sığınmacılar söyleminde
İkinci tura odaklı kâğıt üzerinde yeni toplama, çıkarma, çarpma, bölme hesaplarıyla sonuca dönük öngörüler ve algı faaliyetleri yine devrede. Radikal manevralar, siyasi kurgular yapılıyor. Malum, ilk turdaki oylama milliyetçi bir rüzgârı çok net ortaya koydu, milliyetçi oylar çok belirleyici oldu. Hem Cumhur İttifakı bağlamında hem de Ata İttifakı adayı Oğan’a verilen oylar anlamında. Dolayısıyla, Kılıçdaroğlu’nun rota değişikliği, sert söylemleri ve yeni algı kurgusu daha bir milliyetçi damara yöneldi. Bu anlamda da Oğan’ı saflara katıp bunu perçinleme çabası var. Bunun ilk adımı da Kılıçdaroğlu-Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ görüşmesiyle atıldı. Bu arada akşam saatlerinde de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dolmabahçe’deki Çalışma Ofisi’nde Oğan’ı kabul etti. Erdoğan-Oğan görüşmesi bir saat sürdü. Oğan’ın tercihi hangisi olur olmaz, olursa 5.2’lik desteğin ne kadarı hangi ittifaka nasıl akar ve de getirisi, götürüsü ne olur ayrı bir
Sandıkta ikinci tur ilk kez yaşayacağımız deneyim. Daha önce böyle bir süreç yaşamadık, seçmen davranışlarında hangi dinamiklerin etkili olacağı, ön plana çıkacağı merak konusu. Beş puanlık farkla psikolojik üstünlüğün Cumhurbaşkanı Erdoğan’da olduğunu ve farkın açılacağını söyleyenler de var, yine nefes nefese bir çekişme, kıl payı bir sonuç olasılığını savunanlar da... Dolayısıyla, seçimi ikinci tura taşıyan Ata İttifakı adayı Oğan’a ilgi malum. 5.2’lik seçmen desteğini kendi ittifaklarına çekebilmek. Hangisinden yana olur, olmaz ya da nasıl olur veya olursa da Oğan’a destek oylarının ne kadarı akar, akmaz, dahası Oğan’ın tercihinin siyasi geleceği açısından getirisi, götürüsü ne olur ayrı bir tartışma konusu ama her iki taraf açısından öncelikli bir başka kritik gerçeklik de şu:
Kendisine oy veren insanların, kitlelerin motivasyonunu, umudunu yüksek tutmak, ikincisi de ilk turda sandığa gitmeyen 8.5 milyon civarında seçmeni ikna etmek. Sonrasında da üstüne koymak, koyabilmek.
Ya
Siyasette eline kâğıdı kalemi ya da hesap makinesini alan herkes ittifaklar bağlamında seçime dönük öngörülerde bulundu. Hepsi de kazanmak üzerineydi. Yanılgı olasılığı ise pek önemsenmedi. Oysa siyasette iki kere iki her zaman dört etmediği gibi, üç, hatta 5 ettiği de oluyor, olabilir. Hele de adayların doğrudan öne çıktığı Cumhurbaşkanlığı seçiminde. Nitekim öyle de oldu. Seçmen “Doğru hesap budur” dedi. Hem de daha önceki örneklerde olduğu gibi oldukça yüksek, hatta rekor denilebilecek bir katılımla sandığa giderek. Aslında buna muhalif seçmen büyük bir coşku içinde, seçimi aldık havasıyla sandığa koştu, iktidar seçmeni de kaybediyoruz endişesi ya da olasılığıyla sandığa sarıldı denilebilir. Yani karşılıklı birbirini tetikleme ya da dip dalga durumu. Ortaya çıkan tabloya bakıldığında da baskın dip dalganın yönü, hasarı da açık ve net. Dolayısıyla, her iki adayı, özellikle de Millet İttifakı’nı açık ara önde gösteren kamuoyu araştırmaları feci şekilde
Yarın sandık... Kahramanmaraş merkezli depremlerin yarattığı derin acıları, ramazan ayını da kapsayan çok farklı bir seçim süreci yaşadık. Bir yanda hüzün, gözyaşı ve bölgede yaraları sarmak, illeri ayağa kaldırmak için süren yoğun bir faaliyet, diğer yanda ise vaatler ile 5 yıl süreyle ülkeyi kim yönetecek, yönetebilir tartışmaları... Hatta seçimin yapılıp, yapılamayacağı dahi konuşuldu. Dolayısıyla, bu durum partilerin seçim kampanyalarını da etkiledi. Başta iktidar kanadı olmak üzere bütün liderler sürekli bölgeye gidip geldiler, mesajlarını oradan verdiler. Grup, parti toplantılarındaki açıklamalar da hep deprem, afetler üzerine oldu. Bu bağlamda da iktidar kanadı geçmişten örneklerle “Ben iktidarım süresince karşılaştığımız felaketlerde kriz çözme icraatını iyi yaptım, yaraların sarılması için topluma verdiğim sözleri tuttum, yerine getirdim. Yaşadığımız en büyük bu felaketin altından da ben kalkarım, zaten başladım bile” dedi. Muhalefet cenahı da iktidara geldiklerinde sorunları kendisinin
Sandığa iki gün, hatta saatler kalmasına rağmen sonuca dönük öngörüler, kestirimler hâlâ muamma. Evet, buna ilişkin çok sayıda kamuoyu araştırması yayımlandı, özellikle her iki ittifak adına sosyal medya ortamında da hemen her gün iddialı paylaşımlar, mesajlar, dolaştı, dolaşıyor ama hepsi birbirinden çok farklı, hatta abartılı, dolayısıyla daha fazla gizem artırıcı nitelikte. Seçim kıl payı bir oranla ilk turda da bitebilir, ikinci tura da kalabilir. Kimin kazanacağı konusunda Cumhur ve Millet ittifaklarının iddialı çıkışları da malum. Yine parlamento seçimine dönük çoğunluğu elde etme anlamında değişik sonuçlar öngören geniş bir yelpaze söz konusu. Onun için de son kozların oynandığı meydanlarda sertleşen üslubun tetiklemesiyle siyasi atmosferdeki tansiyon da epey yüksek, hatta tedirgin edici. Böyle bir tabloda herkesin birleştiği tek ortak nokta ise her seçimde olduğu gibi kararsızların varlığı ve onların tercihine göre sonucun belirleneceği. Çünkü kamuoyu araştırmacılarına göre, seçmenlerin
Liderlerin seçim mitingleri tam gaz devam ediyor. Hafta sonu da bu tempolu maratonun İstanbul ayağı vardı. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı’nda en kapsamlı mitingini yaptı. Önceki günde Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı CHP Lideri Kılıçdaroğlu Maltepe’de vatandaşlarla buluştu. Her iki liderin de mesajlarını verdiği, vaatlerini anlattığı “Demokrasi şölenleri” niteliğindeki bu mitinglere de çok yüksek katılımlar oldu. Canlı yayınlarla ekrana yansıyan görüntüler, yani meydanları dolduran kalabalıklar, daha doğrusu mitinglerin dili üzerinden de partiler arası güç polemiği yaşanıyor. Hem sayısal hem de heyecan, coşkusal üstünlük anlamında. Hatta bu konuda geçmişe dönük kıyaslamalarla sandık sonucu öngörüleri de yapılıyor. Bu bağlamda her iki taraftan da “tamam bitti bu iş, kazandık” diyenler de var, “öncekilerin daha kalabalık ve çoşkulu olmasına rağmen kaybedildiğini“ iddia edenler de... Yani son virajda meydan polemiği ön planda. Sandık gününe kadar da devam eder